FEHMİ, NE İŞİN VARDI SURİYE'DE? KİMİN AJANI İDİN? VE KILIÇLAR ÇEKİLDİ,MEDYADA YENİ SAVAŞ!

Kendisini yabancı diplomatlar ve ABD ile iş tutan gazeteci olarak açıklayan Fehmi Koru'ya Sözcü gazetesi yazarı Emin Çölaşan'dan zehir zemberek bir cevap geldi.

Wıkıleaks belgelerinin patlamasının ardından Sözcü Gazetesi yazarı Emin Çölaşan "Minik Kuş Ayarlama Yöntemleri" başlıklı bir yazı kaleme aldı.Çölaşan yazısında Amerika’dan para alan gazetecileri merak ettiğini ifade etti. Çölaşan’a cevap Fehmi Koru’dan geldi.Koru Yeni Şafak’ta Taha Kıvanç takma ismiyle yazdığı köşesinde "Emin Çölaşan’ın merakını gideriyorum" dedi ve Çölaşan ile birlikte bir süre önce vefat eden Cumhuriyet gazetesi başyazarı İlhan Selçuk’u da yabancı diplomatlar ve ABD ile iş tutan gazeteciler olarak açıkladı. Çölaşan bugünkü köşe yazısında Koru’ya zehir zemberek karşılık verdi.İşte Çölaşan’ın "Karanlık adam" , "Minik Kuş", "takkeli liboş" ifadeleriyle dolu bugünkü köşe yazısı....



FEHMİ, NE İŞİN VARDI SURİYE’DE? KİMİN AJANI İDİN?

İslamcı gazetede takma isimle yazan Fehmi Koru, kamuoyunda takkeli liboş olarak bilinir. Dünkü yazısında bana değinmiş, aklınca beni “Zor durumda’’ bırakmaya niyetlenmiş! Burada günlerdir yabancı diplomatlara Minik Kuş olarak çalışan, karşılığında para alan, beleş dış gezilere götürülen gazeteci bozuntularından söz ettim.
Fehmi de benim 28 Mayıs 2003 tarihli yazımı yakalamış, oradan üzerime gelmeye kalkışmış!
Yazımdan alıntı yaptığı bölüm aynen şöyle:
“Birkaç gün önce bazı gazeteci arkadaşlar ve Ankara’daki yabancı diplomatlar birlikteyiz. Bir diplomat cebinden bir kağıt çıkarıp ‘Lütfen okuyun, bunu size getirdim’ dedi. Okudum, önce şaka zannettim. Ciddi olduğu ortaya çıkınca şaşırdım. Gazeteciler, diplomatlar, okuyan herkes gülmeye başladı. Bir başka diplomat ‘Aynı yazı bizim Büyükelçiliğe de geldi. Bizden devlet sırlarımızı istiyorlar’ diye alay etti.’’
Takkeli liboş yazımın bu bölümünü alıyor ve sonra “Bakın haa, Çölaşan’ın da yabancı diplomatlarla ilişkisi varmış’’ demeye getiriyor! Yazısında ayrıca, Allah’ın rahmetine kavuşan İlhan Selçuk abimizle de alay etmeye yelteniyor.
Bunlar böyle komik adamlardır. Okurlarını yalanlarla, laf oyunlarıyla kandırmak onların görevidir.
Ben yazılarımda yabancı diplomatlara para ve avanta karşılığı hizmet sunan gazetecilerden söz ettim. Anlattığım ve onun alıntı yaptığı olayda ise, bir kokteylde karşılaştığımız diplomatlar, ceplerinden belge çıkarıp bana veriyorlar, Minik Kuş olarak onlar bana hizmet sunuyorlar.
Bana verilen o belgeyi de, 28 Mayıs 2003 tarihli aynı yazımda belgesiyle birlikte açıklıyorum. Takkeli liboş, işine gelmediği için yazımın ötesine değinmiyor...
Çünkü o yazıda takkelinin adamı, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı İ. Melih var. Sıkar mı ötesini yazması!
***
Şimdi gelelim yazımın Takkeli liboş’un yazamadığı devamına. Ankara Büyükşehir Belediyesi Dış İlişkiler Müdürü Ramazan Kabasakal imzasıyla Ankara’daki bütün büyükelçiliklere bir mektup gönderiliyor. 21 Mayıs 2003 tarihli mektup şöyle:
“Haziran 2003’te Ankara’nın kardeş şehirleri toplantısı düzenleyeceğiz... Bu nedenle acele olarak başkentinizin ismine ve ülkenizin anadiline ihtiyaç duymaktayız. Örneğin Ankara-Türkiye gibi. Yanıtınızı gecikmeden bekliyoruz.’’
Bu, hem gerçek bir komedi, hem de Türkiye’nin başkenti adına yüz kızartıcı bir mektuptu... Ve bu mektubu bana yabancı diplomatlar veriyor, verirken alay ediyorlardı. Yazımın sonrasında, takkeli liboşun alıntı yapamadığı bölümünde ise şöyle yazmıştım:
“İ. Melih Belediyesi bence Ankara’daki büyükelçiliklerden ‘gizli bilgi’ istiyor! Şimdi ben kendilerine yardımcı olayım ve bazı ülkelerin başkenti ile anadili konusunda bilgi vereyim. Bu kıyağımı unutmasınlar, ötesini kendileri bulsunlar. Ancak bu gizli bilgileri benden aldıklarını kimseye söylemesinler:
Rusya: Başkenti Kahire, anadili Farsça.
İtalya: Başkenti Tokyo, anadili Türkçe.
İngiltere: Başkenti Moskova, anadili Arapça.
ABD: Başkenti Bağdat, anadili Rusça.
Suudi Arabistan: Başkenti Pekin, anadili Latince.
Japonya: Başkenti New York, anadili Fransızca.
Sevgili okuyucularım, bu İ. Melih kafası, Türkiye Cumhuriyeti’nin başkentini temsil ediyor! Büyükelçiliklere gönderdikleri şu yazıyı okuyunca güler misiniz, rezil olduğumuza yanıp ağlar mısınız? Yoksa ikisini birlikte mi yaparsınız?’’
Bana bu komediyi-rezaleti yedi yıl sonra bir kez daha yazma fırsatını veren takkeli liboş Fehmi’ye teşekkür ederim. Ben yabancılara onun gibi Minik Kuş’luk yapmadım, ama onlar bana yaptı.
***
Şimdi sıra Fehmi’de!.. İki konuya açıklık getirmesi gerekiyor.
1- Yabancı diplomatların yanından çıkmazsın. Bugüne kadar gerek Ankara’da ve gerekse yurtdışında hangi yabancılara –özellikle ABD’li ve Araplara- Minik Kuş’luk yaptın?
2- Suriye’de hangi yıllar arasında bulundun? Suriye’de kan gövdeyi götürüyordu. Orada bir görevin var mıydı? Görevin yoksa, Suriye’de ne yapıyordun? Geçimini nereden sağlıyordun? Hem MİT’e, hem de Suriye istihbarat örgütü Muhaberat’a hangi raporları veriyordun? Yoksa ikili mi oynuyordun?
Özellikle ikinci sorunun anlamını o çok iyi bilir! Fehmi, kendisine yaptığım bu kıyağın derin anlamını anlayacak ve mutlaka yanıt verecektir!
***
Bu Suriye konusunu biraz daha açayım. 13 Haziran 2000 tarihli yazımda Fehmi’yi şöyle anlatıyorum:
“İşi gücü ona buna çamur atıp komplo teorileri üretmek olan karanlık bir yobaz var. Uğur Mumcu’nun takkeli liboş diye söz ettiği biri. Son haftalarda ısrarla, bazı gazetecilerin MİT ajanı olduğunu vurguluyor. Bu karanlık adamın geçmişinde pek çok bilinmeyen var... Uzunca bir süre Suriye’de yaşadı. Şimdi yazacaklarım kesin bilgidir.
Karanlık adam orada Hafız Esad yönetiminin baş düşmanı Müslüman Kardeşler örgütünün içine sızdı. Ayrıca Hafız’ın güçlü istihbarat örgütü Muhaberat’tan bazılarıyla ilişki kurdu. Topladığı bilgi ve duyumları Türk temsilciliklerine ve MİT mensuplarına getirdi. İsmi, bu değerli hizmetleri nedeniyle ‘Devlet kayıtlarında’ yer aldı...’’
Hikmet Çetinkaya yazıyor: “İlişkiler zincirine baktığımızda takkeli liboşun sağa sola neden bulaşıp çamur attığı da ortaya çıkıyor. Koru’nun CIA ajanı olduğu yolunda dedikodular ağırlık kazanıyor...’’
Evet sevgili okuyucularım, takkeli liboşun bir yazısından çıkıp onun Suriye macerasına, CIA, MİT, Müslüman Kardeşler örgütü ve katil Hafız Esad’ın Muhaberat örgütü ile ilişkilerine kadar geldik. Eğer isterse, yazacağım daha çook şey var.
Kaşınırsa iyi kaşırım, altından kalkamaz!

YANDAŞLARA TRT HORTUMU

Önceki gün Gazeteport’ta okuduğum haber yine kanımı dondurdu. TRT (Tayyip Radyo Televizyonu) yönetimi, AKP kurucularından ve MKYK üyesi sıkmabaşlı Ayşe Böhürler’e yaptırdığı bir programa, bölüm başına 8 bin 500 Törkiş lira ödüyormuş.
Bu program TRT Arapça kanalında İktisadiyat adı altında yayınlanıyormuş.
Bayan Ayşe daha önce de TRT için programlar yapmış ve 64 bin Törkiş lira karşılığında adı geçen kuruma satmış.
Elektrik faturanıza bakın. Kim olursanız olun, hangi görüşte olursanız olun, milyonlarca elektrik abonesinden TRT için para kesiliyor... Ve AKP’nin TRT yönetimi, bu paraları eşe dosta, yandaşlara, partililere, torpillilere hortumluyor.
Binlerce kişi çalıştıran TRT, eleman yetersizliği (!) nedeniyle yapımlarının çoğunu dışarıya –yandaşlara- yaptırıyor... Çünkü onlara trilyonlar akıtılıyor.
İsviçre bankalarındaki “bir Allah kuruşu’’ değil, “çok miktarda Allah trilyonları!’’
Devletin ve milletin paraları.
Yandaş gazeteciler bile hiç utanıp sıkılmadan, bu furyadan paylarını düşeni alıyor.
Dikkat ediniz, yukarıda sözünü ettiğim Bayan Ayşe Böhürler, İslamcı ve AKP destekçisi Yeni Şafak gazetesinin yazarı. Aynen yazının ilk bölümünde anlattığım Fehmi Koru gibi!
Ne rastlantı ama!.. Hepsi TRT’den maaşa bağlanmış!

Emin Çölaşan/Sözcü