'Ey dindarlar! Güneş, Takvim ve benzeri şovmen gazetelerin haberleriyle politika oluşturmayınız...'

Yeni Şafak gazetesinde Kemal Öztürk'ün ardından bir yazar daha medya eleştirisiyle dikkat çekti.

Anadolu Ajansı Genel Müdürlüğü görevinden ayrıldıktan sonra Yeni Şafak'ta yazmaya başlayan Kemal Öztürk'ün "Bizim mahallede yeni yazarlar peydahlandı; iktidarı eleştirenleri hedef yapıyorlar" eleştirisi sonrası yine aynı gazeteden İbrahim Tenekeci'den de bir tepki geldi. Öztürk'ün çıkışını "Hep beraber çürüyoruz" yorumuyla özetleyen Tenekeci, "Kemal Bey'in yazısının yanına, hakkaniyetli kardeşlerimizden Ali Aktaş'ın şu cümlesini de koyalım: Ey dindarlar! Güneş, Takvim ve benzeri şovmen gazetelerin haberleriyle politika oluşturmayınız” ifadelerini kullandı.

Tenekeci'nin Yeni Şafak'ta "İnsanın çelişkisi" başlığıyla yayımlanan (2 Mayıs 2015) yazısı şöyle:

Her gece, kendime aynı soruyu soruyorum: Bugün bir insana haksızlık etmiş olabilir miyim? İyi bir kimseyi üzmüş?
Biliyoruz ki, insanlar arasındaki birçok sıkıntı, hatta önyargı, oturup konuşamamaktan kaynaklanıyor. Yüz yüzden utanır, utanıyor. Karşılıklı konuşulduğu vakit, bunun ne demek olduğunu daha iyi anlıyoruz.
Şunu da sıklıkla yaşıyoruz: Yanlış anlama ve anlaşılma kapısı bir kez açıldığı vakit, kolaylıkla kapanmıyor. Mesele, işi oraya getirmemekte.

Hayatın acımasız olduğu söyleniyor. Asıl acımasız olanlar, bunu diyenlerdir. Evet, insanlar.
Tüm cesaretimi toplayıp kurşuna dizilen bir rejim askerinin görüntüsünü izlemeye niyetleniyorum. Videoya tıklar tıklamaz, bir sakız reklâmı başlıyor. Yüksek müzik eşliğinde, 'yepyeni bir ferahlık deneyimi' deniliyor. Birazdan adam ölecek. İşte böyleyiz.
Hayat, buna benzer çelişkilerle dolu. İnsanın çelişkisi diyelim. Amerika'dan bir fotoğraf: Siyahiler, kendilerine kötü davranıldığı ve haksızlık yapıldığı gerekçesiyle 'isyan' ediyorlar. Elbette haklılar. Eylemlerine, vicdan sahibi bazı beyazlar da destek veriyor. Görüntü şu: İki siyahi polis, siyahilerin haklarını savunan bir beyazı yaka paça gözaltına alıyor. Şimdi bu, 'hayatın gerçekleri' mi olmuş oluyor?
***
Küçük notlarımızın yardımıyla ilerleyelim. Bir gazetenin resmi twitter hesabından şu haberin duyurusu yapıldı: “Kamer Genç isyan etti, Halk Partisi karıştı.” Linke dokunup haberi açtım. Hemen yanına şunu kondurmuşlar: “İşte ilk Türk Victoria's Secret mankeni!” Gazetenin adını da vereyim: Akşam.
Birkaç gün sonra, Kemal Öztürk'ün medyayla ilgili değerli bir yazısını (29 Nisan) okuduk. Özetle, 'hep beraber çürüyoruz' diyordu.
Konuya küçük bir ilave yapayım: Gazete bayileri ile Tekel ürünleri satan yerlerin aynı esnaf odasına bağlı olduklarını biliyor muyuz?
Kemal Bey'in yazısının yanına, hakkaniyetli kardeşlerimizden Ali Aktaş'ın şu cümlesini de koyalım: “Ey dindarlar! Güneş, Takvim ve benzeri şovmen gazetelerin haberleriyle politika oluşturmayınız.”
Politika bahsine verebileceğimiz birçok örnek var. Onlardan biri de, Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın geçenlerde yaptığı bir açıklama. Şöyle dediler: “Türkiye, vatandaşına kumpas kurmaktan çekinmeyen bir zihniyet tarafından yönetilmektedir.” Son yazımızın başlığını hatırlatmakla yetinelim: 'Yapan, yaptınız diyendir.'
***
Bütün bu yazdıklarımızı nasıl toparlayacağız? Elimizdeki ipi nereye bağlayacağız? Uzak çağrışımlar eşliğinde deneyelim.
Hakikatle pazarlık yapamayız. On ise o, dokuz olsun diyemeyiz.
Öte yandan, insanın iddiasıyla imtihan edildiğini de biliyoruz. İsmet Özel'in dediği gibi, genellikle, oramızdan vuruluyoruz.
Geçenlerde, alanında iddialı bir firmanın yazılı reklâmını gördüm. 'Ya en iyisi yada hiç' deniliyordu. Böylece, aynı yerlerinden vurulmuş oldular. Bakınız: Büyük konuşmak.
Çoğumuz, iddiasından vurulmuş insanlarız. İddia değil de dert sahibi olsaydık, belki sonuç değişebilirdi. Bu kadar derin yaralar almayabilirdik.