"GELİN, BU ŞER OLAYI HAYIRLI BİR VESİLEYE ÇEVİRELİM..." TARAF YAZARINDAN BARIŞ ÇAĞRISI!..
Kanal 7'de katıldığı İskele Sancak programı sonrasında Alperen Ocakları İstanbul Şube başkanı tarafından saldırıya uğrayan Taraf yazarı Rasim Ozan Kütahyalı'dan ilginç çağrı..
Saldırı vesilesiyle Barış Projesi...
Hiç kendimizi kandırmayalım....
Bana düzenlenen saldırının zihinsel artalanını kazıdığınızda karşımıza bu ülkede ısrarla yoksaymak istediğimiz Alevi meselesi çıkmaktadır...
O programda o kadar konuşulan konu varken, çok da fazla konusu geçmeyen "Maraş" olgusu geniş kitlelerde kanı beyine sıçratabilmektedir... Bu kan sıçrayışı hem Alevi kesimler için hem de ülkücü-milliyetçi camia bazında geçerlidir...
Evet, bu ülke Alevi katliamları olgusunu zihninden silemiyor... Sildiğini zannettikçe bu mesele daha da kangren haline gelerek nüksediyor... Bu mesele etrafında dürüst bir yüzleşme yaşayamazsak, Alevilerin ortak taleplerini gideren siyasal formüller üretemezsek bu kangren daha da feci bir hal alabilir...
O programda söyledim... Yine söylüyorum... Türkiye Alevi toplumunun çok çok büyük çoğunluğu, özellikle 80 öncesinin Alevi katliamları konusunda ülkücü hareketi de suç ortağı olarak görmektedir... Ülkücü hareketi ve dönemin MHP´sini faillerden biri olarak görmektedir... Alevi toplumunun algısı bu yöndedir... Bunun böyle olduğunu gözleri kör olmayan herkes bilmektedir... Saldırı sonrası beni arayan Yalçın Topçu da bu "algı" meselesinin böyle olduğunun bilincinde bir siyaset adamıdır. Benle konuşmasında da bunu teyit etmiştir...
Varsayalım ülkücü-milliyetçi hareketin mensuplarının bu katliamlar (Maraş, Çorum, Malatya) etrafında söylediklerinin hepsi doğrudur... Bütün kışkırtmaları ve operasyonları yabancı servis ajanları yaptırmıştır... Katliamın başlangıcı niteliğindeki hadise olan Güneş Ne Zaman Doğacak filminin oynadığı sinemaya bomba atılması tertibini bir CIA ajanı kotarmıştır... Alevilerin oturduğu evleri MOSSAD işaretletmiştir... Cuma namazındaki kitleyi de Rus ajanları galeyana getirmiştir...
Fakat sonuç yine aynıdır... Bu provokasyonlardan sonra Maraş´ta akıl almaz bir iç savaş yaşanmıştır... Bakkal, komşusu olan manavı katletmiştir... Kasap, komşusu olan terziyi katletmiştir... Şehrin Alevi ahalisine yönelik bir kıyım yaşanmıştır. Sağ kalanlar da şehirden göç etmek zorunda kalmıştır. Kentsel bazda Maraş´ın Alevi ahalisinden zerre iz kalmamıştır... Sonuç olarak bu olay Türkiye´nin dört bir tarafında yaşayan tüm Alevilerde çok derin bir travma yaratmıştır... Aslına bakılırsa genel olarak Sünni toplum, özel olarak da ülkücü hareket de o feci kıyımın travmasını atlatamamıştır...
Yaşanılan travmalar yok sayılarak, inkâr edilerek geçmiyor... Bu ülkücü hareket açısından da böyle... Bu ülkenin tüm toplumsal kesimleri travmalarıyla yüzleşerek kendi kendilerini tedavi edebilirler... Yaralarını gerçek anlamda öyle kapatabilirler... Yoksa konuşamayan, iletişimsiz birliktelik halinde yaşayan patlamaya hazır bir toplum haline geliriz...
Muhsin Yazıcıoğlu´nun vefatından beri biz tam anlamıyla bunu yaşıyorduk aslında... Ben yaşadığım bu saldırıya rağmen "İşte faşist saldırganlar" tipi jargonu asla benimsemedim, benimsemeyeceğim... O dil "iletişimsiz birliktelik" dünyasının yavan dilidir... "Bölücü vatan hainleri" tipi jargon da bu yavanlığın ters versiyonu...
Yazcıoğlu´nun ölmeden önce üzerinde çalıştığı Büyük Barış Projesi´nden bahsediliyor... BBP camiası ve Alperenler, genel başkanlarının yolundan gitmek istiyorsa bu Barış Projesi´nin başlangıç durağı Aleviler olmalıdır...
"Aleviler de bizim kardeşimiz" sloganlarının gerçeğe dönmesi genel olarak ülkücü/milliyetçi hareketin öncelikli adımları atmasıyla mümkün olur... Önayak olunabilecek çok somut adımlar var... Tunceli´de açılan üniversiteye "Pir Sultan Abdal Üniversitesi", Nevşehir´de açılan üniversiteye "Hacı Bektaş Veli Üniversitesi" adı verilmesini ülkücü hareket önermeli... Alevilerin büyük çoğunluğunun ortak talebi olan Madımak otelinin bir "İnsanlık Müzesi" haline getirilmesi teklifini önce ülkücü hareket sahiplenmeli... Cemevlerinin hukuken ibadethane statüsüne getirilmesi gerektiğini öncelikle Alperenler ve ülkücüler belirtmeli... İşte atılacak kardeşlik adımları bunlardır...
Karşılıklı yaşanan travmaları dindirebilecek olan adımlar bunlardır... Şu an "Maraş" lafı edilir edilmez rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu´nun ve ülkücü camianın suçlanacağı korkusuyla teyakkuza geçiliyor... Çünkü milyonlarca Alevinin bu meseleyi nasıl algıladığını içinden biliyor ülkücü/milliyetçi camianın mensupları... Geçmişten kalan bu algıyı kırmak her şeyden önce bugünün Alevilerinin taleplerine sahip çıkmaktan geçer... Kendini ülkücü/milliyetçi olarak tanımlayan tüm kardeşlerime seslenmek istiyorum...
Gelin "Maraş" sebebiyle bana karşı yapılmış bu saldırı olayını, bu şer olayı hayırlı bir vesileye çevirelim... Deprem gibi şer bir olayın Türk-Yunan dostluğu sürecinin başlangıcı olması gibi olsun bu olay da... Bana saldıran arkadaşla dahi yanyana gelmeye, kolkola girmeye hazırım... BBP, kaybettiği Muhsin Başkanının arzuladığı Büyük Barış Projesi´ni Alevilerin taleplerine tavizsiz bir dille sahip çıkarak başlatmalı... Alevi toplumunun her türlü iyi niyete aynı şekilde karşılık vereceğini biliyorum... Türkiye toplumu sahih iyi niyet karşısında algı kapılarını hemen açabilen bir toplumdur... Sünnisiyle, Alevisiyle, Türküyle, Kürdüyle, dindar´ıyla, laik´iyle... Bana inanın böyle bir toplumuz biz...
Rasim Ozan Kütahyalı/TARAF