"GENÇ BİR GAZETECİ HAVAYA GİREBİLİR!... HALÜSİNASYON GÖREBİLİR!... AMA FEHMİ KORU'NUN Kİ ADAMA BATIYOR!.... BU BİR KALİTESİZLİK KISIR DÖNGÜSÜDÜR!..." AMERİKA GEZİSİNE DAVET EDİLMEYEN AKŞAM'IN GENEL YAYIN YÖNETMENİ TURGUT FEHMİ KORU'YA FENA YÜKLENDİ!..

Gazetecilik mesleği, gazeteciler her davet gezisine katıldıklarında, uçağına bindikleri siyasetçiyi övücü haberler yazdıklarında bir nebze daha ölüyor.

Fehmi Koru


Hükümetin kendi yayın organı gibi çalışacak gazeteler oluşturması çalışmalarının, ilk başta kendilerine zarar vereceğini düşünüyordum.

Bir gazeteci-yönetici arkadaşım yıllar önce bana, `Ben sürekli övgü getirenden, haklısınız diyenden, o ortamlardan ürkerim, çünkü o tür insanlar yöneticinin düşüşünü getirirler´ demişti.

Sürekli övülen, haklı olduğu söylenen insan doğal olarak hiç yanlış yapmadığını ve dokunulmaz olduğunu düşünmeye başlar.

Sonunda ne olduğunu bile anlayamadan ayağı kayıp, düşer gider. Bu durum gazeteci-yöneticileri açısından ne kadar geçerliyse ülke yönetmeye soyunmuş siyasetçiler açısından daha da geçerlidir.

Ancak ne Cumhurbaşkanı Gül ne de Başbakan Erdoğan bu basit gerçeği görmemekte ısrar ediyorlar.

Onlar kendilerine bağlantılı, bağımlı gazeteler-gazeteciler oluşturma hedefinde `Durmak yok yola devam´ havasındalar.

Üstelik birbirleriyle rekabet içinde olabildiklerinden ikisi de bu konuda ayrı yoldan çalışabiliyor.

Aslında, eleştirilmeyen, yanlışı hiç söylenmeyen siyasetçi tehlikededir. Bunu söyleyene de mutlaka kızacaktır. Çünkü o, kendi durumunun ne kadar iyi, kendisinin ne kadar mükemmel olduğunun söylenmesine ihtiyaç duymakta, bunu talep etmektedir.

Tarihe ve teoriye baktığımızda, insan bu gibi durumlarda siyasetçinin konumunun zayıflayacağını düşünebiliyor. Çünkü daha önce hep böyle olmuş. Hatta ortada muhalif basın bırakmayanların başları belaya bile girebilmiş.

Ama işin başka boyutu da var. Bağlantılı olan gazeteci, siyasetçiden çok daha hızlı darbe alabiliyormuş. Bu da Türkiye´de Cumhurbaşkanı Gül sayesinde anlaşıldı. Bunu teoriye bir katkı olarak da alabiliriz.

Ben Fehmi Koru´yu düşünür ve yazar olarak çok severim. Bu yüzden onu bir yazı konusu yaparak arkadaşça kaygımı ortaya koyayım dedim.

Fehmi Koru AKP´lileri çok seviyor, kendisini aynı yolun yolcusu olarak tanımlayabilir. Tabii ki buna hiç kimsenin diyebileceği bir şey olamaz.

Koru, cumhurbaşkanının arkadaşı da olabilir, bu mesafeli davranabildiğinde mesleki açıdan bir avantaj da sayılabilir. Ancak Koru´nun duymakta olduğu sevgi ve coşku, kendisine, güç sahiplerince gösterilen büyük ilgiyle birleşince tuhaf sonuçlar verdi.

Bakın şimdi onun dünkü yazısından bir bölüm alacağım. Cumhurbaşkanının ziyareti ve Bush ile görüşmesi hakkında şöyle yazmış Koru:

"Dün Washington´da hep doğruları savunan, savunduğu doğrular için gerektiğinde risk almaktan çekinmeyen, yanlışlığı tescilli muhataplarına bu durumu hissettirme tenezzülü göstermeyen, çağdaş bir ülkenin demokratik usullerle seçilmiş mağrur bir temsilcisi vardı."

Görüleceği üzere Fehmi Koru´yu yazısını yazarken gözlerimizin önüne getirmek için elimizde yeterince done var.

Yazıyı gazeteci olarak yazmaya çalışıyor fakat Abdullah Gül´e duyduğu büyük sevgi içindeki coşkunun kabarmasına neden oluyor ve sonunda kendisini tamamen kaybediveriyor

O coşkuyla çizdiği portrede Gül, HEP doğruları savunan, doğruları için risk almaktan çekinmeyen, konuştuğu insana bazı konuları açmaya TENEZZÜL etmeyen, MAĞRUR bir insan.

Bir tür çizgi film kahramanı gibi bir şey bu. Mükemmel olmasa da mükemmeliyete yakın bir kişi o. Neredeyse ulu bir şahsiyet.

Bir genç gazeteci, ilk kez çıktığı yurtdışı gezide güçlü insanları görmekten dolayı havaya girebili