Fatih Altaylı Sözcü'yü mü istiyor?

Medyaradar'ın gizemli yazarı Keskin Kalem yine medya dünyasında ses getirecek bir yazıya imza attı.

KESKİN KALEM keskinkalem@medyaradar.com

‘’Avrupa’da bir hayalet dolaşıyor…
Komünizm hayaleti.
Eski Avrupa'nın bütün güçleri bu hayaleti defetmek üzere kutsal bir ittifak içine girdiler: Papa ile çar, Metternich ile Guizot, Fransız radikalleri ile Alman polis ajanları…’’

Karl Marx, Komünist Manifesto’da Avrupa’daki değişimi, gelecek devrim dalgasını, değişim fırtınasını işte bu sözlerle anlatmıştı.
Ben de müsaadenizle yoldaşlar büyük düşünürden esinlenerek şunu söylüyorum:
MEDYADA BİR HAYALET DOLAŞIYOR.
DEVİR DEĞİŞİYOR HAYALETİ.

Kimse henüz tam olarak anlayamadı amma, ekonomik kriz, deprem felaketi, seçim gerilimi derken…
Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.
Türkiye ve haliyle medyamız büyük dönüşümün eşiğinde.
Bakın iktidar kazansın, muhalefet kazansın.
Fark etmez.
İşler bu ülkede şimdiki kafayla yönetildiği gibi yönetilmeye devam ederse, başımız beladan, sefaletten kurtulmaz!

Lafı uzattım sırdaşlarım biliyorum ama, bu girizgahı yapmak zorundaydım, size olan biteni daha geniş bir perspektiften verebilmek için.
Çünkü medyamızda, çok büyük taşlar yerinden oynamak üzere.
Hem de öyle böyle değil!
Görünürdeki sessizliğin altında ne depremler yaşanıyor bir bilseniz…

Bugün o depremlerden birine değineceğim.
Fatih Altaylı’dan bahsediyorum…

Altaylı’nın medyada yıllardır kendini var etme taktiği şuydu:
Bir medya patronunu gözüne kestir.
O patronun açığını bul.
Hem de kayıtla kuyutla.
Sonra başla o patrona köşenden, ekranından saldırmaya.
Başla şantaja.
Sonra tehdit ettiğin patron desin ki, yeter artık oradan saldırdığın.
Mamanı ben vereyim gel biraz da benim için başkalarına saldır.

Altaylı’nın Doğan Medya'dayken şimdiki patronu Turgay Ciner’le ilgili yazdıkları ortada.
Bu havuç-sopa taktiği Ciner’de uzun bir süredir devam ediyor.
Ancaaaaak keskin kulaklarıma gelenlere göre, bu dönemin artık sonuna gelinmiş.
Birkaç haftadır yazıyordum yoldaşlar Ciner-Altaylı hattındaki gerilimi.
Hafıza tazelemek isteyenler, şu yazıma tekrar bakabilir:

Şimdiiiiiiiiiii yoldaşlar.
İddia şu:
Ciner Altaylı’yı göndermeye karar vermiş.
Nedeni özellikle Kasımpaşa gerilimi.
Ankara’dan baskı da cabası…
Fakat Altaylı bu…
Alttan alta hem kendine yeni bir patron arıyormuş, hem de Habertürk’te kalmak için patronunun eski defterlerini karıştırıyormuş.
Anlayacağınız tehdit mekanizması yine devrede…
Ancak bu kez durum biraz daha ciddi, kulislerden öğrendiğime göre.

İşteeeeeeeeeeee tam da bu nedenlerle Altaylı kendine, köşe yazabileceği, ekrana çıkabileceği yeni bir yer arıyor.
Gözüne de Sözcü’yü kestirmiş durumda.
Özellikle de Yılmaz Özdil’in Sözcü’den gönderilmesinden sonra…
Bu arada Özdil’in de Habertürk’le flörtleştiği iddia ediliyor.
Bakalım, birbirinden hazzetmeyen bu iki isim, yer değiştirebilecek mi?

HABERTÜRK’TE ALÇI-ALTAYLI GERİLİMİ NEDEN ALEVLENDİ?

Bir medya grubu düşünün, iki köşe yazarı, köşelerinden her gün birbirine sallıyor.
Ekranda herkes birbirine nefretle bakıyor.
Habertürk’ten bahseyorum yine…
Gerilim o kadar ortada ki, yarın öbür gün, Habertürk koridorlarında kavga çıktı, kan gövdeyi götürdü haberi okursanız şaşırmayın yoldaşlarım.

Son günlerde Nagehan Alçı ve Altaylı, adeta birbirine ateş püskürüyor köşelerinden.
Dönekten tutun da yalakaya kadar türlü hakaret havada uçuşuyor.
Medyamızın güzide sitesi Medyaradar da birkaç kez haber yaptı…

Ben de biraz kulislere kulak kabarttım ve gerilimin neden alevlendiğini anlamaya çalıştım.
Öğrendiklerimse Brezilya dizisi senaryosunu solda sıfır bırakır sırdaşlar!

Altaylı, çok yakınındaki isimlere, Alçı ve eşi Rasim Ozan Kütahyalı’nın yani ROK’un,
bel altı bir skandal üzerinden şantaj yapmaya çalıştığını anlatıyormuş.
Henüz o meselenin ne olduğunu öğrenebilmiş değilim.
Ama Altaylı’nın Habertürk’teki koltuğunun sallantıda olmasıyla beraber, aslında uzun süredir var olan bu durum, son haftalarda iyiden iyiye su yüzüne çıkmış.
İlk bakışta siyasi gibi görünen bu tartışmanın aslı da buymuş.
Daha fazla detay öğrenebilirsem, siz sırdaşlarımla hemen paylaşacağım.
Şüpheniz olmasın.

AHMET HAKAN’IN EN BÜYÜK KORKUSU NE?

Zaman: Geçen yaz.
Yer: Ege’de tatilin ve gece ayatının merkezlerinden bir ilçe

Ahmet Hakan bir eğlence mekanına yanında bir gazeteci arkadaşıyla giriyor.
Kendisi için hazırlanmış masaya oturuyor.
Ancak hiç beklemediği bir şey oluyor.
Yan masalardan büyük tepki görüyor.
‘Git buradan ne işin var’ diye.

Mekandakiler giriyor Ahmet Hakan’ın yandaşlığından, çıkıyor kendi deyimleriyle dönekliğinden…
O da çaresiz mekanı terk ediyor.
İddialar böyle…

Yoldaşlar, son zamanlarda Ahmet Hakan’da bir panik var.
Herkes farkında ve sosyal medyada da paylaşılıyor.
‘Yok ben demokratım, yok benim kime oy verdiğimi siz nerden biliyorsunuz’ gibi çıkışlar yapıyor CNN Türk ekranlarından.
Çünkü o da farkında.
Az evvel siz yoldaşlarıma anlattığım gibi:
Medyada bir dönem kapanıyor.
O dönemin kapısı kapandıkça, eski medya düzeninin gedikliklerinde bir panik hakim.

Bu yeni dönemde de elbette Nagehan Alçı gibi Ahmet Hakan gibi isimleri bir süre daha kullanmak isteyenler olacaktır.
Ancak Türkiye mental olarak çok büyük bir dönüşümün içinde.
O nedenle durmadan fırıl fırıl dönen gazetecilerin, okunma, izlenme oranlarına bir bakın, ne dediğimi daha iyi anlarsınız yoldaşlar.
Bakmayın sosyal medyada esen rüzgarlara…
Hani kötü insanlar için denilir ya, toprak bile kabul etmeyecek diye.
Ben de diyorum ki, emekçi hakkına giren, ülkenin bugünkü siyasi iklimine odun taşıyan, çıkarı için durmadan dönen, saf değiştiren, gazeteciliğin itibarını ayaklar altına alan, durmadan kesesini dolduran bu kitleyi yeni medya düzeni bile kabul etmeyecek.
İşte panikleri bundan.

Bu arada yoldaşlarım, geçim derdinizi unuttum sanmayın.
Medyadaki istifa dalgasını, geçim derdini, mesleği terk edenleri haftaya yazacağım.
O zamana kadar maillerinizi, şikayetlerinizi bekliyorum.

keskinkalem@medyaradar.com

Tüm yazılarını göster