Fatih Altaylı'dan Pınar Gültekin kararına tepki! "Bir utanç vesikası"

Fatih Altaylı, "Gencecik bir kızın, öldürüp, parçalanmasını ve varillerde betonlanmasını hafifletecek ne gibi bir tahrik görmüş mahkeme heyeti acaba" ifadelerini kullandı.

Habertürk yazarı Fatih Altaylı, Pınar Gültekin'i öldürüp, parçalayan ve bidonlara saklayan Cemal Metin Avcı'ya verilen hapis cezasını değerlendirdiği yazısında, "Şimdi yaklaşık 11 yıl hapis yatıp çıkacak deniyor ama ben size söyleyeyim, 5 yıla kalmaz aramızda. Bir kadın cinayeti daha, komik bir ceza ile kapatıldı gitti. Şimdi herkes kızıyor, sövüyor, kararı verenlere. Zırva bir tahrik unsuru ile cezadan büyük bir indirim yapanlara bedduanın bini bir para" ifadelerini kullandı.

Fatih Altaylı'nın "Suç ve Ceza, Sürgün ve Zulüm" başlıklı yazısı:

Dün Türkiye’nin çok konuştuğu bir cinayetin karar duruşması vardı.

Pınar Gültekin’i vahşice hislerle öldürüp, parçalayan ve bidonlara saklayan “katil” önce müebbet hapse mahkum oldu.

Sonra belirsiz bir "ağır tahrik" indirimi ile cezası düşürüldü.

Gencecik bir kızın, öldürüp, parçalanmasını ve varillerde betonlanmasını hafifletecek ne gibi bir tahrik görmüş mahkeme heyeti acaba...

Şimdi yaklaşık 11 yıl hapis yatıp çıkacak deniyor ama ben size söyleyeyim, 5 yıla kalmaz aramızda.

Bir kadın cinayeti daha, komik bir ceza ile kapatıldı gitti.

Şimdi herkes kızıyor, sövüyor, kararı verenlere. Zırva bir tahrik unsuru ile cezadan büyük bir indirim yapanlara bedduanın bini bir para.

Ama bin size bir şey söyleyeyim, bu kararı, bir gün önce yapılan Adalet Bakanlığı’ndaki atamalardan bağımsız düşünemezsiniz.

İktidarın beğenmediği, işine gelmeyen, hoşlanmadığı, kendi yaklaşımına ters gördüğü kararları alan, alamasa bile muhalefet şerhi koyduran, iktidarın isteği doğrultusunda alınan kararlara uymayan tüm hakimler ve savcılar “sürgüne” tabii tutuldu.

En prestijli görevlerden, olabilecek en düşük seviyeli görevlere atandılar.

En gözde kentlerden, en ücra kentlere yollandılar.

Ve ertesi gün Pınar Gültekin’in katili ile ilgili karar geldi.

Siz bu kararı veren yargıçların, İstanbul Sözleşmesi’nden üstelik de hukuksuz ve Anayasa’ya aykırı bir şekilde çekilen bir iktidarın, bir kadın katiline yüksek ceza verilmesinden mutsuz olacağını bilmediğini mi zannediyorsunuz.

O hakimlerin, “Yahu şimdi ağır bir ceza verirsek, durduk yerde birilerini kızdırabiliriz. En iyisi kanuna göre cezayı verelim, kafamıza göre de ağır tahrik indirimi yapalım” dememesi sizce mümkün müydü!

Elbette ki değildi.

Zaten demediler de. Uydurdular bir tahrik, geçtiler.

Çünkü asıl tahrik edilen adaletti.

Sürgünle tahrik edilmişlerdi.

Ama adalete karşı, dürüstlüğe karşı, hakka, hukuka karşı.

Bir parodiye 5 yıl, öldürüp, yakıp, üzerine beton dökmeye 23 yıl ceza ancak yargının siyasetin anlayışına esir hatta köle düştüğü zamanların yargısıdır.

Onurlu, hukuka bağlı, adalete inanmış hakimlerin sürgün edildiği, ezildiği yerde, yargıdan adalet bekleyemezsiniz.

Çünkü Adalet birkaç onurlu yargıcın değil, bir milletin meselesidir.

Adaleti olmayan bir ülkenin geleceği olmaz.

Adil hakimine zulmeden ya da bu zulme seyirci kalanın da!

Bugün her şeye rağmen adil kalmaya çalışan hakimler için o sürgünler bir onur madalyasıdır.

Boyun eğip tahrik yaratanlar içinse o kararlar bir utanç vesikası.

Yazının tamamı için tıklayın...