Financial Times yazdı: Erdoğan'ın muhaliflere tavrına göz yumulmamalı!
Financial Times bugünkü başyazısında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın muhalif seslere yönelik tavrını eleştirdi ve Batı'nın bu tutuma göz yummaması gerektiği yorumunu yaptı.
BBC Türkçe'de yer alan habere göre: Gazete, Türkiye'de muhalif seslere yönelik baskıları irdelediği yazısında "AB ve ABD, Erdoğan'ın muhalif olanları ezmesini görmezden gelmemeli" dedi.
Başyazıda, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Washington'da beraber İslam Merkezi açmayı teklif ettiği Başkan Barack Obama'yla bire bir görüşme yapmayacağı, onun yerine Can Dündar'a desteğiyle Erdoğan'ı öfkelendiren Başkan Yardımcısı Joe Biden ile görüşeceği belirtildi.
Yazıda, Erdoğan'ın ayrıca Can Dündar ile Erdem Gül davasını izleyen AB diplomatlarıyla Alman ARD kanalında kendisinin hicvedildiği bir klip yayınlandığı için Almanya'ya ya sitem ettiği de hatırlatılıyor.
Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı döneminin ilk 18 ayında 1845 kişiye hakaret davası açtığını da aktaran gazete göçmen anlaşmasına da "Ama bu, Angela Merkel ile AB'nin, Avrupa'ya göçmen akının sınırlandırılması için isteksizce Ankara'yla pazarlığa oturmasına engel olmadı" sözleriyle atıf yaptı.
AB ile anlaşmaya varıldığı sırada da Zaman gazetesine de el konduğu hatırlatıldı.
Başyazıda son dönemdeki gelişmelere ilişkin şu soru soruldu:
"Ama bu hafta, Almanya ve AB ifade özgürlüğü tutumlarından geri adım atmadı. Avrupa ve AB şimdi, demokratik değerleri açıkça hor gören ve hukukun üstünlüğü çiğneyen stratejik bir Nato müttefiki ve AB adayı ülkenin lideri Erdoğan'a olan tavizlerini sınırlandırmaya mı başlıyor?"
'HDP'ye karşı hareket ederse AB, ABD kararını vermeli'
AB'nin göçmen akınını durdurmak için Türkiye'yle anlaşmaya vardığı karşılığında Türkiye'nin AB üyelik süreci müzakerelerinin başlaması sözü verildiği belirtilirken yine de Türkiye'nin Avrupa kurallarına uyma niyetinde olmadığı yorumu yapılıyor.
Bu yorum da şu satırlarla devam ediyor: "Örneğin, geçen ay üç akademisyen güvenlik güçleri ile Kürt militanlar arasındaki savaşın sona ermesi çağrısı yapan bir metni imzaladıkları için hapse atıldı. Yöneltilen suçlamalar da, 'Kürt terörüyle ilgili resmi tutumu' papağan gibi tekrarlamamaları vardı."
Başyazının devamı şöyle:
"Cumhurbaşkanı Erdoğan da ABD ile çarpışma rotasında olabilir. PKK ile mücadelesi, şimdi de Ankara'da 60 milletvekili olan sol parti HDP'ye saldırmaya yönelebilir. Türkiye ile PKK'nın müttefiki Suriyeli Kürtlerle çatışma riski de giderek artıyor. (Suriyeli Kürtler) Türkiye sırındaki yerleşim bölgelerinde otonomi ilan etti. ABD'nin de IŞİD cihatçılarına karşı değerli gördüğü ve hava desteği verdiği bir güç. Ankara'daki neo İslamcı hükümet ise, IŞİD'e neredeyse ikinci bir sorun muamelesi yapıyor."
"HDP'ye karşı harekete geçmesi durumunda, Avrupalıların ve Amerikalıların Erdoğan'ın otoriter yöntemlerine karşı ne yapacaklarına gerçekten karar vermeleri lazım. Bu, Kürtleri PKK'nın silahlı adamlarına doğru itecek ve iç savaş riskini bileyecektir."
"Cumhurbaşkanı'nın amaçlarından bazıları, HDP'nin koltuklarından bir kısmını seçimle geri kazanıp, anayasayı değiştirmek için ihtiyacı olan çoğunluğa ulaşmak ve meclis ile mahkemeler üzerinde daha fazla güç elde etmek olabilir."
"Erdoğan, istikrarı yalnızca kendi idaresindeki bir yönetimin sağlayabileceğini söylüyor. Tüm kanıtlar ise bunun tam tersine işaret ediyor."
Başyazıda, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Washington'da beraber İslam Merkezi açmayı teklif ettiği Başkan Barack Obama'yla bire bir görüşme yapmayacağı, onun yerine Can Dündar'a desteğiyle Erdoğan'ı öfkelendiren Başkan Yardımcısı Joe Biden ile görüşeceği belirtildi.
Yazıda, Erdoğan'ın ayrıca Can Dündar ile Erdem Gül davasını izleyen AB diplomatlarıyla Alman ARD kanalında kendisinin hicvedildiği bir klip yayınlandığı için Almanya'ya ya sitem ettiği de hatırlatılıyor.
Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı döneminin ilk 18 ayında 1845 kişiye hakaret davası açtığını da aktaran gazete göçmen anlaşmasına da "Ama bu, Angela Merkel ile AB'nin, Avrupa'ya göçmen akının sınırlandırılması için isteksizce Ankara'yla pazarlığa oturmasına engel olmadı" sözleriyle atıf yaptı.
AB ile anlaşmaya varıldığı sırada da Zaman gazetesine de el konduğu hatırlatıldı.
Başyazıda son dönemdeki gelişmelere ilişkin şu soru soruldu:
"Ama bu hafta, Almanya ve AB ifade özgürlüğü tutumlarından geri adım atmadı. Avrupa ve AB şimdi, demokratik değerleri açıkça hor gören ve hukukun üstünlüğü çiğneyen stratejik bir Nato müttefiki ve AB adayı ülkenin lideri Erdoğan'a olan tavizlerini sınırlandırmaya mı başlıyor?"
'HDP'ye karşı hareket ederse AB, ABD kararını vermeli'
AB'nin göçmen akınını durdurmak için Türkiye'yle anlaşmaya vardığı karşılığında Türkiye'nin AB üyelik süreci müzakerelerinin başlaması sözü verildiği belirtilirken yine de Türkiye'nin Avrupa kurallarına uyma niyetinde olmadığı yorumu yapılıyor.
Bu yorum da şu satırlarla devam ediyor: "Örneğin, geçen ay üç akademisyen güvenlik güçleri ile Kürt militanlar arasındaki savaşın sona ermesi çağrısı yapan bir metni imzaladıkları için hapse atıldı. Yöneltilen suçlamalar da, 'Kürt terörüyle ilgili resmi tutumu' papağan gibi tekrarlamamaları vardı."
Başyazının devamı şöyle:
"Cumhurbaşkanı Erdoğan da ABD ile çarpışma rotasında olabilir. PKK ile mücadelesi, şimdi de Ankara'da 60 milletvekili olan sol parti HDP'ye saldırmaya yönelebilir. Türkiye ile PKK'nın müttefiki Suriyeli Kürtlerle çatışma riski de giderek artıyor. (Suriyeli Kürtler) Türkiye sırındaki yerleşim bölgelerinde otonomi ilan etti. ABD'nin de IŞİD cihatçılarına karşı değerli gördüğü ve hava desteği verdiği bir güç. Ankara'daki neo İslamcı hükümet ise, IŞİD'e neredeyse ikinci bir sorun muamelesi yapıyor."
"HDP'ye karşı harekete geçmesi durumunda, Avrupalıların ve Amerikalıların Erdoğan'ın otoriter yöntemlerine karşı ne yapacaklarına gerçekten karar vermeleri lazım. Bu, Kürtleri PKK'nın silahlı adamlarına doğru itecek ve iç savaş riskini bileyecektir."
"Cumhurbaşkanı'nın amaçlarından bazıları, HDP'nin koltuklarından bir kısmını seçimle geri kazanıp, anayasayı değiştirmek için ihtiyacı olan çoğunluğa ulaşmak ve meclis ile mahkemeler üzerinde daha fazla güç elde etmek olabilir."
"Erdoğan, istikrarı yalnızca kendi idaresindeki bir yönetimin sağlayabileceğini söylüyor. Tüm kanıtlar ise bunun tam tersine işaret ediyor."