Gazeteciler mesleklerinden neden "göç" ediyor?
Siyasi baskılar, tutuklamalar, soruşturmalar ve sansürün yanı sıra çok emek verip az ücret alıyorlar. Türkiye'de gazetecilik mesleğinden göç hiç olmadığı kadar hızlanmış durumda.
Gazeteciler, 212 sayılı Basın Kanunu'nun yürürlüğe girdiği 10 Ocak 1961 tarihinden bu yana her yıl "kutlanan" Çalışan Gazeteciler Günü'nde mesleki hakları, çalışma koşulları ve özgürlüklerinin her geçen gün geriye gittiğinde hemfikir.
Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Çağrı Kaderoğlu Bulut da Ankara Gazeteciler Cemiyeti'nin desteği ile ulusal ve yerel basında çalışan 350 gazeteci ile görüşerek yaptığı "Gazetecilerin Mesleki Memnuniyeti 2023" araştırmasından yola çıkarak gazetecilik mesleğinin son 150 yılda yaşamadığı kadar hızlı ve radikal bir erozyona girdiğini söylüyor.
Gazetecilerin çalışma koşullarına ilişkin DW Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Kaderoğlu, gazeteciliğin bir "değersizleşme" sürecinde olduğunu belirterek "Son beş ya da 10 yıldır gazetecilik en güvenilmez ilk beş meslek arasında. Meslekten göç hiç olmadığı kadar hızlanmış durumda. Ara kademe gazeteciler hızla mesleklerinden ayrılıyorlar. Çünkü çok uzun saatler, düşük ücretlerle çalışıyorsunuz. Buna karşı mesleğinizi layıkıyla yapamıyorsunuz" diyor.
Gazetecilerin mesleki tatmin yaşamadıklarına işaret eden Bulut, "Mesleki tatmin yaşamadığınız gibi bir gazeteci olmaktan kaynaklanan bir toplumsal işlevi de yeterince yerine getirilmediğini düşünüyorsunuz. Bu da meslekten kaçışı hızlandırıyor" tespitinde bulunuyor.
Birçok kurumda "dedi", "belirtti" haberciliğinin ötesine geçilemediğini kaydeden Kaderoğlu, özgün haberciliğin çok az yerde yapılabildiğini vurguluyor.
Gazeteci Çağrı Kaderoğlu Bulut
Gazetecilerin özlük hakları ne durumda?
Yapılan araştırmada gazetecilerin özlük haklarının ne durumda olduğunu da değerlendirdiklerine dikkat çeken Kaderoğlu, Basın Kanunu'na tabi çalışan gazetecilerin oranının yüzde 40.2, basın kartı sahibi olan gazetecilerin oranının da yüzde 38.7 olduğunu aktarıyor.
Araştırmaya göre gazetecilerin yüzde 65'i günde 9 ila 12 saat çalışıyor. Gazetecilerin yüzde 90'ının haftalık çalışma süresi 40 saatin üzerine çıkıyor. Araştırmada çalışanların kendilerine ayırdıkları yaşam zamanı itibariyle Türkiye'nin OECD ülkeleri içinde son sıralarda bulunduğuna işaret edilerek "Bu genel manzara içerisinde uzun çalışma süreleri gazeteciler için de ciddi bir sorun olarak öne çıkmaktadır" deniliyor.
Çağdaş Gazeteciler Derneği Başkan Yardımcısı ve haber portalı Gazete Duvar Muhabiri Ceren Bayar, gazetecilerin çalışma koşullarının kötüleşmesini ülkede demokrasinin kötüye gidişine bağlıyor. Bayar, "Çalışma koşulu, sadece iş güvenliğimiz, ücretlerimiz değil gazetecilik demek demokrasiyle çok ilişkili bir meslek yapıyoruz demek. Demokrasinin olmadığı bir ülkede gazetecilik yapmanın koşulları da olmuyor, giderek zorlaşıyor bu yüzden de her geçen gün meslektaşlarımızın sayısı azalıyor" ifadelerini kullanıyor.
"Her dört gazeteciden üçü mesleğini özgürce yapamıyor"
Araştırmaya göre her dört gazeteciden üçü "Mesleğimi Özgürce Yapamıyorum" görüşünü dile getiriyor. Araştırmada "mesleğini özgürce yaptığını" söyleyenlerin oranı ise yüzde 6.6'da kalıyor. Gazetecilerin yaklaşık yüzde 50'sinin doğrudan sansüre maruz kaldığını söyleyen Kaderoğlu, ifade özgürlüğüne ilişkin çarpıcı veriler elde ettiklerini dile getiriyor:
"Otosansür hiç olmadığı kadar derinleşmiş durumda. Gazetecilerin yarısından fazlası, yapmayı düşündüğü bir haberde sansüre uğrayacağını düşündüğü için o haberi yapmaktan vazgeçtiğini söylüyor. 2021 yılında yaptığımız araştırmaya bakınca bu oranlarda büyük artışlar var. Türkiye'de gazeteciliğin seyri açısından oldukça vahim bir durum. Gazeteciler yalnızca sansür ve otosansür mekanizmaları değil, ayrıca hukuksal olarak da tehdit altında yaşıyor."
Ekim 2022'de yürürlüğe giren tartışmalı Dezenformasyon Yasası ile birlikte gazetecilere yönelik soruşturmalar ve tutuklamaların arttığını kaydeden Kaderoğlu'na göre bu yeni bir yıldırma taktiği.
Kamuoyunda "Sansür Yasası" olarak da bilinen düzenlemenin 29'uncu maddesiyle "halkı yanıltıcı bilgi yayma suçu" gerekçe gösterilerek gazeteciler ve sosyal medya kullanıcılarının 3 yıla kadar hapis cezası almasının önü açılmıştı. Ayrıca haklarında dava açılacak kişiler tutuklu yargılanabiliyor.
Kaderoğlu, "Gazeteciler için 'biraz içeri atalım birkaç ay kalsın sonra çıksın' gibi bakılıyor. Bu da büyük bir tehdit olarak karşımızda" diyor. Araştırmada görüştükleri gazetecilerin üçte birinin gözaltı ya da tutuklama ile karşı karşıya kaldıklarını beyan ettiklerini kaydeden Kaderoğlu, "Bu oldukça büyük bir veri. Türkiye'nin ifade özgürlüğü sıralamalarında gerilemesinde de temel etkenlerden biri" diye sözlerini sürdürüyor.
Gazeteci Ceren Bayar
Gazeteci Bayar da siyasetten ve sermayeden bağımsız bir kurumda daha özgür koşullarda çalıştığını belirterek "Ancak birçok meslektaşım için benzer bir durum söz konusu değil" ifadelerini kullanıyor:
"Türkiye'de benim çalıştığım kurum gibi gazetecilik yapılan yerlerin sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Benim koşullarım geneli için örnek teşkil edemez. Evet birçok meslektaşımız için sansür var otosansür var. Çoğu meslektaşımız bildiği birçok şeyi ne de olsa yayınlamaz kurumum diye yazmıyor ya da yazabilecek durumda da olsa kurumu sıkıntıya girmemesi için yazmamayı tercih ediyor. Bu da gerçek anlamda gazetecilik koşullarından uzaklaşmaya yol açıyor."
Ceren Bayar'a göre "Sansür Yasası" çıktıktan sonra yasadan kaynaklı haber üretiminde sıkıntı yaşamayan gazeteci bulunmuyor.
Özellikle Ankara'da gazetecilik yapanların önemli problemlerinden birisi de akreditasyon süreçleri. Bayar'a göre Cumhurbaşkanlığının yanı sıra bakanlıklar ve siyasi partilerin uyguladığı akreditasyon kuralları ve istenilen soruyu soramamak da mesleğin zayıflamasındaki önemli faktörlerden.
Asgari ücretin altında ücret alan gazeteciler
Gazetecilerin karşılaştığı önemli sorunlardan birisi de ekonomik şartlar. Araştırmaya göre gazetecilerin yüzde 82.2'si aldığı ücretin emeğinin karşılığı olmadığını düşünüyor. Yüzde 13.6'sı emeğinin karşılığını kısmen karşıladığını belirtirken sadece yüzde 4.2'lik kesim aldığı ücretin emeğine karşılık geldiğini beyan ediyor. Verilere göre 212'li, yani Basın Kanunu'na tabi çalışanların yüzde 25'i asgari ücret ve altında ücretler kazanıyor. Basın Kanunu dışında istihdam edilenlerde bu oran ise yüzde 64.7.
Çağrı Kaderoğlu, "Her dört gazeteciden üçü aldığı ücretle geçimini sağlayamadığını belirtiyor. Aldığı ücretle geçimini sağladığını beyan eden gazeteci oranı sadece yüzde 9.8" ifadelerini kullanıyor.
Son 15 yılda gazetecilerin hayat standartları ve kazançlarının gerilediğini kaydeden Kaderoğlu, "Büyük bir yoksullaşmadan söz etmek mümkün. Bununla birlikte güvencesiz çalışan gazetecilerin oranı da artıyor. Sosyal güvenceli çalışanlar azınlıkta kalmış durumda" diyor.
Gazeteci Ceren Bayar da ekonomik koşulların hiç iyi olmadığını vurguluyor:
"Hemen hemen bütün kurumlarda asgari ücret ve asgari ücretin altında ücretler artmış durumda. Pek çok kurum hayatta kalmayı başaramadığı için zamanında ödenmeyen ve geç yatan maaşlar da söz konusu. Dolayısıyla gençlerin meslekte kalma oranı da bu nedenle düşüyor ve başka olanaklar çıktığı anda hayatta kalabilmek, yaşamlarını idame ettirebilmek için başka sektörlere geçmeyi tercih ediyorlar."
Bayar, meslekte çok başarılı bulduğu birçok arkadaşının danışmanlık, sigortacılık gibi başka sektörlere geçerek çalışmalarını sürdürdüğünü belirtiyor.
Kıvanç El/DW Türkçe