"GÜCE BOYUN EĞEREK DEMOKRAT OLUNMAZ" DİYEN REHA MUHTAR MİTİNGİN NAKLEN YAYINLANMAMASININ ŞİFRELERİNİ ÇÖZDÜ!..

Bakmayın ünlü habercilerin atıp tutmalarına, hepsi de RTÜK'ün bu canlı yayını bir yerine not edip, intikamını ve acısını kendilerinden zamanı gelince fazlasıyla çıkartacaklarını hesap etti de onun için yayınlamadı...

HRANT'IN CENAZESİNDEKİ TELEVİZYONLAR...

Hayatın şifrelerini çözmek nasıl da acı veriyor bana... Amerika'ya öykünmek uğruna siyasi yelpazeyi bile "Cumhuriyetçi ve Demokrat" ikilemine oturtan zavallıların, aslında ne büyük bir sahtekârlık ve riya içinde olduklarını görmek, nasıl da hüzünlendiriyor beni...

Sabah ve Radikal mitingin yapılacağını başlık ve sayfa yapma teknikleriyle okuyucudan gizlemeye çalışırken, televizyonların hiçbiri Cumartesi günü 500 bin insanın toplandığı Cumhuriyet mitingini canlı yayınlamadı...

Oray Eğin'in söylediği gibi televizyonları yönetenler gazetecilik reflekslerini mi kaybettiler?..

Sanmıyorum...

Aynı televizyonlar birkaç ay önce Hrant'ın cenazesini hızlı bir gazetecilik refleksi göstererek canlı yayınladılar...

Hrant'ın cenaze töreninde gösterilen gazetecilik refleksi, Cumhuriyet mitinginde gösterilmedi, çünkü Radyo Televizyon Üst Kurulu kanalıyla hükümet ile televizyonlar arasındaki ilişkiler demokratik ve özgür hareket edebilmeyi mümkün kılmaz...

Televizyon haberciliğinin içerik analizini yaparken, "Siyasi iktidarlarla, televizyonlar arasındaki ilişkilere bakın... Şifre oradadır..." demiştim...

Ne kadar haklı olduğumu Cumhuriyet mitingi olayı gösteriyor maalesef...

RTÜK baskısını esasen üzerinde hisseden televizyonlar, bu mitingi canlı yayınlamaktan ürktüler...

Kimse kimseyi aldatmasın...

Hiçbir şey söylememelerinin nedeni bundandır...

Böyle bir mitingin canlı yayınlanması doğaldır ki AKP'ye muhalif havayı güçlendirecektir...

Üyelerinin büyük çoğunluğu hükümet tarafından atanan Radyo Televizyon Üst Kurulu'nun, programdan durdurmadan lisans iptaline kadar ağır yaptırımlarının etkisi altında olan televizyonlar bu canlı yayını nasıl yapacaklardı?..

Yapamadılar işte...

Yasayı bu hükümet çıkarmadı, ama yasanın "nimetlerinden" bal gibi yararlanıyor...

Bakmayın ünlü habercilerin atıp tutmalarına, hepsi de RTÜK'ün bu canlı yayını bir yerine not edip, intikamını ve acısını kendilerinden zamanı gelince fazlasıyla çıkartacaklarını hesap etti de onun için yayınlamadı...


***

Bir de tabii, "paranın demokrasisi" diye bir şey var...

Devletin ya da askeriyenin değil, ama paranın döndüğü ulusal ya da uluslararası çevreler ve konjonktür, "Ellerinde bayraklarla Cumhuriyetimi istiyorum" diyenlerin çok uzağında...

Gerçekte Türkiye'de Cumhuriyetçi ve Demokrat diye bir ayrım yok...

Bu ülkede kendine demokrat diyenler, "Sadece askeriyeye ya da devletin gizli güçlerine karşı çıkmayı" demokratlık olarak addediyorlar...

Oysa devletin gizli güçlerine ya da askeriyenin ülke yönetimine karşı çıkmak demokratlık sayılabilir ama, en büyük demokratlık önce "paranın tahakkümüne karşı" çıkan demokratlıktır...

Oysa bir ülkede kitle iletişim araçları, 500 bin kişinin meydanda, 50 milyonun kişinin ise kalbinde hissettiği bir mitingi ve haykırışları, bıraktık hoparlör olmayı, mikrofonların ses kablolarını keserek veriyorsa, o ülkenin demokrasisi temelinden nakızdır...

Hrant'ın cenazesindeki kalababalıkları savunurken, "Hrant'ın cenazesindeki kalabalık Atatürk'ün Türkiye'sidir..." demiştim...

Devletin içindeki gizli güçlere, ya da faşizan çevrelerin komplolarına karşı durmak demokratlıktır bu doğru...

Ama demokratlık sadece bundan ibaret değil...