FETÖ'nün "mahrem hizmetler yapılanması" davası

- Örgütün "mahrem hizmetler yapılanması"na dahil oldukları gerekçesiyle haklarında "silahlı terör örgütü üyesi olmak" suçundan 15 yıla kadar hapis istemiyle dava açılan 138 kişinin yargılanmasına başlandı- Sanıklardan eski Başbakanlık müfettişi Yılmaz: - "Hakkımdaki iddia soyut, mesnetsiz...

ANKARA (AA) - Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) "mahrem hizmetler yapılanması"na dahil oldukları gerekçesiyle haklarında "silahlı terör örgütü üyesi olmak" suçundan 15 yıla kadar hapis istemiyle dava açılan 138 kişinin yargılanmasına başlandı.

Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya tutuklu ve tutuksuz sanıklar ile sanık avukatları katıldı. Bazı sanıklarla ise tutuklu bulundukları cezaevlerinden telekonferans sistemiyle bağlantı kuruldu.

İddianamenin özetinin okunmasının ardından savunmasını yapan sanıklardan Abdullah Karakaş, emniyette teknisyen olarak çalıştıktan sonra 2007'de emekliye ayrıldığını, maddi imkansızlıklar nedeniyle iş makinası operatörü olarak çalışmaya devam ettiğini söyledi.

Siroz hastası olduğunu anlatan Karakaş, Diyarbakır'da tedavi gördüğünü ve il dışına çıkamadığını belirtti.İddianamede adı geçen ve "MİT abisi" olduğu belirtilen Sunay Elmas'ı tanımadığını öne süren Karakaş, iddianameye konu olan para transferlerinin de alacak nedeniyle yapıldığını söyledi. Karakaş, "Ben suçsuzum. Bunlarla alakam yok. Kimseyi tanımıyorum. 1 yıldır suçsuz yere cezaevinde yatıyorum." dedi.

İddianamede adı geçen Erhan Yıldız'ın damadı olduğunu söyleyen Karakaş, 23 bin liralık havalenin kızının altınlarının bozdurulup paraya çevrilmesiyle elde edildiğini ve muhafaza için kendisine gönderildiğini öne sürdü.

- "Adımın böyle bir terör örgütüyle anılmasından hicap duyuyorum"

Suç tarihinde Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığında müfettiş olarak görev yapan sanık Abdullah Yılmaz da vatanına ve milletine bağlı biri olduğunu, hiçbir terör örgütüyle ilgisinin bulunmadığını savundu.

"Adımın böyle bir terör örgütüyle anılmasından hicap duyuyorum." diyen Yılmaz, haklarındaki soruşturmanın isimsiz bir ihbarla Emniyet önündeki çöp bidonunda bulunan 223 kişilik bir ihbar mektubuyla başladığını ancak listeyi hazırlayıp buraya atanlar hakkında herhangi bir inceleme yapılmadığını ileri sürdü.

Söz konusu listenin MİT tarafından hazırlanıp, ihbar süsü verilerek Emniyet makamlarına ulaştırıldığını iddia eden Yılmaz, dolayısıyla listenin delil olarak kabul edilmemesi gerektiğini söyledi.

Başbakanlıkta 6 yıl müfettiş olarak görev yaptığını, bu sürede pek çok kamu kurumunda inceleme ve soruşturma yürüttüğünü dile getiren Yılmaz, "FETÖ'nün mahrem yapılanması içinde görev aldığı" iddiasını reddederek, "Bilerek veya bilmeyerek hiçbir zaman suç işlemedim. Hakkımdaki iddia soyut, mesnetsiz, dayanaktan yoksun ve kim tarafından hazırlandığı belli olmayan çöpten çıkarılan belgelere dayanıyor." ifadesini kullandı.

ByLock kullandığını da kabul etmeyen Abdullah Yılmaz, telefonuna ByLock yüklediği belirtilen tarihte, eşiyle birlikte tatilde bulunduğunu kaydetti.Turgut Özal Üniversitesiyle irtibat iddiasını da yalanlayan Yılmaz, iddianameye konu olan telefon görüşmelerinin üniversitenin hastanesinden randevu almak için gerçekleştirildiğini savundu.

Üstüne atılan suçlamaların haksız ve mesnetsiz olduğunu, somut delile dayanmadığını öne süren Yılmaz, tahliye ve beraat istedi.

- "Dayanaktan yoksun"

Sanıklardan eski Üsteğmen Abdülmuttalip Yüksel de tutuklanmadan önce Hatay İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğünde görev yaptığını, hiçbir terör örgütüyle bağlantısının bulunmadığını, "mahrem hizmet yapılanması içinde görev aldığı" iddiasını kabul etmediğini söyledi.

Hakkındaki iddiaların dayanaktan yoksun olduğunu öne süren Yüksel, ihbar mektubunda yer alan iki telefon numarasını kullanmadığını, bu numaraların kime ait olduğunu da bilmediğini dile getirdi.

ByLock kullandığı iddiasını reddeden Yüksel, "7 Eylül'de bu programı indirdiğim iddia ediliyor. Ben bu dönemde Iphone kullanıyordum. Bu telefona uygulama indirilen Apple Store'da bu program o tarihte yoktu." dedi.

Kara Kuvvetlerinde binbaşı olan ve örgüt mensubu olduğu belirtilen Yusuf Karaca ile Isparta'daki bir otelde konaklama kaydı bulunduğu iddiasını reddeden Yüksel, Karaca'yı tanımadığını, o tarihte Eğridir Dağ Komando Komutanlığında katıldığı bir kurstan dolayı bu otelde kaldığını söyledi.

Komutanlarıyla yaptığı telefon görüşmelerinin iddianamede mahrem yapıyla irtibat olarak tanımlandığını öne süren Yüksel, iddianamedeki telefon görüşmelerine "Görevim gereği diğer subaylarla yaptığım görüşmelerdir." diye açıklama getirdi.

- "Parasını verdiğim sınava gireyim diye düşündüm"

Sanık eski öğretmen Adem Onar da iddianamede kendisinin terör örgütü üyesi olduğunu gösterecek hiçbir somut delil bulunmadığını öne sürdü.FETÖ'ye ait kurumlarda öğretmen olarak görev yaptığını ifade eden Onar, mezun olduğu dönemde branşında çok az atama yapıldığını, kendisinin de atanamadığı için bu kurumlarda çalıştığını söyledi. Onar, "Ben merdiven altı kurumlarda çalışmadım. Çatıştığım kurumlar resmi izinle açılıp, Milli Eğitim Bakanlığınca denetlenen okullar. Bana bu kurumun terör örgütüyle irtibatlı olduğu belirtilse ve ben buna rağmen burada çalışmış olsam bu suçlamayı anlayabilirim." dedi.

KPSS soruşturmasına da şüpheli olarak dahil edildiğini öne süren Adem Onar, 2010'daki KPSS sınavına örgütsel amaçla girdiği iddiasını reddederek, "2008'de özel sektörün stresinden bunalarak 2009'da sözleşmeli öğretmen oldum. 2010'da kadrolu öğretmenliğe geçmek için hazırlık yaptığım dönemde devlet sözleşmeli öğretmenlere kadro verdi. Ben de parasını verdiğim sınava gireyim diye düşündüm. Kadrolu olarak atanmış olmanın verdiği rahatlıkla girdiğim bu sınavdan 92 puan aldım. Zaten atanmış birinin sırf param boşa gitmesin diye girdiğim bu sınavdan kopya çekmiş olmam ne kadar mantıklı." diye konuştu.

Onar, "FETÖ mahrem imamlar yapılanmasında görev aldığı" iddiasının nedenini de anlayamadığını, isimsiz ihbar telefonu sonucu çöp kutusunda bulunan listede isminin yer alması dışında bu örgütle bağını gösteren hiçbir delil bulunmadığını öne sürdü.

ByLock uygulamasını kullandığı yönündeki iddiayı da reddeden Onar, ByLock kullanıcıları listesine sehven eklenmiş olabileceğini savundu. "Mesleki ve sosyal anlamda idam edildiğimi düşünüyorum." diyen Onar, tahliye ve beraat istedi.

Sanık eski öğretmen Ahmet Hazman da iddianamedeki "jandarma personeline abilik yaptığı" yönündeki suçlamayı reddetti. Asılsız ve isimsiz bir ihbar üzerine tutuklandığını savunan Hazman, ByLock kullanmadığını, Bank Asya'daki hesabının uzun zaman önce açıldığını, hesabında 2012'den sonra olağan dışı bir artış olmadığını anlattı. Hazman, çalıştığı iş yerlerine ilişkin, "Bu kurumlarda örgütsel bir amaç için çalışmadım. O zamanlar bu kurumlar yasal, şaibesiz kurumlardı." dedi ve tahliyesini istedi.

Savunmaların ardından duruşmaya ara verildi.