FRANSA'NIN BİR MİLYONDAN FAZLA SATAN TEK GAZETESİ NASIL İFLAS ETTİ?

Sabah Genel Yayın Yönetmeni Erdal Şafak, kaderini bir kişinin vizyonuna bağlayan Fransa'nın en çok satan gazetesinin ibretlik sonunu yazdı.

Bir gazetenin ölümü

Fransa'nın ne kadar "Immortel" (Ölümsüz) aydını varsa, bir yandan burun kıvırırdı ona ama bir yandan da sayfalarında yer alabilmek için genel yayın yönetmenine yakın kim varsa, araya sokmaya çalışırdı...
Jean-Paul Sartre, Joseph Kessel, Lucien Bodard, Philippe Labro, Max Gallo, Jean Dutourd, Henri Amoureux ve daha niceleri.
Genel yayın yönetmeni? Çalışma arkadaşlarının "Askılı Pierrot" dedikleri, Pierre Lazareff. İki dünya savaşı arasındaki dönemde Fransız basınındaki çürümeyi konu alan "Fransa'da Basın Rezaletleri" adlı eseri, Türkiye'de de en az iki kuşak boyunca gazetecilerin başucu kitabı olan Lazareff.
İkinci Dünya Savaşı sırasında, işgal altındaki Fransa'da yer altı direnişinin günlük bültenini, savaştan sonra ülkenin en büyük, en çok satan gazetesi yapan adam.
Gazetenin başlığının altında düşünür Blaise Pascal'ın bir deyişi yer alırdı:
"Sadece tanıkları boğazlanmış hikâyelere inanırım." Fransızca'da "Hikâye" ile "Tarih" aynı sözcükle ifade edilir: "Histoire". O nedenle, Blaise Pascal'ın deyişi iki anlamı da içerirdi. Yani, "Sadece tanıkları boğazlanmış tarihe inanırım" diye de algılanabilirdi.
Medya dünyasındaki önlenemez teknolojik gelişmeyi daha o yıllarda görmüştü:
Birinci sayfada büyük fotoğrafı ilk o kullandı. Bir "Vaka-i adiye"yi o manşete çekti. Ama İkinci Dünya Savaşı sonrasının patırdılı-gürültülü dünyasını da iri başlıklarla ve özel muhabirlerinin imzasıyla hep o duyurdu: Çinhindi Savaşı'nı, Kore Savaşı'nı. Büyük yazarların son romanlarını tefrika ederdi ve her biri yüzbinlerce okur getirirdi.
Başlığının üstündeki bir şeritte, "Fransa'nın bir milyondan fazla satan tek gazetesi" yazardı gururla.
Gerçekten de 1950'lerin ikinci yarısında günlük net satışı hep 1.5 milyon adedin üstünde oldu. 1960'larda da bir milyonun üstünde tutunmayı başardı. 9 Kasım 1970 tarihli sayısı, yani General Charles de Gaulle'ün ölümünü duyuran nüshası rekor kırdı: 2 milyon 264 bin adet net satış!
(Not: Lazareff'in eşi Helene Lazareff de gazeteciydi; o da "Elle" adını verdiği bir kadın dergisi çıkardı ve tirajıyla süreli yayın piyasasını alt-üst etti.) Ama Pierre Lazareff'in 24 Nisan 1972'de ölümü gazetenin "Altın çağ"ının sonunu getirdi.
Daha doğrusu Lazareff'in boşluğu bir türlü doldurulamadı.
1976'da 600 binlere indi tirajı. 1983'te 400 binlere. Tiraj cehennemine yolculuğu ne gelip-geçen patronlar durdurabildi, ne birbirini izleyen genel yayın yönetmenleri.
2000'lere 50-60 bir tirajla girebildi.
2005'te 45 binlere indi. O tarihteki patron, "Benden bu kadar" deyip iflasını istedi.
Gazetenin yayınına ara verildi.
2006'da bir başka patron bulundu, aylarca süren aradan sonraki ilk sayı 150 bin adet basıldı. Faydasız; 2007'de 24 bin adet kadar satabiliyordu.
Uzatmayayım; tirajı bir ara 80 binlere çıktı, sonra yeniden 10 binlere düşüverdi.
Son patronu bir Rus oligarkının 25 yaşındaki oğluydu; o da 40-50 milyon euro yatırıp batırdıktan sonra pes etti. "Ya yeni bir patron bulun, ya da dükkânı kapatıyorum" diye rest çekti gazetenin çalışanlarına. "Kapatıyorum" lafını duyan gazeteciler sendikası gazete binasını basıp, camı-çerçeveyi indirdiler, masaları devirip haberleri yırttılar, gazetenin son sayısını sokaklara fırlattılar.
Bu baskın, ondan son söz edilişi oldu.
Artık basılmıyor. Sadece internet ortamında varlığını sürdürmeye çalışıyor. Bir avuç stajyerle. Galiba kimsenin de tıkladığı yok.
O gazete, "France-Soir"dı. Yazık oldu.
Kaderini bir kişiye, bir kişinin vizyonuna bağlamış ya da o kişiden sonra yeni bir vizyon yaratamamış bir kurumun ibretlik sonu...
Sağlıklı ve mutlu bir hafta dileğimle.