FETÖ soruşturmasını FETÖ'den yargılanan savcıya vererek 'köpeği ısırdınız'!
Cumhuriyet gazetesi soruşturmasını yürüten savcının 'FETÖ üyeliği' yargılanmasıyla ilgili olarak Sabah yazarı Hilal Kaplan'dan da tepki geldi.
Sabah yazarı Hilal Kaplan, Cumhuriyet gazetesinin yöneticileri ve yazarlarına yönelik "FETÖ ve PKK adına suç işledikleri" iddiasıyla başlatılan soruşturmayı yürüten İstanbul Cumhuriyet Savcısı Murat İnam'ın, 'FETÖ üyeliği' ve 'suç uydurmaktan' yargılanmasıyla ilgili olarak "Cumhuriyet gazetesini FETÖ çerçevesinde soruşturan savcı, aynı zamanda bir FETÖ davasının sanığı. Bu yetmezmiş gibi, bir de dün haberi ortaya çıkaran Barış Pehlivan'a, 'terörle mücadeledegörev almış kişileri hedef göstermek' iddiasıyla soruşturma açıldı" dedi. "FETÖ soruşturmalarını yürüten tüm savcılarımız kıymetlidir" diyen Kaplan "Ancak kritik bir FETÖ soruşturmasını, gider FETÖ'den yargılanan bir savcıya verirseniz, bunun haber olması için başkasını suçlamanıza hiç gerek yok. Siz Başsavcılık olarak kendiniz 'köpeği ısırmış' bulunuyorsunuz zaten" ifadesini kullandı.
Hilal Kaplan'ın "FETÖ, ByLock, Cumhuriyet" başlığıyla yayımlanan (4 Kasım 2016) yazısı şöyle:
Geçtiğimiz günlerde, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı'ndaki FETÖ soruşturmalarından sorumlu olan bilirkişi ve müfettiş yardımcısı İ.S.E.'nin, 'kırmızı ByLock' listesinde yer aldığı ortaya çıktı.
"Kırmızı liste", aktif ByLock kullanıcı sınıfına devletin verdiği isim. Müfettiş yardımcısı olan İ.S.E., bir dönem de Küçük ve Ortak Ölçekli Sanayiyi Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı'nda (KOSGEB) FETÖ soruşturmalarını yürüten kişiymiş. Yani en az iki önemli kurumdaki FETÖ tasfiyelerinden sorumlu müfettiş yardımcısının azılı bir FETÖ'cü olması ihtimali söz konusu.
Daha önce de, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nca yürütülen FETÖ soruşturması kapsamında örgütün 'ByLock' programını kullandığı ileri sürülen 3 savcı ve 3 hâkim gözaltına alınmıştı. Ancak gözaltına alınan ByLock'çu Cumhuriyet Savcısı Fatih S.'nin, bir önceki gün, kendi yürüttüğü ByLock soruşturması çerçevesinde 24 kişiyi gözaltına aldırttığı belirlendi. Yani FETÖ soruşturması savcısının bizzat FETÖ'cü çıkması ihtimali de söz konusu.
Bu veriler, bize nasıl bir istihbarat örgütüyle mücadele ettiğimizi ve ByLock'un FETÖ'cüleri ayıklamakta neden azami önemde olduğunu, Hürriyet başta bazı medya organlarının neden bu önemli delil kaynağını itibarsızlaştırmak için uğraştığını gösteriyor.
Dün de Cumhuriyet Gazetesi Vakfı'na yönelik soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısı Murat İnam'ın, FETÖ'nün gerçekleştirdiği Selam Tevhid kumpası soruşturması kapsamında, Yargıtay 16. Ceza Dairesi'nde açılan davada sanık olduğu ortaya çıktı. Önce sosyal medyada gördüğüm habere inanamadım.
Ardından OdaTV'den Barış Pehlivan, İnam'ın 'ağırlaştırılmış müebbet hapis'le yargılandığını ve hakkında isnat olunan eylemlerden birisinin de FETÖ'nün Selam-Tevhid kumpasında, bir şüpheli hakkında usulsüz dinleme kararı vermiş olduğunu yazdı. Yani Cumhuriyet gazetesini FETÖ çerçevesinde soruşturan savcı, aynı zamanda bir FETÖ davasının sanığı...
Bu yetmezmiş gibi, bir de dün haberi ortaya çıkaran Barış Pehlivan'a, 'terörle mücadeledegörev almış kişileri hedef göstermek' iddiasıyla soruşturma açıldı. FETÖ soruşturmalarını yürüten tüm savcılarımız kıymetlidir.
Ancak kritik bir FETÖ soruşturmasını, gider FETÖ'den yargılanan bir savcıya verirseniz, bunun haber olması için başkasını suçlamanıza hiç gerek yok. Siz Başsavcılık olarak kendiniz 'köpeği ısırmış' bulunuyorsunuz zaten. Başsavcılık, Savcı İnam'ın FETÖ'cü olmadığına inanıyor olabilir. Hukuken yaptıkları uygun da olabilir. Ama FETÖ ile mücadele ülkenin en önemli gündemiyken, FETÖ kapsamındaki bir davanın sanığı olan savcıyı da bir zahmet başka bir FETÖ soruşturmasında görevlendirmeyiniz...
Bu itirazıma, defalarca OdaTV tarafından hedef gösterilmiş ve daha iki gün önce, Cumhuriyet Gazetesi Vakfı'na operasyonun neden desteklenmesi gerektiğini kâleme almış bir yazar olduğumu da ekleyeyim.
Son bir not: Cumhuriyet Gazetesi Vakfı'na dair hukukî işlemin bir an önce yapılması ve FETÖ ile işbirliği olmadığından emin olunan, vakıfta emeği bulunan birine devredilmesi gerektiği kanaatindeyim. Neticede dava, hükümet sözcüsü Numan Kurtulmuş'un dediği gibi gazeteye değil, vakfa açılmış ise ve üstelik organik bağlarının kanıtlanması kolay olan esas sorumlular Can Dündar ve Akın Atalay'ın yurtdışına kaçmasına göz yumulduğu intıbaı oluşmuş ise, Aydın Engin'den karikatürist Musa Kart'a kadar pek çok Cumhuriyet çalışanının şayet haklarında somut delil yoksa tutuklu yargılanması davayı sulandıracaktır.
Hilal Kaplan'ın "FETÖ, ByLock, Cumhuriyet" başlığıyla yayımlanan (4 Kasım 2016) yazısı şöyle:
Geçtiğimiz günlerde, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı'ndaki FETÖ soruşturmalarından sorumlu olan bilirkişi ve müfettiş yardımcısı İ.S.E.'nin, 'kırmızı ByLock' listesinde yer aldığı ortaya çıktı.
"Kırmızı liste", aktif ByLock kullanıcı sınıfına devletin verdiği isim. Müfettiş yardımcısı olan İ.S.E., bir dönem de Küçük ve Ortak Ölçekli Sanayiyi Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı'nda (KOSGEB) FETÖ soruşturmalarını yürüten kişiymiş. Yani en az iki önemli kurumdaki FETÖ tasfiyelerinden sorumlu müfettiş yardımcısının azılı bir FETÖ'cü olması ihtimali söz konusu.
Daha önce de, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nca yürütülen FETÖ soruşturması kapsamında örgütün 'ByLock' programını kullandığı ileri sürülen 3 savcı ve 3 hâkim gözaltına alınmıştı. Ancak gözaltına alınan ByLock'çu Cumhuriyet Savcısı Fatih S.'nin, bir önceki gün, kendi yürüttüğü ByLock soruşturması çerçevesinde 24 kişiyi gözaltına aldırttığı belirlendi. Yani FETÖ soruşturması savcısının bizzat FETÖ'cü çıkması ihtimali de söz konusu.
Bu veriler, bize nasıl bir istihbarat örgütüyle mücadele ettiğimizi ve ByLock'un FETÖ'cüleri ayıklamakta neden azami önemde olduğunu, Hürriyet başta bazı medya organlarının neden bu önemli delil kaynağını itibarsızlaştırmak için uğraştığını gösteriyor.
Dün de Cumhuriyet Gazetesi Vakfı'na yönelik soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısı Murat İnam'ın, FETÖ'nün gerçekleştirdiği Selam Tevhid kumpası soruşturması kapsamında, Yargıtay 16. Ceza Dairesi'nde açılan davada sanık olduğu ortaya çıktı. Önce sosyal medyada gördüğüm habere inanamadım.
Ardından OdaTV'den Barış Pehlivan, İnam'ın 'ağırlaştırılmış müebbet hapis'le yargılandığını ve hakkında isnat olunan eylemlerden birisinin de FETÖ'nün Selam-Tevhid kumpasında, bir şüpheli hakkında usulsüz dinleme kararı vermiş olduğunu yazdı. Yani Cumhuriyet gazetesini FETÖ çerçevesinde soruşturan savcı, aynı zamanda bir FETÖ davasının sanığı...
Bu yetmezmiş gibi, bir de dün haberi ortaya çıkaran Barış Pehlivan'a, 'terörle mücadeledegörev almış kişileri hedef göstermek' iddiasıyla soruşturma açıldı. FETÖ soruşturmalarını yürüten tüm savcılarımız kıymetlidir.
Ancak kritik bir FETÖ soruşturmasını, gider FETÖ'den yargılanan bir savcıya verirseniz, bunun haber olması için başkasını suçlamanıza hiç gerek yok. Siz Başsavcılık olarak kendiniz 'köpeği ısırmış' bulunuyorsunuz zaten. Başsavcılık, Savcı İnam'ın FETÖ'cü olmadığına inanıyor olabilir. Hukuken yaptıkları uygun da olabilir. Ama FETÖ ile mücadele ülkenin en önemli gündemiyken, FETÖ kapsamındaki bir davanın sanığı olan savcıyı da bir zahmet başka bir FETÖ soruşturmasında görevlendirmeyiniz...
Bu itirazıma, defalarca OdaTV tarafından hedef gösterilmiş ve daha iki gün önce, Cumhuriyet Gazetesi Vakfı'na operasyonun neden desteklenmesi gerektiğini kâleme almış bir yazar olduğumu da ekleyeyim.
Son bir not: Cumhuriyet Gazetesi Vakfı'na dair hukukî işlemin bir an önce yapılması ve FETÖ ile işbirliği olmadığından emin olunan, vakıfta emeği bulunan birine devredilmesi gerektiği kanaatindeyim. Neticede dava, hükümet sözcüsü Numan Kurtulmuş'un dediği gibi gazeteye değil, vakfa açılmış ise ve üstelik organik bağlarının kanıtlanması kolay olan esas sorumlular Can Dündar ve Akın Atalay'ın yurtdışına kaçmasına göz yumulduğu intıbaı oluşmuş ise, Aydın Engin'den karikatürist Musa Kart'a kadar pek çok Cumhuriyet çalışanının şayet haklarında somut delil yoksa tutuklu yargılanması davayı sulandıracaktır.