'FATİH ALTAYLI GÖZÜPEK BİR OMURGASIZDIR!..' RADİKAL YAZARINDAN KAVGA ÇIKARTACAK SÖZLER!..
Radikal Gazetesi yazarı Yıldırım Türker, Altaylı'yı topa tuttu. İşte Türker'den zehir zemberek bir Fatih Altaylı analizi...
ALTAYLI GELİYOR
Yakında er meydanına çıkacak bu yiğit adam. Merdane mi merdane.
Fatih Altaylı'dan söz ediyorum. Hayati gündemimiz olacak bir hacmi olduğundan değil elbet. Ama hayati gündemimizin altından sık sık sırıtarak görünen çehresine şöyle bir dünya gözüyle uzun uzun bakalım diye.
Gün, maalesef yine o gündür.
Yakında Hasan Mutlucan için artık çok geçse de diyelim Emin Çölaşan da ortalığa çıkar. Sanal ortamdan ünledikleri pek uzak bir fısıltı olarak yankılanıyor kulaklarımızda. Yetmez.
Televizyon programlarıyla, dişli tırnaklı köşeleriyle gelmeleri lazım üstümüze üstümüze.
Nitekim Turgay Ciner"in basın meydanına girerken bir gazeteciden çok bir bodyguard'a ihtiyacı olduğuna karar vermişliği anlaşılıyor. Fatih Altaylı gibi bir ismin, şu krizin tam göbeğinde büyük paralar saçıp ayağa diktiği ekibin başına geçip çıkaracağı yeni bir gazeteden ne bekliyorsunuz?
Fatih Altaylı, kendisini unutturmamayı pekâlâ biliyor. Bu ne yapıp edip patronların gözdesi birkaç gazetecinin ligine yükselmiş kanaat önderimiz hakkındaki hisleriniz nedir? Size de karanlık bir geleceği hissettirmiyor mu, o ve onun gibilerin hâlâ yepyeni postlarla huzurumuza çıkarılması?
Fatih Altaylı, cehalet ve saldırganlık alaşımının cisimleşmiş hali olarak, kamusal serüveninin başından beri, "delifişek, yeri geldiğinde duygusal, öfke patlamalarıyla sivri, hakikati her ne pahasına olursa olsun kimileyin okurunun yüzüne şak diye patlatmaktan çekinmeyen, kimselerden korkmayan yiğit" imgesine çalıştı durdu. Aynı gözüpek delikanlı dili, benzer köşelerin sahiplerinde de rastlanan, epeyi bir okur karşılığı da olan bir girişimin vazgeçilmez öğesi.
Altaylı"nın ilk marifeti değil, sonuncusu olacağa da benzemiyor. Gülay Göktürk"e sinirlenip yine ordusunun savunmasını kadınlara yönelik ağır taciz cümleleriyle kaleme aldı: "Hanımefendi belki farkındasınız, belki değilsiniz ama o ordu sizin bacak aranızı da koruyor... Türk ordusuna sallayan hanımefendi bilmelidir ki, Türk ordusu Türkiye"nin sınırlarını korur. O sınır ne yazık ki, kadınlarımızın bacak arasına kadar uzanır."
Kadınların medya izleme grubu (MEDİZ) bir bildiri yayımlayarak kendisine gerekli cevabı verdi:
"1- Kadınlar toprak ya da eşya değildir!
2- Kadınların akılları, fikirleri, düşünceleri vardır!
3- Kadınlar kimsenin mülkü değildir!
4- Kadınların bedenleri, bacak araları, dirsekleri, topukları veya herhangi bir uzuvları savaş alanı ya da kimsenin koruma alanı değildir.
5- Kadınlar ve bedenleri ve cinsellikleri ve kadınlara karşı işlenebilecek tecavüz gibi suçlar medya mensuplarının, siyasilerin, herhangi bir siyasi tartışmanın malzemesi ya da tehdit aracı değildir!
6- Erkek gazeteciler, yazarlar, fikrine katılmadıkları kadınlara yanıtlarında o konudaki farklı, karşıt fikirlerini yazabilirler. Fikir kıtlığı çekmeleri söz konusu olsa dahi kadınların "bacak araları", "yatak odaları" yani cinselliklerini anarak saldırmak yoluna gidemezler.
Erkeklerle tartışırken yapılmayan bu bedensel ve cinsel atıfları kadınlarla tartışırken kullanmak cinsiyet ayrımcılığı ve kadın düşmanlığı yapmak demektir. Böyle yapıldığı durumda, tekil olarak o kadına ve onun şahsında tüm kadınlara yönelik cinsiyet
ayrımcılığı ve taciz söz konusudur!
Cinsiyet ayrımcılığı yapmak ve cinsel taciz gazetecilik etiğiyle asla bağdaşmayacağı gibi yasal olarak da suçtur! Yıllardır fikrine katılmadığı kadınlarla her tartışmasında "bacak aralarını", "yatak odalarını" yani cinsiyetleri ve cinselliklerini hatırlayan ve hatırlatmayı alışkanlık haline getiren Fatih Altaylı"ya çok elzem olan bu bilgileri bir gazeteci olarak dikkate almama lüksü ve sorumsuzluğu içinde olamayacağını bir kez daha hatırlatıyor; gazeteciliği, kadınlara yönelik şiddet ve suç aracı haline getiren bu ve benzer yazıları yoluyla yaptığı cinsel tacizlerinden dolayı Fatih Altaylı"yı ve bu tür ifadeleri yayınlayarak söz konusu suçlara ortak olan tüm medya
Yakında er meydanına çıkacak bu yiğit adam. Merdane mi merdane.
Fatih Altaylı'dan söz ediyorum. Hayati gündemimiz olacak bir hacmi olduğundan değil elbet. Ama hayati gündemimizin altından sık sık sırıtarak görünen çehresine şöyle bir dünya gözüyle uzun uzun bakalım diye.
Gün, maalesef yine o gündür.
Yakında Hasan Mutlucan için artık çok geçse de diyelim Emin Çölaşan da ortalığa çıkar. Sanal ortamdan ünledikleri pek uzak bir fısıltı olarak yankılanıyor kulaklarımızda. Yetmez.
Televizyon programlarıyla, dişli tırnaklı köşeleriyle gelmeleri lazım üstümüze üstümüze.
Nitekim Turgay Ciner"in basın meydanına girerken bir gazeteciden çok bir bodyguard'a ihtiyacı olduğuna karar vermişliği anlaşılıyor. Fatih Altaylı gibi bir ismin, şu krizin tam göbeğinde büyük paralar saçıp ayağa diktiği ekibin başına geçip çıkaracağı yeni bir gazeteden ne bekliyorsunuz?
Fatih Altaylı, kendisini unutturmamayı pekâlâ biliyor. Bu ne yapıp edip patronların gözdesi birkaç gazetecinin ligine yükselmiş kanaat önderimiz hakkındaki hisleriniz nedir? Size de karanlık bir geleceği hissettirmiyor mu, o ve onun gibilerin hâlâ yepyeni postlarla huzurumuza çıkarılması?
Fatih Altaylı, cehalet ve saldırganlık alaşımının cisimleşmiş hali olarak, kamusal serüveninin başından beri, "delifişek, yeri geldiğinde duygusal, öfke patlamalarıyla sivri, hakikati her ne pahasına olursa olsun kimileyin okurunun yüzüne şak diye patlatmaktan çekinmeyen, kimselerden korkmayan yiğit" imgesine çalıştı durdu. Aynı gözüpek delikanlı dili, benzer köşelerin sahiplerinde de rastlanan, epeyi bir okur karşılığı da olan bir girişimin vazgeçilmez öğesi.
Altaylı"nın ilk marifeti değil, sonuncusu olacağa da benzemiyor. Gülay Göktürk"e sinirlenip yine ordusunun savunmasını kadınlara yönelik ağır taciz cümleleriyle kaleme aldı: "Hanımefendi belki farkındasınız, belki değilsiniz ama o ordu sizin bacak aranızı da koruyor... Türk ordusuna sallayan hanımefendi bilmelidir ki, Türk ordusu Türkiye"nin sınırlarını korur. O sınır ne yazık ki, kadınlarımızın bacak arasına kadar uzanır."
Kadınların medya izleme grubu (MEDİZ) bir bildiri yayımlayarak kendisine gerekli cevabı verdi:
"1- Kadınlar toprak ya da eşya değildir!
2- Kadınların akılları, fikirleri, düşünceleri vardır!
3- Kadınlar kimsenin mülkü değildir!
4- Kadınların bedenleri, bacak araları, dirsekleri, topukları veya herhangi bir uzuvları savaş alanı ya da kimsenin koruma alanı değildir.
5- Kadınlar ve bedenleri ve cinsellikleri ve kadınlara karşı işlenebilecek tecavüz gibi suçlar medya mensuplarının, siyasilerin, herhangi bir siyasi tartışmanın malzemesi ya da tehdit aracı değildir!
6- Erkek gazeteciler, yazarlar, fikrine katılmadıkları kadınlara yanıtlarında o konudaki farklı, karşıt fikirlerini yazabilirler. Fikir kıtlığı çekmeleri söz konusu olsa dahi kadınların "bacak araları", "yatak odaları" yani cinselliklerini anarak saldırmak yoluna gidemezler.
Erkeklerle tartışırken yapılmayan bu bedensel ve cinsel atıfları kadınlarla tartışırken kullanmak cinsiyet ayrımcılığı ve kadın düşmanlığı yapmak demektir. Böyle yapıldığı durumda, tekil olarak o kadına ve onun şahsında tüm kadınlara yönelik cinsiyet
ayrımcılığı ve taciz söz konusudur!
Cinsiyet ayrımcılığı yapmak ve cinsel taciz gazetecilik etiğiyle asla bağdaşmayacağı gibi yasal olarak da suçtur! Yıllardır fikrine katılmadığı kadınlarla her tartışmasında "bacak aralarını", "yatak odalarını" yani cinsiyetleri ve cinselliklerini hatırlayan ve hatırlatmayı alışkanlık haline getiren Fatih Altaylı"ya çok elzem olan bu bilgileri bir gazeteci olarak dikkate almama lüksü ve sorumsuzluğu içinde olamayacağını bir kez daha hatırlatıyor; gazeteciliği, kadınlara yönelik şiddet ve suç aracı haline getiren bu ve benzer yazıları yoluyla yaptığı cinsel tacizlerinden dolayı Fatih Altaylı"yı ve bu tür ifadeleri yayınlayarak söz konusu suçlara ortak olan tüm medya