FETÖ'nün iş dünyası yapılanması davası

- Aralarında FETÖ elebaşı Fetullah Gülen, kapatılan TUSKON'un başkanı Rızanur Meral ve genel sekreteri Mustafa Muhammet Günay ile iş adamları Ömer Faruk Kavurmacı ve Faruk Güllü'nün de aralarında bulunduğu 86 sanığın yargılandığı davada bazı sanıkların savunmaları alındı- Duruşma yarına ertelendi

İSTANBUL (AA) - Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) iş dünyası yapılanmasına yönelik soruşturma kapsamında, FETÖ elebaşı Fetullah Gülen, kapatılan TUSKON'un başkanı Rızanur Meral ve genel sekreteri Mustafa Muhammet Günay ile iş adamları Ömer Faruk Kavurmacı ve Faruk Güllü'nün de aralarında bulunduğu 86 sanığın yargılandığı davada, bir kısım sanıkların savunmaları alındı.

İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesince Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi karşısındaki binada büyük salonda görülen duruşmada, savunma yapan tutuklu sanık Ahmet Şener Gülenç, avukat olduğunu, 3 iddiayla suçlandığını ve bunların ofis evinde bulunan 3 adet 1 Amerikan doları, derneğe üye olması, Bank Asya’ya para yatırmak olduğunu söyledi.

Sanık Gülenç, 2013 yılında Şile Belediyesi’nden istifa ettiğini ifade ederek, "Serbest avukatlık yaptığım için çevremi genişletmeye çalışıyordum. Çocuklarıma ait kumbarada 3 adet c, d, e serileri 3 adet Amerikan doları bulundu. Bu dolarlar f serisi değildir, örgüte ait değildir. Yurt dışına seyahatler yaptım. Türk lirasını dolara çevirdim. Kalan bozuk paraları çocuklara verdim. Bu paralar bereket getiren paralardan değildir. Bunlara da inanmıyorum. Bereket Allah’tan gelir. MABİAD’a üye olmakla suçlanıyorum. Derneğin bütün faaliyetleri yasaldır. 17-25 Aralık’ta üye olduğum için polis fezlekesine yazıldı." dedi.

Bank Asya’da mevduatı bulunmasının deliller arasında olduğunu aktaran sanık Gülenç, "2013’te para yatırma çağrısı vardı. Benim daha önceden hesabım vardı. O para sürekli kalmadı. Herhangi bir örgütün ne propagandasını yaptım, ne de üye oldum. ByLock çıkmadı, TUSKON toplantısına katılmadım." diye konuştu.

Cumhuriyet savcısının, "Çok şaibeli bir tarihte neden para yatırdın? Sonra görevini yerine getirip neden parayı çektin?" diye sorması üzerine sanık Gülenç, "65 bin lira para yatırmamla banka kurtulmadı." diye karşılık verdi.

Bir diğer tutuklu sanık İsmail Aytan da, 14 aydır tutuklu bulunduğunu, Marifed Derneği'ne bağlı 32 dernekten örgüt adına para topladığı iddiasını kabul etmeyerek, "Ben dernekte işçi statüsünde çalışan biriyim. Benim Mustafa Muhammet Günay ile görüşmem söz konusu olamaz. Bildiğim kadarıyla kendisi TUSKON'un Genel Sekreteridir." diye savunma yaparak, suçlamaları reddetti.

- "Bu yapının evladına kurşun sıkabileceğini düşünmedim"

Bir diğer tutuklu sanık Nihat Kurt da savunmasında, öncelikli olarak sağlığının kötü olduğunu, beyninde bir baloncuğun bulunduğunu, ölüm riskinin olduğunu belirterek, "Ben FETÖ üyesi değilim. Hiçbir zaman olmadım. TUSKON’a üye olmakla suçlanıyorum. 20 yıl siyaset yaptım. Bülent Ecevit’in mitinglerinde anons yapıyordum. 17-25 Aralık’tan sonra eskisi gibi arkadaş olacaklarını düşündüğümden ticari ilişkilerimi ve çevremi kaybetmemek için buraya kadar geldik. 15 Temmuz’dan sonra istifa ettim. TUSKON’da bulundum, çalıştım, yöneticilik yaptım. Yurt dışında nasıl ihracat yaparız diye çalıştım. Savcının iddianamedeki iddiasına göre ‘Nihat Kurt, darbe gecesi darbeden önceden haberi olmamıştır’ diyor. Terör örgütü üyesi değilim ki, üye olayım. Ben koku işi yapıyorum. Sonradan bunun bir iletişim aracı olduğunu öğrendim. Biri beni aradı sana ’COCO’dan ulaşamıyorum dedi, kızdım. Emniyette 10-15 gün kalmamak için emniyette adam arıyor deniliyor. 10 yıllık vizelerim, pasaportum var. Emniyette kalmayayım hastayım diye bir an önce savcı karşısına çıkmak istedim. Ben bu olayın hiçbir yerinde olamam, kimse bana delilsiz örgüt üyesi diyemez.’’ dedi.

Kendisinin solcu olduğunu, bir partiye gittiğinde ‘solcu arkadaş geldi’ denildiğini aktaran sanık Kurt, telefondaki cemaat muhabbetlerinde ‘ben böyle şeyleri telefonlarda konuşmadım’ dediğini söyledi.

Mahkeme Başkanı Ali Öztürk’ün "Konuşmalarını program üzerinden yapmışsın." demesi üzerin sanık Kurt, "Program kullandığımı inanın hatırlamıyorum. Bilmiyorum, teknoloji noktasında zayıfım." diye cevap verdi.

Başkan Öztürk’ün "TUSKON’un 6. Kuruluna İŞGAD üyesi olarak MARİFED’i temsilen ismin geçiyor. Örgütle ilişkin devam mı ediyordu?" diye sorması üzerine sanık Kurt, "Bu kurula katılmadım. İstanbul dışındaydım. Bu yapının böyle bir şey yapması, evladına kurşun sıkabileceğini düşünmedim." yanıtını verdi.

Mahkeme Başkanı Öztürk’ün "TUSKON’un 5. Olağan Genel Kurulu’na katıldın mı?" sorusuna Kurt, "O toplantıdaki Rızanur Meral’in konuşmasından sonra katıldım. Biz iş adamıyız, arkadaşlara da dedim. Bunları siyasetçiler konuşsun, o konuşma kabul edilebilir bir konuşma değil." şeklinde cevap verdi.

Başkan Öztürk’ün "Telefonunda ByLock ve Kakao programlarını kullandığın tespit edilmiş. Bu programlar WhatsApp, gmail ara yüzüyle indirilebiliyor. Kullandın mı?" sorusuna da Kurt, "O numarayı hiç kullanmadım. ByLock’un b’sini ilk kez sizden duyuyorum." dedi.

- "Darbeye darbe demek için kaç kişinin ölmesi gerekir"

İddianamede, Zaman gazetesine kayyum atandığı gün oraya gittiği iddialarının hatırlatılması üzerine sanık Kurt, "Biz iş adamıyız, ülke huzur istiyor. Bir gazetenin kapanması ülke ekonomisini bozuyor. Bunlar doları yukarı çıkartıyor. Oraya gitmedim. Telefonda üzüldüğümü söyledim. Ama Zaman gazetesine, Fatih Üniversitesi’ne, TUSKON’a lanet olsun, bilsem kapısından geçmezdim. Lanet olsun hepsine, bizi bilerek kandırdılar." şeklinde konuştu.

Mahkeme Başkanı Ali Öztürk’ün sanık Kurt’a darbe gecesi yaptığı ‘bu darbe değildir’ görüşmelerini hatırlatarak, "Darbeye darbe demek için kaç kişinin ölmesi gerekir" demesi üzerine sanık Kurt da, "Hayır efendim. Orada öyle demek istemedim." yanıtını verdi.

Sanık Kurt, son olarak sağlık sebebiyle tahliyesini istedi.

Tutuklu sanıklardan Nalan Erpolat da TUSKON’un 5. Olağan Genel Kurulu’na katılmadığını öne sürerek, böyle bir yapının kötü niyetli ve paralel devlet yapılanmasına yönelik eleştirilerin artmaya başlaması üzerinde TUSKON’dan 2015 yılında istifa ettiğini, bu tarihten sonra kimseyle görüşmediğini, örgüt üyesi olmadığını, propaganda yapmadığını söyledi.

Hakkındaki suçlamaları kabul etmeyen sanık Erpolat, "Eğitimli ve kadın olduğum için beni vitrine koymak istediler diye düşünüyorum. TUSKON’a bilgim ve istediğim dışında üye edildim. Bütün bildiğim budur." dedi.

Bir diğer tutuklu sanık Özlem Üçüncü de savunmasında, suçlamaları kabul etmediğini, İnci İş Kadınları Derneği’ne üye olmak ve ByLock kullandığı iddiasıyla suçlandığını ifade ederek, "Dernek 50-60 kişiyi geçmeyen, cılız bir dernekti." diye konuştu.

Mahkeme Başkanı Ali Öztürk’ün "Derneğin kurban parası toplaması konusuna ne diyorsun?" sorusuna sanık Üçüncü, "Ben sanmıyorum kurban parası toplandığını, toplandıysa geri gönderilmiştir." dedi.

Bunun üzerine başkan Öztürk, "Bu kadar kurban kesilseydi, Afrika’da aç kalmazdı" şeklinde konuştu.

Sanığın savunmasının tamamlanmasının ardından duruşma yarına erteledi.