Fehmi Koru'dan çarpıcı ima! Cemaatin içinde bir derin cemaat mi var?
Cumhurbaşkanı tarafından Fethullah Gülen ile görüşmeye giden Fehmi Koru bugün köşesinden çarpıcı bir tespitte bulundu.
AKP ve cemaat arasındaki savaşta Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ü temsilen Fethullah Gülen'le görüşen ve bir "sulh mektubu" ile dönen Star gazetesi yazarı Fehmi Koru yaşananların perde arkasını sorguladığı yazısında çarpıcı bir imada bulundu.
CEMAATİN İÇİNDE BİR "DERİN CEMAAT Mİ" VAR?
Mektubun Başbakan Erdoğan nezdinde beklenen karşılığı bulmamasının nedenlerini arayan Fehmi Koru aklında bir kuşkuyu paylaştı. Cemaatin söyledikleri ile yaptıkları arasındaki çelişkiye mantıklı bir açıklama bulunamayacağını vurgulayan Koru "Acaba bildiğimiz Câmia içerisinde başına buyruk başka bir Câmia mı var? Uzatıldığını işitir işitmez dostluk elini havada bırakmak için harekete geçenler o ‘paralel yapı’dan olmasın?" diye sordu.
İşte Koru'nun yazısındaki ilgili bölüm:
MEKTUPTAN BİR KAÇ GÜN SONRA 25 ARALIK HAMLESİ GELDİ
İyi de, mektubun kaleme alınışı üzerinden henüz birkaç gün geçmişken, 25 Aralık’ta, yeni bir gözaltı furyası yaşatılmak istenmesini, bir savcının kendini ortaya atarak hükümeti köşeye sıkıştırmaya çalışmasını, onun bu gayretine Câmia ile irtibatı bilinen gazeteler ve televizyon kanallarıyla kalemlerin destek çıkmasını nasıl açıklayabiliriz?
Dün, gördük, o girişim bir kez daha canlandırıldı.
ERDOĞAN MEKTUPTA NEDEN PAZARLIK KOKUSU ALDI?
Bir çok kişi, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın mektuptan ‘pazarlık’ kokusu almasını sonradan yaşanan bu girişimlere bağlıyor... Çok yakın bildiği kişilere ve ailesinin fertlerine kadar uzanan, çok uzun yıllardır ülke ekonomisine katkıda bulunmuş ‘dindar’ kimliği belirgin işadamlarının varlıklarının dondurulması ve gözaltına alınmak istenmesi, mektuba başta ‘olumlu’ yaklaşmış Başbakan Erdoğan’ı farklı bir değerlendirme yapmaya sevk etmiş olabilirmiş...
MEKTUPTAKİ MESAJ İLE 25 ARALIK OPERASYONU BÜYÜK ÇELİŞKİ!
Öyle veya böyle; ortada bir çelişki olduğu açık...
Fethullah Gülen Hocaefendi’nin kendi imzasını taşıyan ‘mektup’ ile verdiği mesaj, birkaç gün sonraki savcı-yargıç-medya çıkışıyla bir başka yönden de ters düşüyor: Kendilerine yönelik suçlamaları haksız bulan mektupta, başka cemaatler de olağanüstü saygılı ifadelerle anılıyor ve yarın onların da benzer suçlamalara muhatap olabileceğine dikkat çekiliyor...
Engellenmeseydi 25 Aralık’ta gözaltına alınacaklar arasında, Fethullah Gülen’in ‘olağanüstü saygılı’ ifadelerle ismini andığı bir başka cemaatin öndegelenleri de yer alıyor halbuki...
Gerçekten tuhaf bir çelişki bu...
MEKTUP BİR TAKTİKTEN Mİ İBARET
Tayyip Erdoğan’ın bu bâriz çelişkiden etkilenerek uzatılan samimi dostluk elini sıkmakta tereddüt ettiğine inananlar var. Mektup bir ‘taktik’ onlara göre, sonraki çıkış da o taktiğin bir adım ilerisi...
Çelişki bu kadarla da sınırlı değil. Başbakan Erdoğan’ın Dolmabahçe’de deşifre etmesinden önce mektubun varlığını öğrendiği anlaşılan ‘Câmia mensubu’ kimlikli bazılarının verdiği tepkiler de çok tuhaftı. Câmia adına yapıldığına inanılan operasyonlarda ön planda görünen o kişilerin tepkileri, Câmia’nın resmi temsilcileri tarafından genellikle “Onların bizimle ilişkisi yok” inkârıyla karşılanıyor.
ERDOĞAN'A GÖRE CEMAAT YALAN SÖYLÜYOR
Başbakan Erdoğan’ın Dolmabahçe toplantısında ‘yalan’ ve ‘takiye’ yakıştırması yapmasına yol açan tavırlardan söz ediyorum. Câmia adına gönderilen mektubun beklenen cevabı almamasına üzülmeleri gerekirken, aynı kişilerin, sevinçten havaya uçtukları fark ediliyor...
BİLDİĞİMİZ CAMİA İÇİN BİR BAŞKA CAMİA DAHA MI VAR?
Neden böyle oluyor?
Kuşkum, hükümet sözcülerinin ağzına ‘paralel devlet’ olarak yerleşmiş, varlığını 17 Aralık’tan bu yana birkaç kez belli etmiş yapılaşmanın mantıkla açıklanması imkânsız davranışlarıyla ilgili: Acaba bildiğimiz Câmia içerisinde başına buyruk başka bir Câmia mı var? Uzatıldığını işitir işitmez dostluk elini havada bırakmak için harekete geçenler o ‘paralel yapı’dan olmasın?
Şimdilik sadece dar bir çevrenin paylaştığı bir kuşku bu; ama dikkatle üzerzerinde durulması gereken bir kuşku...
Yazının tamamını okumak için tıklayınız
CEMAATİN İÇİNDE BİR "DERİN CEMAAT Mİ" VAR?
Mektubun Başbakan Erdoğan nezdinde beklenen karşılığı bulmamasının nedenlerini arayan Fehmi Koru aklında bir kuşkuyu paylaştı. Cemaatin söyledikleri ile yaptıkları arasındaki çelişkiye mantıklı bir açıklama bulunamayacağını vurgulayan Koru "Acaba bildiğimiz Câmia içerisinde başına buyruk başka bir Câmia mı var? Uzatıldığını işitir işitmez dostluk elini havada bırakmak için harekete geçenler o ‘paralel yapı’dan olmasın?" diye sordu.
İşte Koru'nun yazısındaki ilgili bölüm:
MEKTUPTAN BİR KAÇ GÜN SONRA 25 ARALIK HAMLESİ GELDİ
İyi de, mektubun kaleme alınışı üzerinden henüz birkaç gün geçmişken, 25 Aralık’ta, yeni bir gözaltı furyası yaşatılmak istenmesini, bir savcının kendini ortaya atarak hükümeti köşeye sıkıştırmaya çalışmasını, onun bu gayretine Câmia ile irtibatı bilinen gazeteler ve televizyon kanallarıyla kalemlerin destek çıkmasını nasıl açıklayabiliriz?
Dün, gördük, o girişim bir kez daha canlandırıldı.
ERDOĞAN MEKTUPTA NEDEN PAZARLIK KOKUSU ALDI?
Bir çok kişi, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın mektuptan ‘pazarlık’ kokusu almasını sonradan yaşanan bu girişimlere bağlıyor... Çok yakın bildiği kişilere ve ailesinin fertlerine kadar uzanan, çok uzun yıllardır ülke ekonomisine katkıda bulunmuş ‘dindar’ kimliği belirgin işadamlarının varlıklarının dondurulması ve gözaltına alınmak istenmesi, mektuba başta ‘olumlu’ yaklaşmış Başbakan Erdoğan’ı farklı bir değerlendirme yapmaya sevk etmiş olabilirmiş...
MEKTUPTAKİ MESAJ İLE 25 ARALIK OPERASYONU BÜYÜK ÇELİŞKİ!
Öyle veya böyle; ortada bir çelişki olduğu açık...
Fethullah Gülen Hocaefendi’nin kendi imzasını taşıyan ‘mektup’ ile verdiği mesaj, birkaç gün sonraki savcı-yargıç-medya çıkışıyla bir başka yönden de ters düşüyor: Kendilerine yönelik suçlamaları haksız bulan mektupta, başka cemaatler de olağanüstü saygılı ifadelerle anılıyor ve yarın onların da benzer suçlamalara muhatap olabileceğine dikkat çekiliyor...
Engellenmeseydi 25 Aralık’ta gözaltına alınacaklar arasında, Fethullah Gülen’in ‘olağanüstü saygılı’ ifadelerle ismini andığı bir başka cemaatin öndegelenleri de yer alıyor halbuki...
Gerçekten tuhaf bir çelişki bu...
MEKTUP BİR TAKTİKTEN Mİ İBARET
Tayyip Erdoğan’ın bu bâriz çelişkiden etkilenerek uzatılan samimi dostluk elini sıkmakta tereddüt ettiğine inananlar var. Mektup bir ‘taktik’ onlara göre, sonraki çıkış da o taktiğin bir adım ilerisi...
Çelişki bu kadarla da sınırlı değil. Başbakan Erdoğan’ın Dolmabahçe’de deşifre etmesinden önce mektubun varlığını öğrendiği anlaşılan ‘Câmia mensubu’ kimlikli bazılarının verdiği tepkiler de çok tuhaftı. Câmia adına yapıldığına inanılan operasyonlarda ön planda görünen o kişilerin tepkileri, Câmia’nın resmi temsilcileri tarafından genellikle “Onların bizimle ilişkisi yok” inkârıyla karşılanıyor.
ERDOĞAN'A GÖRE CEMAAT YALAN SÖYLÜYOR
Başbakan Erdoğan’ın Dolmabahçe toplantısında ‘yalan’ ve ‘takiye’ yakıştırması yapmasına yol açan tavırlardan söz ediyorum. Câmia adına gönderilen mektubun beklenen cevabı almamasına üzülmeleri gerekirken, aynı kişilerin, sevinçten havaya uçtukları fark ediliyor...
BİLDİĞİMİZ CAMİA İÇİN BİR BAŞKA CAMİA DAHA MI VAR?
Neden böyle oluyor?
Kuşkum, hükümet sözcülerinin ağzına ‘paralel devlet’ olarak yerleşmiş, varlığını 17 Aralık’tan bu yana birkaç kez belli etmiş yapılaşmanın mantıkla açıklanması imkânsız davranışlarıyla ilgili: Acaba bildiğimiz Câmia içerisinde başına buyruk başka bir Câmia mı var? Uzatıldığını işitir işitmez dostluk elini havada bırakmak için harekete geçenler o ‘paralel yapı’dan olmasın?
Şimdilik sadece dar bir çevrenin paylaştığı bir kuşku bu; ama dikkatle üzerzerinde durulması gereken bir kuşku...
Yazının tamamını okumak için tıklayınız