Fehmi Koru anlattı: Gülen cemaati cumhurbaşkanı, başbakan düzeyinde desteklendi!
Fehmi Koru, 17-25 Aralık sürecinde Erdoğan, Gül ve Gülen ile yaptığı görüşmeleri anlattı
TBMM Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu’na konuşan gazeteci Fehmi Koru, “90’larda yurt dışına açılırken cumhurbaşkanı, başbakan düzeyinde desteklendiler. Okul açarken cumhurbaşkanı ellerine mektuplar vererek gönderiyordu” dedi. Koru, 17-25 Aralık sürecinde dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ve Fethullah Gülen ile yaptığı görüşmeleri de anlattı. Koru 17-25 Aralık süreciyle ilgili olarak "Sanki orada öyle bir irade var, ama başka bir irade de bu operasyonları düzenliyor. Ama Tayyip Bey bu kanaatte değildi" dedi. Fethullah Gülen'in ABD'ye gittikten sonra değiştiği görüşünü savunan Koru, "Türkiye acaba 15 Temmuz’dan hiç mi haberdar değildi? Hiç bilginin olmaması benim aklımı zorluyor” dedi.
Hürriyet'ten Umut Erdem'in haberine göre, Koru'nun komisyona yaptığı açıklamalar şöyle:
"Yurt içindeki yapıyı yurt dışına taşıdılar"
“Bu örgütün en önemli özelliği yurt içinde meydana getirdikleri yapılanmayı, yurt dışına taşımış olmaları. 17-25 Aralık’tan sonra Türkiye’yi kötü göstermeyi amaçladılar. Zaman gazetesi ilk çıktığında cemaatle irtibatlı değildi. Bir süre sonra gazetenin İstanbul’a taşınacağı söylendi. O zaman Gülen adı gündeme geldi. Ankara temsilcisi ve başyazarı olarak kaldım. Gazete daha çok cemaatle irtibatlı isimlerin yönetiminde devam etti. Ben 11 yıl cemaatle irtibatlı olan bir süreçteydim. Onlar dershaneler açan, hizmet sıfatıyla anılan bir gruptu. Ben ayrıldığımda çok fark edilecek bir durum yoktu. Ayrılmam çok barışçı olmadı.
"Yakın zaman kadar böyle devam etti"
"90’lı yıllar yurtdışına açılma dönemiydi. Cumhurbaşkanı, başbakan düzeyinde desteklendiler. Okul açmak için hazırlandıklarında cumhurbaşkanı ellerine mektuplar vererek gönderiyorlardı. Çok yakın zamanlara kadar böyle devam etti.
Yazar ve yönetim kadrosuyla Gülen toplantı yapıyor muydu?
"Zaman zaman oluyordu. Ama çok sık değil. İftarlar başlamıştı. Özellikle gazetecilerin gelmeleri isteniyordu. Bu amaçla Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı kuruldu. Hemen hemen herkes gidiyordu.
"Abdullah Gül ile konuştum"
"18 Aralık akşamı Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile ikametgâhında görüştüm. Bir gün önce meydana gelen savcılar ve polislerin yaptığı şeylerle ilgili (17 Aralık operasyonu). Onun görüşlerini almak istedim. Bu gerçekten cemaatle ilişkili bir olay mı? Devletin savcıları ve polislerini kullanarak bu yapılabilir mi? Bunu direkt sorayım dedim. Cumhurbaşkanı ‘İyi olur’ dedi.
"Devletin uçağı tahsis edilebilir"
"Kendisiyle bu konuyu konuşurken, o da merak ediyor. Ben de merak içerisindeyim. Bunun yönetimi olarak ‘Böyle bir görüşme yapılabilir mi’ sorusu ortaya atıldı. ‘Ben bunu yapabilirim, gidebilirim. Başbakan’la da (Erdoğan) bunu görüşeyim’ dedim. Aradım, ertesi sabah Kısıklı’daki konutunda randevu verdi. İstanbul’a döndüm, 08.00-08.30 gibi bir saatte konutuna gittim. Aynı istek ve arzunun onda da olduğunu gördüm. ‘Bir gidin mutlaka konuşun... Hemen gidin’ dedi. ‘Devletin uçağı tahsis edilebilir’ diye konuşuldu. Ben öyle bir şey arzu etmediğimi söyledim.
"Cumhurbaşkanı'na mektup verdi"
"Ne Cumhurbaşkanı ne de Başbakan’dan bir şart geldi. Bir gün sonra gittim, görüşme de ondan bir gün sonra oldu. Sabah saat 11.00’de ‘Bizim bu işlerle hiçbir alakamız yok. Böyle kasetler, videolarla alakamız yok. Böyle olayları asla tasvip etmeyiz. Devletin memurları amirlerini dinlemez. Biz bir hizmet hareketiyiz. Eğitim faaliyeti içerisindeyiz. Kapatılması bizim arzu etmediğimiz bir şeydir’ dedi. Nedir rahatsızlıklar? ‘Bize saldırılar var. Sosyal medya denen şeyde şahsımla, sevdiğim insanlarla ilgili’ dedi. ‘Aslında sosyal medya söz konusuysa size yakın olan insanlar o işlerle meşgul. Bunlar durdurulsun’ dedi. ‘Bizimle irtibatlı görülen insanlar görevden alınıyor.’ Çok resmi konuşuyoruz. Soru yanıt olarak. Yarım saat, 40 dakika. ‘Daha iyisini yapalım, bir mektup vereyim. Bunu Sayın Cumhurbaşkanı’na iletirsiniz’ dedi. Ben de yan tarafa geçtim, notlarımı aldım. Ben oradan ayrıldım New York’a geçtim. Bana ertesi gün ulaştırıldı.
"Oğluma kadar tutuklama girişimi"
"24 Aralık’ta döndüm. Doğrudan Cumhurbaşkanı Sayın Gül’e hitap eden mektubu kendisine ilettim. Açtı, okudu. Sizler de mektubun içeriğinden haberdarsınız. Siyaseti etkileyecek şeyler yapmama gibi bir kararlılıkları olduğunu yineliyor. Başbakan da beni ertesi gün bekliyordu. 25 Aralık oldu bu kez. Ben Başbakan’la resmi konutunda saat 15.00 civarında görüştüm. ‘Birazdan çıkacağım Abdullah Bey’le görüşeceğim. Bu anlattığınız samimi hava içinde iseler benim oğluma kadar en yakın bildiğim insanlara kadar tutuklama amaçlı girişimde neden bulunuldu’ dedi. Benim aklıma gelen tek bir şey var. Sanki orada öyle bir irade var, ama başka bir irade de bu operasyonları düzenliyor. Ama Tayyip Bey bu kanaatte değildi.
"Daha büyükleri olacak mesajı"
"Bazı emniyet görevlileri, ‘Daha bunlar bir şey değil, daha büyükleri olacak’ gibi mesajlar veriyorlardı. 15 Temmuz’u yaşamayacağımız, ama ne amaçlanıyorsa başka yöntemle gerçekleşeceği bir senaryonun parçası olabilir.
"Siyasetle baştan beri ilgililer"
“Bunlar baştan beri siyasetle ilgililer. Yaptıkları işlerin mahiyetidir. Yurt, okul, dershane, üniversite açtılar. İzinleri hep siyasiler veriyor. Her zaman siyaseti yakından gözleme, öfke yaratmayacağı davranma içinde oldular. RP (Refaf Partisi) ile araları iyi değil. Biliyorlar ki oradan kendilerine zarar gelmez.
"ABD’ye gidince farklılaştı"
"1999. Bence o tarihe kadar Gülen ve ondan sonraki Gülen arasında büyük farklılaşma var.
"(ABD, Gülen’i niye iade etmiyor sorusuna) İade için uygun zamanı bekliyorlar, belki pazarlık bekliyorlar. Yanlış yapıyorsunuz, ben istemem. Devlet olarak istemekte haklısınız, siyasi iktidar olarak niçin sizin lehinize anlamakta zorlanıyorum.
“Derin cemaat, üzerinde durulması gereken bir durum. Bütün örgütlerde bir görünen bir de görünmeyen kısım var. FETÖ denen durumun da o derinin eseri olduğu kanaatindeyim. Bu derinlik cemaatin bu eylemleri yapan kısmıdır. Türkiye acaba 15 Temmuz’dan hiç mi haberdar değildi? Hiç bilginin olmaması benim aklımı zorluyor.”
Hürriyet'ten Umut Erdem'in haberine göre, Koru'nun komisyona yaptığı açıklamalar şöyle:
"Yurt içindeki yapıyı yurt dışına taşıdılar"
“Bu örgütün en önemli özelliği yurt içinde meydana getirdikleri yapılanmayı, yurt dışına taşımış olmaları. 17-25 Aralık’tan sonra Türkiye’yi kötü göstermeyi amaçladılar. Zaman gazetesi ilk çıktığında cemaatle irtibatlı değildi. Bir süre sonra gazetenin İstanbul’a taşınacağı söylendi. O zaman Gülen adı gündeme geldi. Ankara temsilcisi ve başyazarı olarak kaldım. Gazete daha çok cemaatle irtibatlı isimlerin yönetiminde devam etti. Ben 11 yıl cemaatle irtibatlı olan bir süreçteydim. Onlar dershaneler açan, hizmet sıfatıyla anılan bir gruptu. Ben ayrıldığımda çok fark edilecek bir durum yoktu. Ayrılmam çok barışçı olmadı.
"Yakın zaman kadar böyle devam etti"
"90’lı yıllar yurtdışına açılma dönemiydi. Cumhurbaşkanı, başbakan düzeyinde desteklendiler. Okul açmak için hazırlandıklarında cumhurbaşkanı ellerine mektuplar vererek gönderiyorlardı. Çok yakın zamanlara kadar böyle devam etti.
Yazar ve yönetim kadrosuyla Gülen toplantı yapıyor muydu?
"Zaman zaman oluyordu. Ama çok sık değil. İftarlar başlamıştı. Özellikle gazetecilerin gelmeleri isteniyordu. Bu amaçla Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı kuruldu. Hemen hemen herkes gidiyordu.
"Abdullah Gül ile konuştum"
"18 Aralık akşamı Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile ikametgâhında görüştüm. Bir gün önce meydana gelen savcılar ve polislerin yaptığı şeylerle ilgili (17 Aralık operasyonu). Onun görüşlerini almak istedim. Bu gerçekten cemaatle ilişkili bir olay mı? Devletin savcıları ve polislerini kullanarak bu yapılabilir mi? Bunu direkt sorayım dedim. Cumhurbaşkanı ‘İyi olur’ dedi.
"Devletin uçağı tahsis edilebilir"
"Kendisiyle bu konuyu konuşurken, o da merak ediyor. Ben de merak içerisindeyim. Bunun yönetimi olarak ‘Böyle bir görüşme yapılabilir mi’ sorusu ortaya atıldı. ‘Ben bunu yapabilirim, gidebilirim. Başbakan’la da (Erdoğan) bunu görüşeyim’ dedim. Aradım, ertesi sabah Kısıklı’daki konutunda randevu verdi. İstanbul’a döndüm, 08.00-08.30 gibi bir saatte konutuna gittim. Aynı istek ve arzunun onda da olduğunu gördüm. ‘Bir gidin mutlaka konuşun... Hemen gidin’ dedi. ‘Devletin uçağı tahsis edilebilir’ diye konuşuldu. Ben öyle bir şey arzu etmediğimi söyledim.
"Cumhurbaşkanı'na mektup verdi"
"Ne Cumhurbaşkanı ne de Başbakan’dan bir şart geldi. Bir gün sonra gittim, görüşme de ondan bir gün sonra oldu. Sabah saat 11.00’de ‘Bizim bu işlerle hiçbir alakamız yok. Böyle kasetler, videolarla alakamız yok. Böyle olayları asla tasvip etmeyiz. Devletin memurları amirlerini dinlemez. Biz bir hizmet hareketiyiz. Eğitim faaliyeti içerisindeyiz. Kapatılması bizim arzu etmediğimiz bir şeydir’ dedi. Nedir rahatsızlıklar? ‘Bize saldırılar var. Sosyal medya denen şeyde şahsımla, sevdiğim insanlarla ilgili’ dedi. ‘Aslında sosyal medya söz konusuysa size yakın olan insanlar o işlerle meşgul. Bunlar durdurulsun’ dedi. ‘Bizimle irtibatlı görülen insanlar görevden alınıyor.’ Çok resmi konuşuyoruz. Soru yanıt olarak. Yarım saat, 40 dakika. ‘Daha iyisini yapalım, bir mektup vereyim. Bunu Sayın Cumhurbaşkanı’na iletirsiniz’ dedi. Ben de yan tarafa geçtim, notlarımı aldım. Ben oradan ayrıldım New York’a geçtim. Bana ertesi gün ulaştırıldı.
"Oğluma kadar tutuklama girişimi"
"24 Aralık’ta döndüm. Doğrudan Cumhurbaşkanı Sayın Gül’e hitap eden mektubu kendisine ilettim. Açtı, okudu. Sizler de mektubun içeriğinden haberdarsınız. Siyaseti etkileyecek şeyler yapmama gibi bir kararlılıkları olduğunu yineliyor. Başbakan da beni ertesi gün bekliyordu. 25 Aralık oldu bu kez. Ben Başbakan’la resmi konutunda saat 15.00 civarında görüştüm. ‘Birazdan çıkacağım Abdullah Bey’le görüşeceğim. Bu anlattığınız samimi hava içinde iseler benim oğluma kadar en yakın bildiğim insanlara kadar tutuklama amaçlı girişimde neden bulunuldu’ dedi. Benim aklıma gelen tek bir şey var. Sanki orada öyle bir irade var, ama başka bir irade de bu operasyonları düzenliyor. Ama Tayyip Bey bu kanaatte değildi.
"Daha büyükleri olacak mesajı"
"Bazı emniyet görevlileri, ‘Daha bunlar bir şey değil, daha büyükleri olacak’ gibi mesajlar veriyorlardı. 15 Temmuz’u yaşamayacağımız, ama ne amaçlanıyorsa başka yöntemle gerçekleşeceği bir senaryonun parçası olabilir.
"Siyasetle baştan beri ilgililer"
“Bunlar baştan beri siyasetle ilgililer. Yaptıkları işlerin mahiyetidir. Yurt, okul, dershane, üniversite açtılar. İzinleri hep siyasiler veriyor. Her zaman siyaseti yakından gözleme, öfke yaratmayacağı davranma içinde oldular. RP (Refaf Partisi) ile araları iyi değil. Biliyorlar ki oradan kendilerine zarar gelmez.
"ABD’ye gidince farklılaştı"
"1999. Bence o tarihe kadar Gülen ve ondan sonraki Gülen arasında büyük farklılaşma var.
"(ABD, Gülen’i niye iade etmiyor sorusuna) İade için uygun zamanı bekliyorlar, belki pazarlık bekliyorlar. Yanlış yapıyorsunuz, ben istemem. Devlet olarak istemekte haklısınız, siyasi iktidar olarak niçin sizin lehinize anlamakta zorlanıyorum.
“Derin cemaat, üzerinde durulması gereken bir durum. Bütün örgütlerde bir görünen bir de görünmeyen kısım var. FETÖ denen durumun da o derinin eseri olduğu kanaatindeyim. Bu derinlik cemaatin bu eylemleri yapan kısmıdır. Türkiye acaba 15 Temmuz’dan hiç mi haberdar değildi? Hiç bilginin olmaması benim aklımı zorluyor.”