Gazetecilerden 3 Mayıs açıklaması! Bu yıl da kutlama yok!

Gazeteciler, 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü dolayısıyla bir açıklama yaptı.

Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nazmi Bilgin, Dünya Basın Özgürlüğü Günü nedeniyle yaptığı açıklamada “Havuz medyası tekelleşmenin, kartel oluşturmanın en tehlikeli uygulamasıdır”dedi.

BİLGİN: “BU YIL DA DÜNYA BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ GÜNÜNÜ KUTLAYAMIYORUZ.”

Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nazmi Bilgin Dünya Basın Özgürlüğü Günü nedeni ile yaptığı açıklamada “Havuz medyası tekelleşmenin, kartel oluşturmanın en tehlikeli uygulamasıdır. Türk medyasının örgütlenme eksikliği, sendikasızlaştırılması yaşanan sorunların en önemli nedenidir” dedi.

Bilgin bu yıl da basın özgürlüğünü kutlayamadıklarını kaydederek şunları söyledi:

“Birleşmiş Milletler 1993’te ifade ve basın özgürlüğüne Dünya çapında destek vermek, bu konuda duyarlılığı artırmak maksadıyla 3 Mayıs gününü Dünya Basın Özgürlüğü Günü ilan etmişti. 22 yıldır Türkiye’de ve dünyada çeşitli basın kurumları, insan hak ve özgürlükleri ile demokrasi konularına duyarlı sivil toplum kuruluşları bu gün dolayısıyla basının ve ifade özgürlüğünün sorunlarını tartışmakta, çıkış yolları önermekte, ihlallere dikkat çekmeye çalışmaktadırlar.

2014 yılında Türkiye’de en az üç, dünyada en az 60 gazetecinin mesleğini yerine getirirken hayatlarını kaybetmesi 71 medya mensubunun hayatını kaybettiği 2013 yılına göre nispi bir iyileşmeyi gösterse de durumun ne kadar ciddi olduğu ortadadır. 2014’de Suriye 17 ölümle yine en fazla gazetecinin hayatını kaybettiği ülke oldu. Bilhassa çatışma ortamlarında karşıt tarafların medya mensuplarına, Kızılhaç, Kızılay gibi sağlık görevlileriyle diplomatik personele yönelik uluslararası hukuku, konvansiyonları uygulama hükümlülükleri daha güçlü olarak hatırlatılmalı, bu insanlık suçuna karşı uluslararası toplumun daha kararlı olması sağlanmalıdır.

Anayasa Mahkemesine kişisel başvuru hakkı ve diğer yasal gelişmeler sayesinde Türkiye hapishanelerindeki gazeteci sayısının 2014’de 22’ye inmesine rağmen, medya mensuplarına yönelik çok sayıdaki dava, soruşturma devam etmekte, ayrıca günümüzde “akreditasyon” ve sair adlar altında sansür uygulamaları yaygınlaşarak devam etmektedir. İş güvenliği ve sendikal haklardan yoksun Türk medyası, esef vericidir ki, havuz medyası hastalığına, siyaset-işveren ilişkilerine, yandaş-candaş ayrımına ve her türlü kutuplaşmaya kurban verilmektedir. Çok sayıda medya kuruluşlarının, iktidara yakın sermayenin elinde toplanması konusundaki çarpık uygulama, sansürün ikiz kardeşidir. Basındaki tekelleşmeye öteden beri karşı çıktık. Havuz medyası, tekelleşmenin, kartel oluşturmanın en tehlikeli uygulamasıdır.

Bilgi alma ve bilgilenme özgürlükleri birlikte anlamlı olur. Ülkemizde her iki hakkın da giderek artan şiddette engellenmesi Türkiye’yi Paris merkezli Sınır Tanımayan Gazeteciler Basın Özgürlüğü Endeksi’nde 2014’de de 180 ülke arasında utanılması gereken 149’uncu sıraya mahkum etmiştir. Birleşmiş Milletler dahil birçok uluslararası kurumun ve ülkenin insan hakları, ifade özgürlüğü ve benzeri raporlarında da Türkiye’nin durumu çoğunlukla ya “kısmen özgür ülkeler” grubunda ya da Freedom House raporunda olduğu gibi “özgür olmayan ülkeler” kategorisinde yer almaktadır.

Türk medyasının örgütlenme eksikliği veya sendikasızlaştırılması, yaşanılan sorunların önemli bir nedenidir. Medya mensuplarının büyük bir çoğunluğu örgütsüz ve sendikasızdır. İş güvenliği iktidar mensuplarının veya işverenin keyfi kararına bırakılan ve oto-sansüre mahkum edilen medya mensubunun bilgilenme ve bilgilendirme görevlerini “iş endişesi” duymadan yerine getirebilmesi mümkün değildir.

Gazeteciler ancak kendi cemiyetlerinde ve sendikalarında örgütlenerek bu cendereden çıkabilir, tekrar örgütlenme ile toplu pazarlık hak ve özgürlüklerine ve iş güvenliğine kavuşabilirler.

Ülkemizin mevcut koşullarında 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Gününün kutlanması ne yazıktır ki bu yıl da mümkün olamamaktadır. Umudumuz, bir gün kimsenin düşünce ve ifadelerinden dolayı yargılanmadığı, hapishane ve tutuk evlerinde düşüncesinden veya haberinden dolayı kimsenin hürriyetinin kısıtlanmadığı, Türk medyasının sesini her türlü baskı, ayrıştırma, sansür ve oto-sansürden uzak ve özgürlük içinde, 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Gününü kutlayabilme mutluluğuna ulaşabilmektir.”