GENELKURMAY ANDIÇLADI,"BİR PAŞA DEDESİ BİLE OLMAYAN" AHMET HAKAN SIZLANDI: "VUR KOMUTANIM VUR! HİÇ ÇEKİNME...BİR DE SEN VUR!"
Genelkurmay'ın andıçladığı gazeteciler arasında yeralan Star başyazarı Mehmet Altan,"paşa dedesi" ile ilgili bir yazı yazdı.Aynı listede yeralan Hürriyet yazarı Ahmet Hakan "Peki ya ben? Ben nasıl sıyıracağım?" dedi ve durumunu gözden geçirdi!..
Mehmet Altan´ın paşa dedesi
ASKERİN andıçladığı gazeteciler arasında yer alan Mehmet Altan, cesur bir yazı yazmış. Kendisini "güvenilmez" olarak niteleyen askeri yetkililere bindirmiş de bindirmiş.
Buraya kadar her şey güzel.
Ancak...
Olağan sayamadığım, Mehmet Altan´ın şu cümleleri:
"Biz yüz yıldan beri, aynı şehirde, aynı evde oturuyoruz. İki kuşak geriye gidince İsmet Paşa´nın askeri okuldan hocası Topçu Hasan Paşa´ya rastlarsınız. Topçu Hasan Paşa´nın Çanakkale Savaşları´nda kullandığı dürbününü merak ederseniz... O da çalışma masamda duruyor."
Yani...
Mehmet Altan demek istiyor ki:
"Benim dedem, İsmet Paşa´nın askeri okuldan hocası Topçu Hasan Paşa´dır.
O Hasan Paşa ki Çanakkale Savaşları´nda savaşmıştır. Dedemin savaşta kullandığı dürbün, bugün benim çalışma masamda durmaktadır. Sen kim oluyorsun da böyle bir geçmişten gelen benim gibi birine ´güvenilmez´ diyorsun?"
Mehmet Altan bu şekilde kendisini kurtarıyor.
Peki ya ben? Ben nasıl sıyıracağım?
Durumumu şöyle bir gözden geçirdim:
Biçare çalışma masamdaki en eski alet, rahmetli dedemden kalma ucuz mu ucuz "muhtar çakmağı"dır.
"Soylu" falan da değilim. Tıpkı İsmet Özel gibi, ben de kendimi "Tevarüs edilmemiş bir asaletim var" şeklinde afili cümleler kurarak kandırıyorum.
Yine şöyle bir bakınca...
Ailem yüz yıldan beri 12 ayrı şehir dolaşmış. Değiştirilen ev sayısı ise 30´u geçmiş.
Yani... Ne "Paşa dedem" var, ne de "yerleşik" sayılırım.
Su katılmamış bir "göçebe" denilebilir benim için.
Kısacası... "Bu Ahmet Hakan acayip güvenilmez bir adamdır" diyen askerlerimize, kişisel tarihimden çıkarabileceğim fiyakalı bir "şeref levhası"na ne yazık ki sahip değilim.
Öyleyse ne yapmalıyım? Belki de en iyisi şöyle demek:
Vur komutanım vur! Hiç çekinme... Bir de sen vur!
Ahmet Hakan/Hürriyet
ASKERİN andıçladığı gazeteciler arasında yer alan Mehmet Altan, cesur bir yazı yazmış. Kendisini "güvenilmez" olarak niteleyen askeri yetkililere bindirmiş de bindirmiş.
Buraya kadar her şey güzel.
Ancak...
Olağan sayamadığım, Mehmet Altan´ın şu cümleleri:
"Biz yüz yıldan beri, aynı şehirde, aynı evde oturuyoruz. İki kuşak geriye gidince İsmet Paşa´nın askeri okuldan hocası Topçu Hasan Paşa´ya rastlarsınız. Topçu Hasan Paşa´nın Çanakkale Savaşları´nda kullandığı dürbününü merak ederseniz... O da çalışma masamda duruyor."
Yani...
Mehmet Altan demek istiyor ki:
"Benim dedem, İsmet Paşa´nın askeri okuldan hocası Topçu Hasan Paşa´dır.
O Hasan Paşa ki Çanakkale Savaşları´nda savaşmıştır. Dedemin savaşta kullandığı dürbün, bugün benim çalışma masamda durmaktadır. Sen kim oluyorsun da böyle bir geçmişten gelen benim gibi birine ´güvenilmez´ diyorsun?"
Mehmet Altan bu şekilde kendisini kurtarıyor.
Peki ya ben? Ben nasıl sıyıracağım?
Durumumu şöyle bir gözden geçirdim:
Biçare çalışma masamdaki en eski alet, rahmetli dedemden kalma ucuz mu ucuz "muhtar çakmağı"dır.
"Soylu" falan da değilim. Tıpkı İsmet Özel gibi, ben de kendimi "Tevarüs edilmemiş bir asaletim var" şeklinde afili cümleler kurarak kandırıyorum.
Yine şöyle bir bakınca...
Ailem yüz yıldan beri 12 ayrı şehir dolaşmış. Değiştirilen ev sayısı ise 30´u geçmiş.
Yani... Ne "Paşa dedem" var, ne de "yerleşik" sayılırım.
Su katılmamış bir "göçebe" denilebilir benim için.
Kısacası... "Bu Ahmet Hakan acayip güvenilmez bir adamdır" diyen askerlerimize, kişisel tarihimden çıkarabileceğim fiyakalı bir "şeref levhası"na ne yazık ki sahip değilim.
Öyleyse ne yapmalıyım? Belki de en iyisi şöyle demek:
Vur komutanım vur! Hiç çekinme... Bir de sen vur!
Ahmet Hakan/Hürriyet