GÖZALTINDAKİ EMEKLİ GENERALLERİ GETİREN UÇAKTA HANGİ GAZETECİ VARDI?

TK 855 sefer sayılı uçağına bindi. Cep telefonu ve fotoğraf makinelerinin toplandığı, "Kamera ve gazeteci alınmayacak" talimatı verildiği uçakta özellikle Fırtına yorgun ve moralsiz gözüküyordu.

Hürriyet muhabiri Nurettin Kurt, Balyoz Operasyonu çerçevesinde gözaltına alınan emekli Orgeneral İbrahim Fırtına ve dört generali İstanbul´a getiren TK 855 sefer sayılı uçağına bindi. Cep telefonu ve fotoğraf makinelerinin toplandığı, "Kamera ve gazeteci alınmayacak" talimatı verildiği uçakta özellikle Fırtına yorgun ve moralsiz gözüküyordu. İşte, Nurettin Kurt´un, Fırtına´yı görüntülemeyi de başardığı yolculuğun hikâyesi...

BALYOZ Operasyonu çerçevesinde Ankara´da gözaltına alınan eski Hava Kuvvetleri Komutanı İbrahim Fırtına ile birlikte emekli orgenerallerin İstanbul´a götürüldüğü, Türk Hava Yolları´nın TK 855 sefer sayılı uçağında sadece Hürriyet vardı. Yolcuların fotoğraf makinaları ve cep telefonlarının toplandığı uçakta, Fırtına´nın görüntüsü küçük bir fotoğraf makinasıyla çekildi. Oldukça bitkin ve morali bozuk olduğu gözlenen Fırtına, fotoğrafının çekildiğini farkedince eliyle işaret ederek tekrar görüntü alınmasını engellemek istedi.

`Uçağa mutlaka bin´


Emniyetten çıkarılan Fırtına ve diğer dört general, bir minibüs ile havaalanına doğru yola çıktı. Emekli generallerin aracını takip ederken, Temsilci Yardımcım Faruk Bildirici, THY´nin 13.30´daki "TK 0855" sefer sayılı uçağına mutlaka binmemi istedi. Bu sırada gazetenin idaresi, bu uçağa rezervasyon yapıp, biletimi aldı. Saat 13.10´da havaalanına vardığımda görevliler, biniş kartı alamayacağımı, uçağın kapılarının kapandığını söyleyince bir an yıkıldım.


`Gazeteci almayın´


Ancak görevliye, "Yurtdışından hastam gelecek, onu karşılayıp hastaneye yatırmak zorundayım" diye ısrar ettim. Görevli, birkaç yeri aradıktan sonra uçağa binebileceğimi söyleyince derin bir "Oh" çektim. Biniş kartımı alınca koşarak ikinci güvenlik kapısına yanaştım.

Bir başkomiser, kimlik kontrolü yapan görevliye, "Fotoğraf makinası ve basın mensubu almıyorsunuz" talimatı verdi. Uyarıyı duyunca elimdeki basın kartımı cebime koyarak, çantamdaki nüfus cüzdanını görevliye gösterdim. Önümdeki yolcu, fotoğraf makinası yüzünden kenara çekilerek, sorgulanmaya başlandı. Küçük fotoğraf makinamı ve cep telefonumu üst üste gelecek şekilde çantamın en alt bölümüne yerleştirdim. Uçağa binince boş olan ön koltuklardan birisine geçici olarak oturdum. Uçak hareket edince tuvalete gitme bahanesiyle arka sıralara doğru yürüdüm. Bu sırada uçağın en arka sırasında Fırtına´yı gördüm.


Tuvalette hazırladım


Hostesler servis aracı ile Fırtına´nın önünde durunca kayıtta olan kameramı kaldırıp hostesin arkasından çekmeye başladım. Hostesin, dönerek eliyle kameramı kapatmaya çalışması üzerine camdan bulutları izleyen Fırtına da fotoğraf çektiğimi fark etti. Fırtına eliyle işaret etti ve "Sakın çekme" diye bağırdı. Bunun üzerine uçaktaki bütün polisler, hemen müdahale ederek beni engellediler. Polislerle bir süre tartıştıktan sonra yerime oturdum. Fırtına, uçakta sadece su içti. Yorgun ve bitkin görünen Fırtına ve meslektaşı inerken de sürekli gözleriyle yere bakarak görüntü vermemeye özen gösterdi. Fırtına ve diğer generaller, "Paşam söylemek istediğiniz bir şey var mı, neden gözaltına alındınız" sorumu yanıtsız bıraktılar.


Nurettin KURT/ANKARA-İSTANBUL