GAZETESİNİ "TEST ARABASI" GİBİ KULLANDI, ONLARCA GAZETECİYİ EKMEĞİNDEN ETTİ! BİR GENEL YAYIN YÖNETMENİ NE ZAMAN ADAM OLUR?
İşinden olan Gazete Habertürk çalışanları şu günlerde bu sorunun cevabını arıyor, cevabını da kendileri veriyor! VAROL ERSOY yazdı...
Ciner Grubu, Sabah’ın sahipliğini elinde bulundurduğu günlerde, Genel Yayın Müdürlük koltuğuna bir zamanlar Turgay Ciner hakkında da ağır iddialarda bulunan ama sonradan “arkadaşlık ilişkisi” kuran Fatih Altaylı’yı oturtmuştu.
Bu ilişki; Ciner’in Sabah’ı Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na iade etmesinden sonra da sürdü ve “Ne zaman adam oluruz” sorusunun mucidi Altaylı, grubun yeni gazetesini yayın hayatına başlatma görevini üstlendi.
Ciner Grubu, HaberTürk’ü iddialı bir şekilde çıkarmak için Altaylı’nın tüm kadro taleplerini kabul etti. Diğer gazetelerden yapılan yazar, bölüm müdürü, editör ve muhabir transferleri, bizzat Altaylı tarafından gerçekleştirildi.
Hatta bu isimlerin birçoğuna hatırı sayılır miktarlarda “transfer ücreti” bile ödendi.
Ama bugün gelinen durum, Fatih Altaylı’nın gazetelerinden koparırcasına aldığı isimlere sahip çıkmadığını ya da çıkamadığını gösteriyor.
Fatih Altaylı’nın yönetim zafiyeti; ilk olarak Bekir Coşkun’un gazeteden atılması olayında kamuoyuna yansıdı.
Altaylı, Bekir Coşkun’a sahip çıkıyor gibi görünmeye çalıştı ama gazetenin sahipleri ısrar edince havlu attı.
Yaptığı tek şey, daha birkaç gün önce, “Kesinlikle böyle bir şey yok Bekir Abi, dedikodulara inanma” dediği Bekir Coşkun’un arkasından el sallamak oldu.
“Seni ben getirdim, bu maceraya ben sürükledim, o zaman beraber gidiyoruz” demedi, diyemedi…
Bekir Coşkun işten atılmanın psikolojik travmasını atlatmaya çalışırken; o, İtalya’da tatile gitmeyi, yani ortalarda görünmemeyi tercih etti.
Eeee; hazır oralar gitmişken çok meraklı olduğu lüks arabalarla “test sürüşü”ne çıkmayı da ihmal etmedi ve tüm bunları büyük bir gururla köşesinde anlattı!
HaberTürk Gazetesi, özellikle Bekir Coşkun’un atılmasından ve bu operasyonun “iktidarla ilişkileri kurtarmak için” yapıldığının anlaşılmasından sonra ciddi bir tiraj düşüşü yaşamaya başladı. Elbette sırf Bekir Coşkun yüzünden HaberTürk’ü alan on binlerce okur, gazete değiştirdi. Ama HaberTürk Gazetesi sırf bu yüzden mali darboğaza girmedi.
Bugün patlak veren krizin asıl nedeni, gazetenin maliyetindeki aşırı yükseklikti.
Lüks kağıdıyla ve standartların üzerindeki baskı maliyetiyle, satılan her gazete; aslında Ciner’in kasasından en az 50 kuruş azalması anlamına geliyordu.
Yeni bir gazete için birkaç aylığına hoş görülebilecek bu durum, bir türlü giderilemedi.
Fatih Altaylı, bir Genel Yayın Müdürü olarak, gazetenin maliyetini düşürmek için somut hiçbir adım atamadı, proje üretemedi!
Ve patronajdan gelen baskı artınca, o da tüm beceriksiz genel yayın müdürleri gibi, faturayı kendi elleriyle transfer ettiği gazetecilere kesmeyi tercih etti.
Onlarca gazete çalışanının, hiçbir haklı gerekçe gösterilmeksizin kapı önüne konulmasına seyirci kaldı…
Hatta hazırlanan “tensikat listeleri”ni kendi elleriyle onadı!
Ve ilginçtir ki; bu operasyonun düğmesine basıldığı günlerde…
Yani; işten çıkarma kararları çalışanlara tebliğ edilirken, o yine kapağı yurt dışına attı, lüks arabaların test sürüşüne katılmaya gitti!
Yetmezmiş gibi bir de bu “tatil”de yaşadıklarını yine sütunlarına taşımaya başladı!
Fatih Altaylı iyi bir gazeteci, ya da iyi bir köşe yazarı olabilir.
Ama şurası bir gerçek ki; o asla iyi bir Genel Yayın Müdürü olamadı.
Çünkü gazetesini, “test arabası” gibi kullandı, onlarca gazeteciyi ekmeğinden etti…
İşten atılan eski HaberTürk çalışanları şu günlerde birbirlerine yolladıkları mesajlarda, “Bir Genel Yayın Müdürü Ne Zaman Adam Olur” sorusunu soruyor ve yanıtı da kendileri veriyor:
“Bizzat transfer ettiği meslektaşları işten atılırken, onlara sahip çıkmak için gerektiğinde istifayı göze aldığı zaman!”
Sahi; bu soruyu soran gazeteciler haksız mı?
VAROL ERSOY
Bu ilişki; Ciner’in Sabah’ı Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na iade etmesinden sonra da sürdü ve “Ne zaman adam oluruz” sorusunun mucidi Altaylı, grubun yeni gazetesini yayın hayatına başlatma görevini üstlendi.
Ciner Grubu, HaberTürk’ü iddialı bir şekilde çıkarmak için Altaylı’nın tüm kadro taleplerini kabul etti. Diğer gazetelerden yapılan yazar, bölüm müdürü, editör ve muhabir transferleri, bizzat Altaylı tarafından gerçekleştirildi.
Hatta bu isimlerin birçoğuna hatırı sayılır miktarlarda “transfer ücreti” bile ödendi.
Ama bugün gelinen durum, Fatih Altaylı’nın gazetelerinden koparırcasına aldığı isimlere sahip çıkmadığını ya da çıkamadığını gösteriyor.
Fatih Altaylı’nın yönetim zafiyeti; ilk olarak Bekir Coşkun’un gazeteden atılması olayında kamuoyuna yansıdı.
Altaylı, Bekir Coşkun’a sahip çıkıyor gibi görünmeye çalıştı ama gazetenin sahipleri ısrar edince havlu attı.
Yaptığı tek şey, daha birkaç gün önce, “Kesinlikle böyle bir şey yok Bekir Abi, dedikodulara inanma” dediği Bekir Coşkun’un arkasından el sallamak oldu.
“Seni ben getirdim, bu maceraya ben sürükledim, o zaman beraber gidiyoruz” demedi, diyemedi…
Bekir Coşkun işten atılmanın psikolojik travmasını atlatmaya çalışırken; o, İtalya’da tatile gitmeyi, yani ortalarda görünmemeyi tercih etti.
Eeee; hazır oralar gitmişken çok meraklı olduğu lüks arabalarla “test sürüşü”ne çıkmayı da ihmal etmedi ve tüm bunları büyük bir gururla köşesinde anlattı!
HaberTürk Gazetesi, özellikle Bekir Coşkun’un atılmasından ve bu operasyonun “iktidarla ilişkileri kurtarmak için” yapıldığının anlaşılmasından sonra ciddi bir tiraj düşüşü yaşamaya başladı. Elbette sırf Bekir Coşkun yüzünden HaberTürk’ü alan on binlerce okur, gazete değiştirdi. Ama HaberTürk Gazetesi sırf bu yüzden mali darboğaza girmedi.
Bugün patlak veren krizin asıl nedeni, gazetenin maliyetindeki aşırı yükseklikti.
Lüks kağıdıyla ve standartların üzerindeki baskı maliyetiyle, satılan her gazete; aslında Ciner’in kasasından en az 50 kuruş azalması anlamına geliyordu.
Yeni bir gazete için birkaç aylığına hoş görülebilecek bu durum, bir türlü giderilemedi.
Fatih Altaylı, bir Genel Yayın Müdürü olarak, gazetenin maliyetini düşürmek için somut hiçbir adım atamadı, proje üretemedi!
Ve patronajdan gelen baskı artınca, o da tüm beceriksiz genel yayın müdürleri gibi, faturayı kendi elleriyle transfer ettiği gazetecilere kesmeyi tercih etti.
Onlarca gazete çalışanının, hiçbir haklı gerekçe gösterilmeksizin kapı önüne konulmasına seyirci kaldı…
Hatta hazırlanan “tensikat listeleri”ni kendi elleriyle onadı!
Ve ilginçtir ki; bu operasyonun düğmesine basıldığı günlerde…
Yani; işten çıkarma kararları çalışanlara tebliğ edilirken, o yine kapağı yurt dışına attı, lüks arabaların test sürüşüne katılmaya gitti!
Yetmezmiş gibi bir de bu “tatil”de yaşadıklarını yine sütunlarına taşımaya başladı!
Fatih Altaylı iyi bir gazeteci, ya da iyi bir köşe yazarı olabilir.
Ama şurası bir gerçek ki; o asla iyi bir Genel Yayın Müdürü olamadı.
Çünkü gazetesini, “test arabası” gibi kullandı, onlarca gazeteciyi ekmeğinden etti…
İşten atılan eski HaberTürk çalışanları şu günlerde birbirlerine yolladıkları mesajlarda, “Bir Genel Yayın Müdürü Ne Zaman Adam Olur” sorusunu soruyor ve yanıtı da kendileri veriyor:
“Bizzat transfer ettiği meslektaşları işten atılırken, onlara sahip çıkmak için gerektiğinde istifayı göze aldığı zaman!”
Sahi; bu soruyu soran gazeteciler haksız mı?
VAROL ERSOY