FATİH ALTAYLI MİT'İN ANKARA'DAKİ MERKEZİNE NEDEN GİTTİ?..MİT AJANI İDDİALARINA EŞİNİN TEPKİSİ NE OLDU?..

Fehmi Koru'nun gündeme getirdiği,Ali Atıf Bir'in ise ismini açık açık yazdığı Fatih Altaylı "MİT ajanı" iddialarına cevap verdi.

Ben bir MİT ajanı mıyım?

Dün Olaylar ve Gerçekler programında Sevilay Yükselir ilk soru olarak "Fatih Bey siz MİT ajanı mısınız?" diye sorunca şaşırdım.

Şaşırdım ama hoşuma da gitti.

Aslına bakarsanız, bu konuda ne söylesem boş.
Gerçekten MİT ajanı olsam "Evet MİT ajanıyım" demem mümkün mü?

Pek değil.

"MİT ajanı değilim" diye yırtınsam bana bu yakıştırmayı yapanların bundan vazgeçmesi mümkün mü?

O da değil.

Anlamsız bir tartışma.

Yine de bunca yıldır aralarında yaşadığım okurlarla paylaşmam gereken bir mesele.

Gazetecilik yaptığım 26 yıllık süre içinde gazetecilikten başka hiç bir iş yapmadım.

Gazetecilikten elde ettiğim gelir dışında hiç bir gelir elde etmedim.

Borsa da oynamadım, şirket kurmadım, şirket sahibi olmadım.

Sadece ve sadece gazetecilik yaptım.

Siyasilerle ve bürokratlarla fazla içli dışlı olmadım.

Emniyet ve istihbarat kuruluşlarıyla pek çok gazeteciye oranla çok daha az ilişki kurdum.

Milli İstihbarat Teşkilatı´nın Ankara´daki merkezine hayatımda iki kez gittim.

Niye gittiğimi de anlatacağım merak etmeyin.

Bir kez de MİT müsteşarı ile Ankara´da Marmara Köşkü´nde buluştum ama orada benim dışımda Doğan Grubu´nun bütün yönetici ve yazarları da vardı.

Hayatımda tanıdığım tek MİT mensubu eski İstanbul Bölge Başkanı Galip Tuğcu´dur.

1990´ların ortasında bir gün telefon açarak benimle görüşmek istedi.

Telefonumu öğretim üyesi bir arkadaşımdan almıştı.

Ziyaretime geldi. Kendisini daha önce görmüştüm ama MİT´ten olduğunu bilmiyordum.

Çeşitli konulardan konuştuk.

Daha sonra çeşitli ortamlarda birlikte olduk.

Bu birlikteliklerde başka gazeteciler, işadamları, profesörler, rektörler, dekanlar da yer alıyordu.

Bir gün Galip Tuğcu´ya "Galip Bey, MİT genelde basından uzak durur. Siz ise gazetecilerle ahbaplık yapıyorsunuz. Biraz acayip" dedim.

"Haklısınız. Bunun yanlışlığının farkına vardık. MİT gizemli karanlık bir örgüt gibi duruyor. Oysa batılı istihbarat kuruluşlarının basınla, halkla belirli bir düzeyde ilişkisi vardır. Hatta haklarında yazılan kitaplara, romanlara katkıda bile bulunurlar. Biz de kendimizi anlatmak ihtiyacı içindeyiz." dedi.
Daha sonra Galip Tuğcu yurt dışı bir göreve atandı.
Kendisiyle bir daha görüşmedik.

MİT´in Ankara´daki merkezine iki kere gittim demiştim.

Onu da anlatayım.

Abdullah Öcalan´la Lübnan´ın Barelias kentinde yaptığım röportajdan sonra MİT´ten aradılar.

Bir görüşme yapmak istediklerini söylediler.

"Ne görüşeceğiz" diye sordum.

"Öcalan´la röportaj yaptınız. Onu görüşmek istiyoruz" dediler.

"Görüşmeye gerek yok. Röportajı yayınlayacağız. İsterseniz size de bir kopyasını yollayayım" dedim.

"Görürsek iyi olur" dediler.

Kalktım gittim.

Görüşmeyi, izlenimlerimi anlattım.

Aslına bakarsanız kibar bir sorgu havasındaydı görüşme.

Müsteşar hariç MİT´in bütün üst düzeyi oradaydı.

Görüşme sonunda "Öcalan´ın havası nasıldı?" diye sordular.

"Bezgin, bıkkın. Sonuçsuz bir mücadelede olduğunun farkında. Kazanamayacağını biliyor. Belki de bu işin kendi boyunu aştığının farkında. Nereden girdik bu işe havasında.

Çıkış yolu arıyor. OHAL bölgesinde bir valilik, hatta kendi köyünde muhtarlık verilse gelip toprağı öper, bayrağı alnına koyar" dedim.

Gerçekten de Öcalan o havadaydı.

Yakalandıktan sonra mahkemede söyleyeceklerini iki yıl önce bana aynen söylemişti.

MİT merkezine ikinci gidişim ise bir kaç yıl önce oldu.

Ankara temsilci yardımcımız Metehan Demir "MİT müsteşarından randevu aldım. İstersen birlikte gidelim" dedi.
Müsteşar Atasagun´la yazılarım nedeniyle bir kaç kez tartışmıştık.

Gittim. Bir saat kadar oturup konuştuk.

2006 yılında da müsteşar Emre Taner´i gazetemi ziyarete geldiğinde gördüm.

Şu