GAZETE HABERTÜRK'TEN ATILAN BEKİR COŞKUN, SÖZCÜ'NÜN DAVETİNİ NEDEN KABUL ETMEDİ? İŞTE SEBEBİ!
Gazete Habertürk ile yolları ayrılan Bekir Coşkun, yakın arkadaşları Necati Doğru ve Emin Çölaşan'ın açık davetine rağmen Sözcü'ye neden gitmiyor?VAROL ERSOY açıkladı.
Doğan Grubu’na bağlı MİLLİYET’in ve VATAN’ın yayın politikaları, gruba kesilen ağır vergi cezalarından sonra gözle görülür bir şekilde farklılaştı... İki gazete de iktidarın oklarından kurtulmak için önce haber seçiminde ve sunumunda büyük bir değişikliğe gitti. Her ikisi de yolsuzluk ve usulsüzlük haberlerini görmemeye başladı.
Sonra bunu, birinci sayfadaki “denge” arayışları izledi. İktidar aleyhine görülebilecek türden bir haber veriliyorsa, mutlaka bir de övgü haberinin yan sütunları süslemesine özen gösterilir oldu.
Ardından bundan da vazgeçildi ve iktidar aleyhine olan gelişmeler, bu gazetelerin sütunlarında tek sütun bile yer bulamaz oldu…
“Haber” politikasındaki bu değişikliğin hükümeti kesmeyeceği açıktı; çünkü özellikle Başbakan, bazı yazarlardan fena halde rahatsızdı ve bu rahatsızlık “özel elçiler” aracılığıyla gazetelerin yönetimlerine defalarca iletilmişti.
Dolayısıyla sıra “yorum”a, yani köşelere de geldi…
Hedefteki bütün yazarların kulağı çekildi, yazamayacakları konular kulaklarına fısıldandı.
Yazmakta ısrar edenlerle ise yollar ayrıldı.
Önce Necati Doğru VATAN’dan istifa etti; sonra Mine Kırıkkanat’ın işine son verildi.
Bir zamanların “en muhalif gazetesi” VATAN, bununla da kalmadı; gidenlerin yerine “iktidar lehine yazabilecek kalemleri” yazar olarak sayfalarına taşıdı.
Sanem Altan röportajcılıktan yazarlığa terfi ettirildi; AKP’nin büyük saygı duyduğu ve sevdiği Hasan Celal Güzel, Radikal’deki değişiklik nedeniyle açıkta kalınca “buyur” edildi.
Milliyet ise henüz kimsenin işine son vermek zorunda kalmadı, operasyonu sadece “kulak çekmekle” sınırlı tuttu…
Ama her iki gazetenin tirajı bir yıl öncesine oranla toplamda yaklaşık 150 bin azaldı…
Bu tiraj, bir yıl öncesine kadar hiçbir “tiraj” iddiası olmayan Sözcü’ye aktı…
Sözcü’nün böyle bir dönemde bile “lafını esirgemeyen tavrı” ve cesareti, özellikle cumhuriyet mitinglerine katılan, laik, cumhuriyetçi, Atatürkçü gazete okurlarının beğenisini kazanmasını sağladı…
Uzun süre Emin Çölaşan’ın eski yazılarını yayınlaması bile Sözcü’ye tiraj aldırdı…
Sonra Çölaşan ikna edildi, ardından Necati Doğru kervana katıldı ve Milliyet ile VATAN’dan çözülen yaklaşık 150 bin okur, Sözcü’ye aktı…
İşin ilginci bu okur yeni gazetesini o kadar sevdi ki; Milliyet, VATAN ve hatta Hürriyet’teki bazı yazarlara, “Siz neden Sözcü’ye geçmiyorsunuz” diye baskı yapmaya başladı…
Bu sorunun yanıtını bulmak için, iki soru sormamız gerekiyor:
1.) Emin Çölaşan, Hürriyet’ten ayrıldıktan sonra neden internet sitelerine ücret amadan yazı yazmayı kabul etti de eski yazılarını yayınlayacak kadar kendisini isteyen Sözcü’ye gitmekte uzun süre direndi?
2.) Gazete HaberTürk’ten atılan Bekir Coşkun, en yakın arkadaşı Emin Çölaşan’ın ve Necati Doğru’nun açık davetine, üstelik yazmak için fazla seçeneği olmamasına rağmen, bunca zamandır Sözcü’yle el sıkışmadı?
Bu soruların yanıtı ne yazık ki Sözcü’nün, “laik, cumhuriyetçi, Atatürkçü” okur kitlesini çok da mutlu etmeyecek…
Evet; Sözcü cesaretiyle ve iktidara karşı dik duruşuyla her türlü övgüyü hak ediyor…
Ama ne yazık ki Sözcü’nün sahip ve yöneticileri, iyi bir “işverenlik” örneği sergilemiyor…
Yıllardır büyük bir özveriyle görev yapan yazı işleri çalışanları ve yazarlar; diğer gazetelerle kıyas bile kabul etmeyecek oranda komik ücretler alıyor!
Bu yüzden de herhangi bir yazarın, yayın politikası değiştiği için kendi gazetesini terk edip, bu gazeteye gitmesi mümkün görünmüyor…
Zaten Sözcü yönetimi de kimseden böyle bir talepte bulunmuyor…
Onlar sadece, “Bütün işsiz Atatürkçü kalemlere kapımız açık” diyerek, o yazarların işsiz kalmasını ve böylece piyasalarının düşmesini bekliyor…
Çiçeği burnunda bir patron ve gazete için bu ücret politikası kabul edilebilir…
Ama Sözcü artık çiçeği burnunda bir gazete değil…
Emekten yana görünen bu gazetenin sahibi, özellikle son iki yıldır artan tiraj ve reklam geliri sayesinde ciddi paralar kazanıyor olmalı ki, büyük bir “medya plaza” inşaatının startını çoktan verdi bile…
Yani; gazeteye güç katan muhabirden, editörden, yazardan esirgenen parayı; tıpkı tüm medya patronları gibi o da taşa, çimentoya akıtmayı tercih etti…
İşte; Bekir Coşkun’un, yakın arkadaşlarının açık davetine karşın bu gazeteye gitmemesinin birinci nedeni budur…
Umarım; Sözcü’nün önerdiği üç kuruşa ihtiyaç duymayacak kadar hali vakti yerinde olan Bekir Coşkun’un bu tavrı, Sözcü yönetiminin aklını başına getirir de; “plazalara” yaptıkları yatırımın onda birini “insan”a yapmayı da akıl ederler!
VAROL ERSOY
Sonra bunu, birinci sayfadaki “denge” arayışları izledi. İktidar aleyhine görülebilecek türden bir haber veriliyorsa, mutlaka bir de övgü haberinin yan sütunları süslemesine özen gösterilir oldu.
Ardından bundan da vazgeçildi ve iktidar aleyhine olan gelişmeler, bu gazetelerin sütunlarında tek sütun bile yer bulamaz oldu…
“Haber” politikasındaki bu değişikliğin hükümeti kesmeyeceği açıktı; çünkü özellikle Başbakan, bazı yazarlardan fena halde rahatsızdı ve bu rahatsızlık “özel elçiler” aracılığıyla gazetelerin yönetimlerine defalarca iletilmişti.
Dolayısıyla sıra “yorum”a, yani köşelere de geldi…
Hedefteki bütün yazarların kulağı çekildi, yazamayacakları konular kulaklarına fısıldandı.
Yazmakta ısrar edenlerle ise yollar ayrıldı.
Önce Necati Doğru VATAN’dan istifa etti; sonra Mine Kırıkkanat’ın işine son verildi.
Bir zamanların “en muhalif gazetesi” VATAN, bununla da kalmadı; gidenlerin yerine “iktidar lehine yazabilecek kalemleri” yazar olarak sayfalarına taşıdı.
Sanem Altan röportajcılıktan yazarlığa terfi ettirildi; AKP’nin büyük saygı duyduğu ve sevdiği Hasan Celal Güzel, Radikal’deki değişiklik nedeniyle açıkta kalınca “buyur” edildi.
Milliyet ise henüz kimsenin işine son vermek zorunda kalmadı, operasyonu sadece “kulak çekmekle” sınırlı tuttu…
Ama her iki gazetenin tirajı bir yıl öncesine oranla toplamda yaklaşık 150 bin azaldı…
Bu tiraj, bir yıl öncesine kadar hiçbir “tiraj” iddiası olmayan Sözcü’ye aktı…
Sözcü’nün böyle bir dönemde bile “lafını esirgemeyen tavrı” ve cesareti, özellikle cumhuriyet mitinglerine katılan, laik, cumhuriyetçi, Atatürkçü gazete okurlarının beğenisini kazanmasını sağladı…
Uzun süre Emin Çölaşan’ın eski yazılarını yayınlaması bile Sözcü’ye tiraj aldırdı…
Sonra Çölaşan ikna edildi, ardından Necati Doğru kervana katıldı ve Milliyet ile VATAN’dan çözülen yaklaşık 150 bin okur, Sözcü’ye aktı…
İşin ilginci bu okur yeni gazetesini o kadar sevdi ki; Milliyet, VATAN ve hatta Hürriyet’teki bazı yazarlara, “Siz neden Sözcü’ye geçmiyorsunuz” diye baskı yapmaya başladı…
Bu sorunun yanıtını bulmak için, iki soru sormamız gerekiyor:
1.) Emin Çölaşan, Hürriyet’ten ayrıldıktan sonra neden internet sitelerine ücret amadan yazı yazmayı kabul etti de eski yazılarını yayınlayacak kadar kendisini isteyen Sözcü’ye gitmekte uzun süre direndi?
2.) Gazete HaberTürk’ten atılan Bekir Coşkun, en yakın arkadaşı Emin Çölaşan’ın ve Necati Doğru’nun açık davetine, üstelik yazmak için fazla seçeneği olmamasına rağmen, bunca zamandır Sözcü’yle el sıkışmadı?
Bu soruların yanıtı ne yazık ki Sözcü’nün, “laik, cumhuriyetçi, Atatürkçü” okur kitlesini çok da mutlu etmeyecek…
Evet; Sözcü cesaretiyle ve iktidara karşı dik duruşuyla her türlü övgüyü hak ediyor…
Ama ne yazık ki Sözcü’nün sahip ve yöneticileri, iyi bir “işverenlik” örneği sergilemiyor…
Yıllardır büyük bir özveriyle görev yapan yazı işleri çalışanları ve yazarlar; diğer gazetelerle kıyas bile kabul etmeyecek oranda komik ücretler alıyor!
Bu yüzden de herhangi bir yazarın, yayın politikası değiştiği için kendi gazetesini terk edip, bu gazeteye gitmesi mümkün görünmüyor…
Zaten Sözcü yönetimi de kimseden böyle bir talepte bulunmuyor…
Onlar sadece, “Bütün işsiz Atatürkçü kalemlere kapımız açık” diyerek, o yazarların işsiz kalmasını ve böylece piyasalarının düşmesini bekliyor…
Çiçeği burnunda bir patron ve gazete için bu ücret politikası kabul edilebilir…
Ama Sözcü artık çiçeği burnunda bir gazete değil…
Emekten yana görünen bu gazetenin sahibi, özellikle son iki yıldır artan tiraj ve reklam geliri sayesinde ciddi paralar kazanıyor olmalı ki, büyük bir “medya plaza” inşaatının startını çoktan verdi bile…
Yani; gazeteye güç katan muhabirden, editörden, yazardan esirgenen parayı; tıpkı tüm medya patronları gibi o da taşa, çimentoya akıtmayı tercih etti…
İşte; Bekir Coşkun’un, yakın arkadaşlarının açık davetine karşın bu gazeteye gitmemesinin birinci nedeni budur…
Umarım; Sözcü’nün önerdiği üç kuruşa ihtiyaç duymayacak kadar hali vakti yerinde olan Bekir Coşkun’un bu tavrı, Sözcü yönetiminin aklını başına getirir de; “plazalara” yaptıkları yatırımın onda birini “insan”a yapmayı da akıl ederler!
VAROL ERSOY