“Gerilim siyaseti”ne geri döndük! Turp yeni operasyonların simgesi mi?

Medyaradar siyaset analisti Atilla Akar, “Turpların büyüğü heybede” sözleriyle başlayan yeni operasyonlar beklentisini analiz etti…

ATİLLA AKAR atilla.akar@medyaradar.com

Efendim; Latince adıyla “Raphanus Sativus” (Kokan soğan) olan turp güzel bir sebzedir. Siyahı, beyazı, kırmızısı ve moru vardır. Ben kırmızıturpu severim, siyahı çok daha acıdır. Salatası iyi olur. Yalnız gaz yapar. Bağışıklık sistemini güçlendirmekten tutun birçok rahatsızlığa iyi geldiği söylenir. Adeta doğal şifadır!..

Neyse… İşte bu faydalı bitki son zamanlarda siyasi literatürümüze yeniden girmiş bulunuyor. Daha öncesinde ara sıra kalite espriler yapan rahmetli Süleyman Demirel tarafından söylenen söz –başka nedenlerle olsa da- siyasi belagat lügatimize zaten kaydolmuştu.

Bu Daha Bir Şey Değil!..

Bir farkla!.. Demirel “Turpun büyüğü heybede” der ve tek turptan bahsederken Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan “Turpların büyüğü heybede” diyerek çoğul ifade kullanmıştı. Bu tesadüf olamazdı ve operasyonların daha geniş kapsamda süreceğine işaret etmekteydi herhalde…

Zaten kullanılan benzetmenin asıl mealinin “Bu daha hiçbir şey. Sen bir de devamını gör” olduğu hesaba katılırsa o yönde bir “Hazırlık” yapıldığı pekâlâ düşünülebilirdi. Bu yüzden bir seri yeni operasyon beklentisi artmış durumda. Olur mu, olmaz mı, yoksa sadece korkutma amaçlı mı olduğunu göreceğiz. Fakat Erdoğan’ın bu tarz uyarıları haybeye yapmadığını da biliyoruz.

“Normal” Olan Yoksa Zaten Çatışma mı?

Daha dün “Yumuşama” mesajları veriliyor, eller sıkılıyor, gülücükler dağıtılıyordu. Siyasette iktidar ile muhalefete arasında adeta bir “Bahar havası” esiyordu. Ancak şimdi durum tam tersine dönmüş görünüyor. Fırtınalar kopuyor, şimşekler çakıyor, gökyüzünü kara bulutlar kaplıyor.

Aslında AK Parti - CHP ilişkileri hiçbir zaman tümüyle “Normal” olmamıştı. Hep şu veya bu ölçüde bir gerilim ya da sürtüşme yaşandı. Ara sıra yumuşar gibi görünse bile her daim eller tetikteydi. Dolayısıyla aslında “Anormal” bir durum oluşmuyor. Tam tersine her şey belki de şimdi aslına rücu ediyor. Bu iki parti açısından baktığımızda aslında normal olanın –garip şekilde- zaten “Çatışma” olduğunu söyleyebiliriz. Hayli tuhaf bir durum ama öyle.

Bu Keskin “U Dönüşü” Neden?..

İşin gerçeğine bakılırsa “Yol arkadaşlığı” taraflar için hiçbir zaman sürgit amaçlı olmamıştı. Biri kazanmış diğeri seçimi kaybetmiş taraflar olarak yeni bir yaklaşım denemek istediler. Sonra baktılar umdukları verimi alamayacaklar ilk durakta inildi o kadar.

İşler artık “Değerler ve kimlikler” üzerinden ya da “Hamaset” le politika üreterek yürümüyordu. Hele de ekonomideki mevcut şartlar daha da sürdüğü sürece. Ona ilave bir şeyler bulunmalıydı. Bulundu da. CHP kriminalize gösterilmeliydi. Atağa geçildi. Bana kalırsa bütün bunlar “Hızlandırılmış bir seçim hazırlığı” ile ilgili olabilirdi. O sürede ne kadar yıpratırsam o kadar iyi!..

Bilhassa Erdoğan süreci gözledi. Sonra ancak gerilim siyasetiyle bir sonuç alabileceğini düşündü herhalde. Yumuşama siyaseti konjonktürel olarak denendi bir sonuç alınmadı hatta “CHP’nin işine yaradığı” anlaşıldı. CHP AK Parti oylarını tırtıklamaya başlamıştı. Devam ederse CHP kârlı çıkacaktı. Şimdi çark edildi. Klasik gerilim siyasetine geri dönüldü. Bunun içinde CHP belediyelerinin açıkları tarandı –doğru veya yanlış- ve bir kaldıraç vazifesi gördü. Artık ok yaydan çıktı bir kere!..

“Savaş kabulümüzdür”

İşte son noktaya bütün bunlar ekseninde gelindi. Bütün hepsi doğaldır ki CHP’de önce savunma sonra da saldırı refleksini harekete geçirdi. Nitekim CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in “Bu savaşı görüyoruz ve kabul ediyoruz” şeklindeki cevabı girilen yeni süreci özetliyordu aslında.

Ancak bu hazırlıklı bir savaş stratejisinden çok biraz “Köşeye sıkışmış kedi” misali idi. Yani mecburendi. Oysa diğerininki planlı bir davranıştı. Tam bu noktada CHP’nin avantajı “Mağdur” a sığınmak, AK Parti’nin ise ne yapacağını bilmekten ileri geliyordu.

Hedefte Kim Var?..

Şimdi bu durumda “Turpların büyüğü heybede” lafını nasıl yorumlamalı? Turplar kimler? En büyük turp kim? Eğer bu korkutma, sindirme, tehdit amaçlı ya da blöf bir söz değilse kimi ya da kimleri kastetmiş bulunuyor? Hedefte daha hangi CHP’li belediye başkanları var? Çoğul dil kullandığına göre birden fazla olmalı. Peki ama o turpların içinde de daha büyük bir turp olmalı değil mi? O halde kim?

Mantıken Ekrem İmamoğlu akla geliyor. O zaman önceki iki dava ile siyasetten uzaklaştırmayı değil, yeni bir operasyonla işi çözmek istiyorlar demektir. (Bu ülke çapında hem yeni kaosları tetikleyebilir, hem yapılacak yeni seçime gölge düşürür hem de yeniden bir “Mağdur Kahraman” yaratmış olur) Bunu göze alabilir mi?..

İmamoğlu İçin Kritik Bir Aşama!..

Nitekim İmamoğlu’nun son Beşiktaş Belediyesi konuşması ve tavrı da düşünüldüğünde o da kendi cephesinden her tür sonuca hazır olduğunu gösteriyordu. İlaveten genel tavrı ile her bakımdan “Cumhurbaşkanı adayıyım” der gibiydi. Ancak burada şu süreçte hangi adımları atıp, atmayacağı konumunu belirleyecek. İmamoğlu için kritik bir karar aşaması. Bakalım o cesareti gösterebilecek mi?

Ne diyeyim? Siyaset manav dükkânına döndü. Bir elma, armut, kavun, karpuz eksik. Yahut ne bileyim belki de asıl meyve turp değil hurmadır. Hani taraflar açısından “Yediğimiz hurmalar gelir bir yerimizi tırmalar” misali.

O halde bir meyvalı soruda biz soralım; bakalım sürecin sonunda kim ayvayı yiyecek?..

20. 01. 2025

NOT 1: Efendim yazar Fikrat Bila’nın belirtiğine göre CHP için dengeleri bozmadan bir “Cumhurbaşkanı formülü” aranıyormuş. Bu aslında ayrı bir yazı konusu ama tarihe erkenden not düşmüş olayım. Buna göre, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ile ABB Başkanı Mansur Yavaş’ın biri cumhurbaşkanı biri de yardımcısı olmalıymış. Hangi akla hizmet ise kaybetmek için bundan iyi formül bulunamaz. Nasıl “Altılı masa” (Sonra onları da katıp fiilen 8’li yaptılar) topluma “Çok başlı” görüntüsü verip güven vermediyse bu da aynı sonucu doğurur. Dahası iki güçlü adayın iktidarı paylaşması yarın öbür gün devlet içinde daha büyük çatışmalara yol açar. “Tek aday” en mantıklısıdır. Benden uyarması…

NOT 2: Geçen günkü “Bumerang etkisi” başlıklı uyarıcı yazımda AK Parti’nin CHP’li belediyeler politikasının ters tepebileceğini belirtmiştim. Nitekim AK Partili Şamil Tayyar’da “Eğer ölçü kaçar, yargıya intikal ettirilen dosyaların altı boş olur, bu bir siyasi operasyon gibi algılanırsa tersine dönebilir. İmamoğlu'yla ilgili bir hazırlık varsa bunun altyapısının çok sağlam olması lazım.” demiş. Bana göre altı ister dolu ister boş olsun fark etmez. Önemli olan algıdır. Toplum bunu baskı olarak algılayacak ve tavrını ona göre saptayacaktır. MHP’li Feti Yıldız’ın sözlerini de aynı kapsamda düşünmek gerekecektir.

Tüm yazılarını göster