FEHMİ KORU MİLLİYET'İ Tİ'YE ALDI!.."BAŞBAKAN BENİ ARADI,GÜNE MİLLİYET OKUYARAK BAŞLIYORUM DEDİ"!..

"Tayyip Erdoğan'ın ve AK Partinin yeniden iktidara gelme(me)si için az çaba harcamadı medyamız" diyen Fehmi Koru,"saray dalkavukluğu" ve "döneklik" üzerinden Milliyet'e fena vurdu!..

Kimse bana aldırmasın

Sabahın köründe arayanın kim olduğunu bilmem için sesini duymam gerekmezdi; hatırımı sormak için başbakan arıyordu elbette... Hep böyle erken saatte arar... Hoş beşten sonra, "Güne Milliyet okuyarak başlıyorum" dedi bana. Sebebi de şöyle açıkladı: "Malum, önümüzde Meclis başkanlığı seçimi var, yeni Bakanlar Kurulu üyelerini atayacağım; Milliyet benin namıma ön çalışma yapıyor, kritik makamlara kimi getirmem gerektiğini bana hatırlatıyor; ben de verdiği isimleri not alıyorum..."

Gerçekten de öyle. Milliyet, önceki gün, Meclis başkanlığına kim gelirse iyi olacağını yazdı. Aynı gün, köklü değişime uğraması beklenen Bakanlar Kurulu üyeliklerine yapılması muhtemel atamaları da Milliyet'ten öğrendik. Gazetenin haber sayfaları böyle yapar da 'tv eleştirmeni' boş oturur mu? O da TRT genel müdürlüğü için adayını ilân ediverdi...

Hemen uyarayım: Yukarıda anlattığım olay doğru değil. Milliyet'in iktidarın akıl hocalığına soyunması ve göz attığımda "Helâl olsun" düşüncesini içimden geçirdiğim doğru elbette; ama başbakanın beni aradığı da, "Güne Milliyet okuyarak başlıyorum" dediği de tamamen benim uydurmam. Şu sıralarda seçim yorgunluğunu üstünden atmaya çalıştığı için Başbakan Tayyip Erdoğan'ın gazetelere göz atma fırsatı bulduğunu sanmıyorum zaten. Benim yaptığım buradan Milliyet'e küçük bir takılma işte.

Bugünkü hükümette yer alan sevdiğim bakanlardan birinin yerine başkalarını lâyık bulanlar var. Gün geçmiyor ki, bir gazetede, "O bakanlığın başına falanca gelecek" türü bir haber çıkmasın. Gazete yöneticisi bir müşterek dostumuza, "Bizim gazetede ve benim sütunda olmaz, ama sen niye tersi bir haber yapmıyorsun?" diye sordum. Bir anlık tereddütten sonra şunu söyledi: "Tayyip Bey farklı bir siyaset adamı; dostumuza iyilik yapalım derken kötülüğümüz dokunmasın?"

Mümkündür.

Ben yine de politikada mekanizmanın nasıl işlediğini yazayım: Her gazetenin ve medya kuruluşunun ilişkilerini iyi tuttuğu siyasiler var. Bazı siyasiler de, liderlerinin "Fazla yakınlaşmayın" öğüdüne rağmen özellikle patronlar ve yöneticilerle dirsek temasını korumayı biliyorlar. Medya grubunun bütün etkinliklerinde o politikacıları görmeniz mümkün oluyor; bazı etkinliklere katılması için uçağını da gönderiyor patron... Günü geldiğinde, grubun gazeteleri, yakınlık gösteren politikacıyı parlatma görevini üstleniyor; günü geldiğinde başkaları onu yerin dibine batırırken suskun kalıyor veya övecek bir yanını buluyorlar...

Şu günler politikacılara 'ödeme günü'; medya açısından yakın duran politikacıları önemli koltuklara oturtmak için parlatma ve hatırlatma zamanı... Yenilerle yakınlaşmak için de en uygun dönem...

TRT Genel Müdürü atamasının zamanı mı şimdi? Değil, ama olsun; Milliyet'in o makam için de bir adayı olduğunu öğrendik önceki gün. Belki de, yeni hükümeti ve yeni cumhurbaşkanını beklemeden, TRT adayını Ahmet Necdet Sezer'in önüne götürecek süreci başlatmak düşünülebilir...

Öyle ya, Tayyip Erdoğan'ın ve AK Partinin yeniden iktidara gelme(me)si için az çaba harcamadı medyamız...

28 Şubat'ta hafif bir manevra bayağı işe yaramıştı: Sürecin başından itibaren keskin nişancılık yapanlardan biri, ufunetli hava dağılmaya yüz tutup darbecilik gözden düşünce "28 Şubatçı namussuz medyacılar" diye mülâkatlar vermeye başladı. "Askerler aradı, biz de manşet attık" diyordu her sorana... Son dönemde en pespaye yazılara imza atmış aynı kişini