FETHULLAH GÜLEN 28 ŞUBAT'TA NELER SÖYLEMİŞTİ?

Fethullah Gülen, 28 Şubat sonrasında Necmettin Erbakan'ı sert şekilde eleştirenler arasında yer almıştı..

Fethullah Gülen, 28 Şubat sonrasında Necmettin Erbakan'ı sert şekilde eleştirenler arasında yer almış ve silahlı kuvvetlerin müdahalesini demokratik bulduğunu ifade etmişti.

Gülen 29 Mart 1997'de Samanyolu TV'da katıldığı bir programda silahlı kuvvetleri muhtıra vermekle eleştirenlere seslenerek, "Asker demokratik yollarla sorunların çözümünü istedi" demişti:

"Darbe hiçbir zaman tam bir çözüm değildir. Dağlama en son çaredir. Darbeciler iyi niyetlidir ama her darbe birikim ve tecrübe sahiplerini heba etmiştir. Ülkemiz kriz içinde. Gücü temsil edenler krizi önlemelidir. Bu hükümeti değiştirin demek daha demokratik olur. Burada 'Askeriye muhtıra verdi' diye suçlanmak isteniyor. İsteselerdi, bu öyle bu böyle olacak diyebilirlerdi. Oturup onlarla meseleyi altı saat mülahaza etmezlerdi. Demokratik yollarla problemler çözülsün istediler."

Fethullah Gülen, 16 Nisan 1997'de Kanal D'den Yalçın Doğan'a verdiği röportajda ise askerlerin anayasanın kendilerine verdiği yetkiyi kullandıklarını belirtmişti:

"Askerlerimiz bir yönüyle yaptıkları bazı şeylerden ötürü bazı çevrelerce, belki antidemokratik davranıyor sayılabilirler. Ama onlar konumlarının gereğini anayasanın kendilerine verdiği şeyleri yerine getiriyorlar. Hatta dahası, ben zannediyorum, onlar, bazı sivil kesimlerden daha demokrat."

"Herhalde onların temsil ettikleri kuvvet şu partiler arasında birbirini istemeyen insanların elinde olsa bir gece hızlı bir baskınla gelirler hasımlarını bertaraf ederler onun yerine otururlar."

"Kuvvet ellerinde olduğu halde çok mantıki davranıyorlar. Çok muhakemeli davranıyorlar. Epey zamandan beri. His öne çıkmıyor burada ve kuvvet, güç gösterisi şeklinde öne çıkmıyor. Bana demokraside daha dengeli geliyorlar, o açıdan."

KIVRIKOĞLU: 28 ŞUBAT BİN YIL SÜRECEK

Genelkurmay Başkanı Org. Hüseyin Kıvrıkoğlu’na atfedilen bu sözü, Kıvrıkoğlu’nun 28 Ocak 1999 tarihindeki MGK toplantısında söylediği rivayet ediliyor. MGK’da irtica ve hükümetin bu konudaki duyarsızlığıyla ilgili genel bir çerçeve çizen Kıvrıkoğlu, sonra o tarihi cümlesini sarf etti: “Bu 10 senedir, 20 senedir, 100 senedir veya 500 senedir. O nedenle 28 Şubat defteri, irtica devam ettikçe asla kapanmamalıdır diye düşünüyoruz. Ayrıca bir önceki MGK toplantısında alınan karar gereği, Başbakanlık uygulamayı Takip ve Koordinasyon Kurulu’nun görevine kesintisiz olarak devam etmesinde de büyük yarar görüyoruz. İrticayla mücadele için bir Başbakanlık genelgesinin ivedilikle yayınlanması veya 55’inci hükümet döneminde yayınlanan Başbakanlık genelgesinin yürürlükte olduğu ve uygulamaya devam edileceğinin açıklanması, özellikle bunu uygulayacak olan mülki amirler ve diğer bürokratlar nezdinde bir siyasi iradenin varlığını ve desteğini ortaya koyacaktır. Bunların önemine inanıyoruz.”

GÜVEN ERKAYA SİNYALİ VERMİŞTİ

28 Şubat sürecinin en önemli isimlerinden dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Güven Erkaya’nın 25 Şubat 1997’de dile getirdiği şu sözler ise, müdahalenin en açık işaretlerinden birini oluşturuyordu: “Yıllardır, devletin geleceği için birinci tehdit PKK terörü idi. Ancak güvenlik güçleri görevini yaptı ve PKK olayı kontrol altına alındı. Aşırı dinci akımlar ise bugün, PKK tehdidinden daha büyük bir tehlike haline geldi. Tehlike üç boyutludur. Laik Cumhuriyet’e, çoğulcu demokrasiye ve sosyal hukuk düzenine yönelik tehlike.” Oramiral Güven Erkaya’nın şu sözleri ise, 28 Şubat’ı karakterize eden sözlerden biriydi: “Bu defa silahsız kuvvetler gereğini yapsın.” TİSK, TESK, Türk-İş ve DİSK’in yayınladıkları “Laiklik ve demokrasi sahipsiz değil” vurgusunu öne çıkaran bildiri Güven Erkaya’nın sözlerinin teyidi anlamına geliyordu. Bu kurumlar ve başka bir dizi kurum, rektörler, yargı, kendilerine bizzat asker tarafından verilen brifinglerle 28 Şubat sürecine hazırlandı ve bu müdahalenin ‘silahsız kuvveti’ olarak rol oynadılar.