Gazeteciliğin vücut bulduğu Rüzgârlı Sokak belgesel oluyor
Bugünlerde inşaat malzemesi satan dükkânlarıyla bilinen Rüzgârlı Sokak, çok uzun yıllar gazeteciliğin Anadolu’da vücut bulduğu yer olarak biliniyordu.
Otuz'a yakın gazeteye ev sahipliği yapan Rüzgârlı sokak, 1980’li yılların ardından gazete bürolarının tek tek taşınmasıyla yavaş yavaş medyadaki varlığını yitirmeye başlamıştı.
Hürriyet’ten Rıza Özel bu haftaki yazısında Rüzgârlı Sokağı yazdı. İşte o yazının tamamı:
“Sevgili okurlar... Türk Basını, iki önemli ayak üzerinde bugünlere geldi. Bu ayaklardan biri İstanbul’da Bab-ı Ali, diğeri ise Ankara’da Rüzgârlı Sokak’tı. Bugünlerde inşaat malzemesi satan dükkânlarıyla anılan Rüzgârlı Sokak, çok uzun yıllar gazeteciliğin Anadolu’da vücut bulduğu yerdi. 30’a yakın gazeteye ev sahipliği yapan Rüzgârlı, 1980’li yılların ardından gazete bürolarının tek tek taşınmasıyla yavaş yavaş medyadaki ağırlığını yitirdi. Eski başbakan Bülent Ecevit’in de 1950 yılında çalışmaya başladığı Ulus Gazetesi’nin bulunduğu Rüzgârlı Sokak, mesleğin birçok önemli ismine de ev sahipliği yapmıştı. Bekir Coşkun’dan Selahattin Duman’a, Derya Sazak’tan Zafer Mutlu’ya, Fikret Bila’dan Altan Öymen’e birçok isim bu sokakta görev yaptı.
İKİ DUAYENİN İMZASI
Ankara’nın Bab-ı Ali’si Rüzgârlı Sokak, duayen gazeteciler İlhan Kuyucu ile Tuğrul Sarıtaş’ın imzasıyla belgesel oluyor. Yakında ekranların konuğu olacak “Rüzgârlı Gazeteciliği Belgeseli” için iki duayen gazeteci, 5 bin kilometrenin üzerinde yol kat ederek bu sokakta gazetecilik yapan 35 gazeteci ile röportajlar yaptı. Kuyucu ve Sarıtaş’la bu belgesele giden yolculuğun hikâyesini konuştuk:
“Öncelikle gazetecilerin birikimlerini kendinden sonrakilere bırakmaları gerektiğine inananlardanız. Bu da yazmakla, çizmekle, görüntülemekle, sesini kaydetmek, kısacası bir eser ya da eserler bırakmakla oluyor. İlk yıllarda tipo adı verilen; kurşun satırlarla, kurşun kalıplarla, çinko klişelerle hazırlanan gazete sistemini yaşadık. Sonra ofset derken, şimdilerde bilgisayar çağında geziniyoruz. Omuz omuza verdik, gündüz gece çalıştık ve ‘Rüzgârlı Gazeteciliği’ adı altında; bir devrin hikâyesini yazdık.
RÜZGARLI GAZETECİLİĞİN OKULUYDU
Çünkü Rüzgarlı Sokak, Kurtuluş Savaşı sırasında tarihi Ulus Meydanı ile bütünleşen ve Cumhuriyet dönemi basınının kalbinin attığı yerdir. Başka bir deyişle, Ankara’nın Bab-ı Ali’si olarak adlandırılan Rüzgarlı Sokak, gazeteciliğin yüksek okuludur. Sivas Kongresi’nde alınan bir kararla, yapılan işleri ulusa duyurmak ve Türk milletinin desteğini almak üzere İrade-i Milliye adlı bir gazete çıkarılmaya başlandı. Bu gazete kurtuluş mücadelesinin ilk gazetesi olarak da tarihte yerini aldı. Daha sonraları Ankara’ya giderek, mücadeleyi buradan sürdürecek olan Atatürk, Hakimiyet-i Milliye Gazetesi’ni kurdu. Rüzgârlı Sokak Gazeteciliği belgeselini kaleme alırken motivasyonumuz, Hakimiyet-i Milliye Gazetesi ve Anadolu Ajansı’nı kuran büyük önderimizdi.
BİZİ EĞİTTİ, İMTİHAN ETTİ, MEZUN ETTİ
Rüzgârlı Sokak Gazeteciliği ’nin ayrı bir özelliği vardır. Bizler gerçekten meslek hayatımız boyunca hep sorgulayan, araştıran bu okuldan mezun olmanın gururunu yaşıyoruz, ‘Rüzgârlı Gazetecilik Okulu!’ bizi eğitti, imtihan etti, sınadı ve başarıyla mezun etti. Rüzgârlı Sokak’ımızı uzun yıllar geçmesine rağmen unutamadık ve hiç de unutulmasını istemiyoruz. Çünkü ‘Rüzgarlı’, yaratıcı ve dürüst gazeteciliğin merkeziydi. Bunun dışında gazeteciler için, iyi bir aile, bir yuvaydı. Hafızalarımızda başarılı yılların güzellikleri var. Bizim gibi Rüzgarlı gazeteciliğini tatmış, oradan yetişip en büyük gazetelerde, televizyon kuruluşlarında yıllarca yöneticilik yapmış, o sokak (rüzgar) gibi haber peşinde koşmuş değerli meslektaşlarımız var. Uzun bir yol kat ederek birçok değerli isimle tek tek röportajlar yaptık. Ankara’nın ünlü Rüzgarlı’sını her yönüyle, üstelik objektif olarak sergileyerek, unutulmaya başlayan anıları, nesilden nesile kalacak şekilde bu belgeselde topladık. Montajına başlanan belgesel kısa süre sonra yayına hazır hale gelecek. Dileriz, bu sokağın ruhunu yeni nesillere de aktarmayı başarırız.”