Fazıl Say: 'Çocuklar ölmesin’ yazarsak, piyanist değil terörist oluruz
Fazıl Say, Cumhuriyet'te yayınlanan yazısında Beyaz Show'da "Çocuklar ölmesin" diyen Ayşe Çelik'in terörist ilan edildiğini söyledi.
Cumhuriyet yazarı Fazıl Say, Beyaz Show’a bağlanarak “Çocuklar ölmesin” diyen Ayşe Çelik’in terörist ilan edildiğini söylediği yazısında, “Şimdi buraya “Çocuklar ölmesin” yazalım, piyanist değil terörist oluruz…” dedi.
Say, toplumun sürüklenmiş bir durumda olduğunu söylerken “Bu kadar yanlış bir sürüklenmenin kurbanı olmak istemediğimi söylemek isterim…” ifadelerini kullandı.
Fazıl Say’ın Cumhuriyet’te bugün (13 Ocak 2016) yayımlanan “Büyük çaresizlik” başlıklı yazısı şöyle:
Buraya “Çocuklar ölmesin” yazalım, piyanist değil terörist oluruz...
“Ölüm kültürü” Ortadoğu’yu amansız sardı. Elbette ki yapılan siyasetlerde büyük hatalar vardı. Bakın, şu an; “büyük hatalar vardı” diyenler de en ağır biçimde cezalandırılmakta. Ya ölüm tehditleri ile, ya hapislerde süründürülerek, ya çaktırmadan işten atılarak, ya toplumun gözünde çizilerek, ya birtakım medyanın itibarsızlaştırma manşetleri ile hayatları kaydırılmakta...
Bu sayfada çok şey tartışıldı...
10 yıl bir şey için gayret gösterdik. 10 yıl!
Tartışmanın da cezası ağır, ve bu tarz-hiçbir şey dinlemeyen, vatandaşına eşit ve güzel yaklaşmayan- “anlayışlı olmayan” bir iktidar için, bu tartışmalarımızın hiçbir öğretisi, hiçbir getirisi olamadı...
Hiçbir şekilde pozitif değerlendirilemedi. Hiçbir felsefe, oturup düşünce ile iyi bir yere vardırtılmaya çalışılamadı, “tamam farklı düşünüyoruz, ama sen de ben de bu ülkenin vatandaşıyız” denildiğinde bile karşı tarafa değil, evrenin uçsuz bucaksız sessizliğine haykırıyormuşçasına cevapsız bırakıldık...
Hep şu oldu;
Sadece tartışanlara, fikir üretenlere kaba kuvvet uygulandı...
Hep şiddet... Hep linç...
Hep linç...
10 yıl gayret ettiğimiz noktada en yakın dostlarımızın hepsi hapislere girmişken ve mesela Can hâlâ da hapisteyken ve biz de “Hayyam retweet etmek”ten 10 ay ertelemeli ceza almışken ve yıllardır sesimiz “zorla” kesilmişken, söyleyin ne yapabiliriz?
Ne yaparız da gerçekten sonuç alırız? Dünyada tanıdığım tüm sanatçı dostlarımı, önemli siyasetçileri, medyayı bazı durumlarda seferber ettim, haksızlık yapılmasın diye... Daha ne yapabilirdik? Bilemiyorum, şimdi ne yapabiliriz bilemiyorum...
Bir Beyaz vakası yaşandı; “Beyaz özür diledi” diye kalbi kırılanlar ve “Beyaz özür dilesin” diye kalbi kırılanlar... Bir öğretmen canlı yayına bağlanıyor, ertesi gün “O öğretmen değil, teröristtir” deniliyor...
Kimsenin gerçekten kalbinin kırıldığı yok bence... “Hırs”, “kin”, “öfke” hep kazanan olur, “kırılganlık” diye bir hassasiyet yok burada...
Şimdi buraya “Çocuklar ölmesin” yazalım, piyanist değil terörist oluruz...
Toplum bu kadar sürüklenmiş durumda...
Bu kadar yanlış bir sürüklenmenin kurbanı olmak istemediğimi söylemek isterim...
Çünkü bu tartışamayan - anlaşamayan ve felsefesi de olmayan- sürüklenmeyi yanlış buluyorum her şeyden önce...
Say, toplumun sürüklenmiş bir durumda olduğunu söylerken “Bu kadar yanlış bir sürüklenmenin kurbanı olmak istemediğimi söylemek isterim…” ifadelerini kullandı.
Fazıl Say’ın Cumhuriyet’te bugün (13 Ocak 2016) yayımlanan “Büyük çaresizlik” başlıklı yazısı şöyle:
Buraya “Çocuklar ölmesin” yazalım, piyanist değil terörist oluruz...
“Ölüm kültürü” Ortadoğu’yu amansız sardı. Elbette ki yapılan siyasetlerde büyük hatalar vardı. Bakın, şu an; “büyük hatalar vardı” diyenler de en ağır biçimde cezalandırılmakta. Ya ölüm tehditleri ile, ya hapislerde süründürülerek, ya çaktırmadan işten atılarak, ya toplumun gözünde çizilerek, ya birtakım medyanın itibarsızlaştırma manşetleri ile hayatları kaydırılmakta...
Bu sayfada çok şey tartışıldı...
10 yıl bir şey için gayret gösterdik. 10 yıl!
Tartışmanın da cezası ağır, ve bu tarz-hiçbir şey dinlemeyen, vatandaşına eşit ve güzel yaklaşmayan- “anlayışlı olmayan” bir iktidar için, bu tartışmalarımızın hiçbir öğretisi, hiçbir getirisi olamadı...
Hiçbir şekilde pozitif değerlendirilemedi. Hiçbir felsefe, oturup düşünce ile iyi bir yere vardırtılmaya çalışılamadı, “tamam farklı düşünüyoruz, ama sen de ben de bu ülkenin vatandaşıyız” denildiğinde bile karşı tarafa değil, evrenin uçsuz bucaksız sessizliğine haykırıyormuşçasına cevapsız bırakıldık...
Hep şu oldu;
Sadece tartışanlara, fikir üretenlere kaba kuvvet uygulandı...
Hep şiddet... Hep linç...
Hep linç...
10 yıl gayret ettiğimiz noktada en yakın dostlarımızın hepsi hapislere girmişken ve mesela Can hâlâ da hapisteyken ve biz de “Hayyam retweet etmek”ten 10 ay ertelemeli ceza almışken ve yıllardır sesimiz “zorla” kesilmişken, söyleyin ne yapabiliriz?
Ne yaparız da gerçekten sonuç alırız? Dünyada tanıdığım tüm sanatçı dostlarımı, önemli siyasetçileri, medyayı bazı durumlarda seferber ettim, haksızlık yapılmasın diye... Daha ne yapabilirdik? Bilemiyorum, şimdi ne yapabiliriz bilemiyorum...
Bir Beyaz vakası yaşandı; “Beyaz özür diledi” diye kalbi kırılanlar ve “Beyaz özür dilesin” diye kalbi kırılanlar... Bir öğretmen canlı yayına bağlanıyor, ertesi gün “O öğretmen değil, teröristtir” deniliyor...
Kimsenin gerçekten kalbinin kırıldığı yok bence... “Hırs”, “kin”, “öfke” hep kazanan olur, “kırılganlık” diye bir hassasiyet yok burada...
Şimdi buraya “Çocuklar ölmesin” yazalım, piyanist değil terörist oluruz...
Toplum bu kadar sürüklenmiş durumda...
Bu kadar yanlış bir sürüklenmenin kurbanı olmak istemediğimi söylemek isterim...
Çünkü bu tartışamayan - anlaşamayan ve felsefesi de olmayan- sürüklenmeyi yanlış buluyorum her şeyden önce...