Fehmi Koru 'küçükler okumasın' diye uyardı, Cemal Kaşıkçı vahşetini yazdı!

Fehmi Koru, Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğunda vahşice öldürülen ve cesedi hala bulunamayan Cemal Kaşıkçı'nın son anlarına ilişkin çok konuşulacak bir yazı kaleme aldı.

Fehmi Koru bugün kaleme aldığı yazısına dikkat çeken bir uyarı ile başladı. Kaşıkçı cinayetini kaleme alan yazar, önemli bir nokta olduğunu söyledi ve şu ifadelere yer verdi:

Türkiye’nin, içeride yaşananlarla ilgili bir ses kaydını başta ABD ve Suudi Arabistan olmak üzere belli başlı birkaç ülkeyle paylaştığı ve kaydı dinleyen veya deşifresini okuyanların dehşete kapıldıkları da duyuldu.

Şimdi sıra o kaydın da herkesçe bilinir hale gelmesinde.

ABD’nin CNN televizyonu ses kaydını dinlemiş bir kaynaktan elde ettiği bilgileri yayınladı.

Her şeyden önce bir nokta önemli: Türkiye ses kaydını sadece ABD ve Suudi Arabistan ile paylaşmış; müttefiki olan diğer ülkelere ise ses kaydının deşifre edilmiş metnini vermekle yetinmiş…

CNN‘in bulgusu bu.

Ölüme böyle gidildi
Kaynağın anlattığına göre yaşananlar şöyle:

Gazeteci Kaşıkçı belge almak için Başkonsolosluğa girer girmez kuşkusuna sebep olacak bir havayı kokluyor.

Çünkü karşısına orada bulunması en son düşünülecek biri çıkıyor: Ülkesinin Londra’daki büyükelçiliğinde görevli iken birlikte mesai verdikleri Maher Abdülaziz Mutreb…

Mutreb diplomat gömleğini bir süredir çıkarmış, Suudi Arabistan’ın güçlü adamı Muhammed bin Salman‘ın (MbS) yanında yer alarak onun istihbarat danışmanı olarak çalışmaya başlamıştır ve Kaşıkçı onun bu durumunu bilmektedir.

Kaşıkçı‘nın Mutreb‘e “Burada ne arıyorsun?” sorusunu yönelttiği işitiliyor…

“Ülkeye döneceksin” diyor Kaşıkçı‘ya Mutreb.

“Bunu bana yapamazsın” diyor Kaşıkçı ve ekliyor: “Dışarıda bekleyenler var.”

CNN, haberinin burasında, Kaşıkçı‘nın, Başkonsolosluğa kadar kendisine refakat etmiş ve içeriden çıkmazsa ortak tanıdıklarına haber verecek nişanlısını kast ettiği ayrıntısını sunuyor.

Hepsi bu kadar konuşmaların.

Ardından, deşifre edilmiş metne göre, orada bulunan kişilerin Kaşıkçı‘ya saldırıya geçtiklerine dair sesler işitiliyor.

Sonrasında duyulan tek ses yine Kaşıkçı‘ya ait. Bir kaç kez, “Nefes alamıyorum” cümlesi çıkıyor Kaşıkçı‘nın ağzından…

Gazetecinin son sözleri “Nefes alamıyorum” cümlesi oluyor.

“Çığlık.”

“Yine çığlık.”

“Boğulma sesi.”

Deşifrede bu satırlar yer alıyor.

Ve hemen sonra da kulaklara testere sesi geldiği bilgisi.

Kaşıkçı‘nın vücudunu parçalayan cinayeti işleyen grubun yanlarında getirdikleri ceset parçalayıcı testerenin sesi…

En başından sonuna kadar planlanmış bir cinayet
Bu görevi talimatla yerine getirme görevini üstlenmiş olan Mutreb‘in, suç ortaklarından bazılarının taze ölünün cesedinin testereyle parçalanması sırasında çıkan seslerden rahatsızlık duyduğunu farkedince, onlara dönüp, “Kulaklıklarınızı takıp müzik dinleyin, bak ben öyle yapıyorum” dediği de ses kaydının deşifresinde yer alıyor.

Yalnız o cümle değil. Mutreb birkaç kez telefonuyla Suudi Arabistan’dan birileriyle de görüşüyor.

“Sizinkine söyleyin” diyor biriyle konuşurken, “O iş tamam, yerine getirildi.”

Kim olabilir ‘Sizinki’ veya ‘O’ diye anılan kişi?

Tahmin burada devreye giriyor: Mutreb‘in telefonla ulaştığı kişi muhtemelen Saud Al-Qahtani. Qahtani MbS‘nin en yakını.

CNN‘in bilgi edindiği kaynağa göre, konuşmalardan İstanbul’daki başkonsoloslukta bir şeylerin yanlış gitttiği, bu yüzden bir panik yaşandığı izlenimi alınmıyor; tam tersine, arayanın karşı tarafı her şeyin planlandığı gibi gerçekleştiği konusunda bilgilendirdiği anlaşılıyor.

Planlı bir cinayet yani işlenen.

[İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı 2 Suudlu için yakalama kararı çıkardı; bunlardan biri Al-Qahtani. (Diğeri, Suud istihbarat başkan yardımcısı Ahmad Al-Asiri.) Suudi Arabistan ise Türkiye’den gelen talebi hemen reddetti.]

Kaşıkçı‘nın ölmeden önceki son dakikalarında yaşananları haberleştiren CNN, ses kaydını bir brifingde kendilerine aktaran CIA direktörü Gina Haspel‘den öğrendiklerinin Amerikalı senatörleri olağanüstü etkilediğini de bildiriyor.

Biri, “Evet, dumanı tüten bir silah yok, ama testere sesi var” demiş.

Hemen hepsi, “Cinayetin MbS talimatıyla işlendiğinden hiçbir kuşkum yok” diyerek çıkmış brifingden.

Trump MbS‘ye toz kondurmuyor, Putin ise ilk gördüğünde “Çak dostum” deyip elini havaya kaldırıyor.

Bakalım bu işin sonu nereye varacak?