ALTAYLI FENA SOBELENDİ: UBER’LE İLİŞKİSİNİ KÖŞESİNDE NASIL İTİRAF ETMİŞ?
Dağ olsa erimişti…
Güneş olsa sönmüştü…
Dünya olsa dönmeyi durdurmuştu…
Sırdaşlar, medyamız her gün bir depremle, bir skandalla çalkalanıyor.
Ama yüzler köseleeeee, deriler kalınnnn…
Yer yerinden oynadıkça, bu düzenin gediklileri, ‘aman ne depremi, oram buram gıdıklanıyor’ diyor.
Diyeceksiniz ki bre Keskin, tatildeyiz, plajdayız, gündemi takip edemedik.
Nedir bu yeni skandal?
Hemen kısaca anlatayım yoldaşlar, ve bu skandalın baş aktörlerinden Fatih Altaylı’yı nasıl sobelediğimi de size göstereyim.
Şimdiii Deutsche Welle’den Pelin Ünker, dünyanın dört bir yanından gazetecilerle birlikte,
yeni bir ifşanın perdesini araladı.
Uber’in ülkelerde lobicilik için siyasileri amiyane tabirle nasıl kafeslemeye çalıştığını anlattı.
Türkiye’de de, para kazanıp taksici lobisini alt etmek için Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yanaşmak istemişler.
Dönemin Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’le temasa geçmişler.
Cuneyd Zapsu, Şimşek ve Babacan ile bir sonuca varamayan Uber, lobi faaliyetlerine devam etmek için ABD eski büyükelçisi Namık Tan ve ortağı, dönemin Türk Amerikan İşadamları Derneği Başkanı Ekim Alptekin ile anlaşmış.
Şimdiiii gelelim meselenin medyayı ilgilendiren kısmına…
Ünker’in haberinden aynen aktarıyorum:
Fatih Altaylı'ya sipariş köşe yazısı
Uber, bu süreçte medya çalışmaları da yürütüyordu. İç yazışmalara göre bire bir görüşmeler sonrası Hürriyet ve Sabah'ın aralarında olduğu gazetelere şirket hakkında pozitif haberler yaptırıldı.
Ocak 2016'daki yazışmalarda "hükümete yakın gazeteci" olarak tanımladıkları Fatih Altaylı'nın da iki köşe yazısı kaleme aldığı belirtildi.
Şimdiiiii bu haber patlar patlamaz Namık Tan olayı doğruladı ancak Altaylı yalanladı.
Hatta dün şöyle bir köşe yazısı kaleme aldı:
Uber'in dosyalarında benim de iki yazımdan bahsediliyor ve benim için “İktidara yakın gazeteci” deniyormuş.
İktidara yakın cümlesine güldüm.
Diğerine sinirlendim.
Bu tipik bir istihbaratçı karalama taktiğidir. Üç doğrunun yanına, bir yalan ekle.
Deutsche Welle de şöyle yapmış.
Benim hangi yazım ve ne yazmışım açıklasınlar.
Şimdiiii Keskin Kalem Altaylı’ya yardım etsin, biraz da hafızasını tazelesin.
Kronolojik olarak, Altaylı’nın kendi itirafıyla, hangi yazıları yazdığını kanıtlasın.
Yazışmalarda kilit tarih Ocak 2016 sırdaşlar, aklınızda iyi tutun.
Uber yetkilileri o ay, o tarihte demişler ki, Altaylı lehimize iki yazı yazdı.
Yani o iki yazının Ocak 2016’da ya da daha önce yayınlanması gerek.
Çok geriye gitmedim.
Aralık 2015 ve Ocak 2016’daki Altaylı yazılarına baktım.
Bolca yazılmış otomotiv yazılarının altına sıkıştırılmış ve adeta itiraf içeren şu yazıyı buldum:
UBER’E BAKIN! TAKSİYE YENİ BİR SİSTEM GETİRELİM
İki kere UBER’i yazdım. Yetkililerden tık yok. Belli ki, UBER’in arkası sağlam. Bu arada vatandaşlardan çok tepki var. “Kardeşim UBER bizi İstanbul’un pis, berbat taksilerinden kurtarıyor, sana ne?” diye. Ben ise başka bir şey öneriyorum. Başta İstanbul Büyükşehir Belediyesi olmak üzere tüm belediyeler “taksi sistemleri” için ihaleye çıksınlar. Mesela İstanbul’da “taksi lisansı” için 3 ayrı ihale yapılsın. 20 bin, 10 bin ve 5 bin olmak üzere farklı sayılarda taksi için.
https://www.haberturk.com/ekonomi/otomobil/haber/1178828-kucuk-motorla-buyuk-is
Yazının tarihi 10 Ocak 2016.
Tam da DW haberinde bahsedildiği gibi Ocak 2016 yani!
İlk cümle zaten itiraf gibi:
İKİ KERE UBER’İ YAZDIM, YETKİLİLERDEN TIK YOK.
Şimdi diyeceksiniz ki deli Keskin, adam sanki bu yazıda Uber’i gömmüş.
Eleştirmiş.
O da öyle değil.
Tam bir Altaylı hinliği.
DW’nin belgelerine dikkatlice bakarsanız, Uber yetkililerinin tek derdi, Türkiye’deki operasyonlarını yasal bir zemine oturtmak.
Yani aslında yeni bir taksicilik sistemi gelmesini, plaka sisteminin kalkmasını istiyorlar.
Tüm bu parayı da onun için saçmışlar.
Altaylı da yerer gibi görünerek aslında tam da Uber’cilerin istediği şeyi yapıyor.
Köşesinde detaylıca yeni taksicilik sisteminin nasıl olması gerektiğini yazıyor.
Şimdiiii gelelim, DW’nin iddia ettiği ve Altaylı’nın da köşesinde zamanında itiraf ettiği o iki yazıya…
İlki 27 Aralık 2015’te yazılmış.
Yazı az evvel bahsettiğim gibi tam da Uber’in yasal zemine oturabilmesi için gerekli soruları soruyor:
BU UBER YASAL MI?
Son günlerde kimi görsem “UBER” kullanıyor. UBER dediğiniz bir cep telefonuyla ulaşılan araç hizmeti. Taksilerden daha lüks ve daha temiz araçlar, istediğiniz yere geliyor ve taksi işlevi görüyor. ABD’de başlayan bu hizmet bir süredir Türkiye’de de var ve çok kullanışlı. Ancak benim merak ettiğim bir şey var. Bu UBER yasal mı? Çünkü hizmet veren araçlar güzel, şık ama hiçbirinde taksi plakası yok. Bu durumda bir plaka için 1 milyon lira gibi para ödeyen veya yüksek bedellerle bu plakaları kiralayan taksicilere haksızlık. Yani bir anlamda UBER, bir Türk “korsan taksi” uygulaması oluyor. O zaman da insanın aklına, yakalanınca büyük cezalar ödeyen korsan taksiciler geliyor. Trafik Denetme Müdürlüğü’nden veya Büyükşehir Belediyesi’nden bir yetkili, hatta Maliye Bakanlığı şu UBER’in yasal durumunu açıklama zahmetine girer mi acaba!
Diğer yazı da 3 Ocak 2016 tarihli.
Yani o da tam da sızdırılan belgelerdeki tarihlere uyuyor!
BELEDİYE BU GELİRİ UBER’E KAPTIRMA
Geçen hafta “Bu UBER yasal mı?” diye sordum. UBER dediğimiz, cep telefonundaki bir uygulamayla taksi hizmeti veren özel araçları çağırma sistemi.
ABD’de başladı, Avrupa’da bazı ülkelere yayıldı.
50 milyar dolara yaklaşan bir şirket değerine ulaştı ama pek çok yerde tartışmalı. Fransa’da da taksicilerin büyük tepkisi ve protestosuyla karşı karşıya. Ben de UBER ile korsan taksi arasındaki farkı bir türlü anlayamadığım için yetkililere sordum, “Bu UBER yasal mı?” diye. Tam da beklediğim gibi oldu, “yetkili” diyebileceğimiz hiç kimseden ses çıkmadı. Ne Trafik Şube Müdürlüğü’nden, ne de Büyükşehir Belediyesi’nden. Ne “Evet yasal” dediler, ne “Hayır yasal değil”.
Sustular. Bu suskunluk beni bir miktar işkillendirdi. UBER’den ise bir randevu talebi geldi. Tabii ki bu randevuyu vereceğim, bir görüşeceğiz.
https://www.haberturk.com/yazarlar/fatih-altayli-1001/1175552-asil-isini-iyi-yapani-severim
Şimdiiiiiiiii DW’nin haberine göre, Uber yönetiminin derdi yasaların değiştirilmesi…
Haberdeki şu ifadeye dikkat:
Bunun üzerine yazışmalarda, Türkiye'de lisans almak için herhangi bir meşru yolun olmadığı, bu nedenle daha güçlü bir lobiciye ihtiyaç duyulduğu belirtildi.
Pekiii Uber’i yerer gibi yapan Altaylı ne yazmış?
Uber yasal mı?
Yetmemiş köşesinin etkisini kullanarak yetkilileri bu konuda açıklama yapmaya zorlamış.
Yetmemiş, tipik bir lobici gibi Uber yetkilileriyle de görüşmüş!
Bunu biz söylemiyoruz, kendisi söylüyor!!!
Sadece Altaylı değil, benzer zamanlarda Habertürk gazetesinde Uber’i öven haberler çıkmış.
Altaylı’ya yakın isimlerin Uber haberlerinde imzasının olması da dikkat çekici…
Eğer inkar ederlerse bir sonraki yazımda o haberleri tek tek paylaşabilirim.
Arşiv temizliğine de girişmesinler, hepsinin ekran görüntüsü var.
Peki bu skandal burada bitmiş midir sizce?
Tabii ki hayır, belli ki Uber istediğini alamayıp para musluklarını kesince, Altaylı bu kez bir başka taksi uygulamasını, Bitaksi’yi defalarca öven yazılar yazmış.
Onu da artık haftaya yazarım, laf çok uzadı sırdaşlar.
Neyse, Uber gibi şirketler dev yapılar.
Her şeyin kaydını tutuyorlardır.
Altaylı çaresizce inkar etmiş ama her şey kabak gibi ortada.
Fakat emin olun ki Uber adına lobicilik yapan Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron bile koltuğundan olur.
Ammaaa Altaylı’ya bir şey olmaz.
Çünkü neden?
Belli ki Habertürk’te çalmak bir gelenek.
Daha önce de biliyorsunuz, haberturk.com’un para karşılığı haber yaptığı skandalını yazmıştım.
Ne oldu?
Aynı düzen devam…
Sadece bu mu?
Son dönemlerde ülkeyi sarsan ne kadar skandal varsa hepsinin altından bir Habertürk çalışanı çıkıyor.
Uluslararası bir lobicilik skandalının parçası olmuşlar, çok mu?
Herhalde patronları da durumu kabul etmiş, taştan ses geliyor, Habertürk patronajı çalanı çırpanı şantaj yapanı kolluyor…
Pessss…
Bu arada belgelerde Hürriyet ve Sabah gazetesinde de Uber lehine haberler yapıldığı yazıyor.
Umarım bunların sorumlularının da kim olduğu ortaya çıkar da, ben de burada yer veririm.
Çünkü hanut haber skandalı birkaç gazeteye özel bir durum değil.
Medyamızı saran bir zehirli sarmaşık!
MEDYADA SBK PANİĞİ
Medyamızda skandal bir mi?
Çooooook…
Asıl işin büyüğü Sezgin Baran Korkmaz meselesinde.
Çok yazdım, çizdim biliyorsunuz.
Çok saldırı ve hakarete de maruz kaldım.
Bana saldıranların rezil olacağı günler yakın sırdaşlar.
Neden?
Çünkü tik tak…
Tik tak…
Zaman ayarlı bomba patlamak üzere.
Avusturya’da tutuklu olan SBK, manidar bir günde, 15 Temmuz’da ABD’ye iade edilecek.
Keşkeeee Türkiye’ye iade edilseydi.
Keza kendisi de öyle istiyordu.
Çünkü hiç değilse burada rezaletin bir kısmının üzeri örtülebilirdi.
Ammaaa artık çok geç.
ABD’deki yargılanma sürecinde, her türlü rezalet teeeek tek ortaya dökülecek.
ABD vatandaşlarının ödediği vergilerin kimin cüzdanına girdiği, tekeeeer tekeeeer soruşturulacak.
İşin biliyorsunuz bir iş dünyası, bir de medya ayağı var.
Keskin kulaklarıma göre, iade kararının çıkmasının ardından, medya koridorlarına panik havası hakim olmuş.
Bir ara Murat Ağırel çıkıp "SBK’dan para alan gazeteciler listesini açıklayacağım" demişti.
Açıklamadı, kimler engel oldu az çok biliniyor.
Amaaa medyada hiçbir şey gizli kalmaz.
O liste kulislerde dolaşıyor.
Hele ki içleride biri var ki SBK’yı savunacağım diye şu utanç verici satırları köşesinde yazmıştı:
Tanırım, çok da severim. Türk değil ABD hazinesini dolandırdığı iddiası var.
SBK’nın bir medya grubunu satın almak için kolları sıvadığını da daha önce yazmıştım, keskin kulaklarıma gelenlere göre, bu satın alım kara paranın aklanması için çok önemli bir paravan olacakmış.
O nedenle SBK davası süresince sıkça gündeme geleceği ve mahkeme tutanaklarında çokça yer alacağı da konuşuluyor.
Gazete köşelerinin, birer çamur deryasına dönüştüğü…
Köşe yazarlarının parayla ısmarlama haberler yazdığı…
Gazetecilerin iş insanlarıyla laubali ilişkiler kurduğu…
MEDYA DÜZENİ ÇOK SÜRMEZ!
Hele ki emekçi bir kuru soğana muhtaçken bunlar nüfuz ticareti yaparak servetlerine servet katarken.
Bu ekonomik kriz ortamında artık kimse bu rezilliklere göz yummaz yoldaşlarım.
Bu da böyle biline.
PATRON KATLARINDA ZAM HAREKETLİLİĞİ
Hiç üşenmedim.
Sıkılmadım.
Utanmadım.
Siz emekçiler insanca yaşayabilin diye sesiniz olmaya çalıştım.
Ve sanırım biraz yol almayı başardık.
Sırdaşlar, hepinizin ara zam çığlığını bilmeyen yok.
Eriyen maaşlarla artık bu mesleğin sürdürülebilir olmaktan çıktığı artık bir sır değil.
Ben de buradan defalarca medya patronlarına, yetkililere hatta muhalefete seslendim.
Henüz görünürde büyük bir hareketlilik yok.
Ancaaak keskin kulaklarıma gelenlere göre, patronlar çığlığınızı duymuş yoldaşlar.
Patron katlarından kulağıma gelen bilgilere göre, Turkuaz Medya Grubu zam çalışmasında sona gelmiş. Ağustos’ta zamlı maaşlar hesaplara yatacak.
Demirören Medya Grubu’nda da yöneticilerle tek tek görüşülüyormuş.
Zam oranlarının belirlenmesi ve çok düşük maaşlı çalışanların mağduriyetlerinin giderilmesi için.
Öncelikle TV kanallarının yöneticileriyle bir araya gelinmiş.
Sırada web siteleri ve gazeteler var…
Doğuş Medya Grubunda da gelecek ay maaşlar zamlı yatacak.
Oranlara dair kesin bilgi elde edemediğim için yazmadım sırdaşlar.
Ama unutmayın birlikten kuvvet doğar.
Medya patronları da umarım bu yaşadığımız büyük krizde çalışanına sahip çıkar.
Evinde çocuğuna ekmek götürmek için uğraşan ya da bir gazeteciye yaraşır bir hayat sürmek isteyen emekçisinin yüzünü yere düşürmez.
Siz derdinizi bana yazmaya devam edin sırdaşlarım: keskinkalem@medyaradar.com