"EVET FİŞ DENİLEN NOT KARTLARI KULLANIYORUM!...." FEHMİ KORU "FİŞLİYOR" DİYENLERE NE CEVAP VERDİ?.... KORU İNSANLARI NASIL FİŞLİYOR?....
Bilgisayar kullanana kadar 'fiş' de denilen not kartları kullanırdım; hemen her konuda ve her isim için ayrı bir karton açar, elime geçen bilgileri, tuttuğum notları oraya yazardım.
Çiğ köftenin acısızı
Gazetecilik son derece meraklı olmayı ve sürekli sorular sormayı gerektirir. Bize böyle öğrettiler ve yakın zamanlara kadar da böyleydi gazetecilik; ben fark etmeden bu özelliğini yitirdiği anlaşılıyor. 'Gasteci' takımına göre, benim merak etmem 'suç', soru sormam ise 'yasak'.
Hislerimi paylaştığım yazımda Hasan Cemal'in Cumhuriyet günlerini anlattığı anı kitabından öğrendiğim bir bilgiyi sizlerle paylaşmıştım. Bir haber televizyonu, 'Yazı İşleri' gibi iddialı bir isim taşıyan programında, "Gizemli yazıyor, isim veriyor" demiş o yazımı okuyarak... Milliyet de aynı kanaati haberleştirdi.
Yazı İşleri ekibini de Milliyet haber merkezini de kutluyorum.
Şimdi aldı mı beni bir merak: Peki de ben ne yapacağım? İçinde hiç isim geçmeyen 'kulis' yazısı nasıl yazacağım? Acısız çiğ köfte, makassız berber nasıl olmazsa, içinde isim geçmeyen kulis yazısı da olmaz... Bu sütunun başlığı 'Kulis'; burada çok uzun yıllardır kulis yazıları yazıyorum ben...
Gazeteciliğe ilk başlayanlara "İyi bir arşivin olsun" öğüdü verilirdi. Şimdi ne diyorlar acaba? Beni dert etmiş saplantılı biri, "Fişliyor" diye eleştirdiği için merak ediyorum bu konuyu. Bilgisayar kullanana kadar 'fiş' de denilen not kartları kullanırdım; hemen her konuda ve her isim için ayrı bir karton açar, elime geçen bilgileri, tuttuğum notları oraya yazardım.
Bilgisayara geçince, bu işlere meraklı bir tanıdığıma 'fiş' tarzı bir program yazdırdığımı hatırlıyorum; alışkanlık işte! Sonraları bütün bilgileri kendi arşiv programıma geçirdim. Arşivimde hem kişilerle ilgili gerektiğinde hatırlamam gerekebilen bilgiler var, hem de yazdıkları-söyledikleri kayıtlı.
Demek ki, 'gasteci' takımına göre ben yanlış bir iş yapıyorum.
Dün partisinin Meclis Grubu önünde yaptığı konuşmayı siz de izlediyseniz, CHP lideri Deniz Baykal'ın da benden söz ettiğini fark etmişsinizdir. Nazik bir insan Deniz Bey, eski dostluğumuz hatırına ismimi anmadı. Ben kendisinden bir incelik daha beklerdim doğrusu: Başkasına ait iftira dolu yazılardan aktarma yaparken o yazılara burada verdiğim cevapları görmezden gelmemesi inceliğini...
Bir daha tekrarlıyorum: Ben hiçbir yerde ve hiç kimseye gözaltına alınmış veya alınacak birinin adını telâffuz etmedim. "Gözaltına alınacağını söyledi" diye bana mal edilen olayla hiçbir ilgim yoktur. Aksini iddia eden müfteridir.
Söyleyebilirdim ve yazabilirdim de... Hepimiz her gün birilerine ne kadar bilgili olduğumuz havasını basıp duruyoruz. "Göreceksin" diye başlayan cümleler kuruyoruz. Emniyet'ten ve mahkemelerden haber toplasın diye 'polis ve adliye muhabirleri' bulunduruyoruz gazetelerimizde; haberlere herkesten önce erişme gayretiyle... Hürriyet veya Milliyet yönetimleri, muhabirleri bir gün önce "İlhan Selçuk gözaltına alınacak" haberini iletseydi, bu bilgiyi okurlarına sunmayacaklar mıydı?
Böylesine basit bir soruyu bile sormak tehlikeli oldu.
Artık her şey ters yüz oldu Babıali'de; süfelâ ve cühelâ takımı varlıklarını ancak böyle sürdürebiliyor çünkü. Magazin alanı dışına çıktığında saçmalaması mukadder biri bile, bilir bilmez bir şeyler karalayıp kendisine sütun açan 'batak' gazetede yayınlatabiliyor.
Yayınlatsın tabii. Gülmeye de ihtiyacımız var.
Sanmayın ki bu durumdan şikâyetçiyim. Tersine artık kafa bulmaya da başladım. Etrafımdakileri, hele bir dediğimi yapmasınlar, "Ya
Gazetecilik son derece meraklı olmayı ve sürekli sorular sormayı gerektirir. Bize böyle öğrettiler ve yakın zamanlara kadar da böyleydi gazetecilik; ben fark etmeden bu özelliğini yitirdiği anlaşılıyor. 'Gasteci' takımına göre, benim merak etmem 'suç', soru sormam ise 'yasak'.
Hislerimi paylaştığım yazımda Hasan Cemal'in Cumhuriyet günlerini anlattığı anı kitabından öğrendiğim bir bilgiyi sizlerle paylaşmıştım. Bir haber televizyonu, 'Yazı İşleri' gibi iddialı bir isim taşıyan programında, "Gizemli yazıyor, isim veriyor" demiş o yazımı okuyarak... Milliyet de aynı kanaati haberleştirdi.
Yazı İşleri ekibini de Milliyet haber merkezini de kutluyorum.
Şimdi aldı mı beni bir merak: Peki de ben ne yapacağım? İçinde hiç isim geçmeyen 'kulis' yazısı nasıl yazacağım? Acısız çiğ köfte, makassız berber nasıl olmazsa, içinde isim geçmeyen kulis yazısı da olmaz... Bu sütunun başlığı 'Kulis'; burada çok uzun yıllardır kulis yazıları yazıyorum ben...
Gazeteciliğe ilk başlayanlara "İyi bir arşivin olsun" öğüdü verilirdi. Şimdi ne diyorlar acaba? Beni dert etmiş saplantılı biri, "Fişliyor" diye eleştirdiği için merak ediyorum bu konuyu. Bilgisayar kullanana kadar 'fiş' de denilen not kartları kullanırdım; hemen her konuda ve her isim için ayrı bir karton açar, elime geçen bilgileri, tuttuğum notları oraya yazardım.
Bilgisayara geçince, bu işlere meraklı bir tanıdığıma 'fiş' tarzı bir program yazdırdığımı hatırlıyorum; alışkanlık işte! Sonraları bütün bilgileri kendi arşiv programıma geçirdim. Arşivimde hem kişilerle ilgili gerektiğinde hatırlamam gerekebilen bilgiler var, hem de yazdıkları-söyledikleri kayıtlı.
Demek ki, 'gasteci' takımına göre ben yanlış bir iş yapıyorum.
Dün partisinin Meclis Grubu önünde yaptığı konuşmayı siz de izlediyseniz, CHP lideri Deniz Baykal'ın da benden söz ettiğini fark etmişsinizdir. Nazik bir insan Deniz Bey, eski dostluğumuz hatırına ismimi anmadı. Ben kendisinden bir incelik daha beklerdim doğrusu: Başkasına ait iftira dolu yazılardan aktarma yaparken o yazılara burada verdiğim cevapları görmezden gelmemesi inceliğini...
Bir daha tekrarlıyorum: Ben hiçbir yerde ve hiç kimseye gözaltına alınmış veya alınacak birinin adını telâffuz etmedim. "Gözaltına alınacağını söyledi" diye bana mal edilen olayla hiçbir ilgim yoktur. Aksini iddia eden müfteridir.
Söyleyebilirdim ve yazabilirdim de... Hepimiz her gün birilerine ne kadar bilgili olduğumuz havasını basıp duruyoruz. "Göreceksin" diye başlayan cümleler kuruyoruz. Emniyet'ten ve mahkemelerden haber toplasın diye 'polis ve adliye muhabirleri' bulunduruyoruz gazetelerimizde; haberlere herkesten önce erişme gayretiyle... Hürriyet veya Milliyet yönetimleri, muhabirleri bir gün önce "İlhan Selçuk gözaltına alınacak" haberini iletseydi, bu bilgiyi okurlarına sunmayacaklar mıydı?
Böylesine basit bir soruyu bile sormak tehlikeli oldu.
Artık her şey ters yüz oldu Babıali'de; süfelâ ve cühelâ takımı varlıklarını ancak böyle sürdürebiliyor çünkü. Magazin alanı dışına çıktığında saçmalaması mukadder biri bile, bilir bilmez bir şeyler karalayıp kendisine sütun açan 'batak' gazetede yayınlatabiliyor.
Yayınlatsın tabii. Gülmeye de ihtiyacımız var.
Sanmayın ki bu durumdan şikâyetçiyim. Tersine artık kafa bulmaya da başladım. Etrafımdakileri, hele bir dediğimi yapmasınlar, "Ya