"GAZETECİNİN GÖREVİ 'HABER OLMAK' DEĞİL,'HABER YAZMAK'TIR"!..VATAN YAZARI MUSTAFA MUTLU,BAŞBAKAN'I DANSA DAVET EDEN NURAY BAŞARAN'A GAZETECİLİK DERSİ VERDİ!..
Mustafa Mutlu,Genelkurmay Başkanlığı'nın verdiği resepsiyonda Başbakan Erdoğan'ın gazeteci Nuray Başaran tarafından dansa davet edilmesi olayını gazetecilik mesleği için bir "milat" saydığını belirterek bakın ne yazdı...
Gazetecinin amacı!
Kâbus gibi bir haftayı daha geride bıraktık... Kim kime nasıl baktı, askerler neden topuk selam vermedi, kim neden "Gerekirse amuda bile kalkarım" dedi gibi son derece önemli konulara kafa yorduk!
Bu arada çok ilginç bir olay da onca hay-huy arasında hak ettiği önemi göremedi!
Hazır fırsat bulmuşken, bana göre gazetecilik mesleği için bir "milat" olan bu olayı hatırlayalım:
Genelkurmay Başkanlığı´nın verdiği resepsiyonda yaşandı bu milat!
Filiz Büyükanıt, Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan Erdoğan´la sohbet eden eşi Org. Büyükanıt´ın yanına gelerek onu dansa kaldırdı.
Büyükanıt da piste doğru giderken, "Hakikaten dünya tersine döndü, artık kadınlar erkekleri dansa kaldırıyor" diyerek ortamı yumuşattı...
Onları diğer komutanlar ve "eşli" davetliler izledi!
İşte tam bu sırada, gazeteci Nuray Başaran da Filiz Hanım´ın hareketinden cesaret bularak, bir kenarda fındık fıstık yemekte olan Başbakan´ı dansa kaldırmak istedi.
Ama Başbakan bu teklifi, "Ben bilmediğim bir şeyi yapamam" diyerek geri çevirdi.
Bu "ilginç" girişimiyle birçok gazeteye "haber" olan gazeteci Nuray Hanım, "Amacım asker ve sivil ortamı böyle bir günde kaynaştırmaktı... Ama olmadı" diye demeç verdi!
***
Gazeteci dans etmez mi?
Eder...
Dans da eder, amuda da kalkar, çiğ köfte de yoğurur...
Ama özel hayatında!
Nuray Hanım gibi, "mesleği" nedeniyle bulunduğu bir davette değil...
Hele hele bir siyasetçiyle ya da askerle hiç değil...
Çünkü bütün iyi gazeteciler haber kaynaklarıyla ilişkilerine son derece dikkat eder...
Ve bilirler ki, bir gazetecinin görevi "haber olmak" değil, "haber yazmak"tır...
Bu yüzden gerçek gazeteciler kendilerine hiçbir görev yüklemeden "uzmanlık alanlarıyla ilgili" süreci yakından izlemeye ve okurlarına, izleyicilerine aktarmaya çalışır...
***
Ne diyor Nuray Hanım?
"Amacım asker ve sivil ortamı kaynaştırmaktı ama olmadı!"
İyi de sizin işiniz mi bu Nuray Hanım?
Üstelik diyelim ki Başbakan teklifinizi kabul etti ve dansa kalktı... Nasıl olacaktı bu "asker-sivil kaynaşması?"
Yoksa dans ede ede Genelkurmay Başkanı´nın ve eşinin yanına yaklaşıp, ikinci bir hamleyle partner değiştirmeyi mi önerecektiniz?
Siz Genelkurmay Başkanı´yla dans ederken, Başbakan da onun eşiyle dans etmeye başlayınca mı kaynaşacaktı "asker ve sivil kesim..."
***
Bizde adettir; adamı polis muhabiri yaparsın, kendisini polis zannedip zanlıyı sorgulamaya başlar!
Ekonomi muhabiri yaparsın, işadamı gibi yatırım yapmaya, para kazanmaya kafa yorar!
Sağlık muhabiriyse doktor gibi şifa dağıtmaya adar kendisini... Bir tek reçete yazmadığı eksik kalır!
Nuray Hanım da politika muhabiri ve yazarı ya; işi gücü bırakmış, devletin zirvesini kaynaştırmaya soyunmuş!
İyi ama olmaz bu; yakışık almaz...
Bir gazetecinin "Başbakan yanağı" okşaması neden yakışık almazsa, Başbakan´la dans etmesi de o yüzden yakışık almaz...
***
Titreyin ve kendinize gelin arkadaşlar...
İletişim fakültelerinin birinci sınıfında öğretilen ilk kuralı anımsayın en azından:
Ülke kurtarmaya değil, haber kurtarmaya adayın kendinizi...
Biliyorum; dans etmekten daha zor ama... Ne yapalım, bizim işimiz bu!
*****
GÜNÜN SORUSU
Bir gösterici dün
Kâbus gibi bir haftayı daha geride bıraktık... Kim kime nasıl baktı, askerler neden topuk selam vermedi, kim neden "Gerekirse amuda bile kalkarım" dedi gibi son derece önemli konulara kafa yorduk!
Bu arada çok ilginç bir olay da onca hay-huy arasında hak ettiği önemi göremedi!
Hazır fırsat bulmuşken, bana göre gazetecilik mesleği için bir "milat" olan bu olayı hatırlayalım:
Genelkurmay Başkanlığı´nın verdiği resepsiyonda yaşandı bu milat!
Filiz Büyükanıt, Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan Erdoğan´la sohbet eden eşi Org. Büyükanıt´ın yanına gelerek onu dansa kaldırdı.
Büyükanıt da piste doğru giderken, "Hakikaten dünya tersine döndü, artık kadınlar erkekleri dansa kaldırıyor" diyerek ortamı yumuşattı...
Onları diğer komutanlar ve "eşli" davetliler izledi!
İşte tam bu sırada, gazeteci Nuray Başaran da Filiz Hanım´ın hareketinden cesaret bularak, bir kenarda fındık fıstık yemekte olan Başbakan´ı dansa kaldırmak istedi.
Ama Başbakan bu teklifi, "Ben bilmediğim bir şeyi yapamam" diyerek geri çevirdi.
Bu "ilginç" girişimiyle birçok gazeteye "haber" olan gazeteci Nuray Hanım, "Amacım asker ve sivil ortamı böyle bir günde kaynaştırmaktı... Ama olmadı" diye demeç verdi!
***
Gazeteci dans etmez mi?
Eder...
Dans da eder, amuda da kalkar, çiğ köfte de yoğurur...
Ama özel hayatında!
Nuray Hanım gibi, "mesleği" nedeniyle bulunduğu bir davette değil...
Hele hele bir siyasetçiyle ya da askerle hiç değil...
Çünkü bütün iyi gazeteciler haber kaynaklarıyla ilişkilerine son derece dikkat eder...
Ve bilirler ki, bir gazetecinin görevi "haber olmak" değil, "haber yazmak"tır...
Bu yüzden gerçek gazeteciler kendilerine hiçbir görev yüklemeden "uzmanlık alanlarıyla ilgili" süreci yakından izlemeye ve okurlarına, izleyicilerine aktarmaya çalışır...
***
Ne diyor Nuray Hanım?
"Amacım asker ve sivil ortamı kaynaştırmaktı ama olmadı!"
İyi de sizin işiniz mi bu Nuray Hanım?
Üstelik diyelim ki Başbakan teklifinizi kabul etti ve dansa kalktı... Nasıl olacaktı bu "asker-sivil kaynaşması?"
Yoksa dans ede ede Genelkurmay Başkanı´nın ve eşinin yanına yaklaşıp, ikinci bir hamleyle partner değiştirmeyi mi önerecektiniz?
Siz Genelkurmay Başkanı´yla dans ederken, Başbakan da onun eşiyle dans etmeye başlayınca mı kaynaşacaktı "asker ve sivil kesim..."
***
Bizde adettir; adamı polis muhabiri yaparsın, kendisini polis zannedip zanlıyı sorgulamaya başlar!
Ekonomi muhabiri yaparsın, işadamı gibi yatırım yapmaya, para kazanmaya kafa yorar!
Sağlık muhabiriyse doktor gibi şifa dağıtmaya adar kendisini... Bir tek reçete yazmadığı eksik kalır!
Nuray Hanım da politika muhabiri ve yazarı ya; işi gücü bırakmış, devletin zirvesini kaynaştırmaya soyunmuş!
İyi ama olmaz bu; yakışık almaz...
Bir gazetecinin "Başbakan yanağı" okşaması neden yakışık almazsa, Başbakan´la dans etmesi de o yüzden yakışık almaz...
***
Titreyin ve kendinize gelin arkadaşlar...
İletişim fakültelerinin birinci sınıfında öğretilen ilk kuralı anımsayın en azından:
Ülke kurtarmaya değil, haber kurtarmaya adayın kendinizi...
Biliyorum; dans etmekten daha zor ama... Ne yapalım, bizim işimiz bu!
*****
GÜNÜN SORUSU
Bir gösterici dün