Fuat Uğur'dan bomba 'ajan' yazısı: Marifetli, seksi iki spiker kızın yolu FETÖ'de kesişti!
Türkiye Gazetesi yazarı Fuat Uğur, Kemal Kılıçdaroğlu'nun adalet yürüyüşünde zafer işareti yapan spiker kızı köşesine taşıdı.
Türkiye Gazetesi yazarı Fuat Uğur, yolları FETÖ'de kesişen iki kadın spikerin öykülerini yazdı.
Fuat Uğur, biri spor spikeri olmak üzere iki kadın spikerin FETÖ'nün kullandığı kameralı tuzakları nasıl uyguladıklarını ve birinin "av"ken nasıl avlandığını anlattı.
İşte Fuat Uğur'un "İki spiker kızın FETÖ'de kesişen yolları" başlıklı bugünkü yazısı:
Geçen gün tesadüfen fotoğrafını gördüm.
Kemal Kılıçdaroğlu'nun şu malum adalet yürüyüşünde çekilmişti ve eliyle zafer işareti yapıyordu.
Bu kız televizyonda spor spikeri değil miydi? Hani 15 Temmuz'dan hemen sonra telefonunda bylock çıktığı için gözaltına alınmış ve sonra da kontrollü olarak tahliye edilmişti.
Twitter hesabına girip baktım, ne kadar solcu, Kemalist varsa hepsini RT etmişti.
Dalıp gitmişim. Minik Kuş'un (Emin Çölaşan'ınki değil) ciyaklamasıyla irkildim. Sert bir sesle “Uyuma, orada bir tane daha vardı bunun gibi” dedi.
Kimdi peki? “Uzun hikâye” dedi kasılarak.
Allah Allah, “Anlat sen hele” dedim ona.
Ve anlattı. Ben de size aktarıyorum. Bir hayli sansürleyerek tabii. Ama siz taşları yerli yerine oturtacaksınız eminim.
Şu kadarını söyleyebilirim. Olay İstanbul'da geçiyor.
Müthiş bir FETÖ hikâyesinin iki kadın kahramanı onlar.
Her ikisi de spikerdi. Tuhaf biçimde birinin irâdi, diğerinin de gayri irâdi olarak kaderleri aynı örgütte ve aynı televizyonda birleşmişti.
Yeni nesil ajan türünden; marifetli, seksi, çok becerikli ve donanımlı iki genç kız.
FETÖ ABLALIĞINDAN SPOR SPİKERLİĞİNE MÜTHİŞ DEĞİŞİM
Önce o televizyonda spor spikeri olarak görevlendirilen genç kızdan başlayalım.
Başı örtülü, mazbut bir “cemaat müridi” olarak örgüte katılmıştı. Uzun pardösüsünün içinde, tesettürlü olmasına rağmen, güzelliği ve alımlı hâli, spora ilgisi ve dahası “gazetecilik” merakı nedeniyle, önce “abiler ve ablalar”ın, sonra da imamların dikkatini çekmişti.
Onu değerlendirmeye karar verdiler.
Örgütün para musluğu sonuna kadar açıldı. Hatta bir estetik ameliyat bile geçirdi. Sonra cemaatle bağlantısız hatırlı kişiler vasıtasıyla o televizyonda işe başlatıldı.
NE KADAR ÖZEL HAYAT O KADAR CENNET!
Daha ilk günlerden cazibesi, sarı saçları, her daim derin dekoltesi ve kısa etekleriyle kendini gösterdi. İlk görevi muhabirlikti ama önceden diksiyon ve artikülasyon kurslarından geçirildiği için spikerliğe adım atması zor olmadı.
Yöneticilerine karşı mesafesiz davranması, onların özel hayatlarına sızmasını kolaylaştırdı. Asıl görevi buydu çünkü. Fetullah'tan izin çıkmıştı. Ne kadar özel hayat, o kadar cennet! Çünkü o yöneticilerin hepsinin tutsak alınması gerekiyordu. Epey bilgi ve görüntü topladı ve telefon formatladı ama asıl hedef büyük patrondu. Ona henüz ulaşılamamıştı.
Ancak ne gam. Talih FETÖ'nün yüzüne gülmüştü bir kez.
ÇİFTE PROFESYONEL SPİKERİN KAMERA MERAKI
Paralel zamanlarda ise FETÖ’nün yargı ve emniyet kadrosu av peşindeydi.
Türkiye'nin çok prestijli üniversitelerinden birinden mezun olduğunu söyleyen, güzelliği ve cazibesi kadar aklı ile de etrafındaki herkesi sulu götürüp susuz getiren bir genç kızdı bu av.
Dünyanın en eski mesleğini yapıyordu. Profesyonel hayatında farklı bir isim kullanıyordu; mezun olduğu okuldan bir kadının adı.
İlgi alanı bireyler bazında çok genişti. Ünlü iş adamlarından, o vakitlerde çok konuşulan bir sporla ilgili davanın hâkimine, ünlü gazetecilerden siyasetçilere kadar. Onlara çok ünlü bir FETÖ’cü savcı da eklenmişti.
Ama bu genç kızın tuhaf bir huyu vardı. Evine kamera yerleştirip gelenleri kayıt altına alıyordu.
KAMERALAR FETÖ’CÜLERİN GÖZÜNDEN KAÇMADI
Gelgelelim portfolyosundaki FETÖ’cü hâkim ve savcının asıl uzmanlık alanları gizli kamera ve kayıt olduğu için bu durumu hemen keşfettiler.
Genç kız ava giderken avlanmıştı.
Buldukları tam da FETÖ’nün ağzına layık türdendi. Genç kızı şantajla kullanmaya ve ne kadar gelen giden varsa hepsini kayıt altına almaya başladılar. Bu o kadar uzun sürdü ki sonuçta ondan elde ettikleri bilgiler sayesinde kimi yayın kuruluşlarına tepeden gelen emirlerle sızmaya başladılar.
Sonunda bu genç kız 15 Temmuz darbesinden 6-7 ay önce yukarıda hikâyesini anlattığım spor spikeri kızın “görev yaptığı” kuruma sokuldu.
Daha rahat çalışıyordu artık.
Fakat yeni “işinde”ki bir günü hiç unutulmadı.
Bunu neden söylüyoruz?
EKRANDAKİ HÂKÎ ÜNİFORMA
15 Temmuz darbesinden iki üç hafta önce ekranda giydiği kıyafetten ve ettiği laflardan.
Bu yetenekli genç kız, o günkü haber bültenine hâkî renkli bir üniforma ile çıktı. Üniformanın omuzlarında da askerî rütbeleri temsil eden işaretler vardı. Yayın esnasında haberlerle ilgili olarak birkaç kez “Yakında her şey çok güzel olacak” diye, o vakit insanlara çok garip gelen cümleler sarf etti.
15 Temmuz’dan sonra O da işten çıkarıldı.
SONUÇ; HERKES MUTLU
Bu iki genç kız da şu anda etrafımızda. Biri kontrollü serbest, diğeri tamamen.
Televizyon şirketinin yöneticileri ve patronu ise yaşadıkları skandalı kazasız belasız atlatmanın gönül ferahlığıyla FETÖ'ye saydırıp duruyorlar yayınlarında.
Kimse evvelden ne yaptıklarını, nasıl FETÖ yardakçısı olduklarını hatırlamak bile istemiyor.
Fuat Uğur, biri spor spikeri olmak üzere iki kadın spikerin FETÖ'nün kullandığı kameralı tuzakları nasıl uyguladıklarını ve birinin "av"ken nasıl avlandığını anlattı.
İşte Fuat Uğur'un "İki spiker kızın FETÖ'de kesişen yolları" başlıklı bugünkü yazısı:
Geçen gün tesadüfen fotoğrafını gördüm.
Kemal Kılıçdaroğlu'nun şu malum adalet yürüyüşünde çekilmişti ve eliyle zafer işareti yapıyordu.
Bu kız televizyonda spor spikeri değil miydi? Hani 15 Temmuz'dan hemen sonra telefonunda bylock çıktığı için gözaltına alınmış ve sonra da kontrollü olarak tahliye edilmişti.
Twitter hesabına girip baktım, ne kadar solcu, Kemalist varsa hepsini RT etmişti.
Dalıp gitmişim. Minik Kuş'un (Emin Çölaşan'ınki değil) ciyaklamasıyla irkildim. Sert bir sesle “Uyuma, orada bir tane daha vardı bunun gibi” dedi.
Kimdi peki? “Uzun hikâye” dedi kasılarak.
Allah Allah, “Anlat sen hele” dedim ona.
Ve anlattı. Ben de size aktarıyorum. Bir hayli sansürleyerek tabii. Ama siz taşları yerli yerine oturtacaksınız eminim.
Şu kadarını söyleyebilirim. Olay İstanbul'da geçiyor.
Müthiş bir FETÖ hikâyesinin iki kadın kahramanı onlar.
Her ikisi de spikerdi. Tuhaf biçimde birinin irâdi, diğerinin de gayri irâdi olarak kaderleri aynı örgütte ve aynı televizyonda birleşmişti.
Yeni nesil ajan türünden; marifetli, seksi, çok becerikli ve donanımlı iki genç kız.
FETÖ ABLALIĞINDAN SPOR SPİKERLİĞİNE MÜTHİŞ DEĞİŞİM
Önce o televizyonda spor spikeri olarak görevlendirilen genç kızdan başlayalım.
Başı örtülü, mazbut bir “cemaat müridi” olarak örgüte katılmıştı. Uzun pardösüsünün içinde, tesettürlü olmasına rağmen, güzelliği ve alımlı hâli, spora ilgisi ve dahası “gazetecilik” merakı nedeniyle, önce “abiler ve ablalar”ın, sonra da imamların dikkatini çekmişti.
Onu değerlendirmeye karar verdiler.
Örgütün para musluğu sonuna kadar açıldı. Hatta bir estetik ameliyat bile geçirdi. Sonra cemaatle bağlantısız hatırlı kişiler vasıtasıyla o televizyonda işe başlatıldı.
NE KADAR ÖZEL HAYAT O KADAR CENNET!
Daha ilk günlerden cazibesi, sarı saçları, her daim derin dekoltesi ve kısa etekleriyle kendini gösterdi. İlk görevi muhabirlikti ama önceden diksiyon ve artikülasyon kurslarından geçirildiği için spikerliğe adım atması zor olmadı.
Yöneticilerine karşı mesafesiz davranması, onların özel hayatlarına sızmasını kolaylaştırdı. Asıl görevi buydu çünkü. Fetullah'tan izin çıkmıştı. Ne kadar özel hayat, o kadar cennet! Çünkü o yöneticilerin hepsinin tutsak alınması gerekiyordu. Epey bilgi ve görüntü topladı ve telefon formatladı ama asıl hedef büyük patrondu. Ona henüz ulaşılamamıştı.
Ancak ne gam. Talih FETÖ'nün yüzüne gülmüştü bir kez.
ÇİFTE PROFESYONEL SPİKERİN KAMERA MERAKI
Paralel zamanlarda ise FETÖ’nün yargı ve emniyet kadrosu av peşindeydi.
Türkiye'nin çok prestijli üniversitelerinden birinden mezun olduğunu söyleyen, güzelliği ve cazibesi kadar aklı ile de etrafındaki herkesi sulu götürüp susuz getiren bir genç kızdı bu av.
Dünyanın en eski mesleğini yapıyordu. Profesyonel hayatında farklı bir isim kullanıyordu; mezun olduğu okuldan bir kadının adı.
İlgi alanı bireyler bazında çok genişti. Ünlü iş adamlarından, o vakitlerde çok konuşulan bir sporla ilgili davanın hâkimine, ünlü gazetecilerden siyasetçilere kadar. Onlara çok ünlü bir FETÖ’cü savcı da eklenmişti.
Ama bu genç kızın tuhaf bir huyu vardı. Evine kamera yerleştirip gelenleri kayıt altına alıyordu.
KAMERALAR FETÖ’CÜLERİN GÖZÜNDEN KAÇMADI
Gelgelelim portfolyosundaki FETÖ’cü hâkim ve savcının asıl uzmanlık alanları gizli kamera ve kayıt olduğu için bu durumu hemen keşfettiler.
Genç kız ava giderken avlanmıştı.
Buldukları tam da FETÖ’nün ağzına layık türdendi. Genç kızı şantajla kullanmaya ve ne kadar gelen giden varsa hepsini kayıt altına almaya başladılar. Bu o kadar uzun sürdü ki sonuçta ondan elde ettikleri bilgiler sayesinde kimi yayın kuruluşlarına tepeden gelen emirlerle sızmaya başladılar.
Sonunda bu genç kız 15 Temmuz darbesinden 6-7 ay önce yukarıda hikâyesini anlattığım spor spikeri kızın “görev yaptığı” kuruma sokuldu.
Daha rahat çalışıyordu artık.
Fakat yeni “işinde”ki bir günü hiç unutulmadı.
Bunu neden söylüyoruz?
EKRANDAKİ HÂKÎ ÜNİFORMA
15 Temmuz darbesinden iki üç hafta önce ekranda giydiği kıyafetten ve ettiği laflardan.
Bu yetenekli genç kız, o günkü haber bültenine hâkî renkli bir üniforma ile çıktı. Üniformanın omuzlarında da askerî rütbeleri temsil eden işaretler vardı. Yayın esnasında haberlerle ilgili olarak birkaç kez “Yakında her şey çok güzel olacak” diye, o vakit insanlara çok garip gelen cümleler sarf etti.
15 Temmuz’dan sonra O da işten çıkarıldı.
SONUÇ; HERKES MUTLU
Bu iki genç kız da şu anda etrafımızda. Biri kontrollü serbest, diğeri tamamen.
Televizyon şirketinin yöneticileri ve patronu ise yaşadıkları skandalı kazasız belasız atlatmanın gönül ferahlığıyla FETÖ'ye saydırıp duruyorlar yayınlarında.
Kimse evvelden ne yaptıklarını, nasıl FETÖ yardakçısı olduklarını hatırlamak bile istemiyor.