FAZIL SAY'DAN KIZI KUMRU'YA FACEBOOK'TAN MEKTUP VAR!..2050'DE OKUNACAK MEKTUPTA SAY HANGİ KÖŞE YAZARINA FENA ÇATTI? İŞTE MEDYARADAR'IN ÖZEL HABERİ!..

Kumru'cum hayatımın tamamını müziğe verdim..Müzikle ilgili çok şey duydum, okudum.Çok salakça şeyler de okudum AMA BU KADAR SALAKÇASINI HAYATIMDA GÖRMEDİM ben kızım=)))

Fazıl Say 9 yaşındaki kızı Kumru'ya yazdığı mektubu Facebook'taki sayfasında yayınladı.Mektupta Radikal yazarı Yıldırım Türker,tarihçi Halil Berktay ile Cumhurbaşkanı Abdullah Gül konusunda eleştiriler var.Fazıl Say'ın bir de kızına "Boyfrend" tavsiyesi bulunuyor.İşte O MEKTUP...


Kumru'ya mektup...2050de oku kızım=)))Share
Today at 4:28pm

Bu aşağıdaki yazım bir belge niteliğindedir.
Bir makale ya da aklama değildir..
Bana yöneltilen,sorular ,eleştiriler vardı yıllardan beri.
Basında,internet ortamında...
Ben bunların hepsine aşağıda cevaplar veriyorum.
Çünkü bu konulardan yola çıkarak bilinçsizce yazılar yazanların sayısı artmaktadır.
Konular da iyice çarpıtılmaktadır.
Ayrıca bu konular gerçek neyse öyle bilinmelidir.
Yıllar sonra,örneğin;kızım Kumru,ben yokken , bu sorunsallarla karşılaştığında mesela,
babasının gerçeğini bilmelidir..
Kimse okusun diye yazmadım.
Çok gerekli bir yazı da değildir...
Çünkü konular ve çarpıtılmaları meselesi saçma!!!=)))
Kumru'da bulunsun yeterli..
gereksiz uzun bir detaylar zinciri zaten=))


Güzel kızım,
Öncelikle şunu söylemek isterim.
Boyfriend'lerin olucak bir sürü 6-7 yıl sonra başlarsın bombardımana.
Bir tek şey istemiyorum boyfriend konusunda;
Hani şu uzun dağınık saçlı,kambur yürüyüşlü,zayıf ,çelimsiz,suratı sivilce dolu,sırtında gitarla dolaşan,güya beste yaptığını falan iddia eden ,marjinal fikirli salak zibidiler var ya İstanbul'da...
Lütfen onlardan birini getirme karşıma kızım!!!!
=))

1-.Bölüm
301.madde
Kumru'cum;
Halil Berktay diye bir tarihçi var Türkiye'de .
Kendisi ne derece iyi bir tarihçidir bilemiyeceğim.(Buna tarih konusundan çok iyi anlayanlar karar vermelidir.)
Bu adamın bir tarihçi olarak savunduğu şey 1915de Türklerin "Ermeni Soykırımını yapmış olduğu" konuları.
Bir müzisyen olarak,bu konuda kitaplardan ve medyadan verilen bilgiler ne ise bizde zaten onları öğrenmekteyiz..
"Soykırımdır "diyen var".Soykırım değil savaş mecburiyeti" diyen var. "100.000 kişi öldü" olaylarda diyen var."600.000 kişi öldü" diyen var..
Bizlere sunulan karışık ve sübjektif bir tablodur şu an itibarıyle...
Berktay,Taraf gazetesinde yazdığı bir yazısında bana yönelik bir eleştiri yöneltmiş idi.Şöyleki;
"İslamcılığın artışına endişe gösteren Fazıl Say ,örneğin,301.madde konusunda hiç bir hassasiyet göstermemiştir."
Bu tamamen yanlıştır Kumru.
301. madde'nin değiştirilmesi konusunda ilk imzayı atan babandır.
Bunun şahitleri de ,Güvenç Dağüstün,ŞEnay Gürler,Orhan Pamuk ve Oral Çalışlardır.
Anayasanın 301.maddesi ;özetle;Türklüğe hakaret konularını içeren karman çorman bir maddedir.
Konunun gündeme gelmesi de şu yüzdendir;
Orhan Pamuk,"Türkler 1 milyon Ermeniyi ve 30.000 kürdü öldürdü " demişti 2005 yılında .Ardından da Türkiye de kıyametler kopmuştu.Orhan Pamuk mahkemeye verildi.
Başına da tatsız şeyler geldi.
Bizler de o zamanlar bu duruma üzüldük.Yanlış bir laf ettiyse de (ki tarih gösterecek ,tarihçiler kanıtlayacak ,dediğinin doğru mu yanlış mı olduğunu) Orhan Pamuk'a yapılan suçlamalar abartılmıştı...
Kendisi itildi kakıldı.
Kitapları yakıldı..
İlkel bir tablo ortaya çıktı...
Pamuk,o gün mahkemeden sonra ,kızı Rüya ile birlikte benim CRR deki konserime geldi.Sen 5 yaşındaydın ve o konsere sen de gelmiştin.
Sen,ben, Orhan Pamuk ve Rüya ile bir de anı fotoğrafımız var o geceden...
Akşam yemeğinde Oral Çalışlar,hazırladığı "bildirge"yi masanın üstüne koymuştu ve ilk ben imzalamıştım.
Halil Berktay ,Orhan Pamuk'un dostudur.
Bu durumu bal gibi bildiği halde bana makalesinde böyle bir eleştiri getirmektedir.
2 sene öncesiyle ilgili bu derece sorunları olan bir tarihçinin ,92 sene öncesiyle ilgili kimbilir ne sorunları olur bilemedim, ama bu adamın inandırıcılığı konusunda hayli şüphelerim var kızım.
Gerçek anlattığım şekliyle olandır.


2.Bölüm
cumhurbaşkanı
Kumru
Önce şunu bil;
Cumhurbaşkanlığı köşküne hayatımda sadece bir kere gittim.45 dakikalık bir konser vermeye.1999 yılı Kasım ayıydı.
Amerika başkanı,Bill Clinton ,Türkiye'de yaşanan deprem faciasına moral vermek amacıyla ziyarete gelmişti.
Benim konser vermemi ise ,o zamanki Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel değil,
Bill Clinton'ın kendisi istemişti.(annen bilir)
-Çünkü Clinton,mavi Mozart Sonatlar Cd'sini "Airforce 1" uçağında ve evde sık sık dinlermiş..(Acaba Oval ofis'te de çalan CD bu muydu bilemedim=)))-
Hoş bir anıdır o konser...Çünkü Clinton ve eşi hoş insanlardı...
"Laiklerin Cumhurbaşkanı" olarak bilinen,Ahmet Necdet Sezer'i ise hayatımda iki kere gördüm.
-Ekim 2001 de NAZIM 'ın ilk seslendirilişine gelmişti,ardından da kulise gelip kutlamıştı.
Bir de daha geçen ay ,(artık Cumhurbaşkanı değilken)
-Şubat 2009 yani,Ankara'da yine,UĞUR MUMCU ANMA GECESİ konserime gelmişti.
Tebrik etti ben de teşekkür ettim.Bu kadardır.Toplam 14 saniye falan yani...
AKP lideri,Tayyip Erdoğan,2006 da Avrasya Festivali Açılışı konserime geldi.Konserden sonra kutlamadı.
CHP lideri,Deniz BAykal,3-4 konserime geldi.Hiç birinde kutlamadı.
Şu an Cumhurbaşkanı olan Abdullah Gül 'e ise -basın yolu ile gıyaben-bir nevi soru sordum üstü kapalı;"Kültür ve sanat insanlarını dışlıyor musunuz ,dışlamıyor musunuz?Endişelerimiz var sanatçılar olarak." anlamındadır sorum...Henüz bir cevap da alamadım...
Bu soruyu çarpıtıp,"köşk de çayını içen tip dahi sanatçı" vs diye yazılar yazan bir Yıldırım Türker var mesela, köşe yazarı..
Köşk de yok,çay da yok..
ha "oval ofis" olabilir=))
Bunun dışındaki tüm bilgiler yanlıştır kızım.İsteyen istediğini desin...


Yıldırım Türker 'e döneyim,
sıkı dur;
"Armoni zenginliğini ölçüt alıp bir müziği diğerinden üstün tutarsan, ritm zenginliğini ölçüt alan da gelip onun müziğini seninkinin üstünde tutabilir."
Kumru'cum hayatımın tamamını müziğe verdim..
Müzikle ilgili çok şey duydum, okudum.
Çok salakça şeyler de okudum
AMA BU KADAR SALAKÇASINI HAYATIMDA GÖRMEDİM ben kızım=)))
Armoni zenginliği benim müziğim???
Ritm zenginliği onun müziği...???
a ha???
Yani şunu mu demek istiyor;
(Benim müziğim olan*? mesela Bach??)
"Bach armoni ödevi gibi besteler yaparken evde, hindistandan bir tablacı gelip süper ritm 'lerle Bach'a haddini bildirecek..."
mi?? gibi mi???
Baban bir çok klasik müzikçiyle çaldı kızım,burda Maxim Vengerov'dan Zubin Mehta'ya, Patricia Kopacinskaya'dan Mischa Maisky'ye,Kurt MAsur'dan Spivakov'a uzun bir liste var...
sayamayız şimdi..
Ama baban , diğer bütün müzik türleriyle de deneysel işler yaptı..
Sertab Erener,Arif Sağ,Kudsi Erguner,Burhan Öcal,Zuhal Olcay,Sezen Aksu,Mercan dede,Bobby mc Ferrin...
Bunların hepsi ayrı müzikler,ve "bizimki ondan üstündür" falan dediğimi hatırlamamaktayım...O zaman bu sanatçılarla niye beraber müzik yapmış olayım ki zaten??
Aynı Yıldırım Türker,Afganistan konusu;
Hoş değil artık;
Sen şunu bil kızım
ben Afgan kız çocuklarının okula gitmesinden yanayım.
bu olay özetle budur
Ve 2002 yılında Paris'te verdiğim bir konserin tüm gelirini Kabil'de bir "Kız meslek lisesinin kurulmasına" bağışladım..
Hayatında bu konuda hiç bir şey yapmayanların tavsiyelerini dinleyecek halim de yok..
Bazı durumlar vardır...
Mesela ben astro-fizik hakkında yazı yazamam Kumru.
Çünkü bilmem Astro-fizik falan..
İşte bu Yıldırım Türker'in de müzikle ilgili konularda bi susması lazım sanırım.
Yazınca böyle saçma -böyle gülünç oluyor...
Yazının devamı da " sen niye Şemdinli Savcısı konusunda konuşmadın madem öyle???" falan...
Ben bu zırvalığa devam edemiyeceğim kızım...
Burası anormal bir ülke ve anlamı yok...

3.Bölüm;
Nazım sansürü

Senin doğumunla beraber başladım NAZIM oratoryosunu bestelemeye...
o senin kardeşin yani=)
2001 yılı Ocak ayıydı,sen 3 aylıktın..Beste başlamıştı..
"kızçocuğu" bölümüne çalışırken, sen 1 metre arkamda beşikte uyurdun...
Kumru'cum
ne ben, ne de Nazım Oratoryosu ekibi
NAzım'ın şiirlerinden hiç bir şey sansürlemedik.
Bu hakikaten çirkin bir yakıştırmadır.
Bu eser, tüm eleştirmenlerin,tüm Nazım sevenlerin göz bebeğidir,
NAzım Hikmet konusunda yapılmış en gerçekçi, en kuvvetli ve "en sert texti içeren" çalışmalardan biridir.
Şimdi;
hayatta şunu bil=
"Sansür bir niyettir."
Burada "sansür niyeti"nin binde birinin bile olmadığını sataşanların kendileri de bilir.
Yapılan sataşmanın sebebi ise sadece birilerinin kıskançlıklarıdır.
bu eserde 16 uzun şiir var Kumru...
Bahsi geçen mevzu "6 kelimeyi" içerir
Hapisten çıktıktan sonra...
9 numaralı şiir.
Toplamı belki 700 kelimelik...
Bizim konserlerimizde 694 kelimedir.
Ve evet biz canlı performanslarda 6 kelimenin yaratabileceği şeyleri de düşünmek zorundaydık..
Çünkü bilemezsin ki 8000 kişilik bir topluluk arasında kimler vardır?
NAZIM hep Efes ,Aspendos,Harbiye gibi 8000-10.000 kişilik anfi-tiyatrolarda performe edildi..
Türkiye burası...
Nice,nice sahne eserinde
nelerden vazgeçilmekte ,
en değerli sanatçılarımız ,
tiyatrolarda,operalarda,
(Türkiyenin gerçekleri yüzünden) eserlerden sayfa sayfa bölümler çıkartmakta,cümleler değiştirmektedir...
Çünkü "korkmaktayız"
haklı olarak...
Burası "anormal bir ülkedir" kızım
Ve neyin ne zaman nerede olacağını da kimse kestiremez...
"Hapisten çıktıktan sonra".Olağanüstü güzel bir şiirdir..
Güncel durumu "kızgın tava gibi "olan bir konumda
bir "ermeni meselesi tartışması"dır gider iken,
ve oratoryonun konusu ve amacı hiç de bu tartışmaya katılmak değil iken
bir tek burada
dikkat etmek zorunda idik..
Cümle şu;
"Ve babası kürtler tarafından öldürülen ermeni bakkal" ...
Aspendos'ta,8000 kişinin içinde ,sadece 15-20 tane fanatik milliyetçiyi hırslandırsa bu cümle???
Sahneye taşlar-şişeler atılabilir,olaylar çıkabilir,gerginlikler yaşanabilir,konserlerde çok tatsız şeyler yaşanabilirdi...Her şeyi berbat edebilirdi bu olaylar...
Ne uğruna?
Nazım'ı hakettiği yere taşımak varken ?
bunun yerine sadece ,"ermeni bakkal" diye devam ettirdik o şiiri..
Olay falan da çıkmadı...


Kumru'cum bütün bu eleştirileri yapanlar zaten Ermeniler değildir...
Bu "bulanık suda balık avlamak"dır,
tipik bizim "marjinal zibidilerimiz"in saldırı şeklidir...
Ermenilere mi sansür?
Biir kaç yıldır üzerinde çalıştığım "Ahtamar Balesi" projesinde,
en büyük hayalimin ,
bu işi "100 türk 100 ermeni" den oluşan bir toplulukla gerçekleştirmek olduğunu ,
2005 Mayıs'ında Agos gazetesine manşet olarak bizzat Hrant Dink vermiş idi..
Hrant dostumdu...
Ermeniler bunu bilir...
Ve benim ermenilerle hiç bir sorunum olmadığını bilir.
Ve 2 ülke arasında dostluk köprüleri kuracak bir sanat faaliyeti yapmak istediğimi bilir...
Türkiyede yaşayan Ermeniler,binlerce kişi önünde performe edilen bir Nazım'dan bu 6 kelimenin niye çıktığını çok iyi anlar...
Gerisi hikaye...
Sansür bir niyettir Kumru...Sen niyete bak..6 kelimeye değil...


FAZIL SAY


MEDYARADAR-ÖZEL