GAZETECİLER MAHKEMEDE 'KADROLU' SANIK!
Bugün, basında sansürün kaldırılışının yıldönümü. Ancak 'sansürsüz basın'da da durum parlak değil. Onlarca gazeteci mahkeme aşındırıyor.
Kamuoyunu bilgilendirmek için gece gündüz çalışan gazeteciler, yazdıkları haberlerden dolayı haklarında açılan davalara bakmaktan adeta görevlerini yapamaz durumda. Radikal’de de durum farklı değil. Muhabirlerimiz haklarında açılan davalar için haftada bir gün adliyeye gitmek zorunda kalıyor. Yargının bazı konularla ilgili haber takibini sistemli şekilde baskı altında tutmaya devam ettiğini vurgulayan meslek örgütleri ise gazetecilerin mesleklerini yapmalarını sınırlandıran yasaların değiştirilmesi gerektiğini çeşitli vesilelerle açıklamıştı.
Basın savcılarının, ‘gizliliği ihlal’ ve ‘adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs’ suçlamasıyla açtığı davalara muhatap olan gazeteciler, hem iş yoğunluğu hem de davalar nedeniyle sosyal hayatlarından da fedakârlık etmek zorunda kalıyor. Radikal gazetesinde yazdığı haberlerden dolayı hakkında 15’i aşkın dava açılan Salih Aydın mesaisini ‘savunma hazırlamakla’ geçiriyor. Muhabirimiz İsmail Saymaz’ın ise devam eden 12 davası var. Saymaz, ayda bir kez mahkemeye gitmek zorunda kalıyor. Muhabirlerimizden Serkan Ocak 8, Enis Tayman 7, Dinçer Gökçe ve Ömer Erbil ise 3 davada ‘yaptıkları haberin hesabını’ veriyorlar.
Bakanlık bilgi istedi
Adalet Bakanlığı 24 Haziran 2011’de, başsavcılıklardan, kaç gazeteci hakkında, hangi kanun maddeleri nedeniyle soruşturma yürütüldüğünü veya dava açıldığını sormuştu. Bakanlığın konuyla ilgili yazısında, “İfade özgürlüğünün, kamuoyunda ve AB platformlarında sık sık gündeme geldiğine” dikkat çekilerek, bu konunun daha etraflı ve sağlıklı değerlendirilebilmesi için doğru ve güvenilir istatistiklere ihtiyaç duyulduğu kaydedildi. Aynı yazıda, AB ile müzakerelerin sürdüğüne işaret edilerek, “Yargı ve Temel Haklar” faslının önemli başlıklarından olan ifade özgürlüğünün gerek iç kamuoyunda gerekse AB platformlarında sık sık gündeme geldiğine dikkat çekildi. Başsavcılıklar, bakanlığın yazısını mahkemelere iletti ancak henüz cevabi metni göndermedi. Ergenekon sürecinin başından Ekim 2009’a kadar, gazetecilere ‘soruşturmanın gizliliğini ihlal’ suçlamasıyla 4.139 soruşturma açıldı.
RSF: Yasalar değişmeli
‘Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün (RSF) raporuna göre, yargı belirli konularla ilgili haber takibini baskı altında tutmaya devam ediyor. Raporda öne çıkan ifadeler şöyle:
Birçok temel yasa gazetecileri sınırlandırmayı sürdürüyor.
Yasalarda kamu yararına dair konularda haber alma hakkına açıkça işaret edilmeli.
Terörle Mücadele Kanunu ya kaldırılmalı ya da demokratik normlara uyumlu hale getirilmeli.
Terör faaliyetlerinin haberleştirilmesini cezalandırmaya dönük madde yürürlükten kaldırılmalı.
Anayasa reformu çalışmalarına devam edilmeli.
‘24 Temmuz artık hüzün günü’
Eski başbakanlardan Bülent Ecevit’in eşi Rahşan Ecevit, “Basında sansürün kaldırılışının, Lozan’ın ve demokratik işçi haklarının yıldönümü 24 Temmuz’un artık Türk halkının bayram coşkusuyla kutladığı bir gün olmaktan çıkıp, hüzünle andığı bir gün haline geldiğini” söyledi. Ecevit, yazılı açıklamasında, “Bir yandan açılım ve özgürlük diyen iktidar, öte yandan kendisine muhalefet eden gazetecileri çeşitli bahanelerle tutuklattırıyor. Basına yönelik özellikle ekonomik baskıları arttırıyor, ifade özgürlüğünü daraltıyor” dedi.
‘Sansür kıskacı’
Türkiye Gazeteciler Federasyonu Başkanı Atilla Sertel de 24 Temmuz Gazeteciler Günü ve Sansüre Direnişin 103’üncü yıldönümünde, sansür ve otosansürün ciddi bir tehdit olduğunu söyleyerek, “Basın çalışanlarının birçoğu ‘suya sabuna dokunmama’ kaygısı taşımaya başlamıştır” dedi.
70 gazeteci cezaevinde
Nedim Şener: Ergenekon kapsamında tutuklu. Silivri Cezaevinde.
Ahmet Şık: Ergenekon kapsamında tutuklu. Silivri Cezaevinde.
Mustafa Balbay: Cumhuriyet gazetesi eski Ankara Temsilcisi Balbay, ikinci Ergenekon davasından tutuklu yargılanıyor. Silivri Cezaevi’nde
Tuncay Özkan: Kanal Biz televizyonunun sahibi gazeteci Özkan, ikinci Ergenekon davasından tutuklu yargılanıyor. O da Silivri’de.
Erol Zavar: Odak Dergisi sahibi ve Yazıişleri Müdürü, Sincan 1 No’lu F Tipi Cezaevinde hükümlü olan Zavar aynı zamanda mesane kanseri tedavisi görüyor.
Vedat Kurşun: Azadiya Welat gazetesi eski yazıişleri müdürü, yazdığı haberlerden dolayı 166 yıl 6 ay hapis cezası aldı.
Hasan Coşar: Atılım gazetesi yazarı Coşar, ‘yasadışı örgüt yönecisi’ olduğu ve ‘yasadışı örgüt propagandası’ yaptığı iddiasıyla 10 yıl 10 ay hapis cezasına çarptırıldı.
Soner Yalçın, Barış Pehlivan, Doğan Yurdakul, Müesser Yıldız (Oda TV): Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltına alındılar, Silivri Cezaevi’nde yatıyorlar.
‘Tutuklu Gazete’ bugün çıkıyor
Cezaevinde bulunan gazeteciler tarafından hazırlanan ‘Tutuklu Gazete’ bugün 5 ulusal gazetenin eki olarak okuyucuların karşısında olacak. Cezaevinde bulunan gazetecilerin yazılarından oluşan ‘Tutuklu Gazete’nin ilk sayısı, Türk basın tarihinde “Sansürün kaldırılması ve basın bayramı” olarak kutlanan 24 Temmuz’un 103. yıldönümünde çıkıyor. İçerik, dizgi, baskı ve dağıtım için Aydınlık, Birgün, Cumhuriyet, Evrensel ve Özgür Gündem gazetelerinden destek alan Tutuklu Gazete yine aynı gazetelerin ücretsiz eki olarak bugün okuyucularla buluşacak. İlk sayıda, yaklaşık 5 aydır, neyle suçlandıklarını da bilmeden tutuklu olan gazeteciler Nedim Şener ve Ahmet Şık’ın da birer yazısı yer alıyor.
Yazısına “Okumaya başladığınız bu yazı canınızı sıkabilir. Eleştirilerin sivriliği belki sizi sinirlendirebilir” sözleriyle başlayan Ahmet Şık, “Sansürün kaldırılmasına özel bir anlam atfedip bunu balolarla ‘kutlamak’, tören düzenlemek kadar abes bir gün başka memlekette var mıdır” diye soruyor. “70’ten fazla gazeteci cezaevindeyken, geri kalanları sırasını beklerken, herkes hangi konuda ne kadar yazıp söyleyebileceğinin sınırını biliyorken” sansürün kaldırılışını kutlamanın anlamsızlığına değinen Şık, “Güç sahibi vesayet budalalarını korkutan kendileri gibi olan diğerleri değil, maskelerinin ardına gizlediklerini görüp müesses nizamlarına itaat etmeyenlerdir” diyor.
‘Ergenekon diyordunuz şimdi siz de Silivri’desiniz
Nedim Şener’in bugünkü ‘Tutuklu Gazete’de yayınlanacak yazısından bir bölüm ise şöyle: “Silivri 2 No’lu Kapalı L Tipi Ceza ve Tutukevi’nin girişinde beni Bakırköy Adliyesi’ne götürecek jandarma ve aracı beklerken odaya İnönü Üniversitesi eski rektörü ve Ergenekon davası sanığı Fatih Hilmioğlu girdi. Bir iki dakika sonra da aynı davada yargılanan Prof. Dr. Yalçın Küçük getirildi. İnfaz Koruma memurlarının nezaretinde selamlaşıp tanıştıktan sonra küçük bir sohbet yapacak zamanımız oldu. İlk sözlerden sonra Hilmioğlu sanırım bir süredir içinde tuttuğu ve zamanı geldiğinde yani karşılaşmamızda söylemek istediği cümleyi yüzüme söyledi; ‘Eee, dışarıdayken Ergenekon, Ergenekon diyordunuz, bakın şimdi siz de buradasınız’ dedi.
Evet ben de Ahmet Şık da, Fatih Hilmioğlu ve Yalçın Küçük ve diğer dört kişiyle birlikte Silivri 2 No’lu Kapalı Cezaevinde ‘Ergenekon Terör Örgütü’ üyeliği iddiasıyla neredeyse dört aydır tutukluyduk. Elbette nerede olduğumu biliyordum ama Hilmioğlu başka bir şey söylemek istiyordu: ‘Fatih Bey, benim Ergenekon davasıyla ilgim, Hrant Dink cinayetiyle ilgilidir. Ergenekon’da yargılanan bazı sanıklarla Dink cinayeti sanıkları arasındaki bağlantıya dikkat çektim. Burada Danıştay saldırısı yargılanıyorsa Dink cinayeti dosyası da Silivri’de yargılanmalıydı. Ergenokon’u da yargı kesin kararını verene kadar iddia boyutuyla ele aldım’ dedim.
Hilmioğlu bunca yılın profesörü, o kendine göre bana dersini vermişti. Açıklamamı dinleyip dinlemediğine emin olamadan, jandarma ve nakil aracı geldi. Hilmioğlu ile Küçük’ü Silivri kampüsündeki duruşma salonuna götürdü. Beni Bakırköy Adliyesi’ndeki duruşmama götürecek jandarmalar ile nakil aracı da biraz sonra kapıya yanaştı.”
Yüzlerce yıl hapisleri isteniyor
Esra Alus (Milliyet):
Hakkında 40’tan fazla dava açılan Alus’un hapis cezasıyla sonuçlanmış 3 davası var. Alus, herhangi bir haberiyle ilgili bir ceza daha alırsa cezaevine girecek.
Bülent Ceyhan (Habertürk):
Birçok soruşturmayla ilgili haber yapmasına rağmen, özellikle ‘Ergenekon’ ve ‘Balyoz’ haberleri kapsamında 25 davayla karşı karşıya.
Bünyamin Demirkan (Star):
Bugüne kadar hakkında 50’nin üzerinde dava açıldı. Şu ana kadar kesinleşmiş üç yılın üzerinde hapis cezası bulunuyor. Genel itibariyle gizliliği ihlalden açılan davalardan yargılanıyor.
Adem Yavuz Arslan (Bugün):
Adem Yavuz hakkında bugüne kadar 60’ın üzerinde dava açıldı. Bunların 20’si Hrant Dink cinayetiyle ilgili kitabından dolayı açıldı.
Büşra Erdal (Zaman):
Son 3 yılda 75 dava açılan Büşra Erdal kendisini hem Zaman gazetesinin kadrolu yargı muhabiri hem de adliyenin kadrolu sanığı olarak niteliyor. Erdal hakkında açılan 75 davanın sadece 4’ünden 62 yıl hapis cezası isteniyor. Hakkında istenen toplam hapis cezası ise 300 yılı aşıyor.
Dicle Baştürk (Taraf):
Taraf gazetesi muhabiri Dicle Baştürk meslekte yeni olmasına rağmen yazdığı haberlerden dolayı şimdiden hakkında açılmış 7 davası bulunuyor.
Şamil Tayyar (Eski Star gazetesi yazarı):
3 ayrı davadan 50 ay hapis cezası var. Gaziantep milletvekili seçilen Tayyar hakkında seçime bir gün kala 15 ay hapis cezası verilmişti. Kararı veren Bakırköy 2. Asliye Ceza Mahkemesi hapis cezasını 17 bin lira para cezasına çevirdi.
Mehmet Baransu (Taraf):
‘Gizliliği ihlal’ ve ‘Gizli bilgi ve belgeyi yayımlama’ suçlamasıyla devam eden 50’nin üzerinde davada, 400 yıldan fazla hapis istemiyle yargılanıyor. Ayrıca ‘Karargâh’ ve ‘Mösyö’ isimli kitapları nedeniyle açılmış 8 davası daha var.
Basın savcılarının, ‘gizliliği ihlal’ ve ‘adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs’ suçlamasıyla açtığı davalara muhatap olan gazeteciler, hem iş yoğunluğu hem de davalar nedeniyle sosyal hayatlarından da fedakârlık etmek zorunda kalıyor. Radikal gazetesinde yazdığı haberlerden dolayı hakkında 15’i aşkın dava açılan Salih Aydın mesaisini ‘savunma hazırlamakla’ geçiriyor. Muhabirimiz İsmail Saymaz’ın ise devam eden 12 davası var. Saymaz, ayda bir kez mahkemeye gitmek zorunda kalıyor. Muhabirlerimizden Serkan Ocak 8, Enis Tayman 7, Dinçer Gökçe ve Ömer Erbil ise 3 davada ‘yaptıkları haberin hesabını’ veriyorlar.
Bakanlık bilgi istedi
Adalet Bakanlığı 24 Haziran 2011’de, başsavcılıklardan, kaç gazeteci hakkında, hangi kanun maddeleri nedeniyle soruşturma yürütüldüğünü veya dava açıldığını sormuştu. Bakanlığın konuyla ilgili yazısında, “İfade özgürlüğünün, kamuoyunda ve AB platformlarında sık sık gündeme geldiğine” dikkat çekilerek, bu konunun daha etraflı ve sağlıklı değerlendirilebilmesi için doğru ve güvenilir istatistiklere ihtiyaç duyulduğu kaydedildi. Aynı yazıda, AB ile müzakerelerin sürdüğüne işaret edilerek, “Yargı ve Temel Haklar” faslının önemli başlıklarından olan ifade özgürlüğünün gerek iç kamuoyunda gerekse AB platformlarında sık sık gündeme geldiğine dikkat çekildi. Başsavcılıklar, bakanlığın yazısını mahkemelere iletti ancak henüz cevabi metni göndermedi. Ergenekon sürecinin başından Ekim 2009’a kadar, gazetecilere ‘soruşturmanın gizliliğini ihlal’ suçlamasıyla 4.139 soruşturma açıldı.
RSF: Yasalar değişmeli
‘Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün (RSF) raporuna göre, yargı belirli konularla ilgili haber takibini baskı altında tutmaya devam ediyor. Raporda öne çıkan ifadeler şöyle:
Birçok temel yasa gazetecileri sınırlandırmayı sürdürüyor.
Yasalarda kamu yararına dair konularda haber alma hakkına açıkça işaret edilmeli.
Terörle Mücadele Kanunu ya kaldırılmalı ya da demokratik normlara uyumlu hale getirilmeli.
Terör faaliyetlerinin haberleştirilmesini cezalandırmaya dönük madde yürürlükten kaldırılmalı.
Anayasa reformu çalışmalarına devam edilmeli.
‘24 Temmuz artık hüzün günü’
Eski başbakanlardan Bülent Ecevit’in eşi Rahşan Ecevit, “Basında sansürün kaldırılışının, Lozan’ın ve demokratik işçi haklarının yıldönümü 24 Temmuz’un artık Türk halkının bayram coşkusuyla kutladığı bir gün olmaktan çıkıp, hüzünle andığı bir gün haline geldiğini” söyledi. Ecevit, yazılı açıklamasında, “Bir yandan açılım ve özgürlük diyen iktidar, öte yandan kendisine muhalefet eden gazetecileri çeşitli bahanelerle tutuklattırıyor. Basına yönelik özellikle ekonomik baskıları arttırıyor, ifade özgürlüğünü daraltıyor” dedi.
‘Sansür kıskacı’
Türkiye Gazeteciler Federasyonu Başkanı Atilla Sertel de 24 Temmuz Gazeteciler Günü ve Sansüre Direnişin 103’üncü yıldönümünde, sansür ve otosansürün ciddi bir tehdit olduğunu söyleyerek, “Basın çalışanlarının birçoğu ‘suya sabuna dokunmama’ kaygısı taşımaya başlamıştır” dedi.
70 gazeteci cezaevinde
Nedim Şener: Ergenekon kapsamında tutuklu. Silivri Cezaevinde.
Ahmet Şık: Ergenekon kapsamında tutuklu. Silivri Cezaevinde.
Mustafa Balbay: Cumhuriyet gazetesi eski Ankara Temsilcisi Balbay, ikinci Ergenekon davasından tutuklu yargılanıyor. Silivri Cezaevi’nde
Tuncay Özkan: Kanal Biz televizyonunun sahibi gazeteci Özkan, ikinci Ergenekon davasından tutuklu yargılanıyor. O da Silivri’de.
Erol Zavar: Odak Dergisi sahibi ve Yazıişleri Müdürü, Sincan 1 No’lu F Tipi Cezaevinde hükümlü olan Zavar aynı zamanda mesane kanseri tedavisi görüyor.
Vedat Kurşun: Azadiya Welat gazetesi eski yazıişleri müdürü, yazdığı haberlerden dolayı 166 yıl 6 ay hapis cezası aldı.
Hasan Coşar: Atılım gazetesi yazarı Coşar, ‘yasadışı örgüt yönecisi’ olduğu ve ‘yasadışı örgüt propagandası’ yaptığı iddiasıyla 10 yıl 10 ay hapis cezasına çarptırıldı.
Soner Yalçın, Barış Pehlivan, Doğan Yurdakul, Müesser Yıldız (Oda TV): Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltına alındılar, Silivri Cezaevi’nde yatıyorlar.
‘Tutuklu Gazete’ bugün çıkıyor
Cezaevinde bulunan gazeteciler tarafından hazırlanan ‘Tutuklu Gazete’ bugün 5 ulusal gazetenin eki olarak okuyucuların karşısında olacak. Cezaevinde bulunan gazetecilerin yazılarından oluşan ‘Tutuklu Gazete’nin ilk sayısı, Türk basın tarihinde “Sansürün kaldırılması ve basın bayramı” olarak kutlanan 24 Temmuz’un 103. yıldönümünde çıkıyor. İçerik, dizgi, baskı ve dağıtım için Aydınlık, Birgün, Cumhuriyet, Evrensel ve Özgür Gündem gazetelerinden destek alan Tutuklu Gazete yine aynı gazetelerin ücretsiz eki olarak bugün okuyucularla buluşacak. İlk sayıda, yaklaşık 5 aydır, neyle suçlandıklarını da bilmeden tutuklu olan gazeteciler Nedim Şener ve Ahmet Şık’ın da birer yazısı yer alıyor.
Yazısına “Okumaya başladığınız bu yazı canınızı sıkabilir. Eleştirilerin sivriliği belki sizi sinirlendirebilir” sözleriyle başlayan Ahmet Şık, “Sansürün kaldırılmasına özel bir anlam atfedip bunu balolarla ‘kutlamak’, tören düzenlemek kadar abes bir gün başka memlekette var mıdır” diye soruyor. “70’ten fazla gazeteci cezaevindeyken, geri kalanları sırasını beklerken, herkes hangi konuda ne kadar yazıp söyleyebileceğinin sınırını biliyorken” sansürün kaldırılışını kutlamanın anlamsızlığına değinen Şık, “Güç sahibi vesayet budalalarını korkutan kendileri gibi olan diğerleri değil, maskelerinin ardına gizlediklerini görüp müesses nizamlarına itaat etmeyenlerdir” diyor.
‘Ergenekon diyordunuz şimdi siz de Silivri’desiniz
Nedim Şener’in bugünkü ‘Tutuklu Gazete’de yayınlanacak yazısından bir bölüm ise şöyle: “Silivri 2 No’lu Kapalı L Tipi Ceza ve Tutukevi’nin girişinde beni Bakırköy Adliyesi’ne götürecek jandarma ve aracı beklerken odaya İnönü Üniversitesi eski rektörü ve Ergenekon davası sanığı Fatih Hilmioğlu girdi. Bir iki dakika sonra da aynı davada yargılanan Prof. Dr. Yalçın Küçük getirildi. İnfaz Koruma memurlarının nezaretinde selamlaşıp tanıştıktan sonra küçük bir sohbet yapacak zamanımız oldu. İlk sözlerden sonra Hilmioğlu sanırım bir süredir içinde tuttuğu ve zamanı geldiğinde yani karşılaşmamızda söylemek istediği cümleyi yüzüme söyledi; ‘Eee, dışarıdayken Ergenekon, Ergenekon diyordunuz, bakın şimdi siz de buradasınız’ dedi.
Evet ben de Ahmet Şık da, Fatih Hilmioğlu ve Yalçın Küçük ve diğer dört kişiyle birlikte Silivri 2 No’lu Kapalı Cezaevinde ‘Ergenekon Terör Örgütü’ üyeliği iddiasıyla neredeyse dört aydır tutukluyduk. Elbette nerede olduğumu biliyordum ama Hilmioğlu başka bir şey söylemek istiyordu: ‘Fatih Bey, benim Ergenekon davasıyla ilgim, Hrant Dink cinayetiyle ilgilidir. Ergenekon’da yargılanan bazı sanıklarla Dink cinayeti sanıkları arasındaki bağlantıya dikkat çektim. Burada Danıştay saldırısı yargılanıyorsa Dink cinayeti dosyası da Silivri’de yargılanmalıydı. Ergenokon’u da yargı kesin kararını verene kadar iddia boyutuyla ele aldım’ dedim.
Hilmioğlu bunca yılın profesörü, o kendine göre bana dersini vermişti. Açıklamamı dinleyip dinlemediğine emin olamadan, jandarma ve nakil aracı geldi. Hilmioğlu ile Küçük’ü Silivri kampüsündeki duruşma salonuna götürdü. Beni Bakırköy Adliyesi’ndeki duruşmama götürecek jandarmalar ile nakil aracı da biraz sonra kapıya yanaştı.”
Yüzlerce yıl hapisleri isteniyor
Esra Alus (Milliyet):
Hakkında 40’tan fazla dava açılan Alus’un hapis cezasıyla sonuçlanmış 3 davası var. Alus, herhangi bir haberiyle ilgili bir ceza daha alırsa cezaevine girecek.
Bülent Ceyhan (Habertürk):
Birçok soruşturmayla ilgili haber yapmasına rağmen, özellikle ‘Ergenekon’ ve ‘Balyoz’ haberleri kapsamında 25 davayla karşı karşıya.
Bünyamin Demirkan (Star):
Bugüne kadar hakkında 50’nin üzerinde dava açıldı. Şu ana kadar kesinleşmiş üç yılın üzerinde hapis cezası bulunuyor. Genel itibariyle gizliliği ihlalden açılan davalardan yargılanıyor.
Adem Yavuz Arslan (Bugün):
Adem Yavuz hakkında bugüne kadar 60’ın üzerinde dava açıldı. Bunların 20’si Hrant Dink cinayetiyle ilgili kitabından dolayı açıldı.
Büşra Erdal (Zaman):
Son 3 yılda 75 dava açılan Büşra Erdal kendisini hem Zaman gazetesinin kadrolu yargı muhabiri hem de adliyenin kadrolu sanığı olarak niteliyor. Erdal hakkında açılan 75 davanın sadece 4’ünden 62 yıl hapis cezası isteniyor. Hakkında istenen toplam hapis cezası ise 300 yılı aşıyor.
Dicle Baştürk (Taraf):
Taraf gazetesi muhabiri Dicle Baştürk meslekte yeni olmasına rağmen yazdığı haberlerden dolayı şimdiden hakkında açılmış 7 davası bulunuyor.
Şamil Tayyar (Eski Star gazetesi yazarı):
3 ayrı davadan 50 ay hapis cezası var. Gaziantep milletvekili seçilen Tayyar hakkında seçime bir gün kala 15 ay hapis cezası verilmişti. Kararı veren Bakırköy 2. Asliye Ceza Mahkemesi hapis cezasını 17 bin lira para cezasına çevirdi.
Mehmet Baransu (Taraf):
‘Gizliliği ihlal’ ve ‘Gizli bilgi ve belgeyi yayımlama’ suçlamasıyla devam eden 50’nin üzerinde davada, 400 yıldan fazla hapis istemiyle yargılanıyor. Ayrıca ‘Karargâh’ ve ‘Mösyö’ isimli kitapları nedeniyle açılmış 8 davası daha var.