FATİH'TE GECE KIYAFETLİ TRAVESTİLER NE ARIYOR? STAR YAZARINDAN PROVOKASYON İMASI!
Ramazan ayında medyada rastlanan klasik haberleri yazan Star yazarı Elif Çakır, Fatih'teki ilginç bir görüntüye dikkat çekti...
Sitcom jübilesinde fiyasko
Hay Allah! Tatsız tutsuz bir yaz gelip geçiyor diye hayıflanıyordum tam da..
Aydın Doğan’ın “medyada küçülmeye” karar verdiğini biliyoruz da, toplu indirimden faydalanıp, masrafları kısmak adına elemanları “topluca tatile” göndermiş olamaz herhalde.
Eğer tatilde değilseler, eski yıllara nazaran kesinlikle ciddi bir performans kaybı sözkonusu.
Hadi yazı bir kenara bırakalım, Ramazan’ın yarısı oldu nerdeyse, beklediğimiz sesin bir türlü gelmemesi garip değil mi!.. Yani hem yaz, hem Ramazan. Tam da eskilerin “nûrun âlâ nur” dedikleri gibi bir vaziyet sözkonusu bu sitcom’cular için...
Fakat yine ses yok...
Gerçi bir iki denemeleri olmadı değil ancak yeterince başarılı olup da köpürtemediler. Erzurum’da sigara içtiği için saldırıya uğrayan kız haberi üretildi; ı-ııhh, olmadı.
Televizyonlarda avazı çıktığı kadar bağıran “ulusal entelektüel”imiz bir çıkış yaptı. Artık konuştuğu mevzuları kendi bile dinlemiyor olsa gerek ki, Silivri’yi, siyaseti bir kenara bırakmış, Ramazan’ın yıl içinde seyyar olmasına takmış!.. Yani sözüne kulak vermemekle iyi mi ettik bilmiyorum, yoksa ne güzel onun sayesinde Ramazan ayını kış aylarından birine sabitleyip akşam 5’te iftar edecektik. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın da bu ciddi çabayı görmezlikten gelmesini kınıyorum (!) doğrusu...
Bir anormallik var üzerimde... Nasıl anlatsam. Bir boşluk hissi. Hayatımda bir eksik?!.
Ancak can çıkmadan huy asla çıkmıyor. Doğrusu, iyi bir jübile de beklemiyor değildim. Fakat karşımıza çıka çıka “şortlu kadına İETT otobüsünde dayak” haberiyle çıktılar. Bizleri hayal kırıklığına uğrattılar.
Vay be dedim, insanlık öldü mü? Bu kadar sıkıntıda olduklarını bilsem “malzeme konusunda” yardımcı olabilirdim. Misal, daha geçen hafta, Fatih’te Yavuzselim Caddesi’nde gündüz vakti; deri ceketi, mininin minisi eteği ve parlak jartiyerli çoraplarıyla, parlak rugan yüksek topuklu ayakkabılarıyla, iki travesti yürüyordu.
Travestiler yürüdükleri caddeye o kadar yabancılardı ki, şaşkınlıkla bir taraftan sağa sola bakınıp duruyorlardı. Bir tepki var mı diyerek bakındıkları o kadar belliydi ki, dışarıdan bakan herkes, onlardaki garipliğin farkına varmıştır. Nitekim bana da epeyce garip gelen bu görüntü üzerine, “hayırdır inşallah” deyip etrafta kamera filan var mı diye bakındım.
Saldıran, döven, söven kimse olmadı. Sadece, bir restoranın paket servisini yapan motosikletli bir genç, onlara bakacağım derken devrilip düştü.
Yani on küsur yıllık Fatihliyim, ana caddede bu kıyafette travestileri ilk kez görüyorum!..
Şimdi buradan bakınca da, “irtica yuvası”! Fatih’te çıkmayan hadisenin, Levent-Beşiktaş İETT hattında meydana gelmesi size de enteresan gelmiyor mu? Haber yapılınca da pek tutulmadı zaten. Fakat bu kez Doğan Grubu’nun, takipçileri en çok iki cevval yazarının twitter’da “buhavyanıbulun” kampanyası sayesinde yeniden patladı. Hem de “kulaktan kulağa” oyunu gibi öyle komik bir hal alarak devam etti ki, Cüneyt Özdemir, dünkü yazısında adeta yaptığından pişman olduğunu itiraf eder gibiydi.
Çünkü işin sonunda bir kısım aktivist! aynı hat otobüsüne “şortla binme eylemi” yapacaklarını duyurdular. (Bunlar gerçekten yaşarlar mı, nerden biterler, yoksa karikatürler midir, çok şaşırıyorum.)
Yani, denileni yapmış olsa bile ancak bir “suçlu” olarak anılabilecek bir insanı (yalan yanlış bilgilerle) “hayvan” ilan etmekten hiç çekinmeyen sitcom gazetecileri, görevlerini “sosyal medya” üzerinden sürdürecekler galiba... Fakat benim aklım hâlâ, gündüz vakti Fatih’in ana caddesinde gece kıyafetli travestilerin ne aradığında!..
Elif Çakır/Star
Hay Allah! Tatsız tutsuz bir yaz gelip geçiyor diye hayıflanıyordum tam da..
Aydın Doğan’ın “medyada küçülmeye” karar verdiğini biliyoruz da, toplu indirimden faydalanıp, masrafları kısmak adına elemanları “topluca tatile” göndermiş olamaz herhalde.
Eğer tatilde değilseler, eski yıllara nazaran kesinlikle ciddi bir performans kaybı sözkonusu.
Hadi yazı bir kenara bırakalım, Ramazan’ın yarısı oldu nerdeyse, beklediğimiz sesin bir türlü gelmemesi garip değil mi!.. Yani hem yaz, hem Ramazan. Tam da eskilerin “nûrun âlâ nur” dedikleri gibi bir vaziyet sözkonusu bu sitcom’cular için...
Fakat yine ses yok...
Gerçi bir iki denemeleri olmadı değil ancak yeterince başarılı olup da köpürtemediler. Erzurum’da sigara içtiği için saldırıya uğrayan kız haberi üretildi; ı-ııhh, olmadı.
Televizyonlarda avazı çıktığı kadar bağıran “ulusal entelektüel”imiz bir çıkış yaptı. Artık konuştuğu mevzuları kendi bile dinlemiyor olsa gerek ki, Silivri’yi, siyaseti bir kenara bırakmış, Ramazan’ın yıl içinde seyyar olmasına takmış!.. Yani sözüne kulak vermemekle iyi mi ettik bilmiyorum, yoksa ne güzel onun sayesinde Ramazan ayını kış aylarından birine sabitleyip akşam 5’te iftar edecektik. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın da bu ciddi çabayı görmezlikten gelmesini kınıyorum (!) doğrusu...
Bir anormallik var üzerimde... Nasıl anlatsam. Bir boşluk hissi. Hayatımda bir eksik?!.
Ancak can çıkmadan huy asla çıkmıyor. Doğrusu, iyi bir jübile de beklemiyor değildim. Fakat karşımıza çıka çıka “şortlu kadına İETT otobüsünde dayak” haberiyle çıktılar. Bizleri hayal kırıklığına uğrattılar.
Vay be dedim, insanlık öldü mü? Bu kadar sıkıntıda olduklarını bilsem “malzeme konusunda” yardımcı olabilirdim. Misal, daha geçen hafta, Fatih’te Yavuzselim Caddesi’nde gündüz vakti; deri ceketi, mininin minisi eteği ve parlak jartiyerli çoraplarıyla, parlak rugan yüksek topuklu ayakkabılarıyla, iki travesti yürüyordu.
Travestiler yürüdükleri caddeye o kadar yabancılardı ki, şaşkınlıkla bir taraftan sağa sola bakınıp duruyorlardı. Bir tepki var mı diyerek bakındıkları o kadar belliydi ki, dışarıdan bakan herkes, onlardaki garipliğin farkına varmıştır. Nitekim bana da epeyce garip gelen bu görüntü üzerine, “hayırdır inşallah” deyip etrafta kamera filan var mı diye bakındım.
Saldıran, döven, söven kimse olmadı. Sadece, bir restoranın paket servisini yapan motosikletli bir genç, onlara bakacağım derken devrilip düştü.
Yani on küsur yıllık Fatihliyim, ana caddede bu kıyafette travestileri ilk kez görüyorum!..
Şimdi buradan bakınca da, “irtica yuvası”! Fatih’te çıkmayan hadisenin, Levent-Beşiktaş İETT hattında meydana gelmesi size de enteresan gelmiyor mu? Haber yapılınca da pek tutulmadı zaten. Fakat bu kez Doğan Grubu’nun, takipçileri en çok iki cevval yazarının twitter’da “buhavyanıbulun” kampanyası sayesinde yeniden patladı. Hem de “kulaktan kulağa” oyunu gibi öyle komik bir hal alarak devam etti ki, Cüneyt Özdemir, dünkü yazısında adeta yaptığından pişman olduğunu itiraf eder gibiydi.
Çünkü işin sonunda bir kısım aktivist! aynı hat otobüsüne “şortla binme eylemi” yapacaklarını duyurdular. (Bunlar gerçekten yaşarlar mı, nerden biterler, yoksa karikatürler midir, çok şaşırıyorum.)
Yani, denileni yapmış olsa bile ancak bir “suçlu” olarak anılabilecek bir insanı (yalan yanlış bilgilerle) “hayvan” ilan etmekten hiç çekinmeyen sitcom gazetecileri, görevlerini “sosyal medya” üzerinden sürdürecekler galiba... Fakat benim aklım hâlâ, gündüz vakti Fatih’in ana caddesinde gece kıyafetli travestilerin ne aradığında!..
Elif Çakır/Star