Fatih Altaylı'dan Yılmaz Özdil'in kitabına olay yorum! Ham hum şarolap iş yapan...

Yılmaz Özdil'in geçtiğimiz günlerde 2 bin 500 TL'den satışa sunduğu kitabına, Anıtkabir Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Ali Güler, kitabın kendilerinin makalelerinden alıntılandığını ifade ederek tepki gösterdi.

Habertürk yazarı Fatih Altaylı, Yılmaz Özdil'in kitabına yönelik bu iddiayı köşesine taşıdı ve olay bir yorumda bulundu. Bunun şaşırtıcı bir durum olmadığını söyleyen Altaylı, "Yılmaz Özdil’in eseri elbette ki, “çalıntı” bilgilerle doluydu.Ve “intihal” ayıbına bulaşmış bir kitaptı.Bunu söylemek için de kitabı okumaya gerek yok." ifadelerini kullandı.

Yılmaz Özdil'in kitabında anlattığı olaylara tanıklık edeceği yaşı olmadığını söyleyen Altaylı, bu durumda kitabında yer alan bilgileri bir yerlerden okumuş, görmüş, almış olması gerektiğini belirtti.

"Bunun “hırsızlık” ya da “intihal” olmaması için de kitabı yazan eğer ciddi, kültürlü ve dürüst biriyse kitabın içine dip notlar koyar, arkasına bir kaynakça, bir bibliyografya ekler ve hangi bilgiyi nereden aldığını, kaynaklarını sıralar.Yok eğer ham hum şaralop bir iş yapan bir tipse ne bir kaynakça koyar ne bir dipnot ne de başka bir şey." diyen Altaylı, Özdil’in kitabında tek bir kaynakça olmadığını söyledi. Altaylı, "İçindeki bilgilerin “çalıntı” demesek bile en azından “araklama” olduğu aşikârdı." ifadelerini kullandı.

İşte Altaylı'nın bugünkü yazısından "Bibliyografya yoksa muhtemelen çalıntıdır" başlıklı o bölüm:

Anıtkabir Derneği üyesi Ali Güler, Yılmaz Özdil’in kitabındaki bazı bölümlerin, dernekleri tarafından yayınlanmış bazı makale ve eserlerden çalıntı olduğunu iddia etti.

Haliyle ortalık da karıştı.

İyi de, bu durum kimi niye şaşırttı ben anlamıyorum.

Yılmaz Özdil’in eseri elbette ki, “çalıntı” bilgilerle doluydu.

Ve “intihal” ayıbına bulaşmış bir kitaptı.

Bunu söylemek için de kitabı okumaya gerek yok.

50’li yaşlarının başında olduğunu zannettiğim Yılmaz Özdil’in kitabında anlattığı olaylara bire bir tanık olacak bir yaşı yok.

Bire bir tanık olanlarla da bir tanışıklığı, bir teşriki mesaisi olmamış, biliyoruz.

Bu durumda kitabında yer alan bilgileri bir yerlerden okumuş, görmüş, almış olması gerek. Arşivlere girip daha önce yayınlanmamış bilgilere ulaştıysa arşivdeki kaynaklar belirtilir, başkaları tarafından yazılmış kitap ya da makalelerden yararlanılmışsa onlar sıralanır.

Bu da bir ayıp değil.

Tarih böyle yazılır.

Herkes taş üzerine taş koyar, bazen dağınık olan bilgiler derlenir, bir araya getirilir ve yeni bir kitap, yeni bir tarih anlatımı ortaya çıkar.

Bunun “hırsızlık” ya da “intihal” olmaması için de kitabı yazan eğer ciddi, kültürlü ve dürüst biriyse kitabın içine dip notlar koyar, arkasına bir kaynakça, bir bibliyografya ekler ve hangi bilgiyi nereden aldığını, kaynaklarını sıralar.

Yok eğer ham hum şaralop bir iş yapan bir tipse ne bir kaynakça koyar ne bir dipnot ne de başka bir şey.

Yazar geçer.

“Ben yazdım oldu, kime hesap vereceğim” der.

Ortaya çıkan eser de ayıplı bir eser olur.

Özdil’in kitabında tek bir kaynakça olmadığı göz önüne alınırsa, içindeki bilgilerin “çalıntı” demesek bile en azından “araklama” olduğu aşikârdı.

Bunu anlamak için Anıtkabir Derneği’nin açıklamasına ihtiyaç yoktu!

NOT: Bibliyografya nedir?: Araştırmaya dayalı eserlerin ya da makalelerin sonuna o konuya ilişkin yararlanılan daha önce yazılmış eserleri belirten bölüm.