"GERİYE SAYIMIMIZ BAŞLAMIŞTIR.ON,DOKUZ,SEKİZ,YEDİ-"!..PERİHAN MAĞDEN RADİKAL'DEN AYRILIYOR MU?..

Aynı gazetenin bir diğer yazarı Haluk Şahin'le oldukça sert bir polemiğe giren Radikal yazarı Perihan Mağden, bugünkü yazısında ayrılık sinyalleri mi verdi?



Yazdığı 'sivri yazılar' nedeniyle sık sık hem kendi gazetesi Radikal'in yazarlarıyla, hem de Ertuğrul Özkök'le karşı karşıya gelen Perihan Mağden sonunda köşe yazarlığını bırakmaya karar verdi. Genelkurmay'dan Başbakan'a, eleştiri konusunda sınır tanımayan Mağden, son olarak kendi okurlarına yönelik yazısında 'geri zekalı okur istemiyorum' demişti.

'Öfke baltan tatlıdır' diyen Mağden, artık öfkenin de kendisini kesmediğini söyledi ve 'Ergenkonkafa, darbesevici köşe yazarları ile aynı işi yapmaktna utanç duyuyorum' diyerek köşe yazılarına son verme kararı aldı.

İşte noktasına dokunmadan Mağden'in bugünkü köşe yazısı, yorum sizin...

Düşündüm. Maksadımı. Maksadın, dedim; üzüm yemek mi, bağcıyı dövmek mi?
Bağcıyı dövmek!
Kesinlikle: bu. Hatta teker teker, sırayla ne kadar bağcı varsa hepsini dövmek.
Üzüm yedim, diyelim. Hatta Bağcılar'la pek iyi geçindim ve pek çok üzüm yedim.
Hatta Bağcılar'la o kadar iyi geçindim ki Baş Üzümyiyici oldum.
Yani: Executive Üzümyiyici.
Eeeee?
Üzüm ye, ye, ye: bi yere kadar.
Ayrıca bu kadar çok sayıda üzüm yiyemeyenin, Bağlar'ın yamacına dahi ulaşamayanın olduğu bir ortamda; bu denli vahim bir
eşitsizliğin/adaletsizliğin hüküm sürdüğü Bağlar ve Bağcılar Birliği ortalamasında en güzeli, en doğrusu, en zevklisi teker teker Bu Bağcılar'ı dövmek değil mi? En hayırlısı? Hakikatlisi?

REKOLTE NEDEN BU KADAR DÜŞÜK?
MAHSUL NEDEN BU KADAR KÖTÜ?
Bilmemnesini bilmemne ettiğimin Bağcılar'ının düşüklüğü, gerzelogluğu, sahteciliği, pozörlüğü ve fakat işini bilmemesi yüzünden. İyi olmamaları yüzünden- bu kadar basit.
Bu mahsulün kakalandığı Halk peki; onlar neden birleşip bi güzel pataklamazlar Bu Bağcılar Birliği'ni? Sonra da, onlardan kurtulmazlar?
Sana mı kaldı elâlemin işi?
Doğru, tabii.
Bu mahsulün kıtlığı ve bozukluğu yüzünden müşteki olanlar dururken; dadanıp Bağlara, Bağcılar'la feci iyi geçinip üzümden karnını şişirip şişirip dolaşması gerekene mi kaldı Bağcı haklama işi?
SANA NE ULAN?

Ben bi eşiği geçtim.
O öyle bi eşik ki, artık hiç kimseye ve hiçbir şeye tahammülüm kalmadı.
O eşikten geri dönüş yok. Bu Piyasalama'dan defolup gidiş var. (Yani anlaşılan memnunum eşiğimden. Geçişimden.)
Harbiden (bu yazıda isim vermiyeceğim: herkes İsimVermemeSıtması'na yakalanmış gibi yazıyor özellikle benimle ilgili yazılarını) AYNI İŞİ yaptığım (diğer üzüm yiyiciler) o kadar çok sayı ve şekilde köşeciden öyle geri dönülmez bir şekilde tiksiniyorum, onları 'bünyemize' (memleket bünyemiz) zarar ziyan buluyorum; en fenası da (bunca dayak atma arzusunun temel nedeni BU) ONLARLA AYNI İŞİ YAPIYOR OLMAKTAN o kadar köklü ve hakiki BİR UTANÇ DUYUYORUM Kİ-

Biliyorum: cerrah arkadaşlarım maskara cerrahlarla aynı işi yapmaktan utanç duyuyorlar, dişçi arkadaşlarım kendini 'sosyete dişçisi' diye gazlamış felaket dişçilerden feci utanıyorlar, ekonomist arkadaş(lar)ım cehaletlerini küstahlıklarıyla taçlandıran denyolardan tiksiniyorlar.
Yani bu yaşta, bu konumda cümlemiz müştekiyiz işini Türk Standartları'na göre attırıp tıkaçlaşarak/taşlaşarak illa billa kendini bir halt sanarak, Öldür Allah bünyeden çıkmayacak olanlardan.
Ama Türkiye'de son 3 yılda, son 5 yılda çok şiddetli rüzgârlar esti: Kutuplaştı Türkiye.
3 yıl önce, 5 yıl önce tahammülüm olanlara, selamım sabahım olanlara; bugün tahammülüm yok, selamım sabahım yok, yüzlerine bakasım yok, aksine fena şeyler yapasım var. Hakaret edesim var- diyelim. Ve nice nice kontrolsüzlükler.
Zira şiddetli rüzgârlar esti. Takkeler uçtu.
HEPSİNİN KELİ GÖRÜNDÜ.

Meğer takkelerinin altına perukalar dikiliymiş: demokrat perukası, liberal perukası, rasyonel perukası, akıl izan perukası, efendilik