"GAZETECİLİKTE HAYATI GRAM GRAM DEĞİL KİLO KİLO HARCIYORUZ.ŞİMDİ YENİDEN GRAMA DÖNDÜM"!
Reuters'de başladığı meslek hayatına birçok başarıyı sığdıran Turan Yavuz 50 yaşına gelince önce dünyalar güzeli bir kıza,ardından asrın bela hastalığına sahip oldu.Şimdi ilkini yaşatmak için ikincisiyle savaşan Yavuz,Can Dündar'a konuştu:
Turan Yavuz, "32. Gün"den ağabeyimiz.
Programımızın, gazetemizin Washington şubesiydi. Amerika'yı ondan bilir, ondan öğrenirdik.
Sonra döndü geldi. Kanal yönetti. Troçki'nin İstanbul'daki sürgün günlerini anlatan bir belgesel-dramaya imza attı. "ABD'nin Kürt Kartı"nı, "Küba Krizi"ni, "Çuvallayan İttifak"ı yazdı.
50 yaşına gelince, büyük bir sevinçle, aynı oranda büyük bir kederi peşpeşe yaşadı:
Önce dünyalar güzeli bir kıza, ardından asrın bela hastalığına sahip oldu. Şimdi ilki uğruna ikincisiyle savaşıyor.
"Turan abi", basının az sayıdaki sessiz kahramanından biridir ve bizim için önemlidir. Kendisiyle mesleği ve hayatı üzerine konuştuk.
Nasıl öğrendin kanser olduğunu?
Yaz aylarında sağ bacağım ağrımaya başladı. Fıtık olduğumu zannettim, gitmedim doktora... Bugün yarın derken, eylülde arttı ağrılar... Hastaneye gittim. Omuriliğimde bir kitle olduğunu söylediler. Detaylı testler yapıldı. Akciğerde bir leke bulundu. Meğer kanser akciğerde başlamış, kemiğe sıçramış. Üç yerde leke, bir yerde de tümör var. Omurilikteki kitle bacak sinirine baskı yapıyormuş.
Hemen kemoterapi mi başladı?
Önce 10 gün radyoterapi yapıldı. Kemiğin etrafı çevrelendi, başka bir yere sıçramasın diye. O sırada göğüs ağrılarım da başlamıştı. Kemoterapiye başlandı. Başta biraz ağır geldi. Bayağı sarsılıyordum. Ama şimdi alıştım. Tedaviye olumlu tepki verdi. Akciğerdeki leke küçüldü.
Kilo vermişsin...
Kemoterapi aldığınız vakit çok fazla yemek yiyemiyorsunuz. O yüzden kilo kaybı oluyor. Ama kemonun etkisi vücuttan çıkınca vücut tekrar kendini toparlıyor, öbür kemoya kadar. Son üç ayda 17 kilo verdim ama son haftalarda bir-iki kilo aldım yeniden... Yani vücut toparlanmaya başladı. Tümör küçülene kadar böyle devam edecek.
"Niye ben" diye düşündün mü?
Hayır. Günde 2 paket sigara içersen "Niye ben" deme lüksüne sahip değilsin.
"Arkadaşım haberi alınca ölmüştü"
İlk tepkin ne oldu?
Haberi aldığım an aklıma Washington'da gazetecilik yapan Arjantinli bir arkadaşım geldi. Doktor "Karaciğer kanserisin. Bir haftalık ömrün var" deyince yere yığılmış, kalp krizinden ölmüş orada. O yüzden doktora "Bana 'Bir haftan kaldı' deme, gerisini ben hallederim" dedim. O da "Hallet o zaman" dedi.
Nasıl halletmeyi düşünüyorsun?
Olmamış gibi davranıyorum. Gazetecilikte hayatı gram gram değil, kilo kilo harcıyoruz. Şimdi yeniden gram grama dönmeye başladım. Eskiden gece 12'de oturur, sabah 7'ye kadar hiç uyumadan çalışırdım. Artık öyle şeyler yapma lüksüm yok.
Nasıl bir hayat düzenine geçtin?
Daha dikkatli ve sağlıklı besleniyorum. Tabii sigara yok artık, içki içmiyorum, daha iyi uyuyorum. Ben uyumayı sevmeyen bir adamdım. Uyumak yerine o zaman dilimini başka işlere harcamak; düşünmek, senaryo, kitap yazmak isterdim. Ama bunlar biraz da Washington'da gazetecilik yapmamdan kaynaklandı. Arada yedi saat fark olduğu için, İstanbul'da Milliyet'in sabah toplantısı 10'da başlıyorsa Washington'da gece üçe kadar oturmam gerekiyordu.
"Gazetecilikte aslolan muhabirliktir"
İlk kez 32. Gün'de karşılaştık. Ondan önce neredeydin?
Mesleğe 1974'te Ankara'da Reuters haber ajansında başladım. Babam Dışişleri'ndeydi. Prag'dan yeni gelmiştik. ODTÜ'de uluslararası ilişkiler okuyordum. 1977'de babam Washington'a tayin oldu. Okulu Amerika'da bitirdim. 1985'e kadar Tercüman ve Akajans'ın Washington muhabirliğini ya
Programımızın, gazetemizin Washington şubesiydi. Amerika'yı ondan bilir, ondan öğrenirdik.
Sonra döndü geldi. Kanal yönetti. Troçki'nin İstanbul'daki sürgün günlerini anlatan bir belgesel-dramaya imza attı. "ABD'nin Kürt Kartı"nı, "Küba Krizi"ni, "Çuvallayan İttifak"ı yazdı.
50 yaşına gelince, büyük bir sevinçle, aynı oranda büyük bir kederi peşpeşe yaşadı:
Önce dünyalar güzeli bir kıza, ardından asrın bela hastalığına sahip oldu. Şimdi ilki uğruna ikincisiyle savaşıyor.
"Turan abi", basının az sayıdaki sessiz kahramanından biridir ve bizim için önemlidir. Kendisiyle mesleği ve hayatı üzerine konuştuk.
Nasıl öğrendin kanser olduğunu?
Yaz aylarında sağ bacağım ağrımaya başladı. Fıtık olduğumu zannettim, gitmedim doktora... Bugün yarın derken, eylülde arttı ağrılar... Hastaneye gittim. Omuriliğimde bir kitle olduğunu söylediler. Detaylı testler yapıldı. Akciğerde bir leke bulundu. Meğer kanser akciğerde başlamış, kemiğe sıçramış. Üç yerde leke, bir yerde de tümör var. Omurilikteki kitle bacak sinirine baskı yapıyormuş.
Hemen kemoterapi mi başladı?
Önce 10 gün radyoterapi yapıldı. Kemiğin etrafı çevrelendi, başka bir yere sıçramasın diye. O sırada göğüs ağrılarım da başlamıştı. Kemoterapiye başlandı. Başta biraz ağır geldi. Bayağı sarsılıyordum. Ama şimdi alıştım. Tedaviye olumlu tepki verdi. Akciğerdeki leke küçüldü.
Kilo vermişsin...
Kemoterapi aldığınız vakit çok fazla yemek yiyemiyorsunuz. O yüzden kilo kaybı oluyor. Ama kemonun etkisi vücuttan çıkınca vücut tekrar kendini toparlıyor, öbür kemoya kadar. Son üç ayda 17 kilo verdim ama son haftalarda bir-iki kilo aldım yeniden... Yani vücut toparlanmaya başladı. Tümör küçülene kadar böyle devam edecek.
"Niye ben" diye düşündün mü?
Hayır. Günde 2 paket sigara içersen "Niye ben" deme lüksüne sahip değilsin.
"Arkadaşım haberi alınca ölmüştü"
İlk tepkin ne oldu?
Haberi aldığım an aklıma Washington'da gazetecilik yapan Arjantinli bir arkadaşım geldi. Doktor "Karaciğer kanserisin. Bir haftalık ömrün var" deyince yere yığılmış, kalp krizinden ölmüş orada. O yüzden doktora "Bana 'Bir haftan kaldı' deme, gerisini ben hallederim" dedim. O da "Hallet o zaman" dedi.
Nasıl halletmeyi düşünüyorsun?
Olmamış gibi davranıyorum. Gazetecilikte hayatı gram gram değil, kilo kilo harcıyoruz. Şimdi yeniden gram grama dönmeye başladım. Eskiden gece 12'de oturur, sabah 7'ye kadar hiç uyumadan çalışırdım. Artık öyle şeyler yapma lüksüm yok.
Nasıl bir hayat düzenine geçtin?
Daha dikkatli ve sağlıklı besleniyorum. Tabii sigara yok artık, içki içmiyorum, daha iyi uyuyorum. Ben uyumayı sevmeyen bir adamdım. Uyumak yerine o zaman dilimini başka işlere harcamak; düşünmek, senaryo, kitap yazmak isterdim. Ama bunlar biraz da Washington'da gazetecilik yapmamdan kaynaklandı. Arada yedi saat fark olduğu için, İstanbul'da Milliyet'in sabah toplantısı 10'da başlıyorsa Washington'da gece üçe kadar oturmam gerekiyordu.
"Gazetecilikte aslolan muhabirliktir"
İlk kez 32. Gün'de karşılaştık. Ondan önce neredeydin?
Mesleğe 1974'te Ankara'da Reuters haber ajansında başladım. Babam Dışişleri'ndeydi. Prag'dan yeni gelmiştik. ODTÜ'de uluslararası ilişkiler okuyordum. 1977'de babam Washington'a tayin oldu. Okulu Amerika'da bitirdim. 1985'e kadar Tercüman ve Akajans'ın Washington muhabirliğini ya