Gazetecilerden karamsar 29 Ekim kutlaması!

Gazeteciler Cemiyeti, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı dolayısıyla bir açıklama yaptı.

Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nazmi Bilgin Cumhuriyet’in ülkenin içerisinde bulunduğu koşullar, medya kurumlarına ve gazetecilere yönelik sistematik saldırılar 92’nci yıldönümünün buruk ve gelecek endişesiyle kutlandığını söyledi.

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı dolayısıyla yayınladığı yazılı mesajında Bilgin Atatürk’ün 'En büyük eserim' olarak tanımladığı Türkiye Cumhuriyeti’nin ilelebet payidar olacağından kuşku duymamakla birlikte artan kutuplaşma, tırmanan siyasi gerginlik ve bölgesel tehditlerin hem ülkenin hem de vatandaşların ufkunu kararttığını kaydetti.

Bilgin ülke için yaşamsal önemde olduğunun artık herkesçe kabul ettiği 1 Kasım seçimlerine günler kala inandırıcı olmaktan uzak gerekçelerle ve tek hakimli bir mahkeme tarafından iki televizyon ve üç gazetenin de dahil bulunduğu Koza İpek grubunun kayyum yönetimine devredilmesini kınadı. Gazeteciler Cemiyeti Başkanı eleştiriye tahammülün devlet adamlığı için bir ölçüt olduğu kadar demokrasinin de gereği olduğunu vurgulayarak, daha Cumhuriyet kurumadan Anadolu Ajansını kuran Atatürk’ün 'Basın hürriyetinden doğan mahzurların giderilme vasıtası, yine basın hürriyetidir' sözünün tüm siyasetçilerce örnek alınmasının gerektiğini kaydetti.

Basın kurumlarına zorla girilmeye çalışılmasının, internet sitelerine erişimin keyfi kararlarla engellenmesinin veya çeşitli teknik oyunlarla imkansız hale getirilmesinin nahoş gelişmeler olduğunu belirten Bilgin, Şubat 1924 İzmir konuşmasında genç Cumhuriyet’in genç Cumhurbaşkanı Atatürk’ün 'Türkiye basını milletin gerçek ses ve iradesinin doğduğu yer olan cumhuriyetin etrafında çelikten bir kale oluşturacaktır. Bir düşünce kalesi, düşünce yolu kalesi. Basın görevlilerinden bunu istemek, cumhuriyetin hakkıdır' sözleriyle hem Türk basınına güvenini hem de basından beklediği üstün hizmeti açıkladığını söyledi.

Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Bilgin 92’nci yılını kutlandığımız Türkiye Cumhuriyeti’nin, dönemin tüm sıkıntılarına rağmen kurucu felsefesinde basın hürriyetinin tam ve koşulsuz kullanımının ülke menfaati gereği olarak görüldüğünü kaydetti.

Ülkenin hapishanelerinde 33 basın mensubunun hürriyetten yoksun olmasının üzüntü kaynağı olduğu kadar Cumhuriyet kurucu iradesinin hükümetlere verdiği 'muasır medeniyet seviyesini yakalama ve geçme' şiarıyla da uzlaşmadığını kaydeden Bilgin, demokrasinin tüm norm, ile ve kurallarıyla işlemesini talep etmenin bir imtiyaz değil Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının hakkı olduğunu vurguladı.

Cumhuriyet’in bir yaşam felsefesi, modernleşme projesi olduğunun altını çizen Bilgin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının din, dil, ırk, mezhep ayrımı olmadan eşit haklara sahip yurttaşlar olarak devletleriyle gurur duyduklarını belirtti.

Ülkenin zoraki olarak sürüklendiği 1 Kasım seçimlerinin de 7 Haziran benzeri bir sonuç vermesi durumunda şimdiden 2016 baharında '3’ncü seçime' gidebileceğinin konuşulduğunu hatırlatan Bilgin, yerli ve yabancı uzmanların Türkiye’de bir seçime daha gidilmesinin 'intihar' anlamına olacağını vurguladıklarını hatırlattı. Bilgin seçim sonuçlarının faydacı bir yaklaşımla incelenmesi ve olası hükümet senaryolarının kişisel veya partisel hırs ve beklentilere kurban edilmemesi, ülkenin bir seçime daha sürüklenmemesi talebinde olduklarını vurguladı

Gelinen noktada Türkiye’nin koalisyonlara alışmasının şart hale geldiğini söyleyen Bilgin, korkulanın aksine koalisyon hükümetlerinin uzlaşıyı zorunlu hale getirerek ülkedeki mevcut siyasi gerginliğin ortadan kaldırılmasına ve ülkenin daha hızlı bir kalkınma sürecine girmesine katkıda bulunabileceğini kaydetti.