GAZETECİ-YAZAR NEVZAT ÇİÇEK'TEN YENİ BİR KİTAP!.. "İTİRAFÇILAR-KARANLIK DÖNEMİN TETİKÇİLERİ" KARANLIK BİR DÖNEME IŞIK TUTACAK!..

Bir süre önce görev yaptığı Taraf Gazetesi Yurt Haberler Müdürlüğü görevinden ayrılan gazeteci-yazar Nevzat Çiçek, "İtirafçılar-Karanlık Dönemin Tetikçileri" adlı kitabında, itirafçıların karanlık hikayelerini anlatıyor.

Ergenekon Operasyonu'nun Fırat'ın öte yanına uzanması ile birlikte ortaya atılan iddialar dikkatlerin bölgedeki Faili Meçhul Cinayetler ve Ölüm Kuyuları üzerine yoğunlaşmasına neden oldu.Kuyulardan çıkan kemi,saç ve giysi parçalarının her geçen gün arttığı şu günlerde gözler,bir dönem PKK üyesiyken daha sonra pişman olup devlete sığınan ancak burada da ölüm korkusuyla her türlü karanlık işin içine sürüklenen,resmi olarak ölmüş gözüken,bir bakıma Ölüm Makinesine dönüştürülen İtirafçılar üzerine çevrildi.


Gazeteci-yazar Nevzat Çiçek Yeni Kitabında "ne İsa'ya Ne Musa"ya" yaranamayan İtirafçıların karanlık hikayelerini anlatıyor.


Gerçekte kim bu itirafçılar? Bir dönem PKK için, sonra da devlet için savaşan bu insanlar "kahraman" mı yoksa "vatan haini" mi?


Neden PKK'ya katıldım? Neden ayrıldım? Nasıl itirafçı oldum? Neler yaşadım?


"Ben JİTEM'de çalışırken, tekrar dağa dönmeye, örgüte katılmaya karar verdim. Bu kararımı örgüt mensuplarına ilettim. Bunun üzerine Havva, İmralı'ya gitti. Abdullah Öcalan'la görüştü. Öcalan, 'Aygan, bir süre daha JİTEM'de kalmalı, sonra tekrar duruma göre bakarız' demiş. Ben de JİTEM'de çalışmaya devam ettim."


Çocuk yaşlarda iken örgüte katılmaya karar veren, daha sonra PKK'dan kaçıp KDP'ye teslim olan, KDP ile PKK arasındaki çatışmalara katılan ve sonunda itirafçı olmayı seçen Kahraman Bilgiç, ilk defa yayınlanacak hatıralarında, neden dağa çıktığını, örgütten kaçmasının sebeplerini ve nasıl itirafçı olduğunu gün gün anlatıyor. Kahraman Bilgiç gibi itirafçı olmayı seçen İbrahim Babat ve Abdülkadir Aygan, Güneydoğu'da yaşanan olayların bilinmeyen yönlerini bütün çıplaklığıyla itiraf ediyor.


Karanlık dönemin hayalet savaşçılarını, ilk kez yayınlanan belgelerle, yakından tanımak isteyen tüm okurlar için...


Gazeteci -yazar Nevzat Çiçek tarafından kaleme alınan "İTİRAFÇI- KARANLIK DÖNEMİN TETİKÇİLERİ" isimli kitap Türkiye'nin demokrasi tarihinde karanlık olan bir dönemi aydınlaması için kapı aralıyor.


*İtirafçı kimdir, bir itirafçıda bulunması gereken özellikler nelerdir. Neden itirafçıların aile bağları zayıf olmalıdır. Hangi sınavlardan geçiriliyor.


*PKK'dan kopan ilk itirafçı neler anlattı. 1978 yılında nasıl yakalandı. Diyarbakır Cezaevi'nde ilk itirafçılar koğuşu nasıl oluşturuldu.


*Yüksekova Çetesi'ni ortaya çıkaran Kahraman Bilgiç'in cezaevinde yazdığı ve ilk defa yayınlanacak kitabında neler anlatıldı.


*Bilgiç nasıl örgüte katıldı, nasıl teslim oldu, neden itirafçı oldu. Başına neler geldi.


*Bilgiç, yazdıklarıyla hangi faili meçhul cinayetlerin aydınlanmasını sağlıyor.


*Hangi emniyet istihbaratçısı Rıdvan Özden cinayetiyle ilgili bilgileri ilk defa bu kitapta anlattı. Cinayet faili olarak kimleri adres gösterdi.


*İbrahim Babat'ın cezaevindeki görüşme tutanağı ve Susurluk Komisyonu'na verdiği ve ilk defa bu kitapta sansürsüz yayınlanan ifadelerine göre Cem Ersever Ankara'ya gitmeden önce hangi eski Meclis Başkanı ile görüştü.


*Hasan Kundakçı paşa itirafçıların sözlerine neden itibar edilmemesini istedi. Kundakçı Paşa kendi kullandıkları itirafçılar için bugün ne dedi.


Abdülkadir Aygan'ı CHP milletvekili olan Ali Topuz 1975 yılında nerede ve neden ziyaret etti. Bunlar gibi kamuoyuna ilk defa yansıyacak olan belge ve bilgilerle İtirafçıların dünü ve bugünü işleniyor.


KİTABIN YAZARI NEVZAT ÇİÇEK "İTİRAFÇILAR-KARANLIK DÖNEMİN TETİKÇİLERİ" İÇİN NELER SÖYLEDİ?

Esas olarak Ergenekon Operasyonu ile beraber tekrar gündemimize oturan itirafçılar ve itirafçılık ile ilgili olarak bir kitap yazma fikri nasıl ortaya çıktı?


İtirafçılar PKK ile mücadelede iki tarafta da yeralmış ve faili meçhullerin işlenmesinde rol oynamış insanlar. Ergenekon Operasyonu'ndan önce adeta dokunulmazlıkları olan bu insanların operasyonla birlikte dokunulmazlıkları da kalkınca onların dünyalarını yavaş yavaş tanımaya başladık. Ergenekon Operasyonu sonrasındaki iddianameler ve bunların baronlarına dokunulmasından sonra bu insanların iddialarının araştırılması gerektiğini ortaya koymak için bu çalışmayı yayımlamaya karar verdim. Dikkat edilirse bize toplu mezarların yerlerini söyleyen, hangi kuyuda ne olduğunu söyleyenler. Bu insanların iddialarının araştırılması gerektiğini ve bu çalışmanın da buna hizmet edeceğini düşünüyorum. Eğer Ergenekon Fırat'ın öbür yakasına ulaşacaksa bu itirafçıların söylediklerinin araştırılmasıyla ve o karanlık dönemin sorgulanmasıyla olacak. "İtirafçılar-Karanlık Dönemin Tetikçileri" kitabı o dönemi anlamak adına bize bir rehber gibi.


- Kitap ana hatları ile nelerden bahsediyor?


Kitapta, itirafçı kimdir, nasıl bir ruh haline sahiptir, PKK'ya nasıl katılmıştır, nasıl yükselmiştir, nasıl pişman olup teslim olmuştur ve sonrasında neler yapmıştır gibi sorulara cevap aranıyor. Bunlar dışında Yüksekova Çetesi'ni ortaya çıkaran Kahraman Bilgiç'in kendi hayat hikâyesinden ve daha önce gündeme gelmemiş 10 kadar cinayetten bahsediyoruz. Ayrıca itirafçı İbrahim Babat'ın gerek Susurluk Komisyonu'na verdiği ifadenin gerekse cezaevindeki görüşme tutanağının tam ve sansürsüz hâli ilk kez gün ışığına çıkıyor. Abdülkadir Aygan'ın özellikle Abdülkerim Kırca'nın intiharı sonrasında daha önce yayınlanmamış anlatımları var. Bunun dışında Hasan Kundakçı'nın itirafçılarla ilgili anlatımları ve itirafçıların Ergenekon'la bağlantıları irdeleniyor. Bu çalışmada yazılan çoğu bilgi ilk defa kamuoyuyla paylaşılıyor. Bunun dışında Tuncay Güney'in itirafçılarla ilgili yeni anlatımları ve Rıdvan Özden cinayetinin kamuoyuna ilk defa yansıyan perde arkası var.


- Devlet kimleri itirafçı yapıyor? İtirafçı olacak kişilerde aranan özellikler neler?


Ya çatışmada yakalandığında ya da kendisi gelip teslim olduktan sonra itirafçı yapılıyor. Mesela Kahraman Bilgiç ve Abdülkadir Aygan kendiliğinden teslim olup itirafçı oldular. Aranan özelliklere gelince; itirafçı olacak kişinin örgütü iyi bilmesi şartı var. Strateji alanında ve askeralanda da iyi eğitim görmüş olması, evli ve çocuk sahibi olmaması, ailesi ile bağının zayıf olması ya da hiç olmaması itirafçının tercih edilmesinde etkili oluyor. Her itirafçı bağlı bulunduğu üstüne itaat etmek ve hayatını aldığı talimatlara göre düzenlemek zorunda kalıyor. Örgütten kaçınca hedef seçildiklerinden gizlenmeleri için onlara yeni bir kimlik ve parasal yardım sağlanıyor. "İtirafçı oldum", "devlet adına çalışacağım" demekle de iş bitmiyor; bir iki olayda sınavdan geçiriliyorlar ve bu olaylar fotoğraflanıp belgeleniyor.


- İtirafçı olan kişilerin kimliklerinin değiştirildiğini, pek çoğunun kamuoyuna "terör örgütü ile girilen silahlı çatışmada ölü ele geçirildiği" şeklinde yansıtıldığını kitaptan öğreniyoruz. "Ölü" olan kişinin ne gibi yasal hakları olabilir? "Ölü" olarak sunulan ve kimliği değiştirilen kişi her zaman gerçekten öldürülebileceği korkusuyla yaşamaya mahkûm edilmiş olmuyor mu? İtirafçılık yasalar nezdinde ne gibi sorunlara yol açıyor?


Kahraman Bilgiç ve Abdülkadir Aygan gibi ölü gösterilerek JİTEM'e alınan itirafçılara yeni isim ve kimliklerle yeni bir yaşam sunuluyor. İtirafçıların anlatımlarından anladığımıza göre aslında onlara çok fazla güvenilmiyor ve hepsi bir şekilde kafalarına kurşun sıkılacağı korkusunu yaşıyor. Bunu hissedenler bir fırsatını bulup kaçmaya çalışıyor. Abdülkadir Aygan'ın gerçek kimliği ile ölü gösterilip ona Aziz Turan kimliği verilmesi yasal açıdan çok fazla sıkıntıya yol açtı. Mesela Türkiye Aygan'ın iadesini hâlâ Abdülkadir Aygan kimliği ile istiyor ama onu kendi nüfusunda ölü göstermiş. Yani ölüyü yaşama döndürecek bir yasa istiyorlar ama o da hukukta mümkün olmuyor. Bu ölü gösterilme hikâyesi aslında onların suç işlemesi için de oluşturulan bir kalkan.


- Kahraman Bilgiç, İbrahim Babat, Abdülkadir Aygan ve daha pek çok örnekten de bildiğimiz gibi "devletin şefkatli kucağına" sığınan itirafçılar çoğunlukla birer suç makinesine dönüşüyorlar. Pek çoğu da vadeleri dolduğunda öldürülüyorlar. Örgütten ayrılmak isteyip, pişman olduğunu ifade eden insanların itirafçılık yapmadan, suça bulaşmadan sakin bir hayat sürmelerinin imkânı yok mu?


Devlet görevlileri PKK ile mücadele ederken belirli bir döneme kadar o dağları iyi bilmiyordu. Dolayısıyla PKK'yı da çok iyi tanımıyordu. Çatışmalarda yaralı ele geçirilen ya da kendiliğinden teslim olmuş eski PKK'lılardan kendilerine kılavuzluk yapmaları istendi, bir kısmı çaresizlikten bir kısmı içindeki nefretten bunu kabul etti. İtirafçılar ordunun sınır ötesi operasyonunun karargâhında bulunacak kadar bilgi sahibi insanlar, çünkü o dağları ve eski arkadaşlarını iyi tanıyorlar. PKK ile mücadelede kullanılan bu insanlar daha sonra tabir yerindeyse orada görev yapan komutanların "damı" oldular ve her türlü kirli ve kanunsuz işlerde kullanıldılar ama asla vazgeçilmez olmadılar. İşleri bittikten sonra birer kurşun sıkılarak öldürüldüler, ki zaten resmi olarak daha önce "öldürülmüşlerdi". Bunların normalde cezaevinde cezalarını çekip normal hayata dönmeleri gerekiyordu ama o kadar çok kanunsuzluğa ve infazlara bulaşıp şahit olmuşlardı ki, yaşamaları çok riskliydi.


- İtirafçılarla birlikte bu çeteleşme geleneği nasıl ortaya çıktı, nasıl bir anlayışın ürünü?


Kahraman Bilgiç bunu çok güzel anlatıyor. Onun cümleleriyle aktarırsam "Askeriye içindeki insanlarla yakın diyaloğum sayesinde, birçok rütbelinin Doğu ve Güneydoğu'daki yaşananlara bakış açısını anlayabiliyordum. Çoğundaki anlayış şuydu: 'Biz buraya geldik, bu zorlukları yaşıyoruz, yaşadığımız zorlukların bir karşılığını almalıyız. Burada ne yaparsak hakkımızdır, kendimiz için ne koparırsak hakkımızdır' biçiminde bir anlayışa sahiptiler" diyor ve aynı anlayışın PKK' da da olduğunu söylüyor.


- Kitapta yeni cinayetlerin anlatıldığını söylüyorsunuz, bunlara bir örnek verir misiniz?


Bunları Kahraman Bilgiç ve Aygan'dan öğreniyoruz. Mesela Bilgiç'in anlattığı bir cinayet var ki insanı gerçekten korkutuyor. Bilgiç o cinayeti şu şekilde anlatıyor: "Naif Demir, Çukurca'daki yüzbaşıyla geliştirdiği ilişkiler doğrultusunda askeri ihalelere katılıyordu. Bir ara oradaki yüzbaşıya K. Irak'tan getirdiği tabancalardan satıyordu. Bu tabancanın bir tanesinin bedeli 750 milyon kadar vardı. Ben bir ara Çukurca'dayken gelip parasını yüzbaşıdan istediğine tanık olmuştum... Daha sonra bu, bir akşam tabura geldiğinde yüzbaşıdan ısrarla para istemeye devam edince parayı vermeye niyeti olmayan yüzbaşı onun öldürülmesini istedi. O akşam Naif Demir'i iki üniformalı, bir köşede sessizce ip ile boğdular sonra da zırhlı askeri araca koyup Zap suyunun akıntılı suyuna bıraktılar" diyor.


- Kitapta Rıdvan Özden cinayeti ile ilgili daha önce hiçbir yerde çıkmamış olan iddialar var...


İtirafçılarla ilgili araştırma yaparken Mardin Midyat'ta o dönemler görevli bir Emniyet görevlisinin anlatımlarını yazdım. Bu anlatımlara göre, Emniyet, Midyat Cezaevi Müdürü'nün odasını dinliyordu. Çünkü uyuşturucunun sevk ve idaresinin buradan yapıldığını düşünüyorlardı. Bu dinlemelerin birinde polis memurları içerideki bir mahkûmun ailesiyle yaptığı telefon görüşmesine kilitlendi. Çünkü bu kişi, telefonda konuştuğu kişiden, soyadı "Y" ile başlayan milletvekiline gitmelerini ve milletvekilinin kendisine verdiği sözleri tutmasını hatırlatmalarını istiyor ve ekliyor: "Yoksa Rıdvan Özden'i bize nasıl öldürttüğünü açıklarım".


- Cem Ersever'in Ankara'ya gitmeden önce farklı temaslarda bulunduğunu yazmışsınız. Nedir bu temaslar?


Suriye uyruklu eski PKK itirafçısı İbrahim Babat Başbakanlık Teftiş Kurulu yetkilileri ile cezaevindeki görüşmesinde Cem Ersever'in öldürülmeden önce Cindoruk ile görüştüğünü ve Cindoruk'un başbakan olması durumunda ona danışmanlık yapacağını söylediğini aktarıyor. İbrahim Babat'ın imzalı ve yazılı olan bu beyanının aynısını Tuncay Güney de söylüyor. Biz Ersever'in son görüşmelerinden birinin Veli Küçük ile olduğunu biliyorduk ama Cindoruk ile olduğunu ilk defa öğrenmiş olduk.


KİTAP 22 NİSAN ÇARŞAMBA GÜNÜ BAYİLERDE OLACAK