Financial Times: Baskı ve sansür, Türkiye ekonomisine zarar veriyor
Financial Times Türkiye'de medyaya baskı ve sansürün ekonomiye gölge düşürdüğünü vurgulayan bir yazıya yer veriyor.
İngiltere’de yayınlanan Financial Times gazetesinde bugün yayınlanan ve İstanbul muhabiri Daniel Dombey'in imzasını taşıyan bir değerlendirme yazısında Türkiye’de son dönem yaşananlar ele alındı. 'Medyaya kısıtlamalar Türkiye'nin ekonomisine gölge düşürüyor' başlıklı makalede özellikle yeni internet düzenlemesine değinilmiş.
Yazısına "Türk hükümeti geçen yılın sonlarında, bir yolsuzluk skandalının ilk sancılarında neden ülkenin internet düzenleme kurumunun başına eski bir gizli polisi getirdi?" sorusuyla başlayan Dombey, bu soruya verilecek yanıtın, Türkiye'de hem ifade özgürlüğü, hem de ekonomik görünüm açısından sonuçları olacağını söylüyor.
Dombey, eski MİT üyesi Ahmet Cemalettin Çelik'in Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’na (TİB) atanmasın değinirken, okurlarına, bu konuyla ilgili ‘bilinmesi gereken ilk şeyin’, TİB’in ‘diğer ülkelerdeki emsallerine hiç benzememesi’ olduğunu belirtiyor ve şöyle devam ediyor:
"Öncelikle, kurumun kendi internet sitesinden dile getirdiği ettiği ilk 5 görevi, dinlemelerdeki rolüyle ilgili. Dahası parlamento geçen hafta bu kuruma, internet sitelerini, ‘mahremiyet’ gerekçesi mahkeme kararı olmadan internet sitelerini engelleme yetkisi verdi. Muhalif siyasetçiler cumhurbaşkanının imzasını bekleyen düzenlemenin şimdi durdurulan yolsuzluk soruşturmasında, hükümetle bağlantılı isimlerle ilgili materyalin internete sızmasını önlemeyi amaçladığını söylüyor. AB, ABD ve Avrupa Konseyi kaygılarını dile getirdi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ise buna internet yasasının 'paralel devlet’ tehdidini ortadan kaldırmayı amaçladığını söyleyerek yanıt veriyor. Paralel devlet Erdoğan'ın hükümetin şimdi kavgalı olduğu eski müttefiki, Vaiz Fethullah Gülen'in polis, savcılıklar ve yargıdaki destekçileri için kullandığı bir terim."
'ÇELİK'İN ATANMASI SORUNLARIN SADECE BİRİ'
Dombey, Çelik'e internet sitelerini kapatma gücü verilebilecek olmasının, geçen hafta Türkiye'de ifade özgürlüğü sorunuyla ilgili olarak ortaya çıkan sorunlardan sadece biri olduğunu vurguluyor. Dombey, Erdoğan'ın, medya patronlarından haberlerini değiştirmelerini istediği telefon kayıtlarının da internette görüldüğünü belirtiyor ve şöyle devam ediyor;
"Başbakan kayıtların yasadışı olduğunu söyledi ama bir muhalif siyasetçinin konuşmasının altyazıyla verilmesinin durdurulmasını istediğini doğruladı. Bunu ülke dışındayken hakarete uğradığı için yaptığını söyledi. Bu arada yine kayıtlarda geçen, bir gazetenin genel yayın yönetmeni Fatih Altaylı da kayıtların hükümetin baskısını gösteren 'somut kanıtlar' olduğunu belirtti ve 'Her gün bir yerlerden talimatlar yağıyor' dedi. Erdoğan ise kayıtların 'paralel devlet tarafından cumhurbaşkanına, kendisine, sanatçılara ve gazetecilere şantaj' amacıyla kullanıldığını savundu. Binlerce polisin, çok sayıda yargıcın ve savcının görev yerinin değiştirilmesiyle pratikte dondurulmuş yolsuzluk soruşturmasını ise Gülencilerin darbe girişimi olarak tanımladı. Gülen ise herhangi bir bağlantısı olmadığını savunuyor. Hükümetin Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı yardımıyla internetten bu kayıtları temizlemeye bu kadar istekli olması boşuna değil. "
'EKONOMİYE GÖLGE DÜŞÜYOR'
Ancak Dombey meselenin sadece ifade özgürlüğü olmadığını, 'Erdoğan'ın otoriterleşmesi ve komplo iddialarının Türk ekonomisine gölge düşürdüğünü vurguluyor. Standard and Poors'un Türkiye'nin ekonomik görünümü notunu düşürdüğünü hatırlatan Dombey, ABD Merkez Bankası'nın da IMF gibi Türkiye'yi en kırılgan gelişmekte olan pazar diye nitelediğini belirtiyor. Eski Ekonomi Bakanı Kemal Derviş'in de ekonomiye siyasi müdahale uyarıları yaptığını vurgulayan Dombey yazıya şöyle son veriyor;
"Derviş ülkenin ekonomi yönetimi anlamında geriye gittiğini söylüyor. Erdoğan ve bakanları bu görüşe katılmıyor. Ama sonuçta daha yeni, eski bir gizli polise internete ulaşım alanında tüm ülke çapında yetki verdiler."
Yazısına "Türk hükümeti geçen yılın sonlarında, bir yolsuzluk skandalının ilk sancılarında neden ülkenin internet düzenleme kurumunun başına eski bir gizli polisi getirdi?" sorusuyla başlayan Dombey, bu soruya verilecek yanıtın, Türkiye'de hem ifade özgürlüğü, hem de ekonomik görünüm açısından sonuçları olacağını söylüyor.
Dombey, eski MİT üyesi Ahmet Cemalettin Çelik'in Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’na (TİB) atanmasın değinirken, okurlarına, bu konuyla ilgili ‘bilinmesi gereken ilk şeyin’, TİB’in ‘diğer ülkelerdeki emsallerine hiç benzememesi’ olduğunu belirtiyor ve şöyle devam ediyor:
"Öncelikle, kurumun kendi internet sitesinden dile getirdiği ettiği ilk 5 görevi, dinlemelerdeki rolüyle ilgili. Dahası parlamento geçen hafta bu kuruma, internet sitelerini, ‘mahremiyet’ gerekçesi mahkeme kararı olmadan internet sitelerini engelleme yetkisi verdi. Muhalif siyasetçiler cumhurbaşkanının imzasını bekleyen düzenlemenin şimdi durdurulan yolsuzluk soruşturmasında, hükümetle bağlantılı isimlerle ilgili materyalin internete sızmasını önlemeyi amaçladığını söylüyor. AB, ABD ve Avrupa Konseyi kaygılarını dile getirdi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ise buna internet yasasının 'paralel devlet’ tehdidini ortadan kaldırmayı amaçladığını söyleyerek yanıt veriyor. Paralel devlet Erdoğan'ın hükümetin şimdi kavgalı olduğu eski müttefiki, Vaiz Fethullah Gülen'in polis, savcılıklar ve yargıdaki destekçileri için kullandığı bir terim."
'ÇELİK'İN ATANMASI SORUNLARIN SADECE BİRİ'
Dombey, Çelik'e internet sitelerini kapatma gücü verilebilecek olmasının, geçen hafta Türkiye'de ifade özgürlüğü sorunuyla ilgili olarak ortaya çıkan sorunlardan sadece biri olduğunu vurguluyor. Dombey, Erdoğan'ın, medya patronlarından haberlerini değiştirmelerini istediği telefon kayıtlarının da internette görüldüğünü belirtiyor ve şöyle devam ediyor;
"Başbakan kayıtların yasadışı olduğunu söyledi ama bir muhalif siyasetçinin konuşmasının altyazıyla verilmesinin durdurulmasını istediğini doğruladı. Bunu ülke dışındayken hakarete uğradığı için yaptığını söyledi. Bu arada yine kayıtlarda geçen, bir gazetenin genel yayın yönetmeni Fatih Altaylı da kayıtların hükümetin baskısını gösteren 'somut kanıtlar' olduğunu belirtti ve 'Her gün bir yerlerden talimatlar yağıyor' dedi. Erdoğan ise kayıtların 'paralel devlet tarafından cumhurbaşkanına, kendisine, sanatçılara ve gazetecilere şantaj' amacıyla kullanıldığını savundu. Binlerce polisin, çok sayıda yargıcın ve savcının görev yerinin değiştirilmesiyle pratikte dondurulmuş yolsuzluk soruşturmasını ise Gülencilerin darbe girişimi olarak tanımladı. Gülen ise herhangi bir bağlantısı olmadığını savunuyor. Hükümetin Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı yardımıyla internetten bu kayıtları temizlemeye bu kadar istekli olması boşuna değil. "
'EKONOMİYE GÖLGE DÜŞÜYOR'
Ancak Dombey meselenin sadece ifade özgürlüğü olmadığını, 'Erdoğan'ın otoriterleşmesi ve komplo iddialarının Türk ekonomisine gölge düşürdüğünü vurguluyor. Standard and Poors'un Türkiye'nin ekonomik görünümü notunu düşürdüğünü hatırlatan Dombey, ABD Merkez Bankası'nın da IMF gibi Türkiye'yi en kırılgan gelişmekte olan pazar diye nitelediğini belirtiyor. Eski Ekonomi Bakanı Kemal Derviş'in de ekonomiye siyasi müdahale uyarıları yaptığını vurgulayan Dombey yazıya şöyle son veriyor;
"Derviş ülkenin ekonomi yönetimi anlamında geriye gittiğini söylüyor. Erdoğan ve bakanları bu görüşe katılmıyor. Ama sonuçta daha yeni, eski bir gizli polise internete ulaşım alanında tüm ülke çapında yetki verdiler."