Fatih Altaylı'yı şaşırtan olay! İşadamları Zaman'ı çöpe atıyor!
Fatih Altaylı, bir zamanlar masalarından Zaman gazetesini düşürmeyen işadamlarının şimdi o gazeteleri çöpe attıkları gerçeğine dikkat çekti.
Habertürk gazetesi yazarı Fatih Altaylı, okuyucularıyla işadamı olan bir arkadaşının anlattığı hikayeyi paylaştı.
İşte Altaylı'nın 'Aboneyim abone' başlıklı yazısı
DÜN öğlen bir arkadaşımın işyerine gittim.
Toplantı salonunda oturuyoruz.
Yılardır masasında birtakım gazete durur.
Hemen hemen her gazete vardır.
Ben de gazeteleri karıştırıyorum.
Dikkatimi çekti, Zaman Gazetesi yok.
“Ne oldu Zaman’ı bıraktın mı?” dedim.
Hikâyeyi anlattı.
Normalde benim gibi biridir.
Hikâye bu yüzden ilginç.
“Burası bizim toplantı salonu. Müşterilerimizi burada ağırlıyoruz. Birkaç yıl önce bir müşterimiz ‘Niye Zaman yok?’ diye sordu. Ve Zaman almazsak bizimle iş yapmayı keseceğini söyledi. Nitekim ertesi gün geldiler ve bizi Zaman’a abone yaptılar. Ben de hiç okumasam bile Zaman’ı burada masaya koymaya başladım.
Açıp baktın mı desen, bunca yılda belki bir iki kere kez bakmışımdır ama aldık.
Bir iki ay önce yine aynı müşterimizle burada yemek yiyoruz.
Birden masadan fırladı. ‘Bu ne yahu!’ dedi.
Anlamadım. ‘Ne oldu abi’ diye fırladım.
Masanın öbür ucundaki Zaman Gazetesi’ni görmüş.
‘Bu pisliğin burada ne işi var’ diye haykırdı.
‘Abi sen abone yaptın, ben de tkır tıkır ödüyorum parasını. Unuttun mu beni zorla abone yaptığını’ dedim.
‘Bunlar artık pislik oldu. Bundan böyle alma bunları. Getirirlerse çöpe at, aboneliğini de kes Allah aşkına’ dedi. Gidip gazeteyi aldı, çöpe attı.
O gün bugündür Zaman’ı masaya koymuyorum.”
Şaşırdım.
“Sen bir şey demedin mi?” diye sordum.
“Ne diyeyim. Ayrıca bana ne. Abone yaptırıp isteyen o, şimdi istemeyen o. Kendi meseleleri. Benimki müşteri memnuniyetini sağlamak. Zaten adım gibi biliyorum, iktidar değişsin yine kendi gelip abone yapar” dedi.
Haklıydı.
Burası Türkiye’ydi.
İşte Altaylı'nın 'Aboneyim abone' başlıklı yazısı
DÜN öğlen bir arkadaşımın işyerine gittim.
Toplantı salonunda oturuyoruz.
Yılardır masasında birtakım gazete durur.
Hemen hemen her gazete vardır.
Ben de gazeteleri karıştırıyorum.
Dikkatimi çekti, Zaman Gazetesi yok.
“Ne oldu Zaman’ı bıraktın mı?” dedim.
Hikâyeyi anlattı.
Normalde benim gibi biridir.
Hikâye bu yüzden ilginç.
“Burası bizim toplantı salonu. Müşterilerimizi burada ağırlıyoruz. Birkaç yıl önce bir müşterimiz ‘Niye Zaman yok?’ diye sordu. Ve Zaman almazsak bizimle iş yapmayı keseceğini söyledi. Nitekim ertesi gün geldiler ve bizi Zaman’a abone yaptılar. Ben de hiç okumasam bile Zaman’ı burada masaya koymaya başladım.
Açıp baktın mı desen, bunca yılda belki bir iki kere kez bakmışımdır ama aldık.
Bir iki ay önce yine aynı müşterimizle burada yemek yiyoruz.
Birden masadan fırladı. ‘Bu ne yahu!’ dedi.
Anlamadım. ‘Ne oldu abi’ diye fırladım.
Masanın öbür ucundaki Zaman Gazetesi’ni görmüş.
‘Bu pisliğin burada ne işi var’ diye haykırdı.
‘Abi sen abone yaptın, ben de tkır tıkır ödüyorum parasını. Unuttun mu beni zorla abone yaptığını’ dedim.
‘Bunlar artık pislik oldu. Bundan böyle alma bunları. Getirirlerse çöpe at, aboneliğini de kes Allah aşkına’ dedi. Gidip gazeteyi aldı, çöpe attı.
O gün bugündür Zaman’ı masaya koymuyorum.”
Şaşırdım.
“Sen bir şey demedin mi?” diye sordum.
“Ne diyeyim. Ayrıca bana ne. Abone yaptırıp isteyen o, şimdi istemeyen o. Kendi meseleleri. Benimki müşteri memnuniyetini sağlamak. Zaten adım gibi biliyorum, iktidar değişsin yine kendi gelip abone yapar” dedi.
Haklıydı.
Burası Türkiye’ydi.