GAZETECİLER VE YAZARLAR VAKFI'NIN BİRLİKTE YAŞAMA 2009 ÖDÜLLERİ SAHİPLERİNİ BULDU!..
Hasan Cemal ve Taraf Gazetesi'ne ödül. İşte ödül alan diğer isimler.
Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın Birlikte Yaşama 2009 Ödülleri İstanbul Kongre Merkezi’nde düzenlenen görkemli bir törenle sahiplerini buldu.
Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Başkanı Mustafa Yeşil ve edebiyatçı Hilmi Yavuz’un açılış konuşmalarının ardından solo dinletileriyle tören büyük bir şölen havasına büründü. Kadir Çöpdemir’in sunuculuğunu yaptığı programın dinleti kısmında ney, gitar, klarnet, basgitar, bağlama, keman, kanun ve ritmin seçilmesi, önce bireysel, ardından da “bütün dünya buna inansa, birlik olsa” bestesini çalarak toplu gösterilen performans Türkiye kültürünü yansıtır nitelikteydi.
Müzik dinletisinin ardından vakfın bu zaman kadar kimlere ödül verdiğiyle ilgili bir VTR gösterisinde ekrana gelen ödül sahipleri zaman zaman salon tarafından alkışlandı. Özellikle Türk bayrağının ekrana yansıması büyük alkış aldı.
Ödül gecesine başta Meclis Başkanı Mehmet Ali Şahin, Kadın ve Aileden Sorumlu Bakan Selma Aliye Kavaf, İstanbul Valisi Muammer Güler, Milletvekili Reha Çamuroğlu, gazeteci Ümit Fırat, Hasan Cemal, Prof. Dr. Toktamış Ateş, Prof. Dr. Hüseyin Hatemi, THY Yönetim Kurulu Başkanı Temel Kotil, sanatçı Orhan Gencebay, edebiyatçı Elif Şafak, Hırant Dink’in eşi Rakel Dink, Ertuğrul Sağlam ve üç bini aşkın katılım oldu.
Birlikte Yaşama 2009 Ödülleri bu yıl Bilimsel Çalışma dalında TESEV’e, Edebiyatta Elif Şafak’a, Medyada Hasan Cemal, Taraf gazetesi ve Açık Radyo’ya, Toplumsal alanda örnek davranış ve / veya girişimlerde Rakel Dink’e, Görsel, İşitsel sanatlar ve Sahne Sanatlarında Güneşi Gördüm Filmi ve Kalan Müzik’e, Spor dalında ise Ertuğrul Sağlam’a verildi. Seçici Kurul özel ödülü ise Futbol Federasyonu eski Başkanı Merhum Hasan Doğan’a verildi. Hasan Doğan’ın ödülünü eşi Aysel Doğal aldı.
Ödüle layık görülenler ödüllerini şu isimlerden aldılar:
TESEV –Reha Çamuroğlu
Hasan Cemal –Fettah Tamince
Taraf –Ümit Fırat
Kalan Müzik –Toktamış Ateş
Açık Radyo –Temel Kotil
Güneşi Gördüm –Orhan Gencebay
Elif Şafak –Hüseyin Hatemi
Rakel Dink –Muammer Güler
Hasan Doğan –Selma Aliye Kavaf
Ertuğrul Sağlam –Mehmet Ali Şahin
Ödüle layık isimlerin belirlenmesinde görev alan ve oldukça renkli simalardan oluşan Seçici Kurulda şu isimler yer aldı; Ediz Hun (sanatçı), Garo Mafyan (sanatçı), Hilmi Yavuz (yazar), Hüseyin Hatemi (İstanbul Üniv. Hukuk Fak. Öğr. Üyesi), İbrahim Betil (Toplum Gönüllüleri Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı), İbrahim Kâfi Dönmez (Marmara Üniv. İlahiyat Fak. Öğr. Üyesi), Mario Levi (yazar), Metin Tarhan (Alevi Dernekleri Federasyonu Başkanı), Ömer Laçiner (Birikim Dergisi Yayın Yönetmeni / Yazar), Tayyar Altıkulaç (eski Diyanet İşleri Başkanı), Ümit Fırat (yazar).
Vakıf Başkanı Mustafa Yeşil: “İnsanımızın herkesi kendi konumunda kabule sahip çıktığını gördük”
Törenin açılış konuşmasını yapan Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Başkanı Mustafa Yeşil şunları söyledi;
“Sayın TBMM Başkanı,
Sayın Bakan,
Sayın Milletvekilleri,
Sayın Vali,
Akademik Camianın ve Bürokrasinin seçkin temsilcileri,
Medya ve Sanat dünyasının gayretli ve sevilen mensupları,
Fedakar işadamları ve kalpleri insan sevgisiyle atan beyler ve bayanlar, hepiniz HOŞGELDİNİZ…
“2009 Birlikte Yaşama Ödül Programımıza” teşrif edip bizleri onurlandırdınız. Vakıf çalışanları adına hepinize teşekkür ediyor saygılarımı sunuyorum…
Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı, kurulduğu 1994 yılından bu yana; çoğulculuk, barış ve geleceği birlikte arama, birlikte yaşama sanatı, diyalogdan birlikte yaşamaya üst başlıkları altında onlarca konferans, seminer, çalışma grupları ve paneller organize etmiş ve farklılıklarımızla yaşamaya vurgu yapmıştır.
1997,98,99 yıllarında da Ulusal Uzlaşı, Hoşgörü, Şehit ve Gazileri Anma ve Türk Dünyası Kaynaşma Ödülleri adıyla da ödül programları tertip etmişti.
On bir yıldan bu yana, bilimsel toplantılar, yurt içi-dışı gezi ve tanışma toplantılarına yoğunluk vermiş ve ödül verme toplantılarına ara vermişti.
Evet; yoğun tanışma ve gezi programları vakıf faaliyetlerine, daha doğru birlikte yaşama idealine katılma artmış ve akademi, kültür sanat, medya, Avrasya ve kadın dünyasıyla birlikte altı platform ve bir araştırma merkezinin oluşumu sağlanmıştır.
Bu süreç bize şu hakikati gösterdi: İnsanımız, bilgi ve düşünce kirliliğine maruz kalmayıp vicdanının sesi ile hareket ettiğinde – geçmişiyle olduğu gibi bu gün de – hep sağduyulu, haktan yana ve herkesi kendi konumunda kabule sahip çıktığını gördük…
Kendi insanımıza çok güvenen, bu güveni değişim referansı gören anlayışı, hatırlamadan geçemeyeceğim.
Bugün 17 Nisan. Onun ölümünün üzerinden 13 yıl geçti. Özgürlük düşüncesini –ama herkese- açık olarak ifade etmiş ve “Konuşma, din vicdan ve teşebbüs” hürriyeti olarak formüle etmişti. Kendini rahmetle anıyoruz. Bu büyük devlet Adamı Turgut Özal…
Önyargı, ötekileştirme ve ayrışma, bizim inanç ve kültür dünyamızın öğretileri değildir.
Önyargı, yargılamadan verilen karar gibi tehlikeli ve taraflıdır. Dolayısıyla sahibini hak ve doğruya ulaştırmaz.
Kişi ve hakikat arasına giren en büyük engel önyargıdır. Önyargının panzehiri ise diyalogdur, karşılıklı kabul ve konuşmadır. Meyvesi; birlikte yaşamadır. Zihin dünyamızdan önyargılarımızı atamadığımız sürece, kanunlar ve yasalar yapma, birlikte yaşama adına sadece –ihtiyaçtır- ama yeterli değildir.
Bugün hissi kardeşlikten öteye, mantıki esaslarla beslenmiş, azim ve sabırla yoğrulmuş kardeşlik ortamlarına ihtiyacımız vardır.
Bu ülke insanının; günlük, basit meselelere takılma ve içte kısır ve beyhude enerji kaybetme lüksü yoktur.
Zira bu ülke; sadece bölge için değil, bütün dünya için öneme sahip bir ülkedir.
Küreselleşen, dünyanın; insan kaynaklı problemlerine, çözüm sunabilecek birikim ve pratiğe sahip olduğumuzu düşünüyorum.
“2009 Birlikte Yaşama Ödülleri”, bu birikimden bir buketin sunulması gayretidir. Jürimiz bu bukette; toprağımızın renkliliğini yansıtma gayreti içinde çalıştı. Zaten jürimizin de böyle bir renkliliği temsil ettiğini rahatlıkla söyleyebiliriz.
Önyargısız, bir masa etrafında konuşabilenler kadar farklı düşüncelerde olsalar da bir gerçeğe; farklı açılarla ulaşabilirler.
Bugün ödül alacak kişi ve kurumlar; farklı bakış ve değerlendirmeler neticesinde tespit edilmiştir.
Hem ödül alanları ve hem de Jüriyi kutluyorum…
Bu inanç ve gayretle bizler Vakıf olarak hem ulusal hem de bölge ve uluslararası programlarıyla “farklılığımız zenginliğimizdir” hakikatini dillendirmeye devam edeceğiz.
Sözlerime son verirken; duygu, düşünce ve üslubumuzun daha insani ölçülerle yenileneceği, saygı, kabul ve sevgi merkezli hareketin anlaşmazlıkları keseceği ümidindeyim. Bu durum bazılarını üzse de, milletimizi sevindirecektir.”
Vakıf Başkanı Mustafa Yeşil’in ardından edebiyatçı Hilmi Yavuz törene ilişkin yaptığı konuşmasında şunları söyledi:
“Jüride arkadaşlarla hemfikir olarak ödüle layık isimleri belirledik. Bu tür ödüller, bizim farklılıkları önemsemeyenlere karşı bir tavır alış ve duruşu ifade etmektedir. Uzlaşı ve beraberlik, farklılıklarla birliktelik bir terbiye olarak bizim kültürümüzde zaten vardır. Bu tür etkinliklerle bu kültürün yaygınlaştırılması gerekir. Umudumuz odur ki, benzer etkinliklerin devamı buna hizmet edecektir.”
Gecede ödüle layık görülen isimler ödülle ilgili duygu ve düşüncelerini şu cümlelerle dile getirdiler;
*Elif Şafak: Edebiyat severlere buradan çok teşekkür ederim. Beni seçen jüri üyelerine teşekkür ederim.
*TESEV Başkanı Can Paker: Bu kurumun ödülüdür. Kurumda herkes gece gündüz çalıştı ve türkiye’ye katkıda bulunmaya çalıştılar. Onları kutluyorum.
*Açık Radyo Ömer Madra: Açık radyo 15 yaşında Türkiye gibi hareketli bir yerde ilkelerden sapmadan yayın yapma önemli. Bu ödül aldığımız en değerleri ödüllerden biri. Ödüle layık olma gerekçemiz 15 yıldır var olma gerekçemizdir. Bu coğrafya farklı milliyetlerdeki kişiler birlikte aynı güzeşte çamaşır kurutan halkların yeridir. Açık radyo tavır alıyor, şu yada bu tarafta yer almaktan çekinmeden tavır alıyor. Hırant Dink eşine yazdığı bir mektubunda “Ey sevilim, ey bir tanem” diye başlıyor ve birlikte yaşamaya yönelik duygularından bahsediyor. Buna cevaben eşi Rakel “O Türkiye’de milat yaptı. Onunla ilkeler değişti, kanunlar ve tabular değişti. O bu yolda bir bedel ödedi. Bu yükseliş karşıdakini kendin sayarak olur.” Biz de karşımızdakini kendimiz bilerek yaşamaya değer veriyoruz. Gelecek kuşaklara adam gibi yaşayabilecekleri bir dünya sunmak için çalışıyoruz. Yaşamı anlamlı kılan bu çabamızdan vazgeçmiyoruz.
*Hasan Cemal: Her şeyden önce jüri üyelerine teşekkür ederim. Organizasyonun yapılmış olmasını önemsiyorum. Birlikte yaşama kültürü zor bir iş kendi hayatımdan biliyorum. Bu birlikte yaşama kültürünü benimsememiş bir insan ama sonra ağır ağır demokrasi, insan hakları gibi kavramların ne kadar önemli olduğunu uzun yıllar sonra gördüm. Ülkemiz bu yolda devam edecektir.
*Taraf Gazetesi Genel Yayın Koordinatörü Yıldıray Oğur: Sizi bütün taraf yazarlarının selamıyla selamlıyorum. Üç yıl içinde epey bir düşmanımız oldu. Türkiye değişiyor. Üç yıl dopdolu geçti. Dostlarımız bizi genelde uzaktan seviyor. Ödül dostlarımızın yakından da sevdiğini gösterdi. Teşekkür ederim.
*Oral Çalışlar (Rakel Dink’in ödülünü aldı): Hırant bu ülkenin zenginliydi. Barış ve uzlaşının egemen olduğu bir toplumdan farklı ama eşit bir toplum umuyoruz. Hırant yaşamımızı değiştiren bir isimdi. Onun bu misyonunu eşi Rakel aldı. Farklılıkların bir arada yaşadığını ondan öğrendik.
*Kalan Müzik Genel Koordinatörü Hasan Saltık:
Toktamış Ateş (Kalan Müzik’in ödülünü verdi): Rahatsız olmama rağmen bu zevkten mahrum olmamak için geldim. Ulaşamadığınız ses ve renk sizden değildir. Hasan Saltık ve Kalan Müzik bize büyük imkanlar sundu. Kendisine minnettarım ve başarılar diliyorum.
*Mahsun Kırmızıgül: Bu ödülü gerçekten sevdiğim birinden almak ayrı bir onur oldu. Yaşamım ve sanatımda hep kardeşliğin yanında oldum. Filmi halkların kardeşliğine adamıştık.
*Orhan Gencebay: Mahsun’u bir baba gibi seviyorum. “Babayı sevindirdin berhudar ol evlat.” Birlikte yaşamaya mecburuz. Ben Sevim hanımla 36 yıldır beraberim. Bazen sıkıntı oluyor ama 15 dakika sürüyor. 12 günlük ayrılık oldu geri kürkçü dükkanına döndük. Başlangıçtaki müzikalin sunuş biçimini çok sevdik. Ayrı ayrıydılar sonra bir oldular. Görünmediler ama vardılar. Biri anlamaya başlarsak mutluluğu da o zaman yakalarız. Mutluluğu yakalamak için önce kendimiz olmalıyız. Newton çarkı ayrı ayrı sayısız renklerden oluşur. Dönünce tek renk olur. Birliktelik ve kardeşlik de budur.
* Aysel Doğan (Hasan Doğan’ın eşi): Çok heyecanlıyım. Sevgili Hasan Doğan’a bu ödülü layık gördüğünüz için çocuklarım ve eşim adına teşekkür ederim.
*Kadın ve Aileden Sorumlu Bakan Selma Aliye Kavaf: İnsani hasletleri ile gönlümüzde taht kurmuş birisidir. Allahtan rahmet diliyorum.
*Ertuğrul Sağlam: Vakfı, başarılı ve dürüst olanı ödüllendirdiği için tebrik ediyorum. Ödül alıp da aramızda olamayanları saygıyla anıyorum. Futbolda ekip çalışmasının önemine inanan biri olarak futbolcularımız adına alıyorum. Bu bir sorumluluk, bundan sonra da sporun barış dostluk ve kardeşlik anlamına geldiğini bilerek spor yapacağız.
*Meclis Başkanı Mehmet Ali Şahin: Herkesi selamlıyorum. Sizlerle olmaktan ve seçkin simalarıyla birlikte olmaktan büyük mutluluk duydum. Ödülü verirken hüzün ve sevinç vardı. Hasan Doğan’ı andık. İnşallah Ertuğrul ilerde büyük kupalar alır. Birlikte yaşamak herkesin temel arzusu. Belediyenin yol kenarındaki farklı çiçekleri gördüm. Bunların her biri farklı koku ve renklerde olmasına rağmen kavgasızlar. Birlikte barış içinde birbirimizin farklılıklarını kabul ederek birlikte yaşamaya hizmet edelim. Yakında TBMM’nin 90. yılını kutlayacağız. Bir diğer yandan Türkiye’nin bağımsızlığını anacağız. Mustafa Kemal Sivas’tan Ankara’ya gelirken bindikleri aracın lastiği patlayınca içine bez parçası doldurup geliyorlar. Türkiye o günlerden bugüne geldi. Farklılıklarla birlikte yaşama kültürümüz var. Bunu geliştirerek yaşamaya çalışmalıyız. Farklılıklarımız olsa da birlikte yaşayacağız. Vakfa bizi bir araya getirdikleri için ayrıca teşekkür ediyorum.
Altı kategoride verilen ödüllerin belirlenmesinde aday kişi, kurum, kuruluş ve eserlerin 2009 yılı içerisinde birlikte yaşama kültürünü öne çıkartıcı nitelikte olup olmadıkları dikkate alındı.
Vakıf Başkanı Yeşil: Jürinin tercihlerine saygı gösterdik
Ödül projesinin gerekçesi ve isimlerin belirlenmesine yönelik açıklamalarda bulunan Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Başkanı Mustafa Yeşil “farklılıklara saygı çerçevesinde toplumsal dokumuzun güçlendirilmesi gerektiğine inanıyoruz” dedi.
Ödüle layık görülen isimlerin belirlenmesiyle ilgili süreci anlatan Yeşil şunları söyledi: "Birlikte yaşama kültürümüze ve sosyal barışımıza katkısı olmuş kişi ve kuruluşları teşvik etmek, nazara vermek amacı ile böyle bir ödüle ihtiyaç hissettik. Toplumumuzun farklı kimlikleri düşman gören bir anlayış tarafından sürekli çatışmaya çekildiğini gözlemliyoruz. Farklılıklara saygı çerçevesinde toplumsal dokumuzun güçlendirilmesi gerektiğine inanıyoruz.
Öncelikle seçici kurulun iyi belirlenmesi gerekiyordu. Bu sebeple farklı toplumsal kesimlerden saygın isimlere bu teklif götürdük ve jüriyi oluşturduk. www.odul.tc adresinden kamuoyu yoklaması yaptık ve sonuçlarını jürinin önüne koyduk. Seçici kurul tamamen özgür bir şekilde ödül alacakları belirlediler. Biz vakıf olarak toplumsal katmanlarımızı temsil eden bu jürinin tercihine saygı gösterdik, herhangi bir teklifimiz olmadı. Birlikte yaşam kültürü de zaten bunu gerektirir."
Neden böyle bir ödül programı yapıldığına ilişkin “ödül gerekçesi” ise şu şekildeydi:
Gerekçe: Farklılıklara saygının teşvik edilmesi
"Ülkemiz, imparatorluk geçmişi ve içinde yer aldığı coğrafyanın özellikleri itibarı ile kültür, kimlik, inanç bakımından farklılıkları içinde barındıran zengin bir yapıya sahiptir.
Bu farklılıkları birbirini besleyen ve zenginleştiren hayat kaynakları olarak görmek, diyalog marifetiyle birbirimizi anlamak, karşılıklı saygı içinde ortak kültürümüzü geliştirmek, ait olduğumuz coğrafyanın derinliklerine kadar nüfuz etmiş insani değerler esasında birlikte yaşama karar ve irademizi güçlendirmek büyük önem taşımaktadır.
Geleneksel hayat tarzlarının modernliğe, köy ve kasaba esaslı toplumsal örgütlenmenin şehre yöneldiği, yeni bilimsel ve teknik gelişmelerin insan ilişkileri alanına kolaylıklarla birlikte yeni sorunlar taşıdığı bir zeminde, toplumsal ve politik gerilimlerin ortaya çıkması kaçınılmazdır.
Türkiye de bu süreçte zengin toplumsal ve kültürel birikimini modern hayatın şartlarında güncellerken, özellikle kimlikler, inançlar, farklılıklar konusunda sorunlarla karşılaşmaktadır. Bunlarla baş etmek konusunda toplumun tüm kesimlerinde ortak bir karar, irade, yaklaşım bulunmakla birlikte, bunları çeşitli zeminlerde dile getirmek, sorun çözücü bir yaklaşıma sahip olmak, diyaloga ve karşılıklı saygıya katkı sağlamak ve bu surette toplumsal iradeye ve kapasiteye destek vermek teşvik edilmesi gereken son derece saygıdeğer tutumlardır.
Maalesef ülkemiz günümüz itibarı ile diyalogsuzluğun getirdiği olumsuz sürecin etkisi altında olup, farklıklar ötekileştirilmekte, ötekiler hakkında ön yargılar oluşturulmakta ve bütün bunların sonucunda da toplumsal dokumuz yara almaktadır.
Bu hassasiyetle farklılıklara saygı esasında toplumsal birliği sağlamak için çaba gösterenleri desteklemek amacıyla bir ödül düzenlemesi yapılmıştır."
Geceye katılan bazı isimler ise şöyle:
Ermeni Başepiskoposu, Aram Ateşyan, Milletvekili Edibe Sözen, Zaman Gazetesi Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı, Taraf yazarı Elif Çakır, Gazeteci Yazar Ferhat Kentel, işadamı Fettah Tamince, Hidayet Karaca, İlhan İşbilen, İsrail Başkonsolosu Moshe Kamhi, Nazife Şişman, sanatçı Orhan Gencebay ve eşi Sevim Emre, Süryani Kadim Metropolidi Yusuf Çetin’i Temsilen Papaz Setrus Gülce, Milletvekili Reha Çamuroğlu, Sibel Eraslan, Prof. Dr. Toktamış Ateş, Ümit Fırat, Ümit Kardaş, Ahmet Turan Alkan, sanatçı Mahsun Kırmızıgül, Saba Tümer, Yahudi cemaatini temsilen Selim Aviyente, işadamı Remzi Gür, müzik yapımcısı Ahmet Çelenk, Şahin Özer.
Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı kimi hangi gerekçeyle ödüle layık gördü?
GAZETECİLER VE YAZARLAR VAKFI 2009 YILI ÖDÜLLERİ
Bu ülkenin düşünen, yazan, sorgulayan, ahlaklı insanları gibi, toplumsal sorunlara bilimsel çalışmalarıyla ışık tutmaya çalışan kurumları da var.
Her olay yaşandığı dönem ve şartlar içinde anlamlıdır, fakat biz bu anlamı ve önemi çoğu zaman o an fark edemeyebiliriz.
O yapıp etmelerin, sıra dışı gibi gözüken eylemleri üzerinden zaman geçtikçe daha da iyi anlaşılır.
Çünkü onlar ortaya çıktığı tarih, üslendiği misyon, aldığı risk ve açtığı yolla birlikte yeniden hatırlanırlar.
İnsana saygı duyanlar, sevgiyi yaygınlaştırmak isteyenler, şartların namüsaitliğine bakmazlar, alışkanlıklara ve ezberlere teslim olmazlar, korkuya kapılıp akıl tutulmasına uğramazlar, bencilleşip nemelazımcılık yapmazlar…
Onlar hatalarıyla yüzleşme, gerektiğinde kendini tashih etme cesaretini gösterip öğrenmeye, öğrendiğini yüksek sesle paylaşmaya da devam ederler.
Statükoya boyun eğmezler, toplumu ikincilleştirip parçalara bölmezler, aksine böyle yapanlara başkaldırmaktan asla çekinmezler…
Bedeli ne olursa olsun, birlikte yaşama iradesini inşa etmeye, toplumsal kesimler arasında onlarca yılda oluşturulmuş -çoğu suni- mesafeleri kapatmaya çalışırlar.
Onlar, bir sistem, bir fikir, bir ideoloji, bir hayat tarzı dayatmaktan uzak durup, anlama ve anlaşılma gerçeğine aynı anda vurgu yaparlar.
Bu çok özel kurumlar ve çok özel insanlar, bu ülkenin her bir ferdini ayrı bir zenginlik ve asli unsur gören “öncüller” konumundadırlar.
Biz onlara kalbimizden geldiği gibi hususi bir anlam ve değer veririz.
1995 yılından beri “herkese saygı”, “herkesi kendi konumunda kabullenme” ve “birlikte yaşama” çizgisinde hiç sapmadan yürüyen Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı, kendi yaptıklarıyla yetinmeyip ülkemizde bu üstün sorumluluk bilinciyle hareket eden, birliğe, beraberliğe, bilime, sevgiye, cesarete, ezber bozmaya, topluma ışık tutmaya dönük bütün gayretleri alkışlayıp fırsat buldukça onları ödüllendirmeyi ilke edinmiştir.
Bu bağlamda Vakıf bu yıl da altı dalda 10 kişi ve kuruluşun çalışmalarını ödüle layık görmüştür.
BİLİMSEL ÇALIŞMA KATEGORİSİNDE,
2009 Yılı Demokratikleşme Programındaki; Algılar ve zihniyet yapıları- Yargı, Güvenlik Sektörü Reformu, Kürt Sorunu, Din-Devlet-Toplum İlişkileri, Azınlık Hakları ve Anayasal Vatandaşlık çalışmaları ile Türkiye Sosyal Etütler Vakfı (TESEV) ödüle layık görülmüştür.
Toplumun karşı karşıya bulunduğu kronikleşmiş sorunlara çözüm seçenekleri oluşturmak için yola çıkan bir düşünce üretim merkezidir. Tabu olarak görülen konular üzeninde önyargısız ve tamamen bilimsel yöntemlerle çalıştı, alana indi, doğru sorular sordu, anket yaptı, sonuçları analiz etti. Akademik araştırmalar ile politik kararlar arasındaki bağlantıya da vurgu yaptı. Sorunların çözümsüzlüğüne dayanan politikaları eleştirdi, yer yer sarstı, sorunların varlığından geçinen kesimleri ürküttü. Topluma “kendi iradeni kullanma cesareti edin” çağrısı yaparak, toplumun demokratik sürecin ayrılmaz bir parçasına dönüşmesine yardımcı ve bu değişim sürecinde sivil toplumun daha aktif bir rol oynamasını sağlayarak açıklık ve saydamlığın geliştirilmesini teşvik etti. Değişim sürecine destek verdi, birey ve toplumun değil devletin kontrol edilmesi gerektiğini, siyasetin, kurum ve kurulmuşların, yasaların bu çerçevede yeniden yapılandırılması gerektiğini belirtti. AB üyeliğine tam destek verdi, sürecin takipçisi oldu. Türkiye / AB / Batı dünyası ve küresel ortak hareket noktalarını teşvik etti.
EDEBİYAT’TA, ELİF ŞAFAK ödüle layık görmüştür.
O, toplumun bu günkü yaşayış biçimi irdelerken sorunların üstünü örtmediği gibi ahlaki değer yargılarını da görmezlikten gelmedi. Bu konulara yaklaşımı bir sanatkar yaklaşımıdır. "Sanat sanat içindir" sloganını mübalağaya vardırmadı. O bir hümanisttir. Bu, hayat tarzında olduğu gibi eserlerinde de ziyadesiyle mevcuttur. O hem kendisiyle hem insanla, hem de kendi toplumuyla barışıktır. Yaşadığı topluma kökünden koparılmış vazo çiçeği olarak bakmaması ayrı bir özelliğidir. Toplumun geçmişteki yaşayışı da onun ilgisini çeker. Geçmiş ile günümüz ve gelecek arasında köprü oluşturma gayreti eserlerinde sezilmektedir. Özellikle geniş bir okuyucu kitlesine ulaşan Aşk romanında Mevlana Celaleddin-i Rumi ve Şems-i Tebrizi gibi iki çok önemli arifin dostluğunu ele alırken asla anılarına ve sevenlerine saygısızlık etmemiştir. O büyük bir başarı olarak, sanatkâr titizliğini ve hümanist dünya görüşünü ve insan sorumluluğunu birlikte korumasını bilmiştir.
MEDYA (Tüm kişisel ve kurumsal ürünler) üç ödül var;
"Düşünmek taraf olmaktır" sloganıyla, Türkiye’de insanların hala birlikte yapacakları güzel şeylerin olduğuna inanan TARAF GAZETESİ ödüle layık görülmüştür.
1. O Türkiye’de pek alışık olmadığımız türden bir gazete. 15 Kasım 2007’de kuruldu. Her haberi ses getirdi. Alışkanlıkları bozdu, gerçeği bütün çıplaklığı ile yazdı, oto sansür sonucu medyada asla yayınlanmayan ve çoğu karanlıkta kalmış olan gerçekleri cesaretle yayınlamaya başladı. Bu kadar da olmaz dedirtti, çoklarını kızdırdı.
“STK Andıcı”, “Dağlıca Saldırısı”, "Bilgi Destek Planı ve Faaliyet Çizelgesi", “33 Asker’in Öldürülmesi”, ıslak imzalı “AKP ve Gülen’i Bitirme Planı”, “Kafes Operasyonu Eylem Planı”, “Balyoz Harekât Planı” gibi toplumu ve birlikte yaşama koşullarını tehdit eden gizli rapor ve darbe planlarını ortaya çıkardı.
2. Gazeteci HASAN CEMAL.
Mesleğe 1969 yılında Ankara’da haftalık Devrim dergisinde başladı. Yeni Ortam dergisi, Anka Ajansı ve Günaydın gazetesinde çalıştıktan sonra 1973 yılında Cumhuriyet Gazetesi’ne girdi. 1981-1992 yılları arasında Cumhuriyet gazetesinde genel yayın yönetmenliği yaptı. Bir süre Sabah gazetesinde politika yazıları yazdı. Milliyet gazetesinde mesleğin yüz akı olarak var olmaya devam ediyor. Tank sesiyle uyanmaya karşıdır, kimse kızmasın kendimi yazdım der, cumhuriyeti çok sevmiştir, Kürt sorunu özel ilgi alanına girer. Kamplaşmalara karşıdır, Statükoyu eleştirir, değişimden yanadır. Akil adamlar içinde zikredilir. O yayın yönetmenliğini geride bırakmıştır, yazmak ve muhabir gibi yaşamak vazgeçilmezleridir. Yazmasını da yaşamasını da iyi bilir. Sicil amiri yoktur. Tecrübeyi konuşturur, röportaj ve yazılarıyla, Türkiye’nin demokrasi ve birlikte yaşama projesi olarak gündeme gelen ve “Kürt Açılımı” olarak ifade edilip daha sonra “Demokratik Açılım” şeklinde adlandırılan sürecin başlamasında cesaret verici bir rolü vardır. O çoğumuzun abisidir. Hasan Abi…
3. AÇIK RADYO
Tarih 1 Aralık 2004. İlk anonsu “…Eğlenemiyoruz!” oldu. Ardından “Radyo, televizyon, gazete, dergiler, sıkıcı ve vasatçı. Hepsinden öylesine kuru bir gürültü çıkıyor ki, sonuçta, bir ‘kakofoni’den başka bir şey doğmuyor. Bir anlamda, kitle iletişim araçlarının gerçek bir iletişimsizliğe yol açması gibi bir paradoks söz konusu” tespiti geldi. Radyo ne işe yarar sorusunu sordu. Manifestosunu ilan etti.
‘Zihin Tiyatrosu’nu kurmaya… Zeki, duyarlı ve nazik insanları bir araya getirmeye… 100.000 kişilik sürekli bir parti yapmaya… Olabilecek en direkt teması kurmaya... ‘Sağırlara Program’ yapmaya… Belli bir fikri ve kültürel yapısı olan insanların bir arada olacağı bir ‘platform’ sağlamaya… Bu insanları demokratik, özgür ve kaliteli bir ‘mecra’ çevresinde bir araya getirmeye…‘Sağduyu’ya dayanan bir odaklaşmaya… Kısacası nefes alıp, vermeye… ‘Temiz hava’ solumaya… Haysiyetli işler yapmak lazım... Hiçbir çözüm üretmeyeceğimize söz veriyoruz. (Olsa olsa, dünyadaki ‘meraksızlık’ sendromuna, geçici bazı çareler getirmeye çalışabiliriz.) Size bir şey vermek istemiyoruz; mümkün olduğu oranda sizden bir şeyler almak istiyoruz… Çünkü bu, bizim ortak projemizdir.
O gün “açıktan” verdikleri sözü tuttular… ve “Zonklayan beyin ya da dünyanın karanlık yüzüne tutulan el feneri” olmaya kararlı AÇIK RADYO…
TOPLUMSAL ALANDA ÖRNEK DAVRANIŞ VE / VEYA GİRİŞİMLER kategorisinde RAKEL DİNK
Onu acı bir olay sonrasında tanıdık. Birlikte yaşama ilkesine bağımlılığı nedeniyle katledilen bir aydın insanın ardından onurlu, ilkeli ve birlikte yaşama tutkulu duruşuyla kalabalıklara haykırdı. Yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen adaletin kazanacağına olan inancıyla toplumun saygısını kazandı. Dik duruşuna destek verdiğimiz, acısını paylaştığımız RAKEL DİNK
GÖRSEL, İŞİTSEL SANATLAR VE SAHNE SANATLARI (bu kategoride iki ödül var)
1. KALAN MÜZİK…
Ticari açıdan çok cazip olmayan müzik çalışmalarını da yıllardır ve ısrarla yayınlama cesaretini gösterdi. Farklılıklara katalogunda yer vererek büyük bir kültür hizmetinde bulundu. Araştırmacılara kütüphane niteliğinde bir arşiv oluşturma imkânını tanıdı.
2. GÜNEŞİ GÖRDÜM Filmi
O bir filmi. Türkiye’nin son 25 yıldır yaşadığı büyük acılara yol açan yıllardır yaşadığımız, ama arka planındaki pek çok ayrıntısını göremediğimiz, fark edemediğimiz ve aslında ateşin her tarafı birden yaktığını gösteren bir insanlık dramını, gerçekçi bir dille perdeye taşıdı. Senaryosu ve yönetimiyle içeriden bakabilen, usta oyuncularıyla da canlandıran tarihi bir çalışma… Sert, ama tarafsız politik bir dille “devlet ana” ile “devlet baba” arasındaki derin farkları da vurgulayarak, barışın ve birlikte yaşamanın her şeyden öte herkese/hepimize düşen bir görev olduğunu anlattı.
SPOR (bu kategoride de iki ödül var)
1. HASAN DOGAN
Türk futbolunda kaybolan güven ortamını yeniden sağladı. Fenerbahçe başta olmak üzere üç büyüklerle Futbol Federasyonu arasında yaşanan krizi bu güvenirliliği sayesinde çözdü. Kısa sürede görev yaptı, fakat herkes, ‘Geç bulduk ama erken kaybettik’ dedi. İş dünyasındaki saygınlığı, güvenilir bir isim olması en büyük artılarıydı. 2008 Avrupa Şampiyonası’ndaki uluslararası saygınlığı ve çok iyi bir aile babası olması, örnek alınacak bir kişi olduğunu gösterdi. Rahmetli anıyoruz..
2. ERTUĞRUL SAĞLAM
Soyadının içini dolduran bir kişilik. Oyunculuğu dönemdeki duyarlı, beyefendi kişiliğini teknik adam olduktan sonra da devam ettirdi. Samsunspor’da başlayan teknik adamlık serüveni Kayseri’de zirve yaptı. Oluşturduğu Mülki amirler, kulüp yönetimi, teknik heyet ve oyuncu kaynaşmasından Avrupa’da mücadele eden, Türk futbolunun 3 eski büyüğüne kök söktüren bir Kayserispor çıkardı. Şimdi ise bir futbol şehri olan Bursa’da ‘sağlam’ duruşu, olgun kişiliği ve saygınlığıyla adından söz ettiriyor. Bursaspor’a geldiği günden beri sadece futbol olarak değil fair-play ve centilmenlik yarışında da zirveye yürüyen bir takım oluşturdu. Taraflı tarafsız herkesin takdirini kazandı.
Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Başkanı Mustafa Yeşil ve edebiyatçı Hilmi Yavuz’un açılış konuşmalarının ardından solo dinletileriyle tören büyük bir şölen havasına büründü. Kadir Çöpdemir’in sunuculuğunu yaptığı programın dinleti kısmında ney, gitar, klarnet, basgitar, bağlama, keman, kanun ve ritmin seçilmesi, önce bireysel, ardından da “bütün dünya buna inansa, birlik olsa” bestesini çalarak toplu gösterilen performans Türkiye kültürünü yansıtır nitelikteydi.
Müzik dinletisinin ardından vakfın bu zaman kadar kimlere ödül verdiğiyle ilgili bir VTR gösterisinde ekrana gelen ödül sahipleri zaman zaman salon tarafından alkışlandı. Özellikle Türk bayrağının ekrana yansıması büyük alkış aldı.
Ödül gecesine başta Meclis Başkanı Mehmet Ali Şahin, Kadın ve Aileden Sorumlu Bakan Selma Aliye Kavaf, İstanbul Valisi Muammer Güler, Milletvekili Reha Çamuroğlu, gazeteci Ümit Fırat, Hasan Cemal, Prof. Dr. Toktamış Ateş, Prof. Dr. Hüseyin Hatemi, THY Yönetim Kurulu Başkanı Temel Kotil, sanatçı Orhan Gencebay, edebiyatçı Elif Şafak, Hırant Dink’in eşi Rakel Dink, Ertuğrul Sağlam ve üç bini aşkın katılım oldu.
Birlikte Yaşama 2009 Ödülleri bu yıl Bilimsel Çalışma dalında TESEV’e, Edebiyatta Elif Şafak’a, Medyada Hasan Cemal, Taraf gazetesi ve Açık Radyo’ya, Toplumsal alanda örnek davranış ve / veya girişimlerde Rakel Dink’e, Görsel, İşitsel sanatlar ve Sahne Sanatlarında Güneşi Gördüm Filmi ve Kalan Müzik’e, Spor dalında ise Ertuğrul Sağlam’a verildi. Seçici Kurul özel ödülü ise Futbol Federasyonu eski Başkanı Merhum Hasan Doğan’a verildi. Hasan Doğan’ın ödülünü eşi Aysel Doğal aldı.
Ödüle layık görülenler ödüllerini şu isimlerden aldılar:
TESEV –Reha Çamuroğlu
Hasan Cemal –Fettah Tamince
Taraf –Ümit Fırat
Kalan Müzik –Toktamış Ateş
Açık Radyo –Temel Kotil
Güneşi Gördüm –Orhan Gencebay
Elif Şafak –Hüseyin Hatemi
Rakel Dink –Muammer Güler
Hasan Doğan –Selma Aliye Kavaf
Ertuğrul Sağlam –Mehmet Ali Şahin
Ödüle layık isimlerin belirlenmesinde görev alan ve oldukça renkli simalardan oluşan Seçici Kurulda şu isimler yer aldı; Ediz Hun (sanatçı), Garo Mafyan (sanatçı), Hilmi Yavuz (yazar), Hüseyin Hatemi (İstanbul Üniv. Hukuk Fak. Öğr. Üyesi), İbrahim Betil (Toplum Gönüllüleri Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı), İbrahim Kâfi Dönmez (Marmara Üniv. İlahiyat Fak. Öğr. Üyesi), Mario Levi (yazar), Metin Tarhan (Alevi Dernekleri Federasyonu Başkanı), Ömer Laçiner (Birikim Dergisi Yayın Yönetmeni / Yazar), Tayyar Altıkulaç (eski Diyanet İşleri Başkanı), Ümit Fırat (yazar).
Vakıf Başkanı Mustafa Yeşil: “İnsanımızın herkesi kendi konumunda kabule sahip çıktığını gördük”
Törenin açılış konuşmasını yapan Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Başkanı Mustafa Yeşil şunları söyledi;
“Sayın TBMM Başkanı,
Sayın Bakan,
Sayın Milletvekilleri,
Sayın Vali,
Akademik Camianın ve Bürokrasinin seçkin temsilcileri,
Medya ve Sanat dünyasının gayretli ve sevilen mensupları,
Fedakar işadamları ve kalpleri insan sevgisiyle atan beyler ve bayanlar, hepiniz HOŞGELDİNİZ…
“2009 Birlikte Yaşama Ödül Programımıza” teşrif edip bizleri onurlandırdınız. Vakıf çalışanları adına hepinize teşekkür ediyor saygılarımı sunuyorum…
Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı, kurulduğu 1994 yılından bu yana; çoğulculuk, barış ve geleceği birlikte arama, birlikte yaşama sanatı, diyalogdan birlikte yaşamaya üst başlıkları altında onlarca konferans, seminer, çalışma grupları ve paneller organize etmiş ve farklılıklarımızla yaşamaya vurgu yapmıştır.
1997,98,99 yıllarında da Ulusal Uzlaşı, Hoşgörü, Şehit ve Gazileri Anma ve Türk Dünyası Kaynaşma Ödülleri adıyla da ödül programları tertip etmişti.
On bir yıldan bu yana, bilimsel toplantılar, yurt içi-dışı gezi ve tanışma toplantılarına yoğunluk vermiş ve ödül verme toplantılarına ara vermişti.
Evet; yoğun tanışma ve gezi programları vakıf faaliyetlerine, daha doğru birlikte yaşama idealine katılma artmış ve akademi, kültür sanat, medya, Avrasya ve kadın dünyasıyla birlikte altı platform ve bir araştırma merkezinin oluşumu sağlanmıştır.
Bu süreç bize şu hakikati gösterdi: İnsanımız, bilgi ve düşünce kirliliğine maruz kalmayıp vicdanının sesi ile hareket ettiğinde – geçmişiyle olduğu gibi bu gün de – hep sağduyulu, haktan yana ve herkesi kendi konumunda kabule sahip çıktığını gördük…
Kendi insanımıza çok güvenen, bu güveni değişim referansı gören anlayışı, hatırlamadan geçemeyeceğim.
Bugün 17 Nisan. Onun ölümünün üzerinden 13 yıl geçti. Özgürlük düşüncesini –ama herkese- açık olarak ifade etmiş ve “Konuşma, din vicdan ve teşebbüs” hürriyeti olarak formüle etmişti. Kendini rahmetle anıyoruz. Bu büyük devlet Adamı Turgut Özal…
Önyargı, ötekileştirme ve ayrışma, bizim inanç ve kültür dünyamızın öğretileri değildir.
Önyargı, yargılamadan verilen karar gibi tehlikeli ve taraflıdır. Dolayısıyla sahibini hak ve doğruya ulaştırmaz.
Kişi ve hakikat arasına giren en büyük engel önyargıdır. Önyargının panzehiri ise diyalogdur, karşılıklı kabul ve konuşmadır. Meyvesi; birlikte yaşamadır. Zihin dünyamızdan önyargılarımızı atamadığımız sürece, kanunlar ve yasalar yapma, birlikte yaşama adına sadece –ihtiyaçtır- ama yeterli değildir.
Bugün hissi kardeşlikten öteye, mantıki esaslarla beslenmiş, azim ve sabırla yoğrulmuş kardeşlik ortamlarına ihtiyacımız vardır.
Bu ülke insanının; günlük, basit meselelere takılma ve içte kısır ve beyhude enerji kaybetme lüksü yoktur.
Zira bu ülke; sadece bölge için değil, bütün dünya için öneme sahip bir ülkedir.
Küreselleşen, dünyanın; insan kaynaklı problemlerine, çözüm sunabilecek birikim ve pratiğe sahip olduğumuzu düşünüyorum.
“2009 Birlikte Yaşama Ödülleri”, bu birikimden bir buketin sunulması gayretidir. Jürimiz bu bukette; toprağımızın renkliliğini yansıtma gayreti içinde çalıştı. Zaten jürimizin de böyle bir renkliliği temsil ettiğini rahatlıkla söyleyebiliriz.
Önyargısız, bir masa etrafında konuşabilenler kadar farklı düşüncelerde olsalar da bir gerçeğe; farklı açılarla ulaşabilirler.
Bugün ödül alacak kişi ve kurumlar; farklı bakış ve değerlendirmeler neticesinde tespit edilmiştir.
Hem ödül alanları ve hem de Jüriyi kutluyorum…
Bu inanç ve gayretle bizler Vakıf olarak hem ulusal hem de bölge ve uluslararası programlarıyla “farklılığımız zenginliğimizdir” hakikatini dillendirmeye devam edeceğiz.
Sözlerime son verirken; duygu, düşünce ve üslubumuzun daha insani ölçülerle yenileneceği, saygı, kabul ve sevgi merkezli hareketin anlaşmazlıkları keseceği ümidindeyim. Bu durum bazılarını üzse de, milletimizi sevindirecektir.”
Vakıf Başkanı Mustafa Yeşil’in ardından edebiyatçı Hilmi Yavuz törene ilişkin yaptığı konuşmasında şunları söyledi:
“Jüride arkadaşlarla hemfikir olarak ödüle layık isimleri belirledik. Bu tür ödüller, bizim farklılıkları önemsemeyenlere karşı bir tavır alış ve duruşu ifade etmektedir. Uzlaşı ve beraberlik, farklılıklarla birliktelik bir terbiye olarak bizim kültürümüzde zaten vardır. Bu tür etkinliklerle bu kültürün yaygınlaştırılması gerekir. Umudumuz odur ki, benzer etkinliklerin devamı buna hizmet edecektir.”
Gecede ödüle layık görülen isimler ödülle ilgili duygu ve düşüncelerini şu cümlelerle dile getirdiler;
*Elif Şafak: Edebiyat severlere buradan çok teşekkür ederim. Beni seçen jüri üyelerine teşekkür ederim.
*TESEV Başkanı Can Paker: Bu kurumun ödülüdür. Kurumda herkes gece gündüz çalıştı ve türkiye’ye katkıda bulunmaya çalıştılar. Onları kutluyorum.
*Açık Radyo Ömer Madra: Açık radyo 15 yaşında Türkiye gibi hareketli bir yerde ilkelerden sapmadan yayın yapma önemli. Bu ödül aldığımız en değerleri ödüllerden biri. Ödüle layık olma gerekçemiz 15 yıldır var olma gerekçemizdir. Bu coğrafya farklı milliyetlerdeki kişiler birlikte aynı güzeşte çamaşır kurutan halkların yeridir. Açık radyo tavır alıyor, şu yada bu tarafta yer almaktan çekinmeden tavır alıyor. Hırant Dink eşine yazdığı bir mektubunda “Ey sevilim, ey bir tanem” diye başlıyor ve birlikte yaşamaya yönelik duygularından bahsediyor. Buna cevaben eşi Rakel “O Türkiye’de milat yaptı. Onunla ilkeler değişti, kanunlar ve tabular değişti. O bu yolda bir bedel ödedi. Bu yükseliş karşıdakini kendin sayarak olur.” Biz de karşımızdakini kendimiz bilerek yaşamaya değer veriyoruz. Gelecek kuşaklara adam gibi yaşayabilecekleri bir dünya sunmak için çalışıyoruz. Yaşamı anlamlı kılan bu çabamızdan vazgeçmiyoruz.
*Hasan Cemal: Her şeyden önce jüri üyelerine teşekkür ederim. Organizasyonun yapılmış olmasını önemsiyorum. Birlikte yaşama kültürü zor bir iş kendi hayatımdan biliyorum. Bu birlikte yaşama kültürünü benimsememiş bir insan ama sonra ağır ağır demokrasi, insan hakları gibi kavramların ne kadar önemli olduğunu uzun yıllar sonra gördüm. Ülkemiz bu yolda devam edecektir.
*Taraf Gazetesi Genel Yayın Koordinatörü Yıldıray Oğur: Sizi bütün taraf yazarlarının selamıyla selamlıyorum. Üç yıl içinde epey bir düşmanımız oldu. Türkiye değişiyor. Üç yıl dopdolu geçti. Dostlarımız bizi genelde uzaktan seviyor. Ödül dostlarımızın yakından da sevdiğini gösterdi. Teşekkür ederim.
*Oral Çalışlar (Rakel Dink’in ödülünü aldı): Hırant bu ülkenin zenginliydi. Barış ve uzlaşının egemen olduğu bir toplumdan farklı ama eşit bir toplum umuyoruz. Hırant yaşamımızı değiştiren bir isimdi. Onun bu misyonunu eşi Rakel aldı. Farklılıkların bir arada yaşadığını ondan öğrendik.
*Kalan Müzik Genel Koordinatörü Hasan Saltık:
Toktamış Ateş (Kalan Müzik’in ödülünü verdi): Rahatsız olmama rağmen bu zevkten mahrum olmamak için geldim. Ulaşamadığınız ses ve renk sizden değildir. Hasan Saltık ve Kalan Müzik bize büyük imkanlar sundu. Kendisine minnettarım ve başarılar diliyorum.
*Mahsun Kırmızıgül: Bu ödülü gerçekten sevdiğim birinden almak ayrı bir onur oldu. Yaşamım ve sanatımda hep kardeşliğin yanında oldum. Filmi halkların kardeşliğine adamıştık.
*Orhan Gencebay: Mahsun’u bir baba gibi seviyorum. “Babayı sevindirdin berhudar ol evlat.” Birlikte yaşamaya mecburuz. Ben Sevim hanımla 36 yıldır beraberim. Bazen sıkıntı oluyor ama 15 dakika sürüyor. 12 günlük ayrılık oldu geri kürkçü dükkanına döndük. Başlangıçtaki müzikalin sunuş biçimini çok sevdik. Ayrı ayrıydılar sonra bir oldular. Görünmediler ama vardılar. Biri anlamaya başlarsak mutluluğu da o zaman yakalarız. Mutluluğu yakalamak için önce kendimiz olmalıyız. Newton çarkı ayrı ayrı sayısız renklerden oluşur. Dönünce tek renk olur. Birliktelik ve kardeşlik de budur.
* Aysel Doğan (Hasan Doğan’ın eşi): Çok heyecanlıyım. Sevgili Hasan Doğan’a bu ödülü layık gördüğünüz için çocuklarım ve eşim adına teşekkür ederim.
*Kadın ve Aileden Sorumlu Bakan Selma Aliye Kavaf: İnsani hasletleri ile gönlümüzde taht kurmuş birisidir. Allahtan rahmet diliyorum.
*Ertuğrul Sağlam: Vakfı, başarılı ve dürüst olanı ödüllendirdiği için tebrik ediyorum. Ödül alıp da aramızda olamayanları saygıyla anıyorum. Futbolda ekip çalışmasının önemine inanan biri olarak futbolcularımız adına alıyorum. Bu bir sorumluluk, bundan sonra da sporun barış dostluk ve kardeşlik anlamına geldiğini bilerek spor yapacağız.
*Meclis Başkanı Mehmet Ali Şahin: Herkesi selamlıyorum. Sizlerle olmaktan ve seçkin simalarıyla birlikte olmaktan büyük mutluluk duydum. Ödülü verirken hüzün ve sevinç vardı. Hasan Doğan’ı andık. İnşallah Ertuğrul ilerde büyük kupalar alır. Birlikte yaşamak herkesin temel arzusu. Belediyenin yol kenarındaki farklı çiçekleri gördüm. Bunların her biri farklı koku ve renklerde olmasına rağmen kavgasızlar. Birlikte barış içinde birbirimizin farklılıklarını kabul ederek birlikte yaşamaya hizmet edelim. Yakında TBMM’nin 90. yılını kutlayacağız. Bir diğer yandan Türkiye’nin bağımsızlığını anacağız. Mustafa Kemal Sivas’tan Ankara’ya gelirken bindikleri aracın lastiği patlayınca içine bez parçası doldurup geliyorlar. Türkiye o günlerden bugüne geldi. Farklılıklarla birlikte yaşama kültürümüz var. Bunu geliştirerek yaşamaya çalışmalıyız. Farklılıklarımız olsa da birlikte yaşayacağız. Vakfa bizi bir araya getirdikleri için ayrıca teşekkür ediyorum.
Altı kategoride verilen ödüllerin belirlenmesinde aday kişi, kurum, kuruluş ve eserlerin 2009 yılı içerisinde birlikte yaşama kültürünü öne çıkartıcı nitelikte olup olmadıkları dikkate alındı.
Vakıf Başkanı Yeşil: Jürinin tercihlerine saygı gösterdik
Ödül projesinin gerekçesi ve isimlerin belirlenmesine yönelik açıklamalarda bulunan Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Başkanı Mustafa Yeşil “farklılıklara saygı çerçevesinde toplumsal dokumuzun güçlendirilmesi gerektiğine inanıyoruz” dedi.
Ödüle layık görülen isimlerin belirlenmesiyle ilgili süreci anlatan Yeşil şunları söyledi: "Birlikte yaşama kültürümüze ve sosyal barışımıza katkısı olmuş kişi ve kuruluşları teşvik etmek, nazara vermek amacı ile böyle bir ödüle ihtiyaç hissettik. Toplumumuzun farklı kimlikleri düşman gören bir anlayış tarafından sürekli çatışmaya çekildiğini gözlemliyoruz. Farklılıklara saygı çerçevesinde toplumsal dokumuzun güçlendirilmesi gerektiğine inanıyoruz.
Öncelikle seçici kurulun iyi belirlenmesi gerekiyordu. Bu sebeple farklı toplumsal kesimlerden saygın isimlere bu teklif götürdük ve jüriyi oluşturduk. www.odul.tc adresinden kamuoyu yoklaması yaptık ve sonuçlarını jürinin önüne koyduk. Seçici kurul tamamen özgür bir şekilde ödül alacakları belirlediler. Biz vakıf olarak toplumsal katmanlarımızı temsil eden bu jürinin tercihine saygı gösterdik, herhangi bir teklifimiz olmadı. Birlikte yaşam kültürü de zaten bunu gerektirir."
Neden böyle bir ödül programı yapıldığına ilişkin “ödül gerekçesi” ise şu şekildeydi:
Gerekçe: Farklılıklara saygının teşvik edilmesi
"Ülkemiz, imparatorluk geçmişi ve içinde yer aldığı coğrafyanın özellikleri itibarı ile kültür, kimlik, inanç bakımından farklılıkları içinde barındıran zengin bir yapıya sahiptir.
Bu farklılıkları birbirini besleyen ve zenginleştiren hayat kaynakları olarak görmek, diyalog marifetiyle birbirimizi anlamak, karşılıklı saygı içinde ortak kültürümüzü geliştirmek, ait olduğumuz coğrafyanın derinliklerine kadar nüfuz etmiş insani değerler esasında birlikte yaşama karar ve irademizi güçlendirmek büyük önem taşımaktadır.
Geleneksel hayat tarzlarının modernliğe, köy ve kasaba esaslı toplumsal örgütlenmenin şehre yöneldiği, yeni bilimsel ve teknik gelişmelerin insan ilişkileri alanına kolaylıklarla birlikte yeni sorunlar taşıdığı bir zeminde, toplumsal ve politik gerilimlerin ortaya çıkması kaçınılmazdır.
Türkiye de bu süreçte zengin toplumsal ve kültürel birikimini modern hayatın şartlarında güncellerken, özellikle kimlikler, inançlar, farklılıklar konusunda sorunlarla karşılaşmaktadır. Bunlarla baş etmek konusunda toplumun tüm kesimlerinde ortak bir karar, irade, yaklaşım bulunmakla birlikte, bunları çeşitli zeminlerde dile getirmek, sorun çözücü bir yaklaşıma sahip olmak, diyaloga ve karşılıklı saygıya katkı sağlamak ve bu surette toplumsal iradeye ve kapasiteye destek vermek teşvik edilmesi gereken son derece saygıdeğer tutumlardır.
Maalesef ülkemiz günümüz itibarı ile diyalogsuzluğun getirdiği olumsuz sürecin etkisi altında olup, farklıklar ötekileştirilmekte, ötekiler hakkında ön yargılar oluşturulmakta ve bütün bunların sonucunda da toplumsal dokumuz yara almaktadır.
Bu hassasiyetle farklılıklara saygı esasında toplumsal birliği sağlamak için çaba gösterenleri desteklemek amacıyla bir ödül düzenlemesi yapılmıştır."
Geceye katılan bazı isimler ise şöyle:
Ermeni Başepiskoposu, Aram Ateşyan, Milletvekili Edibe Sözen, Zaman Gazetesi Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı, Taraf yazarı Elif Çakır, Gazeteci Yazar Ferhat Kentel, işadamı Fettah Tamince, Hidayet Karaca, İlhan İşbilen, İsrail Başkonsolosu Moshe Kamhi, Nazife Şişman, sanatçı Orhan Gencebay ve eşi Sevim Emre, Süryani Kadim Metropolidi Yusuf Çetin’i Temsilen Papaz Setrus Gülce, Milletvekili Reha Çamuroğlu, Sibel Eraslan, Prof. Dr. Toktamış Ateş, Ümit Fırat, Ümit Kardaş, Ahmet Turan Alkan, sanatçı Mahsun Kırmızıgül, Saba Tümer, Yahudi cemaatini temsilen Selim Aviyente, işadamı Remzi Gür, müzik yapımcısı Ahmet Çelenk, Şahin Özer.
Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı kimi hangi gerekçeyle ödüle layık gördü?
GAZETECİLER VE YAZARLAR VAKFI 2009 YILI ÖDÜLLERİ
Bu ülkenin düşünen, yazan, sorgulayan, ahlaklı insanları gibi, toplumsal sorunlara bilimsel çalışmalarıyla ışık tutmaya çalışan kurumları da var.
Her olay yaşandığı dönem ve şartlar içinde anlamlıdır, fakat biz bu anlamı ve önemi çoğu zaman o an fark edemeyebiliriz.
O yapıp etmelerin, sıra dışı gibi gözüken eylemleri üzerinden zaman geçtikçe daha da iyi anlaşılır.
Çünkü onlar ortaya çıktığı tarih, üslendiği misyon, aldığı risk ve açtığı yolla birlikte yeniden hatırlanırlar.
İnsana saygı duyanlar, sevgiyi yaygınlaştırmak isteyenler, şartların namüsaitliğine bakmazlar, alışkanlıklara ve ezberlere teslim olmazlar, korkuya kapılıp akıl tutulmasına uğramazlar, bencilleşip nemelazımcılık yapmazlar…
Onlar hatalarıyla yüzleşme, gerektiğinde kendini tashih etme cesaretini gösterip öğrenmeye, öğrendiğini yüksek sesle paylaşmaya da devam ederler.
Statükoya boyun eğmezler, toplumu ikincilleştirip parçalara bölmezler, aksine böyle yapanlara başkaldırmaktan asla çekinmezler…
Bedeli ne olursa olsun, birlikte yaşama iradesini inşa etmeye, toplumsal kesimler arasında onlarca yılda oluşturulmuş -çoğu suni- mesafeleri kapatmaya çalışırlar.
Onlar, bir sistem, bir fikir, bir ideoloji, bir hayat tarzı dayatmaktan uzak durup, anlama ve anlaşılma gerçeğine aynı anda vurgu yaparlar.
Bu çok özel kurumlar ve çok özel insanlar, bu ülkenin her bir ferdini ayrı bir zenginlik ve asli unsur gören “öncüller” konumundadırlar.
Biz onlara kalbimizden geldiği gibi hususi bir anlam ve değer veririz.
1995 yılından beri “herkese saygı”, “herkesi kendi konumunda kabullenme” ve “birlikte yaşama” çizgisinde hiç sapmadan yürüyen Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı, kendi yaptıklarıyla yetinmeyip ülkemizde bu üstün sorumluluk bilinciyle hareket eden, birliğe, beraberliğe, bilime, sevgiye, cesarete, ezber bozmaya, topluma ışık tutmaya dönük bütün gayretleri alkışlayıp fırsat buldukça onları ödüllendirmeyi ilke edinmiştir.
Bu bağlamda Vakıf bu yıl da altı dalda 10 kişi ve kuruluşun çalışmalarını ödüle layık görmüştür.
BİLİMSEL ÇALIŞMA KATEGORİSİNDE,
2009 Yılı Demokratikleşme Programındaki; Algılar ve zihniyet yapıları- Yargı, Güvenlik Sektörü Reformu, Kürt Sorunu, Din-Devlet-Toplum İlişkileri, Azınlık Hakları ve Anayasal Vatandaşlık çalışmaları ile Türkiye Sosyal Etütler Vakfı (TESEV) ödüle layık görülmüştür.
Toplumun karşı karşıya bulunduğu kronikleşmiş sorunlara çözüm seçenekleri oluşturmak için yola çıkan bir düşünce üretim merkezidir. Tabu olarak görülen konular üzeninde önyargısız ve tamamen bilimsel yöntemlerle çalıştı, alana indi, doğru sorular sordu, anket yaptı, sonuçları analiz etti. Akademik araştırmalar ile politik kararlar arasındaki bağlantıya da vurgu yaptı. Sorunların çözümsüzlüğüne dayanan politikaları eleştirdi, yer yer sarstı, sorunların varlığından geçinen kesimleri ürküttü. Topluma “kendi iradeni kullanma cesareti edin” çağrısı yaparak, toplumun demokratik sürecin ayrılmaz bir parçasına dönüşmesine yardımcı ve bu değişim sürecinde sivil toplumun daha aktif bir rol oynamasını sağlayarak açıklık ve saydamlığın geliştirilmesini teşvik etti. Değişim sürecine destek verdi, birey ve toplumun değil devletin kontrol edilmesi gerektiğini, siyasetin, kurum ve kurulmuşların, yasaların bu çerçevede yeniden yapılandırılması gerektiğini belirtti. AB üyeliğine tam destek verdi, sürecin takipçisi oldu. Türkiye / AB / Batı dünyası ve küresel ortak hareket noktalarını teşvik etti.
EDEBİYAT’TA, ELİF ŞAFAK ödüle layık görmüştür.
O, toplumun bu günkü yaşayış biçimi irdelerken sorunların üstünü örtmediği gibi ahlaki değer yargılarını da görmezlikten gelmedi. Bu konulara yaklaşımı bir sanatkar yaklaşımıdır. "Sanat sanat içindir" sloganını mübalağaya vardırmadı. O bir hümanisttir. Bu, hayat tarzında olduğu gibi eserlerinde de ziyadesiyle mevcuttur. O hem kendisiyle hem insanla, hem de kendi toplumuyla barışıktır. Yaşadığı topluma kökünden koparılmış vazo çiçeği olarak bakmaması ayrı bir özelliğidir. Toplumun geçmişteki yaşayışı da onun ilgisini çeker. Geçmiş ile günümüz ve gelecek arasında köprü oluşturma gayreti eserlerinde sezilmektedir. Özellikle geniş bir okuyucu kitlesine ulaşan Aşk romanında Mevlana Celaleddin-i Rumi ve Şems-i Tebrizi gibi iki çok önemli arifin dostluğunu ele alırken asla anılarına ve sevenlerine saygısızlık etmemiştir. O büyük bir başarı olarak, sanatkâr titizliğini ve hümanist dünya görüşünü ve insan sorumluluğunu birlikte korumasını bilmiştir.
MEDYA (Tüm kişisel ve kurumsal ürünler) üç ödül var;
"Düşünmek taraf olmaktır" sloganıyla, Türkiye’de insanların hala birlikte yapacakları güzel şeylerin olduğuna inanan TARAF GAZETESİ ödüle layık görülmüştür.
1. O Türkiye’de pek alışık olmadığımız türden bir gazete. 15 Kasım 2007’de kuruldu. Her haberi ses getirdi. Alışkanlıkları bozdu, gerçeği bütün çıplaklığı ile yazdı, oto sansür sonucu medyada asla yayınlanmayan ve çoğu karanlıkta kalmış olan gerçekleri cesaretle yayınlamaya başladı. Bu kadar da olmaz dedirtti, çoklarını kızdırdı.
“STK Andıcı”, “Dağlıca Saldırısı”, "Bilgi Destek Planı ve Faaliyet Çizelgesi", “33 Asker’in Öldürülmesi”, ıslak imzalı “AKP ve Gülen’i Bitirme Planı”, “Kafes Operasyonu Eylem Planı”, “Balyoz Harekât Planı” gibi toplumu ve birlikte yaşama koşullarını tehdit eden gizli rapor ve darbe planlarını ortaya çıkardı.
2. Gazeteci HASAN CEMAL.
Mesleğe 1969 yılında Ankara’da haftalık Devrim dergisinde başladı. Yeni Ortam dergisi, Anka Ajansı ve Günaydın gazetesinde çalıştıktan sonra 1973 yılında Cumhuriyet Gazetesi’ne girdi. 1981-1992 yılları arasında Cumhuriyet gazetesinde genel yayın yönetmenliği yaptı. Bir süre Sabah gazetesinde politika yazıları yazdı. Milliyet gazetesinde mesleğin yüz akı olarak var olmaya devam ediyor. Tank sesiyle uyanmaya karşıdır, kimse kızmasın kendimi yazdım der, cumhuriyeti çok sevmiştir, Kürt sorunu özel ilgi alanına girer. Kamplaşmalara karşıdır, Statükoyu eleştirir, değişimden yanadır. Akil adamlar içinde zikredilir. O yayın yönetmenliğini geride bırakmıştır, yazmak ve muhabir gibi yaşamak vazgeçilmezleridir. Yazmasını da yaşamasını da iyi bilir. Sicil amiri yoktur. Tecrübeyi konuşturur, röportaj ve yazılarıyla, Türkiye’nin demokrasi ve birlikte yaşama projesi olarak gündeme gelen ve “Kürt Açılımı” olarak ifade edilip daha sonra “Demokratik Açılım” şeklinde adlandırılan sürecin başlamasında cesaret verici bir rolü vardır. O çoğumuzun abisidir. Hasan Abi…
3. AÇIK RADYO
Tarih 1 Aralık 2004. İlk anonsu “…Eğlenemiyoruz!” oldu. Ardından “Radyo, televizyon, gazete, dergiler, sıkıcı ve vasatçı. Hepsinden öylesine kuru bir gürültü çıkıyor ki, sonuçta, bir ‘kakofoni’den başka bir şey doğmuyor. Bir anlamda, kitle iletişim araçlarının gerçek bir iletişimsizliğe yol açması gibi bir paradoks söz konusu” tespiti geldi. Radyo ne işe yarar sorusunu sordu. Manifestosunu ilan etti.
‘Zihin Tiyatrosu’nu kurmaya… Zeki, duyarlı ve nazik insanları bir araya getirmeye… 100.000 kişilik sürekli bir parti yapmaya… Olabilecek en direkt teması kurmaya... ‘Sağırlara Program’ yapmaya… Belli bir fikri ve kültürel yapısı olan insanların bir arada olacağı bir ‘platform’ sağlamaya… Bu insanları demokratik, özgür ve kaliteli bir ‘mecra’ çevresinde bir araya getirmeye…‘Sağduyu’ya dayanan bir odaklaşmaya… Kısacası nefes alıp, vermeye… ‘Temiz hava’ solumaya… Haysiyetli işler yapmak lazım... Hiçbir çözüm üretmeyeceğimize söz veriyoruz. (Olsa olsa, dünyadaki ‘meraksızlık’ sendromuna, geçici bazı çareler getirmeye çalışabiliriz.) Size bir şey vermek istemiyoruz; mümkün olduğu oranda sizden bir şeyler almak istiyoruz… Çünkü bu, bizim ortak projemizdir.
O gün “açıktan” verdikleri sözü tuttular… ve “Zonklayan beyin ya da dünyanın karanlık yüzüne tutulan el feneri” olmaya kararlı AÇIK RADYO…
TOPLUMSAL ALANDA ÖRNEK DAVRANIŞ VE / VEYA GİRİŞİMLER kategorisinde RAKEL DİNK
Onu acı bir olay sonrasında tanıdık. Birlikte yaşama ilkesine bağımlılığı nedeniyle katledilen bir aydın insanın ardından onurlu, ilkeli ve birlikte yaşama tutkulu duruşuyla kalabalıklara haykırdı. Yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen adaletin kazanacağına olan inancıyla toplumun saygısını kazandı. Dik duruşuna destek verdiğimiz, acısını paylaştığımız RAKEL DİNK
GÖRSEL, İŞİTSEL SANATLAR VE SAHNE SANATLARI (bu kategoride iki ödül var)
1. KALAN MÜZİK…
Ticari açıdan çok cazip olmayan müzik çalışmalarını da yıllardır ve ısrarla yayınlama cesaretini gösterdi. Farklılıklara katalogunda yer vererek büyük bir kültür hizmetinde bulundu. Araştırmacılara kütüphane niteliğinde bir arşiv oluşturma imkânını tanıdı.
2. GÜNEŞİ GÖRDÜM Filmi
O bir filmi. Türkiye’nin son 25 yıldır yaşadığı büyük acılara yol açan yıllardır yaşadığımız, ama arka planındaki pek çok ayrıntısını göremediğimiz, fark edemediğimiz ve aslında ateşin her tarafı birden yaktığını gösteren bir insanlık dramını, gerçekçi bir dille perdeye taşıdı. Senaryosu ve yönetimiyle içeriden bakabilen, usta oyuncularıyla da canlandıran tarihi bir çalışma… Sert, ama tarafsız politik bir dille “devlet ana” ile “devlet baba” arasındaki derin farkları da vurgulayarak, barışın ve birlikte yaşamanın her şeyden öte herkese/hepimize düşen bir görev olduğunu anlattı.
SPOR (bu kategoride de iki ödül var)
1. HASAN DOGAN
Türk futbolunda kaybolan güven ortamını yeniden sağladı. Fenerbahçe başta olmak üzere üç büyüklerle Futbol Federasyonu arasında yaşanan krizi bu güvenirliliği sayesinde çözdü. Kısa sürede görev yaptı, fakat herkes, ‘Geç bulduk ama erken kaybettik’ dedi. İş dünyasındaki saygınlığı, güvenilir bir isim olması en büyük artılarıydı. 2008 Avrupa Şampiyonası’ndaki uluslararası saygınlığı ve çok iyi bir aile babası olması, örnek alınacak bir kişi olduğunu gösterdi. Rahmetli anıyoruz..
2. ERTUĞRUL SAĞLAM
Soyadının içini dolduran bir kişilik. Oyunculuğu dönemdeki duyarlı, beyefendi kişiliğini teknik adam olduktan sonra da devam ettirdi. Samsunspor’da başlayan teknik adamlık serüveni Kayseri’de zirve yaptı. Oluşturduğu Mülki amirler, kulüp yönetimi, teknik heyet ve oyuncu kaynaşmasından Avrupa’da mücadele eden, Türk futbolunun 3 eski büyüğüne kök söktüren bir Kayserispor çıkardı. Şimdi ise bir futbol şehri olan Bursa’da ‘sağlam’ duruşu, olgun kişiliği ve saygınlığıyla adından söz ettiriyor. Bursaspor’a geldiği günden beri sadece futbol olarak değil fair-play ve centilmenlik yarışında da zirveye yürüyen bir takım oluşturdu. Taraflı tarafsız herkesin takdirini kazandı.