GDO'SUZ ÜRÜNLERDE SON NOKTA!..ÖLÜYE DOMATES EKTİLER!..

Şimdi buranın adresini versem, hem merhum taciz olur hem de cami. Gözünü sevdiğim halkımız merhumu "Domatez Baba" yapar!

ÖLÜYE DOMATES EKTİLER


Farkında mısınız bilmiyorum şu GDO (Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar) konusuna hiç girmedim. Oysa benim en hassas olduğum konulardan biri. Ben ki Türkiye´nin Prof. Dr. Celal Ertuğ başkanlığında kurulan ilk Yeşil Partinin kurucu üyesiydim. Ben ki oturduğum ve komşu sitede, hatta her yerde; gürültü yapan, çevreyi kirleten herkese müdahale eden, adı "deli gasteci"ye çıkmış biriyim.


Çevre halkı, gürültü ve çevre kirliliği yapanları sadece seyrettikleri için "akıllı" ben müdahale ettiğim için deliyim! Ne yapalım, halkımız her konuda böyle değil mi? "Bana değmeyen yılan bin yıl yaşasın" kültürüyle yetişmiş, bir türlü kentli ve vatandaş olamayan yurdum insanı böyle.


Gelelim asıl konumuza: Son 2-3 yılda eski Osmanlı eserlerinde özellikle büyük camilerimizde vakit geçirmeye bayılıyorum. Aklı başında konuşacak adam bulunca muhabbet etmeyi seviyorum. Eski İslam bilginlerine ve Endülüs Emevi Medeniyeti´ne taktım kafayı okuyor araştırıyorum. (AKP etkisine mi girdim, Fetullahçı mı oluyorum ne? Eksenim kayıyor, hat değiştiriyorum sanki!)





Bir büyük ve ünlü camiimizin arka bahçesinde fotoğrafladığım bu mezar, bana GDO yazmam için gerekli ilhamı verdi. Siz dünyanın hiç bir yerinde ölü üzerinde yetişmiş domates yiyen insan gördünüz mü? O mevta ki o camiin bünyesindeki medresenin ilk hocası. Yani tam 400 yıllık bir merhum. Mezarı, mermerden özenle kaneviçe gibi işlenmiş tarihi bir eser.


Bu bilinen ''en GDO'suz ve en organik'' domatesleri kim yiyor dersiniz? Camiin şimdiki hocası ve etrafı. Mevsiminde kırmızısını halletmişler yeşilini de turşu için yetiştiriyorlar! Hocanın yanakları da kıpkırmızı maşallah. Bilin bakalım nereden geliyor bu kırmızılık? Ölü domatesi yaramış hocaya.


Peki o domates orada nasıl yetişmiş? Hocaya sordum "bilmiyorum" dedi. Benim 2 teorim var: İlki, domates hocaefendinin son yemeğiydi, barsaklarındaki çekirdekler filiz verdi. 400 senedir oldukça bereketli mahsul veriyor, çevreyi besliyor. İkincisi, yer darlığından hocaefendinin mezarını saksı diye kullandılar. Ben de bağbozumuna denk geldim.


Aslına bakarsanız fena fikir değil. Tüm mezarlıklara domates, biber, patlıcan eksek. Merhumlar öyle boş boş yatacaklarına canlanır insanda yeniden vücut bulurlar. ''Caiz değil demeyin'' öyle olsa hoca hocayı ekmezdi. İhraç da ederiz, böylece fakir fukara garip gureba doyar. Yoksa doyacağı yok bu gidişle...


Şimdi buranın adresini versem, hem merhum taciz olur hem de cami. Gözünü sevdiğim halkımız merhumu "Domatez Baba" yapar. Domateslerini yemek için biri birini yer. Dini bayramlarda dilek dilemek isteyenlerle ana baba güne döner, tarihi eser cami mahvolur.


İyisi mi ben sizin adınıza kısa bir dua edeyim, dilek dileyeyim mevzuyu kapatalım:


Allahım, sen bizi genetiği bozulmuş yiyeceklerden ve insanlardan koru. Genetiği bozuk bölücülerden, gazeteci liboş ve politikcılardan emin eyle. Demokrasiyi dilinden düşürmeyen dinci-telekulakçıların şerrinden... Ordumuza sızan ve sızdıran sözde ''subaylardan'', bu sızma belgeleri gerçekmiş gibi sunan, haber yapan yandaş medyadan da koru bizi ya rabbi.


Çünkü işimiz sana kaldı...


Tuncer Bahçivan/gazeteci.tv