'EYMÜR'E SORUN' HABERİNDE ADI GEÇEN SABAH EDİTÖRÜ HÜRRİYET'E ATEŞ PÜSKÜRDÜ!(MEDYARADAR/ÖZEL)

Sabah Özel İstihbarat editörü Ferhat Ünlü, vefat eden eski Mit'çi Kaşif Kozinoğlu ile ilgili bugün yayınlanan bir haberde adı geçtiği için Hürriyet Gazetesi'ne cevaben bir açıklama gönderdi.

İşte o açıklama:

Bu açıklama, bugün (17 Aralık 2011) Hürriyet Gazetesi’nde yayınlanan ‘Eymür’e sorun’ başlıklı haberin yol açabileceği yanlış anlamaları önlemeyi amaçlayan bir zorunlu cevap niteliğini taşıyor. ‘Ölünün arkasından konuşulmaz’ prensibine gönülden inanan biriyim. Dolayısıyla açıklamam merhum Kâşif Kozinoğlu’na cevap verme maksadını katiyen taşımıyor. Açıklamam, Hürriyet Gazetesi’ne bir cevaptır.

Bahse konu haberden sabah bir arkadaşımın uyarısı üzerine bilgi sahibi oldum. Akşama kadar da işlerim vardı, bu yüzden açıklamayı yeni yazabildim. Geçtiğimiz ay Silivri Cezaevi’nde vefat eden MİT eski yöneticisi Kâşif Kozinoğlu’nun el yazısıyla kaleme aldığı savunmasına yer veren bu haber - isteyerek veya istemeyerek, bilerek veya bilmeyerek- çalıştığım kurum olan Sabah Gazetesi’ni yıpratma ve şahsımı dolaylı olarak hedef gösterme gibi pek de ‘iyicil’ olmayan bir amaca hizmet ediyor.

Kâşif Kozinoğlu’nun öldükten sonra ortaya çıkan savunması elbette haber değeri taşır. Bu yüzden haberin yayınlanmasında yadırganacak bir durum yok. Ancak Sabah’ın, bir kısmı Özel İstihbarat Bölümü tarafından hazırlanan ‘çok özel’ haberlerini bile alıntılamamayı bir yayın ilkesi olarak benimsemiş Hürriyet Gazetesi’nin, haberi, sanki hedef gösterircesine benim ve Sabah’ın adını anarak vermesi manidar. İsimler, merhum Kozinoğlu’nun yazılı savunmasının içinde verilmiş elbette. (Zaten öbür türlüsü açıkça hedef gösterme olurdu.) Ancak öyle bir hava yaratılmış ki, haberden; Kozinoğlu’nun tutuklanması, MİT eski yöneticisi Mehmet Eymür’ün, o dönemde Kozinoğlu’nu sorgulayan Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz’ün ve gazeteci olarak da benim bir parçası olduğum kurgunun eseri olduğu sonucu çıkıyor. Haberin bu tehlikeli yanlış anlamaya meydan verecek biçimde yazılmış olması rahatsız edici. Bu yüzden bazı hususları açıklığa kavuşturmam şart:

MİT eski yöneticisi Mehmet Eymür’le 2000 senesinde Amerika Birleşik Devletleri’nde röportaj yapmıştık. Bu röportaj hem o dönem çalıştığım gazetede yayınlandı, hem de kitap olarak basıldı. Eymür’le haber ilişkim bundan ibarettir. Çok değil, yaklaşık üç hafta önce Eymür gözaltına alındıktan sonra Kozinoğlu gibi onun da portresini yazdım. Bu yazı da 30 Kasım 2011 tarihinde Sabah’ta ‘MİT’in en ünlü istihbaratçısı’ başlığı ile yayınlandı. Gazetecinin, gündemde olan isimler hakkında yazmasından daha doğal ne olabilir. Bunu, birilerinin adına yapmışım gibi bir hava yaratmak hiç mertçe değil. Üstelik yazdığım Kozinoğlu portresinde şöyle bir ifade var:

“Her şeyden önce Kozinoğlu, çoğu emekli olmuş, birbiriyle kavgalı MİT içi fraksiyon üyelerinin son örneklerinden biriydi. Şenkal Atasagun, Mehmet Eymür, Mikdat Alpay, Ertuğrul Güven, Yavuz Ataç ve hatta bir önceki müsteşar Emre Taner’in de dâhil olduğu bu hizipler arasındaki rekabet, MİT’i fazlasıyla içe dönük (internal) bir teşkilat haline getirmişti.”

Bu ifadelerden Eymür’ün de aralarında bulunduğu MİT yöneticilerinin kavgasının teşkilatı geri götürdüğü sonucu çıkıyor. Eymür’ün kaleme aldırdığı bir yazıda böyle bir ifade olabilir mi?

Kâşif Kozinoğlu’nu o dönemde sorgulayan Savcı Zekeriya Öz ile ise tanışmadım. Gazeteci olarak tanışabilirdim de. Ama hiç karşılaşmadım, konuşmadım.

Kozinoğlu’nun portresini de tutuklanmasından sonra yayınladık. Tutuklanmasından önce böyle bir yazı yazmış olsaydım Hürriyet’in haberinden çıkan sonucu (yani onun tutuklanmasına yol açacak iklimi yarattığım iddiasını) doğrulayan bir manzara ortaya çıkmış olurdu. Yazının kaleme alındığı tarihlerde Kozinoğlu ismi gündemdeydi. Ben de Milli İstihbarat Teşkilatı hakkında pek çok haber ve yazı kaleme almış bir gazeteci olarak Kozinoğlu’nun portresini yazmam gerektiğini düşündüm. Dün Ahu Özyurt’un CNN Türk’teki programında (Bu programı da izlemedim, yine bir arkadaşım söz etti.) bugün de Hürriyet Gazetesi’nde yer verilen habere konu olan yazı ile ilgili gerçekler bundan ibarettir.

Hürriyet Gazetesi’nin; haberinde, rahmetli olmuş bir istihbaratçının savunmasını kullanarak şahsımı hedef göstermesi meslektaş duyarlılığına aykırıdır. Tarihin cilvesiyle ya da bilinçli tercihlerle karşıt cephelerde kalmış gazetecilerin ikbal için birbirlerine acımasızca saldırdığı ve maalesef savaşın bazen mesleki ve insani sınırları zorlayacak kadar kirlendiği bir dönemden geçiyoruz. Nasıl bir kısmı çeşitli sebeplerle cezaevinde olan meslektaşlarımız aleyhinde konuşulmasını doğru bulmuyorsam (Çünkü ne olursa olsun düşene vurmak doğru değildir) medyadaki merkezi konumunu giderek kaybeden gazetenin, rakip gazeteyi ve bir çalışanını dolaylı yollardan hedef göstermesini de doğru bulmuyorum.

Bir gün bu fırtına dindiğinde gazeteciler ve yazarlar; siyaset, güvenlik bürokrasisi ya da yargının ilkeleriyle değil, gazeteciliğin ve yazarlığın evrensel ilkeleriyle değerlendirme konusu olacak. Mesleğimizin, isteyerek veya istemeyerek kötülük yapmaya çok müsait bir yapısı vardır. Bu yüzden herkes klavyesinin başında bir harfe bile kırk kere düşünerek basmalı.

Saygılarımla;

Ferhat ÜNLÜ

Sabah Gazetesi Özel İstihbarat Editörü

MEDYARADAR/ÖZEL