Flash TV'nin 'şovmen' haber sunucusu Medyaradar'a konuştu: Piyasanın mor ineğiyim!
Flash TV’nin yıllara meydan okuyan ekran yüzü Gökhan Taşkın, Medyaradar’dan Alev Gürsoy Cimin’e konuştu. Taşkın’ın ekrana yansıyan renkli kişiliği bu röportaja da yansıdı. Öyle iddialı sözler etti ki her cümlesinden ayrı bir manşet çıktı…
Gün geldi, yüzünü boyadı, ekrana kap kara çıktı, Obama oldu…
Gün geldi, başörtüsünü kafasına geçirdi, haberi öyle sundu
Gün geldi, Vatikan’a mesaj yollayıp, Papa’yı Müslüman olmaya çağırdı.
İşte böyle renkli bir kişilik Gökhan Taşkın… Bakmayın öyle renkli dediğime; bu yaptıklarının hepsinin bir manası vardı aslında. Gündemi kendi üslubuyla yorumlayıp, aslında ulaşmak istediği yerlere de mesaj gönderdi. Mesela taktığı başörtü ile o dönemki kamuda var olan türban yasağı meselesine parmak bastı. Kamuda şimdi türban serbestisi var…
25 yılı aşkın süredir Flash TV’de. Açıkçası medyada böyle istikrara daha önce pek şahit olmadım. Gece haberleri zaten ondaydı, Yalçın Çakır’ın vedasıyla birlikte şimdilerde ana haber de ona emanet.
Gökhan Taşkın, hem kendi adına Flash TV adına çok iddialı. Diyor ki “bu ülkede bizim kadar özgür habercilik yapan yok. “
Kanalının sürekli halayla anılmasına da tepki gösteriyor, eğlence de hayatın bir parçası diye devam ediyor. Yaptığı her haberin ses getirdiğini söyleyen Taşkın’a göre “Hamburger toplumu ABD, Türkiye’nin haritadaki yerini onun sayesinde öğrendi, Türk Dışişleri Bakanı’nı bile onun kadar tanıyan yok ABD’de”…
Öyle ki Papa’yı müslüman olmaya davet ettiğinde, Vatikan’dan bile davet almış.
Onma göre Türkiye’de şu an yargıdan daha çok siyasallaşan tek bir yer var. O da medya. Diyor ki bu her şeyden daha tehlikeli. Herkes kendi yakın olduğu tarafa hizmet ediyor, bizim ise tarafımız yok… Aslında daha pek çok şey söylüyor ama ben geri kalan kısmını sizin okumanız için burada sözlerime bir son veriyor, sizlere de güneşli güzel günler diliyorum…
RÖPORTAJ: ALEV GÜRSOY CİMİN
TWİTTER: gazetecialev
Mail: alevgursoy2008@gmail.com
FOTO: MUAMMER AYDOĞMUŞ
“BİRGÜN HERKES İRFAN’IN ORTAYA KATTIĞI RENGE İHTİYAÇ DUYACAK”
Öncelikle röportaja bir meslektaşınızın başına gelen üzücü olayla başlamak istiyorum. İrfan Değirmenci’nin yaşadıkları malumunuz. Ne düşünüyorsun. Bazıları çok üzüldü; tepki gösterdi, bazıları ise hak etti diyor. Sen ne düşünüyorsun?
Yaptığı programda Beyaz TV’de yayınlanan bir programda referandum sürecinde yapılan ve insanların dini duygularını da suiistimal eden şahsa tepki gösterdiği için bir anda eleştiriye uğrayan sonrasında sosyal paylaşımlarında hayır dediği için kovulan, İrfan Değirmenci’ye haksızlık yapıldığı düşüncesindeyim... Sosyal medyada ya da kendi ekranında politize olması benim çerçevemden yanlıştır fakat bir habercinin bu nedenle işsiz kalması kabul edilemez. Ekranlarda haberci olup da evet diye bağıranlar da irfan Değirmenci’ye gösterilen eleştirilerin tümünü hak etmektedir o halde. Haberciler de mutlaka insandır şahsi fikirleri siyasi görüşleri olacaktır. Ancak tarafsızlık esaslı sürdürülmesi gereken bu meslekte mümkün olduğunca bu muhafaza edilmelidir. Siyasi gücün medya üzerindeki bu etkisi ve medya patronlarının da buna imkân vermesi yeni özgürlükçü bir anayasa bekleyen vatandaş için de endişe verici olmalıdır. Öyle ki İrfan’ın siyasi fikrinden rahatsız olanlar da dâhil herkes farklı seslere. Ufaldı fikirlere İrfan’ın da medyaya kattığı renge ihtiyaç duyacaktır. Adalet gibi bağımsız bir medya bir gün herkese lazım olacaktır...
Gelelim Gökhan Taşkın’a. Yılardır medyaya baktığımızda herkes değişti; ekranlardan kimler geldi kimler geçti ama bir tek sen koltuğunu muhafaza ettin. Ben kendimi bildim bileli bu koltuktasın, bu istikrarı neye borçlusun. Medyada görülmesi imkânsız bir örnek aslında senin durumun…
İşimi çok seviyorum, hakkını vererek yapıyorum, dolasıyla alan memnun veren memnun.
“ÇOK ÖZGÜRÜM”
Hep Flash TV de olmayı nasıl başardın, bu istikrarın sırrını merak ettim?
Burada çok özgürüm, rahatım istediğim işi yapıyorum. İstediğim haberciliği yapıyorum. Yoksa pek çok kanalla irtibat halindeyim ama bu özgürlük yok. o halde gidip de maceraya atılmanın hiçbir anlamı da yok.
“CİDDİ BİR İZLEYİCİ KİTLEM VAR”
Hiç transfer teklifi almadın mı bugüne kadar?
Tabii ki aldım. Benim ciddi bir izleyici kitlem var. Bunu televizyon piyasasında herkes bilir ama ben bu özgürlüğü seviyorum bu rahatlığı seviyorum.
Kaç yıl oldu Flash TV’de?
25 yıl.
Çok uzun bir süre medyada tenkisatlar olur sürekli, burada hiç öyle bir şey yaşanmıyor galiba?
Flash TV çok istikrarlı bir kanal. Beraber çalıştığım arkadaşlarıma bakıyorum 15 yıldır birlikteyiz.
“VİCDANİ SORUMLULUĞU VAR BU KANALIN”
Medyada pek görülmeyen bir durum. Herkesin gönderildiği gazetecilerin işsiz kaldığı bir süreçte…
O kurumun en büyük özelliği bana benimle birlikte çalışan arkadaşlara sahip çıkması. O yüzden bir tarafıyla da vicdani bir sorumluluk aslında. Burada bu işi daha iyi yapmaya gayret göstermek de bizim görevimiz.
“MUHALEFETİN EN MUHALİFİYİM”
Peki, burada özgürüz dediniz ya nasıl bir özgürlük tarafsız mısınız gerçekten?
Biz gerçekten tarafsızız. Ben muhalefetin en muhalifiyim.
“TARAFSIZLIĞIMIZ GERÇEKTEN TARAFSIZLIK, SIRRIMIZ İSE PATRON”
Hiç baskı falan görmüyor musunuz yoksa kaile mi alınmıyor mu acaba Flash TV?
Hiç de değil. Aksine çok da kaile alınıyor, aldığımız tepkilerde bunu gösteriyor ama şu var, bizim tarafsızlığımız birini incitmek üzerine değil. Biz ne birinden yanayız ne de birine karşı tarafız. Tarafsızlığımız gerçekten tarafsızlık. Hükümete muhalefete de aynı mesafedeyiz. Tarafsızlığın kaynağı şu, devletle hiç işi olmayan bir patronumuz var.
İktidarı rahat rahat eleştirebiliyor musunuz?
Evet gayet rahat eleştiriyorum ama doğru yaptığı bir işi de rahat rahat övebiliyorum.
“PATRONUMUZ İŞADAMI OLMADIĞI İÇİN SONSUZ ÖZGÜRÜZ”
Hiç baskı görmüyor musunuz? İktidardan hiç dönüş olmuyor mu mesela?
Oluyor olmaz mı? Elbette ki oluyor. Baskı demeyelim ona; bizim yaptığımız eleştirinin karşılığını görüyoruz. Bir yere vurduğumuz zaman bir yerden ses geliyor. Bunu niye böyle yapıyorsunuz dediğimiz de bir cevap alıyoruz. Gazetecilik aslında budur. Türkiye de medyada yaşadığımız kaosun asıl nedeni tarafların ayrışması. Hükümet kanadı var ve hükümetin karşıtları var. Gazeteci ne hükümetle ne karşıtıyla hiçbir şekilde alakadar olmamalı, işini doğru yapmalı. Gerçekten halk adına görev yapmalıyız.
“BENİM BAŞIMA TAKTIĞIM BAŞÖRTÜYÜ KADIN SPİKERLER DE KEŞKE TAKSAYDI…”
Enteresan bir tarzın var. Bir gün yüzünü boyadın zenci oldun Obama’ya seslendin. Bir gün geldi başörtü taktın. Değişik tiplere giriyorsun. Reyting için mi yapıyorsun bunları?
Onları ben 6-7 yıl oldu yapalı. O neydi biliyor musun? Sonuçta biz görsel medyayız görüntüyle iş yapıyoruz. Bir tek tepki yaratmak ya da ilgi uyandırmak için bunlar cin fikirlerdi açıkçası. Ekrana kendimi Obama’ya benzeterek ya da yüzümü karartarak çıktığımda bir atasözünden yola çıkarak mesaj verdim. Türban taktığımda önce şunu söyleyeyim; bunu keşke benim bayan meslektaşlarım yapsaydı. Ben kamu alanına nasıl türbanla girilir, onu öğrettim aslında görüntüyle. Bunu bağlarsanız, bu şekilde alttan kamusal alana rahatça girersiniz ama iğneyle tutturur türban şekline sokarsanız giremezsiniz. Amaç baş örtmekse böyle de örtülebilir ve kamusal alan diye bir garabetten kurtuluruz dedim. Tepkiydi. Sonrasında ertesi gün zaten mecliste de tepkisi gerçekten ortaya çıktı. Bakın başörtüsü yasağı yok artık.
“OBAMA OLDUM EN BÜYÜK TEPKİYİ ABD’DEN ALDIM”
Bu konuda sizin de mi etkiniz oldu yani?
Bence oldu. Bir erkek habercinin çıkıp kamusal alan diye bir garabet var, böyle bir şekilcilikle yıllardır insanlar okumaktan men ediliyor, anneler tabip teğmen çıkmış evlatlarının diploma törenlerine gidemiyorlar, bunun önüne geçmek için şu basit hareketi yapabilirsiniz dedik. Zaten toplumda 15 yıldır devam eden başörtüsü kaosunu bir şekilde tepkiyle yeniden gündeme taşındı. Sonrasında Erdoğan “velev ki siyasi simge” dedi, Bahçeli “hadi gelin kaldıralım” dedi bir süreç başladı. Obama’ya söylediklerime gelecek olursak “IMF ile bizim derdimiz var, ne diye sen bu kadar sıkıştırıyorsun. Nasıl müttefiksin” dedik. Ayrıca PKK’yla mücadele ediyoruz o zaman insansız hava aracı mevzusu var, bizim insansız hava aracımız yok ve biz diyoruz ki “Amerikalılara istihbarat paylaşın. Yok diyor adam. Ben de diyorum ki; kardeşim isteyenin bir yüzü kara vermeyen Obama olmasın. Seni adam yerine koyalım seni kötü anmayalım.” En çok tepkiyi de o zaman ben Amerika’dan aldım.
Amerika’dan nasıl tepki aldın?
Ne mailler geldi, gazeteciler röportaja geldi.
“TÜM ABD BENİ KONUŞTU”
İzlemişler mi yani?
Yayınlandığı saatten bir saat sonra Amerikan blok sitelerinde milyonlarca tık gördüm.
“PAPA’YA MÜSLÜMAN OL ÇAĞRISI YAPTIM, VATİKAN’A ÇAĞRILDIM”
Obama da izlemiş midir?
Muhtemelen izlemiştir ya da raporlandırılmıştır. Ben “Papa ya gel Müslüman ol” dediğimde resmi yazı geldi davet geldi. Buyurun gelin Vatikan a dediler. Medya sonuçta işimiz bu.
Demek ki küçümsedikleri Flash TV’de sesiniz sınırlar ötesine de ulaşıyor.
Türkiye’de ne kadar tıklandı sayısını bilmiyorum ama Amerika da çok fazla tıklandı ona eminim. Bizi küçümseyenlerin aklında bir sorun vardır. Türkiye’de bizim kadar rahat habercilik yapan bir kanal daha var mı? Bence yok.
“PİYASANIN MOR İNEĞİYİM”
Trump'a dair aklında bir şey var mı?
Var aslında aklımda bir şey ama konjonktür çok sıkıntılı açıkçası, şimdi cesaret edemiyorum. O dönem de gündemde terör vardı ama bu kadar değildi, haklı olarak bir şeyler isteme cesareti bulabiliyordum. Şu anda her gün şehit geliyor. bir mor inek vardır, medyada böyle bir ifade vardır ya ben bu piyasanın mor ineğiyim. Vermek istediğim mesajı gerçekten hakkını vererek yaparım. Ben zekâmla iş yapıyorum. Gerçekten bunlar da zeka ürünü işlerdir. Herkesin belki aklına gelmiştir ekrana böyle bir farklılıkla çıkayım ama benim yaptığım bu farklılıklar beraberinde bir mesaj taşıdı.
“ABD’YE TÜRKİYE’NİN HARİTADAKİ YERİNİ BEN ÖĞRETTİM”
Enterasan yaptıklarınızın dünya da tepki görmesi…
Amerika’da gerçekten ses getirdi Obama oluşum. Adamlar önce ırkçı dediler benim için, Türk medyası bize ırkçı yaklaşıyor yorumları yaptılar. Sonra altına İngilizce çevirisini yaparak tekrar yüklendiğinde videoyu daha iyi anlayabildiler bizi. “Türkiye diye bir yer varmış, Türkler’le aslında biz ne kadar yakınız” gibi yorumlarla gelmeye başladı. Hamburger topluğu Amerika’ya ben Türkiye’nin haritadaki yerini öğrettim. Bizim Dışişleri Bakanımız bile Amerikan toplumuna bu kadar ulaşamadı bana sorarsan. Türk Dışişleri Bakanını Amerika’da işin profesyonelleri dışında kim takip eder?
“BENDEN BAŞKA BUNU KİMSE YAPAMADI”
Dünya da bile ilgi görüyorsunuz ama Flash TV bizi gülümseten halayla bütünleşen bir kanal. Bunu çok ti ye alan da var. Hatta diyorlar ki dünya yıkılsa bile Flash TV halaya devam eder…
Bu beni bağlayan bir şey değil. Ben halay çekilen bir müzik eğlence programından sonra başlarım ama gerçekten bambaşka işler yaparım. Mesela son videomu izlediniz mi? Kuran, bayrak ve silahla ettiğim yeminimi. Bunu hangi televizyon yaptı. Benim bunu yapmamın ertesi günü Cumhurbaşkanı Erdoğan milli seferberlik ilan etti. Ben Misakı Milli yemini ettim. Bilmiyorum esinlendi mi ama ben o duyguyu yaşadım. 44 şehit vermişiz Vodafone Arena stadında, bu terör hepimizin başının belası. Teröriste karşı ben Türküm diye başlayıp ama Türklük dediğimiz şey bütün etnik ya da dini kimliklerle bir arada olabilmelidir ve ben bu yemini ediyorum ve işte kuran işte bayrak işte silah deyip bizim Kurtuluş savaşı mücadelesinde başlarken Misak-ı Milliyecilerin ettiği yemini edip gelin siz de bu yemini edin diyen biriyim. Kim yaptı bunu? Milli medya diyoruz.
“BENİM GİBİ HABERCİLİK YAPAN BAŞKA BİR ADAM YOK, DERT BU”
Halayla özdeşleşen bir kanalda olmak sizi rahatsız etmiyor mu?
Beni hiç ilgilendiren bir şey değil. O da bir yayın yönetimi, sonuçta bunun da bir alıcısı var. Yıllar boyunca bu ülkede televizyon dediğimiz cihazlar evlerde üzeri örtülen, muhafaza edilen, evin tek eğlence kaynağı olan bir cihaz. Şimdi biz eğlence satacağız. Bizi halay programı yapıyoruz diye eleştirenler bir başka kanaldaki bu kanalda da var kadınların birbirleriyle kavga ederek sataştığı erkeklerin birbiriyle kavga etme noktasına geldiği evlilik programlarında saçma sapan bir gündem yaşıyor. Bunu neden eleştirmiyoruz? Mesela Seda Sayan’ın programındaki ortada oynatılan 3 aydan beri gözümüze sokulan kızı neden eleştirmiyoruz. Halay çekiyoruz, halay bizim bu toplumun geleneği bir parçası. Her düğünde halay çekilmez mi? Biz de eğlence sektörüyüz. Eğlence satana neden kızıyorsun, sen eğlenmiyor musun ya da eğlendirmiyor musun? Diziler yayınlamıyor muyuz? Komedi programları yapmıyor muyuz? Türkiye’nin gündemi bu ama benim gibi habercilik yapan başka bir adam yok ama bunun altında da böyle bir dert var. Halay çekilen bir televizyonmuşuz, olabilir, çekilsin bu toplumun eğlenmeye ihtiyacı var. Bazı eleştiriler doğru. Dünya yıkılsa halay bitmez. Bitmesin ama bu dünya da yıkılmasın. Birazda pozitif düşünmek lazım.
“DÜNYA YIKILSA HALAY BİTMEZ. BİTMESİN AMA BU DÜNYA DA YIKILMASIN”
İddialısınız gördüğüm kadarıyla bayağı habercilik anlamında…
Ben çok iddialıyım. Bu işi benim gibi yapan yok şu anda. Tabii ki bu işi çok iyi yapan haberci arkadaşlarımız var hepsine saygı duyarım takdir ederim başarılarıyla gurur duyarım. Ama hiç biri bizim yaptığımız gibi özgür habercilik yapamaz.
“HERKES BULUNDUĞU TARAFA GÜZEL HİZMET EDİYOR”
Kimi çok beğeniyorsunuz mesela?
Valla hepsini beğeniyorum. Beğenmediğim biri yok şu anda. Vardı eskiden beğenmediğim birileri ama şimdi beğenmediğim biri yok. Herkes üzerine düşen görevi yapıyor. Herkes bulunduğu tarafa güzel hizmet ediyor. O yüzden başarılılar. Hükümetin yanında yer almak istiyorum diyen gazeteci arkadaşlarım çok iyi beceriyorlar o yüzden herkes başarılı ama ben ortada kalmayı başardığım için daha başarılıyım.
Mesela Fatih Portakal referandum oyunu açıkladı, sizin duruşunuz ne?
Ben açıklamam. Ama ben çok garip başka bir şey yaptım. Mesela çıktım ekranda “Hayırlı günler görmek için, hayırlara vesile olacak bir halk oylamasına zemin hazırlandığı için teşekkür ederim” dedim. Evet ya da hayır demek sizin elinizde. Bence de evet ya da hayır demeyelim, kabul ya da ret diyelim. Çünkü hayır ifade olarak ret anlatsa da hayırlarda getirebilir. Kabul ya da ret konuşulması gereken bu evet ya da hayır dediğimiz için değil. Hayırlı günler demeyecek miyiz? Hayırlı akşamlar demeyecek miyiz?
“BEN OYUMU AÇIKLAMAM”
Yine de hayır ifadesi çok geçince insanın aklına farklı şeyler gelmiyor değil, hayırcısın gibi geldi bana…
Söylüyorum hayırlı günler, hayırlı akşamlar dileyince, hayırlı bir gelecek için doğru oy kullanın dediğimde siz benim hayırcı olduğumu düşünebilirsiniz ama ben evet vereceğim belki. Daha önümüze bir gelsinler bir kendilerini anlatsınlar siyasiler. Neyi istemiyorlar bir görelim. Bir taahhüt de bulunsular, sözlerini versinler .
Haber okurken zorlanıyor musunuz şu süreçte?
Ben hiç haber okumadım daha. Ben her şeyi doğaçlama yapıyorum. Benim okuma yazmam bile yok.(Gülüyor)
“BİRÇOK HABERİ OKURKEN AĞLIYORUM”
Haberleri sunarken zorlanıyor musunuz Türkiye de?
Tabii ki çok zorlanıyorum. Ağladığım çok bülten oldu. Benim 10 yaşında bir kızım var, Google a ilk yazdığında okumayı yazmayı yeni öğrendiğinde Gökhan Taşkın kim diye araştırıyor. Birçok videoda beni ağladığım görüntüler var. İşte şehitler için ağlamışım, bir şeyler olmuş ağlamışım kızım gelip bana ağlayarak sordu baba sen neden ağlıyorsun diye. Gelin anlatın. Türkiye böyle bir gündem yaşıyor.
En zorlandığınız haberler şehit haberleri o halde…
Şehit haberleri ama şehit haberlerinden çok şehitlerin çocuklarıyla ilgili haberler. Çok etkileniyorum, yani ekran önünde ilk gerçekten kendimi tutamayıp ağladığım yine bir evlat acısıydı, bir babanın evlat acısı. Çok canım yanıyor, üzülüyorum elimden de bir şey gelmiyor. Bunu da anlatmak zorundayım. Özgecan vakası gibi kadına, masuma, acize yapılan şiddet sonrasında adaletsizlik vicdanı sızlatan şeyler onlarda çok canımı yakıyor. Ben haberleri gerçekten yaşıyorum. Hem promter kullanmadığım için olabilir hem haberi hazırlayanda olduğum için olabilir.
Hem ana haber de hem gece haberlerinde zor olmuyor mu?
Olmuyor. Bu benim işim bu benim yaşamım. Şu an böyle gerekiyor.
Reytingler nasıl?
Gayet iyi. Ana haberde de fena değiliz. Ulusal bir kanalın reytinginin çok gerçekçi hesaplandığını düşünmüyorum. Dışarıda görüyorum ne kadar izlendiğini. Taksiye bindiğimde öğreniyorum vapura bindiğimde öğreniyorum. Reyting dediğimiz şey rakamsal değerler ben onlara takılan bir adam değilim.
Sokağa çıktığınızda halk sizi tanıyor mu? Nasıl karşılıyor?
Çok güzel şeyler yaşıyorum yani insanı motive eden şeyler yaşıyorum.
“PATRON SAYESİNDE ÖZGÜR HABERCİLİK YAPIYORUZ”
Hiç haberlerinize müdahale ediliyor mu? Patron arayıp şunu şöyle görelim dediği oluyor mu?
Hiç daha şunu şöyle yapalım dediğini bile bilmem. Biz işimizin profesyoneliyiz onun da işine gelen bu. Biz de kimseyi rahatsız etmiyoruz. Toplumu şiddete yöneltmiyoruz. Birine küfür edip birinden çıkar elde etmeye çalışmıyoruz. Biz işimizi yapıyoruz o da işimizin karşılığında gelip bu ekmekten parçasını alıyor. Karşılıklı profesyonellik. Patronun devletle göbek bağı olmayınca Türkiye’de rahat habercilik yapıyorsunuz.
Türk medyasını nasıl buluyorsunuz? Mesela cezaevinde gazeteciler var medya üzerinde büyük bir baskıdan söz ediliyor.
Gazeteciler meselesi çok karışık. Gazetecilik şu anda çok karıştı. Cebinde basın kartı olmayan köşe yazarlarıyla dolu bir ülkede yaşıyoruz. Fikir sahibi olur, öğretim üyesi olabilir ama meslek erbabı olmayan ama mesleğe bir şekilde birilerinin itelemesiyle birilerinin sözcüsü olacak diye itelenmiş çok adam var. Ama basın toplantısı nasıl izlenir, bir açıklamadan nasıl haber çıkar habercilik refleksi yok artık Türkiye de.
Siz de var mı?
Ben hala yapmaya çalışıyorum.
“YARGIDAN ÇOK MEDYA SİYASALLAŞTI”
Medya özgür mü?
Herkes şu anda tarafını belli ettiği için özgürlükten söz edemeyiz. Ben özgürüm bulunduğum kurum bana bunu verdi ama birçok kurumda yok. Hep bir taraf. Birilerinin yayın organı gibi ve ne yazık ki siyaset yargıya müdahale etmesin, yargı siyasallaşmasın deriz. Asıl medya siyasallaşmasın. Biz medyamızı çok siyasallaştırdık. Siyasallaşan medyada özgürlük bulamazsınız. Sayın Cumhurbaşkanı ne diyor? Bana neredeyse hakaret edilen manşetler atılabilen bir ülke. Nasıl medya özgürlüğü yok diyebiliyor ama niye hakarete varan ifadeler niye birilerince manşetlere çıkarılıyor ya da niye övgü cümlelerini çok ön planda tutmak için ekran ekran geziyor. Siyaset bu kadar ön planda olmamalı. Bizim işimiz sadece siyasetin kritiğini yapmak değil. Bizde futbol da çok yanlış ilerliyor. Futbol sanayi gibi bir siyasi sanayii var. Futbolda da yorumcular var 22 kişinin top koşturduğu yeşil sahadan 222 tane polemik çıkarıyoruz. Siyasette de böyle ama biz gazetecilerin işi bu değil. Gazeteciler nerede sağlık problemi var, eğitim problemi var, nerede kaza var, nerede aksaya işler var, kim kimi öldürmeye teşebbüs etti, sosyologlar ne dedi biz böyle haberler yapmıyoruz ki artık. Biz dünya da bir şey olduğunda öğrenemeden siyasetçilerimizin yorumları üzerinden yürüyoruz. Ama gazeteci asıl araştırması gereken adamdır.
“GOOGLE ÇIKTI GAZETECİLİKTE BİTTİ”
Araştırmacı gazetecilik bitti galiba…
Yok ki neyi araştıracak. Google çıktı gazetecilikte bitti. Şimdi birilerinin söylediklerini Google’a yazıp o ifadeyi nasıl zenginleştiririm deyip ekrana gelen bir güruh var ve o güruhun altında biz haberciler ekranda ajans haberi yapan insanlar gerçekten çok zorda kalıyoruz. Artık ajanslar da çok taraflı çünkü.
Mesela hiçbir haber kanalında çalışmayı hayal etmediniz mi?
Ben zaten burada habercilik yapıyorum. Haber kanalı olunca ne değişiyor? Haber kanallarında daha yoğun haber mi var? Mal aynı. Bende burada aynı haberi işliyorum onlarda aynı haberi işliyor. Bir haberi 30 kere verdiklerinde haber kanalı oluyor iki kere bülten yaptığında tematik kanal olunuyor.
Hedef kitleniz kimler?
Televizyon izleyenler.
“CHP’NİN EN ÖNEMLİ MUHALİFLERİNDEN BİRİYİM, HÜKÜMETİ DESTEKLEYEN KANAL BUNU BENİM KADAR YAPAMAZ”
Mesela genç kitle mi halaya düşkün izleyici mi?
Halaya düşkün bir izleyici var mı bilmiyorum ama kafasını biraz rahatlatmak isteyen halayı izleyebilir. Müzik seven eğer o anda onlara hitap eden bir müzik varsa onu izleyebilirler. Beni kim izler? Beni enformasyon almak isteyen, gerçekten işin gerçeği neymiş diye merak eden izler. Taraf olan da izler çünkü benim tarafım yok. Tarafı olan beni karşıt taraf görür. Ama beni herkes karşıt görüyor, olması gereken bu. Bakın ben CHP’nin en önemli muhaliflerinden biriyim. CHP yönetiminin yaptığı yanlışları en çok ben bağırıyorumdur. Hükümeti destekleyen kanal bunu benim kadar yapamaz, çünkü o kadar tarafsız bir gözle bakmıyor.
CHP’yi eleştirmek kolay. Peki, ana muhalefeti eleştirdiğin kadar AK Parti’yi de eleştirebiliyor musun?
Tabii ki…
Muhalefete vurmak kolay da iktidara vurmak daha zordur…
İktidara da aynı şekilde ama haklı olduğun bir konuda haklı olduğun zaman kullandığın cümle senin eline yüzüne mimiğine yansır. Bu karşı tarafa geçer samimiyet olarak. Eleştiri samimi olduğunda etkilidir. Ben bu mesleğe başladığımda Özal Cumhurbaşkanıydı, onunla röportaj yapmak nasip oldu. Demirel, Ahmet Necdet Sezer, Abdullah Gül ve Erdoğan 7 yıl görev süresi var demek ki benim meslekte 35 yılım var. 25 yıldır ekranda olsam da. Neleri gördüm.
“GAZETECİLİK İYİYE GİTMİYOR”
Medyanın o dönemini biliyorsun daha mı iyiyi yoksa daha mı kötüye gidiyoruz?
Ben bu işi 10 yıl boyunca Ankara’da yaptım. İyiye gitmiyoruz. Medya bu kadar siyasallaştığı için. Parlamentoda muhabirlik yaptığım dönemde bir de program yapıyordum. Meclis kulisinde bir bakanla ya da bir milletvekiliyle bir mevzuyu konuşacağım diye davet ederdim ve gelirdi. Şimdi benim meslektaşlarımın pek çoğu davet edemiyor, yönlendiriliyor. Şu bakanımız şu saatlerde müsait program açık. Ankara’da işler şu an böyle yürüyor. Siyasi tartışma programları var, yeni yeni isimler ortaya çıkıyor. Ben yeni nesilin gelmesine karşı değilim ama eskilere ne oldu? Yaşıyor bu insanlar. Gazetecilik iyiye gitmiyor.
Karamsar mısınız?
Bu kadar yıl geçti, neler gördük neler geçirdik.
“MESLEKTAŞLARIMIN ÇOĞU EKMEK PARASI YÜZÜNDEN KATLANIYOR”
Düzelir mi?
Elbette ki düzelecek. Bu mesleğin doğasında ve bu mesleği yapanların karakterinde, genlerinde olan bir şey ne kadar baskılanırsa baskılansın sonunda ortaya çıkar. Şimdi bir baskı mı var? Şimdi çok güçlü bir iktidar mı var? İktidara vurmak, çatmak, eleştirmek kolay değil mi? Ama bu iktidar hep mi güçlü kalacak? Türkiye neleri değiştirdi. Dolayısıyla o gelir bu gider, kalır belki de daha da kalıcı olur onu bilmem ama bu meslek genleri itibariyle bozulmaz. Şu anda ekmek parası derdine düşmüş pek çok arkadaşım çok da kafalarına yatmasa da bir şeyleri yapıyorlar. Yaparken de içten içe de işin aslıda bu diyorlar. Şimdi sosyal medyaya da bir sınırlama var ama yine de eleştirmek isteyen bir şekilde eleştiriyor.
Havuz medyası için ne düşünüyorsunuz. Havuz medyası diye bir şey var mı ve Bu tabir doğru mu?
Var tabii ki yok mu? Çok birbirine benzeyen haberler yapan kanallar var. Bir dönem bu ülkede Ergenekon haberleri neredeyse aynı haber merkezinde yapılmış gibiydi. Samanyolu, Kanaltürk, Atv, Kanal 7, Kanal 24 te yayınlanan haberlerin neredeyse metni aynıydı. Noktasına virgülüne kadar. Şimdi de öyle. Ne oluyor peki o zaman bir havuz medyası var tabii ki.
En tarafsız gördüğünüz kanal ve gazete hangisi?
Tarafsız gördüğüm bir gazete yok şu anda.
“BULUNDUKLARI TARAFA GÜZEL HİZMET EDİYORLAR”
Beğendiğiniz yok mu içlerinde?
Hepsini beğeniyorum. Hepsi işlerini iyi yapıyor. Hangi taraftaysa o tarafa gayet güzel hizmet ediyor.
İş adamı olmayan bir patronla çalışmayı nasıl görüyorsun?
İşadamı, ticaret erbabı. Patron işini bilen bir adam ama devletle iş yapmamak iş adamı olmanın önünde engel değil ki.
En büyük hayranlarınızdan biri Okan Bayülgen’miş. Sizi devrimci bir kanal olarak görüyor.
Yani herkes yorumunu yapabilir.
“ADI BİLİNEN ÜÇ HABERCİDEN BİRİYİM”
Mesela hiç hayalin olmadı mı daha büyük bir kanalda ismim daha çok duyulsun diye…
Bence artık logolar yok ki, isimler var. Üniversitelerin yaptığı araştırmalarda adı bilinen üç haberciden biriyim.
Fox’ta olsan daha çok tanınmaz mısın?
Öyle bir fark olacağını sanmıyorum. Ben Gökhan Taşkın’ım zaten ben Flash TV’nin habercisi olarak anılmıyorum ki zaten. Dışarıda Gökhan diyorlar bana. Geçenlerde Mesut Yar da yazdı. Nazlı çelik, ben, Fatih Portakal, İrfan Değirmenci’nin adı biliniyor. Eskiden Ali Kırca, Mehmet Ali Birand ve Uğur Dündar’ın adı bilinirdi.
O zamanlar üç büyükler vardı o dönemi özlüyor musun?
Onlar bizim çok önümüzü açmıyorlardı ama. O dönemde de ben haber yapıyordum. Uğur Dündar’dan önce ben ana haber sunmaya başladım. Ben ana haber sunarken o Arena yapıyordu.
Peki kaç saat çalışıyorsunuz? İyi bir Spiker, iyi bir sunucu olmak için ne gerekiyor?
Ben çalışmıyorum benim hayatım böyle geçiyor. Bu benim yaşam şekli işim değil. Sabah kalktığımda ilk işim gazetelere bakmak. İnternetten ne olmuş ona bakmak gözümü açtığımda buna başlıyorum. Ben 19 da haber sunacaksam 10 da mı kalktım ben zaten buradayım.
“FLASH TV’Yİ SEYRETMEM”
Halay çekmeyi biliyor musunuz?
Hayır bilmiyorum. Burada stüdyoya hiç çıkmam zaten. Bizde kim program yapıyor onu bile bilmem. Müziği severim ama açıkça söyleyeyim ben oturupta televizyonda Flash TV’yi seyretmem. Ben seyretmiyorum bana hitap etmiyor. Benim işim var gücüm var ben başka şeye kanalizeyim.
Flash Tv dışında hangi kanalları izliyorsun?
Ben haber kanallarını izliyorum. İşim gereği ilgi duyduğum şey bu. Gece saat 3 ben hala bir kanalı açıp birileri ne diyor diye izleyen bir adamım.
Eşiniz ne iş yapıyor?
Halkla ilişkiler.
Zorlanmıyor musun? İnsan bu işi yapınca evin yolunu bile unutabiliyor…
Eşimin arkamda durduğuna emin olun, görmüyor çünkü beni. Ben bu mesleğe çok heyecanla başlamak isteyenlere ilk bunu söylüyorum zaten oturun bir düşünün. Sosyal hayatınız çok sınırlı olacak, aile hayatınız sıkıntılı geçecek bunları hesaplayın diye. Bir de ekrana çıkmak herkese çok cazip geliyor ama içi beni yakar dışı güzel olsa da. Yarım saat ekrana çıkıyorum diye bir insanın en az 10 saat kafa yorması lazım.
Promter kullanmıyorsun neden? Bütün spikerler kullanıyor..
Bilmiyorum bende de böyle bir yetenek var.
Yetenek mi yoksa tercih meselesi mi?
Yetenek olarak görüyorum çünkü ben promter icat edilmeden öncede haber sunuyordum.
Yalçın Çakır neden gitti?
Yalçın sağlık nedenleriyle gitti, sağlığım bozuldu dedi ayrıldı zaten haber bültenini biz hazırlıyoruz, benim içinde yarım saat fazladan çalışmak haber sunmak çok önemli değil. Yalçın’ın boşluğu elbet dolmadı ama bir şekilde ana haber bülteni o saat diliminde yayınlanıyor. Ben çıkıyorum şu anda böyle bir tercih yaptık.
En beğendiğin kadın spiker kim?
Nazlı Çelik
Erkek spiker olarak?
Fatih Portakal’ın şu an tavrını seviyorum ama şu sosyal paylaşımlardan etkilenmeyi habercilik olarak görmüyorum. Haberci haberini yapmalı. Şu anda garip bir şey oluştu önünde cep telefonu ve tabletler bir haber yapılınca bu haberime böyle tepki göstermiş bu habercilik değil. İnteraktif olunsun ama haberci haberciliğini yapsın.
Sosyal medyada var mısın?
Çok az. Uğraşamıyorum ki…
Artık mecra oraya kaymadı mı?
Sağımdan fotoğraf çektirip, solumdan fotoğraf çektirip hadi bugün de bunları giydim demek bana göre değil.
Habercilik anlamında sosyal medya diyorum…
Sosyal medyada haberi takip ediyorum o ayrı ama sosyal medyanın bir parçası olmak sosyal medya figürü olmak çokta haz ettiğim bir şey değil. Belki geri kafalıyım ama çokta ilgilenmiyorum.
Bu işi yapmasaydın ne iş yapardın?
İnan bilmiyorum. Ben lise sonda gazeteciydim. Kendimi bildim bileli gazeteciyim. Babam gazeteci ikiz kardeşlerim var onlar doğduktan sonra benim ömrüm gazetede geçti. Okuldan çıkardım annemin başında iki tane çocuk var zaten bende babama giderdim. Babam bana dışarda yemek yedirsin diye.
Gazete de köşe yazarlığı yapmak bir gazetede yazmak gibi bir düşüncen var mı?
Hangi vakitte? Bir de ben artık çok okunduğuna inanmıyorum gazetenin.
“AK PARTİ’Yİ BEĞENİYORUM”
Biraz da siyaset konuşalım. En beğendiğin parti hangisi?
Ak parti
Beğeniyor musun gerçekten?
Beğeniyorum tabii. O kadar başarılı bir parti var mı? Anavatan’ı da gördük, o da çok başarılıydı. İstikrar, 14 yıldır iktidar. Yüzde 50 oy alan bir parti.
“ERDOĞAN’I BEĞENİYORUM”
En beğendiğin lider kim?
Erdoğan.
O zaman meslektaşlarından senin de bir farkın kalmıyor…
Ben beğeniyorum diye illa ki beğenimi göstermek zorunda mıyım? Benim beğeniyor olmam birilerine de beğenin dememi gerektirmiyor ki. O benim mesleğimle ters. Yani ben Fenerbahçeliyim diye Galatasaray’ın şampiyonluk öyküsünü vermeyeyim mi yani? Tabii ki eleştirimi de yaparım. Ben evladımı seviyorum ama evladımın da yanlışını elbette ki söylerim.
Muhalefete bir haksızlık yapıldığını düşünmüyor musunuz?
Ben elimden geldiği kadar adil davrandığımı düşünüyorum. Ben kendimden sorumluyum, diğer medya yapıyor.
Muhalefeti nasıl buluyorsun?
Muhalefeti de doğru bulmuyorum. Çünkü kendilerini doğru ifade etmiyorlar. Sözle peynir gemisi yürümüyor. Bizde ki muhalefet sadece lafla muhalefet tavır muhalefeti yok ki bizde.
MHP’yi nasıl buluyorsunuz bu süreçte?
Evet demesini beklemezdim. Siyasi etik açısından doğru bir şey yapıyorlar ama teamüller açısından terse düşüren bir tavır oldu Bahçeli. Siyasi teamüllere baktığımda rakipsin hayır diyeceksin o evet diyorsa böyleydi ama şimdi teamüllerin dışına çıkıp siyasi etik adına doğru bildiğini ortaya koymak ve bir başka partiyle de özdeşleşebilirim demek etik açısından doğru bence.
Referandumdan ne çıkar?
Evet çıkar.
Nereden vardın bu kanıya?
Oy oranlarına bakalım.
Anketler öyle demiyor sanki…
Ben anketlere inanmıyorum. Daha dur ne anketler göreceğiz.
O zaman bu güzel röportaj için teşekkür ediyorum sana…
Gün geldi, başörtüsünü kafasına geçirdi, haberi öyle sundu
Gün geldi, Vatikan’a mesaj yollayıp, Papa’yı Müslüman olmaya çağırdı.
İşte böyle renkli bir kişilik Gökhan Taşkın… Bakmayın öyle renkli dediğime; bu yaptıklarının hepsinin bir manası vardı aslında. Gündemi kendi üslubuyla yorumlayıp, aslında ulaşmak istediği yerlere de mesaj gönderdi. Mesela taktığı başörtü ile o dönemki kamuda var olan türban yasağı meselesine parmak bastı. Kamuda şimdi türban serbestisi var…
25 yılı aşkın süredir Flash TV’de. Açıkçası medyada böyle istikrara daha önce pek şahit olmadım. Gece haberleri zaten ondaydı, Yalçın Çakır’ın vedasıyla birlikte şimdilerde ana haber de ona emanet.
Gökhan Taşkın, hem kendi adına Flash TV adına çok iddialı. Diyor ki “bu ülkede bizim kadar özgür habercilik yapan yok. “
Kanalının sürekli halayla anılmasına da tepki gösteriyor, eğlence de hayatın bir parçası diye devam ediyor. Yaptığı her haberin ses getirdiğini söyleyen Taşkın’a göre “Hamburger toplumu ABD, Türkiye’nin haritadaki yerini onun sayesinde öğrendi, Türk Dışişleri Bakanı’nı bile onun kadar tanıyan yok ABD’de”…
Öyle ki Papa’yı müslüman olmaya davet ettiğinde, Vatikan’dan bile davet almış.
Onma göre Türkiye’de şu an yargıdan daha çok siyasallaşan tek bir yer var. O da medya. Diyor ki bu her şeyden daha tehlikeli. Herkes kendi yakın olduğu tarafa hizmet ediyor, bizim ise tarafımız yok… Aslında daha pek çok şey söylüyor ama ben geri kalan kısmını sizin okumanız için burada sözlerime bir son veriyor, sizlere de güneşli güzel günler diliyorum…
RÖPORTAJ: ALEV GÜRSOY CİMİN
TWİTTER: gazetecialev
Mail: alevgursoy2008@gmail.com
FOTO: MUAMMER AYDOĞMUŞ
“BİRGÜN HERKES İRFAN’IN ORTAYA KATTIĞI RENGE İHTİYAÇ DUYACAK”
Öncelikle röportaja bir meslektaşınızın başına gelen üzücü olayla başlamak istiyorum. İrfan Değirmenci’nin yaşadıkları malumunuz. Ne düşünüyorsun. Bazıları çok üzüldü; tepki gösterdi, bazıları ise hak etti diyor. Sen ne düşünüyorsun?
Yaptığı programda Beyaz TV’de yayınlanan bir programda referandum sürecinde yapılan ve insanların dini duygularını da suiistimal eden şahsa tepki gösterdiği için bir anda eleştiriye uğrayan sonrasında sosyal paylaşımlarında hayır dediği için kovulan, İrfan Değirmenci’ye haksızlık yapıldığı düşüncesindeyim... Sosyal medyada ya da kendi ekranında politize olması benim çerçevemden yanlıştır fakat bir habercinin bu nedenle işsiz kalması kabul edilemez. Ekranlarda haberci olup da evet diye bağıranlar da irfan Değirmenci’ye gösterilen eleştirilerin tümünü hak etmektedir o halde. Haberciler de mutlaka insandır şahsi fikirleri siyasi görüşleri olacaktır. Ancak tarafsızlık esaslı sürdürülmesi gereken bu meslekte mümkün olduğunca bu muhafaza edilmelidir. Siyasi gücün medya üzerindeki bu etkisi ve medya patronlarının da buna imkân vermesi yeni özgürlükçü bir anayasa bekleyen vatandaş için de endişe verici olmalıdır. Öyle ki İrfan’ın siyasi fikrinden rahatsız olanlar da dâhil herkes farklı seslere. Ufaldı fikirlere İrfan’ın da medyaya kattığı renge ihtiyaç duyacaktır. Adalet gibi bağımsız bir medya bir gün herkese lazım olacaktır...
Gelelim Gökhan Taşkın’a. Yılardır medyaya baktığımızda herkes değişti; ekranlardan kimler geldi kimler geçti ama bir tek sen koltuğunu muhafaza ettin. Ben kendimi bildim bileli bu koltuktasın, bu istikrarı neye borçlusun. Medyada görülmesi imkânsız bir örnek aslında senin durumun…
İşimi çok seviyorum, hakkını vererek yapıyorum, dolasıyla alan memnun veren memnun.
“ÇOK ÖZGÜRÜM”
Hep Flash TV de olmayı nasıl başardın, bu istikrarın sırrını merak ettim?
Burada çok özgürüm, rahatım istediğim işi yapıyorum. İstediğim haberciliği yapıyorum. Yoksa pek çok kanalla irtibat halindeyim ama bu özgürlük yok. o halde gidip de maceraya atılmanın hiçbir anlamı da yok.
“CİDDİ BİR İZLEYİCİ KİTLEM VAR”
Hiç transfer teklifi almadın mı bugüne kadar?
Tabii ki aldım. Benim ciddi bir izleyici kitlem var. Bunu televizyon piyasasında herkes bilir ama ben bu özgürlüğü seviyorum bu rahatlığı seviyorum.
Kaç yıl oldu Flash TV’de?
25 yıl.
Çok uzun bir süre medyada tenkisatlar olur sürekli, burada hiç öyle bir şey yaşanmıyor galiba?
Flash TV çok istikrarlı bir kanal. Beraber çalıştığım arkadaşlarıma bakıyorum 15 yıldır birlikteyiz.
“VİCDANİ SORUMLULUĞU VAR BU KANALIN”
Medyada pek görülmeyen bir durum. Herkesin gönderildiği gazetecilerin işsiz kaldığı bir süreçte…
O kurumun en büyük özelliği bana benimle birlikte çalışan arkadaşlara sahip çıkması. O yüzden bir tarafıyla da vicdani bir sorumluluk aslında. Burada bu işi daha iyi yapmaya gayret göstermek de bizim görevimiz.
“MUHALEFETİN EN MUHALİFİYİM”
Peki, burada özgürüz dediniz ya nasıl bir özgürlük tarafsız mısınız gerçekten?
Biz gerçekten tarafsızız. Ben muhalefetin en muhalifiyim.
“TARAFSIZLIĞIMIZ GERÇEKTEN TARAFSIZLIK, SIRRIMIZ İSE PATRON”
Hiç baskı falan görmüyor musunuz yoksa kaile mi alınmıyor mu acaba Flash TV?
Hiç de değil. Aksine çok da kaile alınıyor, aldığımız tepkilerde bunu gösteriyor ama şu var, bizim tarafsızlığımız birini incitmek üzerine değil. Biz ne birinden yanayız ne de birine karşı tarafız. Tarafsızlığımız gerçekten tarafsızlık. Hükümete muhalefete de aynı mesafedeyiz. Tarafsızlığın kaynağı şu, devletle hiç işi olmayan bir patronumuz var.
İktidarı rahat rahat eleştirebiliyor musunuz?
Evet gayet rahat eleştiriyorum ama doğru yaptığı bir işi de rahat rahat övebiliyorum.
“PATRONUMUZ İŞADAMI OLMADIĞI İÇİN SONSUZ ÖZGÜRÜZ”
Hiç baskı görmüyor musunuz? İktidardan hiç dönüş olmuyor mu mesela?
Oluyor olmaz mı? Elbette ki oluyor. Baskı demeyelim ona; bizim yaptığımız eleştirinin karşılığını görüyoruz. Bir yere vurduğumuz zaman bir yerden ses geliyor. Bunu niye böyle yapıyorsunuz dediğimiz de bir cevap alıyoruz. Gazetecilik aslında budur. Türkiye de medyada yaşadığımız kaosun asıl nedeni tarafların ayrışması. Hükümet kanadı var ve hükümetin karşıtları var. Gazeteci ne hükümetle ne karşıtıyla hiçbir şekilde alakadar olmamalı, işini doğru yapmalı. Gerçekten halk adına görev yapmalıyız.
“BENİM BAŞIMA TAKTIĞIM BAŞÖRTÜYÜ KADIN SPİKERLER DE KEŞKE TAKSAYDI…”
Enteresan bir tarzın var. Bir gün yüzünü boyadın zenci oldun Obama’ya seslendin. Bir gün geldi başörtü taktın. Değişik tiplere giriyorsun. Reyting için mi yapıyorsun bunları?
Onları ben 6-7 yıl oldu yapalı. O neydi biliyor musun? Sonuçta biz görsel medyayız görüntüyle iş yapıyoruz. Bir tek tepki yaratmak ya da ilgi uyandırmak için bunlar cin fikirlerdi açıkçası. Ekrana kendimi Obama’ya benzeterek ya da yüzümü karartarak çıktığımda bir atasözünden yola çıkarak mesaj verdim. Türban taktığımda önce şunu söyleyeyim; bunu keşke benim bayan meslektaşlarım yapsaydı. Ben kamu alanına nasıl türbanla girilir, onu öğrettim aslında görüntüyle. Bunu bağlarsanız, bu şekilde alttan kamusal alana rahatça girersiniz ama iğneyle tutturur türban şekline sokarsanız giremezsiniz. Amaç baş örtmekse böyle de örtülebilir ve kamusal alan diye bir garabetten kurtuluruz dedim. Tepkiydi. Sonrasında ertesi gün zaten mecliste de tepkisi gerçekten ortaya çıktı. Bakın başörtüsü yasağı yok artık.
“OBAMA OLDUM EN BÜYÜK TEPKİYİ ABD’DEN ALDIM”
Bu konuda sizin de mi etkiniz oldu yani?
Bence oldu. Bir erkek habercinin çıkıp kamusal alan diye bir garabet var, böyle bir şekilcilikle yıllardır insanlar okumaktan men ediliyor, anneler tabip teğmen çıkmış evlatlarının diploma törenlerine gidemiyorlar, bunun önüne geçmek için şu basit hareketi yapabilirsiniz dedik. Zaten toplumda 15 yıldır devam eden başörtüsü kaosunu bir şekilde tepkiyle yeniden gündeme taşındı. Sonrasında Erdoğan “velev ki siyasi simge” dedi, Bahçeli “hadi gelin kaldıralım” dedi bir süreç başladı. Obama’ya söylediklerime gelecek olursak “IMF ile bizim derdimiz var, ne diye sen bu kadar sıkıştırıyorsun. Nasıl müttefiksin” dedik. Ayrıca PKK’yla mücadele ediyoruz o zaman insansız hava aracı mevzusu var, bizim insansız hava aracımız yok ve biz diyoruz ki “Amerikalılara istihbarat paylaşın. Yok diyor adam. Ben de diyorum ki; kardeşim isteyenin bir yüzü kara vermeyen Obama olmasın. Seni adam yerine koyalım seni kötü anmayalım.” En çok tepkiyi de o zaman ben Amerika’dan aldım.
Amerika’dan nasıl tepki aldın?
Ne mailler geldi, gazeteciler röportaja geldi.
“TÜM ABD BENİ KONUŞTU”
İzlemişler mi yani?
Yayınlandığı saatten bir saat sonra Amerikan blok sitelerinde milyonlarca tık gördüm.
“PAPA’YA MÜSLÜMAN OL ÇAĞRISI YAPTIM, VATİKAN’A ÇAĞRILDIM”
Obama da izlemiş midir?
Muhtemelen izlemiştir ya da raporlandırılmıştır. Ben “Papa ya gel Müslüman ol” dediğimde resmi yazı geldi davet geldi. Buyurun gelin Vatikan a dediler. Medya sonuçta işimiz bu.
Demek ki küçümsedikleri Flash TV’de sesiniz sınırlar ötesine de ulaşıyor.
Türkiye’de ne kadar tıklandı sayısını bilmiyorum ama Amerika da çok fazla tıklandı ona eminim. Bizi küçümseyenlerin aklında bir sorun vardır. Türkiye’de bizim kadar rahat habercilik yapan bir kanal daha var mı? Bence yok.
“PİYASANIN MOR İNEĞİYİM”
Trump'a dair aklında bir şey var mı?
Var aslında aklımda bir şey ama konjonktür çok sıkıntılı açıkçası, şimdi cesaret edemiyorum. O dönem de gündemde terör vardı ama bu kadar değildi, haklı olarak bir şeyler isteme cesareti bulabiliyordum. Şu anda her gün şehit geliyor. bir mor inek vardır, medyada böyle bir ifade vardır ya ben bu piyasanın mor ineğiyim. Vermek istediğim mesajı gerçekten hakkını vererek yaparım. Ben zekâmla iş yapıyorum. Gerçekten bunlar da zeka ürünü işlerdir. Herkesin belki aklına gelmiştir ekrana böyle bir farklılıkla çıkayım ama benim yaptığım bu farklılıklar beraberinde bir mesaj taşıdı.
“ABD’YE TÜRKİYE’NİN HARİTADAKİ YERİNİ BEN ÖĞRETTİM”
Enterasan yaptıklarınızın dünya da tepki görmesi…
Amerika’da gerçekten ses getirdi Obama oluşum. Adamlar önce ırkçı dediler benim için, Türk medyası bize ırkçı yaklaşıyor yorumları yaptılar. Sonra altına İngilizce çevirisini yaparak tekrar yüklendiğinde videoyu daha iyi anlayabildiler bizi. “Türkiye diye bir yer varmış, Türkler’le aslında biz ne kadar yakınız” gibi yorumlarla gelmeye başladı. Hamburger topluğu Amerika’ya ben Türkiye’nin haritadaki yerini öğrettim. Bizim Dışişleri Bakanımız bile Amerikan toplumuna bu kadar ulaşamadı bana sorarsan. Türk Dışişleri Bakanını Amerika’da işin profesyonelleri dışında kim takip eder?
“BENDEN BAŞKA BUNU KİMSE YAPAMADI”
Dünya da bile ilgi görüyorsunuz ama Flash TV bizi gülümseten halayla bütünleşen bir kanal. Bunu çok ti ye alan da var. Hatta diyorlar ki dünya yıkılsa bile Flash TV halaya devam eder…
Bu beni bağlayan bir şey değil. Ben halay çekilen bir müzik eğlence programından sonra başlarım ama gerçekten bambaşka işler yaparım. Mesela son videomu izlediniz mi? Kuran, bayrak ve silahla ettiğim yeminimi. Bunu hangi televizyon yaptı. Benim bunu yapmamın ertesi günü Cumhurbaşkanı Erdoğan milli seferberlik ilan etti. Ben Misakı Milli yemini ettim. Bilmiyorum esinlendi mi ama ben o duyguyu yaşadım. 44 şehit vermişiz Vodafone Arena stadında, bu terör hepimizin başının belası. Teröriste karşı ben Türküm diye başlayıp ama Türklük dediğimiz şey bütün etnik ya da dini kimliklerle bir arada olabilmelidir ve ben bu yemini ediyorum ve işte kuran işte bayrak işte silah deyip bizim Kurtuluş savaşı mücadelesinde başlarken Misak-ı Milliyecilerin ettiği yemini edip gelin siz de bu yemini edin diyen biriyim. Kim yaptı bunu? Milli medya diyoruz.
“BENİM GİBİ HABERCİLİK YAPAN BAŞKA BİR ADAM YOK, DERT BU”
Halayla özdeşleşen bir kanalda olmak sizi rahatsız etmiyor mu?
Beni hiç ilgilendiren bir şey değil. O da bir yayın yönetimi, sonuçta bunun da bir alıcısı var. Yıllar boyunca bu ülkede televizyon dediğimiz cihazlar evlerde üzeri örtülen, muhafaza edilen, evin tek eğlence kaynağı olan bir cihaz. Şimdi biz eğlence satacağız. Bizi halay programı yapıyoruz diye eleştirenler bir başka kanaldaki bu kanalda da var kadınların birbirleriyle kavga ederek sataştığı erkeklerin birbiriyle kavga etme noktasına geldiği evlilik programlarında saçma sapan bir gündem yaşıyor. Bunu neden eleştirmiyoruz? Mesela Seda Sayan’ın programındaki ortada oynatılan 3 aydan beri gözümüze sokulan kızı neden eleştirmiyoruz. Halay çekiyoruz, halay bizim bu toplumun geleneği bir parçası. Her düğünde halay çekilmez mi? Biz de eğlence sektörüyüz. Eğlence satana neden kızıyorsun, sen eğlenmiyor musun ya da eğlendirmiyor musun? Diziler yayınlamıyor muyuz? Komedi programları yapmıyor muyuz? Türkiye’nin gündemi bu ama benim gibi habercilik yapan başka bir adam yok ama bunun altında da böyle bir dert var. Halay çekilen bir televizyonmuşuz, olabilir, çekilsin bu toplumun eğlenmeye ihtiyacı var. Bazı eleştiriler doğru. Dünya yıkılsa halay bitmez. Bitmesin ama bu dünya da yıkılmasın. Birazda pozitif düşünmek lazım.
“DÜNYA YIKILSA HALAY BİTMEZ. BİTMESİN AMA BU DÜNYA DA YIKILMASIN”
İddialısınız gördüğüm kadarıyla bayağı habercilik anlamında…
Ben çok iddialıyım. Bu işi benim gibi yapan yok şu anda. Tabii ki bu işi çok iyi yapan haberci arkadaşlarımız var hepsine saygı duyarım takdir ederim başarılarıyla gurur duyarım. Ama hiç biri bizim yaptığımız gibi özgür habercilik yapamaz.
“HERKES BULUNDUĞU TARAFA GÜZEL HİZMET EDİYOR”
Kimi çok beğeniyorsunuz mesela?
Valla hepsini beğeniyorum. Beğenmediğim biri yok şu anda. Vardı eskiden beğenmediğim birileri ama şimdi beğenmediğim biri yok. Herkes üzerine düşen görevi yapıyor. Herkes bulunduğu tarafa güzel hizmet ediyor. O yüzden başarılılar. Hükümetin yanında yer almak istiyorum diyen gazeteci arkadaşlarım çok iyi beceriyorlar o yüzden herkes başarılı ama ben ortada kalmayı başardığım için daha başarılıyım.
Mesela Fatih Portakal referandum oyunu açıkladı, sizin duruşunuz ne?
Ben açıklamam. Ama ben çok garip başka bir şey yaptım. Mesela çıktım ekranda “Hayırlı günler görmek için, hayırlara vesile olacak bir halk oylamasına zemin hazırlandığı için teşekkür ederim” dedim. Evet ya da hayır demek sizin elinizde. Bence de evet ya da hayır demeyelim, kabul ya da ret diyelim. Çünkü hayır ifade olarak ret anlatsa da hayırlarda getirebilir. Kabul ya da ret konuşulması gereken bu evet ya da hayır dediğimiz için değil. Hayırlı günler demeyecek miyiz? Hayırlı akşamlar demeyecek miyiz?
“BEN OYUMU AÇIKLAMAM”
Yine de hayır ifadesi çok geçince insanın aklına farklı şeyler gelmiyor değil, hayırcısın gibi geldi bana…
Söylüyorum hayırlı günler, hayırlı akşamlar dileyince, hayırlı bir gelecek için doğru oy kullanın dediğimde siz benim hayırcı olduğumu düşünebilirsiniz ama ben evet vereceğim belki. Daha önümüze bir gelsinler bir kendilerini anlatsınlar siyasiler. Neyi istemiyorlar bir görelim. Bir taahhüt de bulunsular, sözlerini versinler .
Haber okurken zorlanıyor musunuz şu süreçte?
Ben hiç haber okumadım daha. Ben her şeyi doğaçlama yapıyorum. Benim okuma yazmam bile yok.(Gülüyor)
“BİRÇOK HABERİ OKURKEN AĞLIYORUM”
Haberleri sunarken zorlanıyor musunuz Türkiye de?
Tabii ki çok zorlanıyorum. Ağladığım çok bülten oldu. Benim 10 yaşında bir kızım var, Google a ilk yazdığında okumayı yazmayı yeni öğrendiğinde Gökhan Taşkın kim diye araştırıyor. Birçok videoda beni ağladığım görüntüler var. İşte şehitler için ağlamışım, bir şeyler olmuş ağlamışım kızım gelip bana ağlayarak sordu baba sen neden ağlıyorsun diye. Gelin anlatın. Türkiye böyle bir gündem yaşıyor.
En zorlandığınız haberler şehit haberleri o halde…
Şehit haberleri ama şehit haberlerinden çok şehitlerin çocuklarıyla ilgili haberler. Çok etkileniyorum, yani ekran önünde ilk gerçekten kendimi tutamayıp ağladığım yine bir evlat acısıydı, bir babanın evlat acısı. Çok canım yanıyor, üzülüyorum elimden de bir şey gelmiyor. Bunu da anlatmak zorundayım. Özgecan vakası gibi kadına, masuma, acize yapılan şiddet sonrasında adaletsizlik vicdanı sızlatan şeyler onlarda çok canımı yakıyor. Ben haberleri gerçekten yaşıyorum. Hem promter kullanmadığım için olabilir hem haberi hazırlayanda olduğum için olabilir.
Hem ana haber de hem gece haberlerinde zor olmuyor mu?
Olmuyor. Bu benim işim bu benim yaşamım. Şu an böyle gerekiyor.
Reytingler nasıl?
Gayet iyi. Ana haberde de fena değiliz. Ulusal bir kanalın reytinginin çok gerçekçi hesaplandığını düşünmüyorum. Dışarıda görüyorum ne kadar izlendiğini. Taksiye bindiğimde öğreniyorum vapura bindiğimde öğreniyorum. Reyting dediğimiz şey rakamsal değerler ben onlara takılan bir adam değilim.
Sokağa çıktığınızda halk sizi tanıyor mu? Nasıl karşılıyor?
Çok güzel şeyler yaşıyorum yani insanı motive eden şeyler yaşıyorum.
“PATRON SAYESİNDE ÖZGÜR HABERCİLİK YAPIYORUZ”
Hiç haberlerinize müdahale ediliyor mu? Patron arayıp şunu şöyle görelim dediği oluyor mu?
Hiç daha şunu şöyle yapalım dediğini bile bilmem. Biz işimizin profesyoneliyiz onun da işine gelen bu. Biz de kimseyi rahatsız etmiyoruz. Toplumu şiddete yöneltmiyoruz. Birine küfür edip birinden çıkar elde etmeye çalışmıyoruz. Biz işimizi yapıyoruz o da işimizin karşılığında gelip bu ekmekten parçasını alıyor. Karşılıklı profesyonellik. Patronun devletle göbek bağı olmayınca Türkiye’de rahat habercilik yapıyorsunuz.
Türk medyasını nasıl buluyorsunuz? Mesela cezaevinde gazeteciler var medya üzerinde büyük bir baskıdan söz ediliyor.
Gazeteciler meselesi çok karışık. Gazetecilik şu anda çok karıştı. Cebinde basın kartı olmayan köşe yazarlarıyla dolu bir ülkede yaşıyoruz. Fikir sahibi olur, öğretim üyesi olabilir ama meslek erbabı olmayan ama mesleğe bir şekilde birilerinin itelemesiyle birilerinin sözcüsü olacak diye itelenmiş çok adam var. Ama basın toplantısı nasıl izlenir, bir açıklamadan nasıl haber çıkar habercilik refleksi yok artık Türkiye de.
Siz de var mı?
Ben hala yapmaya çalışıyorum.
“YARGIDAN ÇOK MEDYA SİYASALLAŞTI”
Medya özgür mü?
Herkes şu anda tarafını belli ettiği için özgürlükten söz edemeyiz. Ben özgürüm bulunduğum kurum bana bunu verdi ama birçok kurumda yok. Hep bir taraf. Birilerinin yayın organı gibi ve ne yazık ki siyaset yargıya müdahale etmesin, yargı siyasallaşmasın deriz. Asıl medya siyasallaşmasın. Biz medyamızı çok siyasallaştırdık. Siyasallaşan medyada özgürlük bulamazsınız. Sayın Cumhurbaşkanı ne diyor? Bana neredeyse hakaret edilen manşetler atılabilen bir ülke. Nasıl medya özgürlüğü yok diyebiliyor ama niye hakarete varan ifadeler niye birilerince manşetlere çıkarılıyor ya da niye övgü cümlelerini çok ön planda tutmak için ekran ekran geziyor. Siyaset bu kadar ön planda olmamalı. Bizim işimiz sadece siyasetin kritiğini yapmak değil. Bizde futbol da çok yanlış ilerliyor. Futbol sanayi gibi bir siyasi sanayii var. Futbolda da yorumcular var 22 kişinin top koşturduğu yeşil sahadan 222 tane polemik çıkarıyoruz. Siyasette de böyle ama biz gazetecilerin işi bu değil. Gazeteciler nerede sağlık problemi var, eğitim problemi var, nerede kaza var, nerede aksaya işler var, kim kimi öldürmeye teşebbüs etti, sosyologlar ne dedi biz böyle haberler yapmıyoruz ki artık. Biz dünya da bir şey olduğunda öğrenemeden siyasetçilerimizin yorumları üzerinden yürüyoruz. Ama gazeteci asıl araştırması gereken adamdır.
“GOOGLE ÇIKTI GAZETECİLİKTE BİTTİ”
Araştırmacı gazetecilik bitti galiba…
Yok ki neyi araştıracak. Google çıktı gazetecilikte bitti. Şimdi birilerinin söylediklerini Google’a yazıp o ifadeyi nasıl zenginleştiririm deyip ekrana gelen bir güruh var ve o güruhun altında biz haberciler ekranda ajans haberi yapan insanlar gerçekten çok zorda kalıyoruz. Artık ajanslar da çok taraflı çünkü.
Mesela hiçbir haber kanalında çalışmayı hayal etmediniz mi?
Ben zaten burada habercilik yapıyorum. Haber kanalı olunca ne değişiyor? Haber kanallarında daha yoğun haber mi var? Mal aynı. Bende burada aynı haberi işliyorum onlarda aynı haberi işliyor. Bir haberi 30 kere verdiklerinde haber kanalı oluyor iki kere bülten yaptığında tematik kanal olunuyor.
Hedef kitleniz kimler?
Televizyon izleyenler.
“CHP’NİN EN ÖNEMLİ MUHALİFLERİNDEN BİRİYİM, HÜKÜMETİ DESTEKLEYEN KANAL BUNU BENİM KADAR YAPAMAZ”
Mesela genç kitle mi halaya düşkün izleyici mi?
Halaya düşkün bir izleyici var mı bilmiyorum ama kafasını biraz rahatlatmak isteyen halayı izleyebilir. Müzik seven eğer o anda onlara hitap eden bir müzik varsa onu izleyebilirler. Beni kim izler? Beni enformasyon almak isteyen, gerçekten işin gerçeği neymiş diye merak eden izler. Taraf olan da izler çünkü benim tarafım yok. Tarafı olan beni karşıt taraf görür. Ama beni herkes karşıt görüyor, olması gereken bu. Bakın ben CHP’nin en önemli muhaliflerinden biriyim. CHP yönetiminin yaptığı yanlışları en çok ben bağırıyorumdur. Hükümeti destekleyen kanal bunu benim kadar yapamaz, çünkü o kadar tarafsız bir gözle bakmıyor.
CHP’yi eleştirmek kolay. Peki, ana muhalefeti eleştirdiğin kadar AK Parti’yi de eleştirebiliyor musun?
Tabii ki…
Muhalefete vurmak kolay da iktidara vurmak daha zordur…
İktidara da aynı şekilde ama haklı olduğun bir konuda haklı olduğun zaman kullandığın cümle senin eline yüzüne mimiğine yansır. Bu karşı tarafa geçer samimiyet olarak. Eleştiri samimi olduğunda etkilidir. Ben bu mesleğe başladığımda Özal Cumhurbaşkanıydı, onunla röportaj yapmak nasip oldu. Demirel, Ahmet Necdet Sezer, Abdullah Gül ve Erdoğan 7 yıl görev süresi var demek ki benim meslekte 35 yılım var. 25 yıldır ekranda olsam da. Neleri gördüm.
“GAZETECİLİK İYİYE GİTMİYOR”
Medyanın o dönemini biliyorsun daha mı iyiyi yoksa daha mı kötüye gidiyoruz?
Ben bu işi 10 yıl boyunca Ankara’da yaptım. İyiye gitmiyoruz. Medya bu kadar siyasallaştığı için. Parlamentoda muhabirlik yaptığım dönemde bir de program yapıyordum. Meclis kulisinde bir bakanla ya da bir milletvekiliyle bir mevzuyu konuşacağım diye davet ederdim ve gelirdi. Şimdi benim meslektaşlarımın pek çoğu davet edemiyor, yönlendiriliyor. Şu bakanımız şu saatlerde müsait program açık. Ankara’da işler şu an böyle yürüyor. Siyasi tartışma programları var, yeni yeni isimler ortaya çıkıyor. Ben yeni nesilin gelmesine karşı değilim ama eskilere ne oldu? Yaşıyor bu insanlar. Gazetecilik iyiye gitmiyor.
Karamsar mısınız?
Bu kadar yıl geçti, neler gördük neler geçirdik.
“MESLEKTAŞLARIMIN ÇOĞU EKMEK PARASI YÜZÜNDEN KATLANIYOR”
Düzelir mi?
Elbette ki düzelecek. Bu mesleğin doğasında ve bu mesleği yapanların karakterinde, genlerinde olan bir şey ne kadar baskılanırsa baskılansın sonunda ortaya çıkar. Şimdi bir baskı mı var? Şimdi çok güçlü bir iktidar mı var? İktidara vurmak, çatmak, eleştirmek kolay değil mi? Ama bu iktidar hep mi güçlü kalacak? Türkiye neleri değiştirdi. Dolayısıyla o gelir bu gider, kalır belki de daha da kalıcı olur onu bilmem ama bu meslek genleri itibariyle bozulmaz. Şu anda ekmek parası derdine düşmüş pek çok arkadaşım çok da kafalarına yatmasa da bir şeyleri yapıyorlar. Yaparken de içten içe de işin aslıda bu diyorlar. Şimdi sosyal medyaya da bir sınırlama var ama yine de eleştirmek isteyen bir şekilde eleştiriyor.
Havuz medyası için ne düşünüyorsunuz. Havuz medyası diye bir şey var mı ve Bu tabir doğru mu?
Var tabii ki yok mu? Çok birbirine benzeyen haberler yapan kanallar var. Bir dönem bu ülkede Ergenekon haberleri neredeyse aynı haber merkezinde yapılmış gibiydi. Samanyolu, Kanaltürk, Atv, Kanal 7, Kanal 24 te yayınlanan haberlerin neredeyse metni aynıydı. Noktasına virgülüne kadar. Şimdi de öyle. Ne oluyor peki o zaman bir havuz medyası var tabii ki.
En tarafsız gördüğünüz kanal ve gazete hangisi?
Tarafsız gördüğüm bir gazete yok şu anda.
“BULUNDUKLARI TARAFA GÜZEL HİZMET EDİYORLAR”
Beğendiğiniz yok mu içlerinde?
Hepsini beğeniyorum. Hepsi işlerini iyi yapıyor. Hangi taraftaysa o tarafa gayet güzel hizmet ediyor.
İş adamı olmayan bir patronla çalışmayı nasıl görüyorsun?
İşadamı, ticaret erbabı. Patron işini bilen bir adam ama devletle iş yapmamak iş adamı olmanın önünde engel değil ki.
En büyük hayranlarınızdan biri Okan Bayülgen’miş. Sizi devrimci bir kanal olarak görüyor.
Yani herkes yorumunu yapabilir.
“ADI BİLİNEN ÜÇ HABERCİDEN BİRİYİM”
Mesela hiç hayalin olmadı mı daha büyük bir kanalda ismim daha çok duyulsun diye…
Bence artık logolar yok ki, isimler var. Üniversitelerin yaptığı araştırmalarda adı bilinen üç haberciden biriyim.
Fox’ta olsan daha çok tanınmaz mısın?
Öyle bir fark olacağını sanmıyorum. Ben Gökhan Taşkın’ım zaten ben Flash TV’nin habercisi olarak anılmıyorum ki zaten. Dışarıda Gökhan diyorlar bana. Geçenlerde Mesut Yar da yazdı. Nazlı çelik, ben, Fatih Portakal, İrfan Değirmenci’nin adı biliniyor. Eskiden Ali Kırca, Mehmet Ali Birand ve Uğur Dündar’ın adı bilinirdi.
O zamanlar üç büyükler vardı o dönemi özlüyor musun?
Onlar bizim çok önümüzü açmıyorlardı ama. O dönemde de ben haber yapıyordum. Uğur Dündar’dan önce ben ana haber sunmaya başladım. Ben ana haber sunarken o Arena yapıyordu.
Peki kaç saat çalışıyorsunuz? İyi bir Spiker, iyi bir sunucu olmak için ne gerekiyor?
Ben çalışmıyorum benim hayatım böyle geçiyor. Bu benim yaşam şekli işim değil. Sabah kalktığımda ilk işim gazetelere bakmak. İnternetten ne olmuş ona bakmak gözümü açtığımda buna başlıyorum. Ben 19 da haber sunacaksam 10 da mı kalktım ben zaten buradayım.
“FLASH TV’Yİ SEYRETMEM”
Halay çekmeyi biliyor musunuz?
Hayır bilmiyorum. Burada stüdyoya hiç çıkmam zaten. Bizde kim program yapıyor onu bile bilmem. Müziği severim ama açıkça söyleyeyim ben oturupta televizyonda Flash TV’yi seyretmem. Ben seyretmiyorum bana hitap etmiyor. Benim işim var gücüm var ben başka şeye kanalizeyim.
Flash Tv dışında hangi kanalları izliyorsun?
Ben haber kanallarını izliyorum. İşim gereği ilgi duyduğum şey bu. Gece saat 3 ben hala bir kanalı açıp birileri ne diyor diye izleyen bir adamım.
Eşiniz ne iş yapıyor?
Halkla ilişkiler.
Zorlanmıyor musun? İnsan bu işi yapınca evin yolunu bile unutabiliyor…
Eşimin arkamda durduğuna emin olun, görmüyor çünkü beni. Ben bu mesleğe çok heyecanla başlamak isteyenlere ilk bunu söylüyorum zaten oturun bir düşünün. Sosyal hayatınız çok sınırlı olacak, aile hayatınız sıkıntılı geçecek bunları hesaplayın diye. Bir de ekrana çıkmak herkese çok cazip geliyor ama içi beni yakar dışı güzel olsa da. Yarım saat ekrana çıkıyorum diye bir insanın en az 10 saat kafa yorması lazım.
Promter kullanmıyorsun neden? Bütün spikerler kullanıyor..
Bilmiyorum bende de böyle bir yetenek var.
Yetenek mi yoksa tercih meselesi mi?
Yetenek olarak görüyorum çünkü ben promter icat edilmeden öncede haber sunuyordum.
Yalçın Çakır neden gitti?
Yalçın sağlık nedenleriyle gitti, sağlığım bozuldu dedi ayrıldı zaten haber bültenini biz hazırlıyoruz, benim içinde yarım saat fazladan çalışmak haber sunmak çok önemli değil. Yalçın’ın boşluğu elbet dolmadı ama bir şekilde ana haber bülteni o saat diliminde yayınlanıyor. Ben çıkıyorum şu anda böyle bir tercih yaptık.
En beğendiğin kadın spiker kim?
Nazlı Çelik
Erkek spiker olarak?
Fatih Portakal’ın şu an tavrını seviyorum ama şu sosyal paylaşımlardan etkilenmeyi habercilik olarak görmüyorum. Haberci haberini yapmalı. Şu anda garip bir şey oluştu önünde cep telefonu ve tabletler bir haber yapılınca bu haberime böyle tepki göstermiş bu habercilik değil. İnteraktif olunsun ama haberci haberciliğini yapsın.
Sosyal medyada var mısın?
Çok az. Uğraşamıyorum ki…
Artık mecra oraya kaymadı mı?
Sağımdan fotoğraf çektirip, solumdan fotoğraf çektirip hadi bugün de bunları giydim demek bana göre değil.
Habercilik anlamında sosyal medya diyorum…
Sosyal medyada haberi takip ediyorum o ayrı ama sosyal medyanın bir parçası olmak sosyal medya figürü olmak çokta haz ettiğim bir şey değil. Belki geri kafalıyım ama çokta ilgilenmiyorum.
Bu işi yapmasaydın ne iş yapardın?
İnan bilmiyorum. Ben lise sonda gazeteciydim. Kendimi bildim bileli gazeteciyim. Babam gazeteci ikiz kardeşlerim var onlar doğduktan sonra benim ömrüm gazetede geçti. Okuldan çıkardım annemin başında iki tane çocuk var zaten bende babama giderdim. Babam bana dışarda yemek yedirsin diye.
Gazete de köşe yazarlığı yapmak bir gazetede yazmak gibi bir düşüncen var mı?
Hangi vakitte? Bir de ben artık çok okunduğuna inanmıyorum gazetenin.
“AK PARTİ’Yİ BEĞENİYORUM”
Biraz da siyaset konuşalım. En beğendiğin parti hangisi?
Ak parti
Beğeniyor musun gerçekten?
Beğeniyorum tabii. O kadar başarılı bir parti var mı? Anavatan’ı da gördük, o da çok başarılıydı. İstikrar, 14 yıldır iktidar. Yüzde 50 oy alan bir parti.
“ERDOĞAN’I BEĞENİYORUM”
En beğendiğin lider kim?
Erdoğan.
O zaman meslektaşlarından senin de bir farkın kalmıyor…
Ben beğeniyorum diye illa ki beğenimi göstermek zorunda mıyım? Benim beğeniyor olmam birilerine de beğenin dememi gerektirmiyor ki. O benim mesleğimle ters. Yani ben Fenerbahçeliyim diye Galatasaray’ın şampiyonluk öyküsünü vermeyeyim mi yani? Tabii ki eleştirimi de yaparım. Ben evladımı seviyorum ama evladımın da yanlışını elbette ki söylerim.
Muhalefete bir haksızlık yapıldığını düşünmüyor musunuz?
Ben elimden geldiği kadar adil davrandığımı düşünüyorum. Ben kendimden sorumluyum, diğer medya yapıyor.
Muhalefeti nasıl buluyorsun?
Muhalefeti de doğru bulmuyorum. Çünkü kendilerini doğru ifade etmiyorlar. Sözle peynir gemisi yürümüyor. Bizde ki muhalefet sadece lafla muhalefet tavır muhalefeti yok ki bizde.
MHP’yi nasıl buluyorsunuz bu süreçte?
Evet demesini beklemezdim. Siyasi etik açısından doğru bir şey yapıyorlar ama teamüller açısından terse düşüren bir tavır oldu Bahçeli. Siyasi teamüllere baktığımda rakipsin hayır diyeceksin o evet diyorsa böyleydi ama şimdi teamüllerin dışına çıkıp siyasi etik adına doğru bildiğini ortaya koymak ve bir başka partiyle de özdeşleşebilirim demek etik açısından doğru bence.
Referandumdan ne çıkar?
Evet çıkar.
Nereden vardın bu kanıya?
Oy oranlarına bakalım.
Anketler öyle demiyor sanki…
Ben anketlere inanmıyorum. Daha dur ne anketler göreceğiz.
O zaman bu güzel röportaj için teşekkür ediyorum sana…