Etimesgut Zırhlı Birlikler Okul ve Eğitim Tümen Komutanlığı darbe davası

- FETÖ'nün darbe girişimi sırasında Etimesgut Zırhlı Birlikler Okul ve Eğitim Tümen Komutanlığı personelinin katıldığı eylemlere ilişkin 42'si tutuklu 52 kişinin yargılandığı davaya sanık savunmalarıyla devam edildi- Sanıklarından eski üsteğmen İbrahim Zengin, sanıklardan eski yarbay Fatih...

ANKARA (AA) - Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sırasında Etimesgut Zırhlı Birlikler Okul ve Eğitim Tümen Komutanlığı personelinin katıldığı eylemlere ilişkin 42'si tutuklu 52 kişinin yargılandığı davanın sanıklarından eski üsteğmen İbrahim Zengin, sanıklardan eski yarbay Fatih Çubukçu'nun emriyle Kara Havacılık Komutanlığının cephaneliğinden mühimmat alarak, inen bir helikoptere teslim ettiklerini anlattı.

Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Cezaevi Kampüsü'nde görülen duruşmaya, tutuklu ve tutuksuz sanıklar, avukatları ile bazı müştekiler katıldı. Duruşmanın öğleden sonraki bölümü, olay tarihinde üsteğmen rütbesiyle görev yapan İbrahim Zengin'in savunmasıyla başladı.

İddianamede, WhatsApp mesajı üzerine birliğe gelerek, darbe teşebbüsüne katılan ve o tarihte binbaşı rütbesiyle Subay Temel Bölüğü Komutanı olan Özkan Gürkol’un emirleri doğrultusunda hareket ettiği, cephanelikten 3 bin A4 mermisi alarak darbeci teğmenlere ve Zırhlı Birliklere olay gecesi inen helikoptere yüklettiği aktarılan Zengin, olay akşamı Astsubay Kurs Bölük Komutan Vekili olduğunu bildirdi.

Normal mesai sonrasında saat 21.12'de eski üsteğmen Sinan Ünal'ın arayarak "Gürkol binbaşı aradı, teğmenleri mesaiye çağırdı. Olay mı var?" dediğini anlatan Zengin, birlikte herhangi bir olay olmaması nedeniyle Gürkol'a telefon açtığını, nöbetçi olduğunu ve birlikte bir olay bulunmadığını söylediğini aktardı.

Zengin, onun ise "Ben bilmiyorum. Tabur Komutanı Fatih Çubukçu'yu ara" diyerek, telefonu kapattığını bildirdi.

İlerleyen dakikalarda dışarıda karşılaştığı eski yarbay Çubukçu'nun sinirli olduğunu, kendisine "alarm verildiğini" söylediğini, "personeli mesaiye çağırması, gelenlere mühimmat dağıtılması" emri verdiğini anlatan Zengin, "İçtima alacağını söyledi. Bana yakın duruyordu. Terör saldırısı olduğunu, şehitler bulunduğunu söyledi. 'Verdiğim emirleri yerine getir' dedi. Tam binaya gidecekken bir daha seslendi, 'Aldığın mühimmatı bana getir' dedi. Ben de tabanca mühimmatlarını tabur komutanına gönderdim." diye konuştu.

- Helikoptere yüklenen mühimmat

Silahlığı açtırarak, astsubay kursiyerlerine önceden zimmetli G-3 piyade tüfekleri verdiğini bildiren Zengin, yine Çubukçu'nun emriyle birlik içinde gittiği yere helikopter indiğini ancak motorunun çalışmaya devam ettiğini kaydetti. Helikopterden inen binbaşının Çubukçu ile telefonda konuşurken, "Mühimmat yok." dediğini duyduğunu anlatan Zengin, şöyle devam etti:

"Tabur Komutanı Fatih Çubukçu beni aradı, cephaneliğe gitmemi, Kara Havacılık Komutanlığının deposundan mühimmat almamı istedi. O güne kadar birlikte Kara Havacılığın deposu olduğunu bilmiyordum. Yerini tarif etti. Cephaneliğe gittiğimde 100-150 insan koşturuyordu. Öztürk Gür üsteğmene 'Helikoptere yüklenecek mühimmatlar varmış.' dedim. Mühimmatları getirdiğim araca yükledim, helikopterin yanına gittim ve mühimmatları verdim. Yanımdaki er Yıldıray K, helikopterdeki binbaşıyı o gün sabah da gördüğünü söyledi. Ona çay veya su götürmüş."

Zengin, 00.45 sıralarında 2 nolu nizamiye civarına gittiğinde park halindeki tankları, dışarıdaysa ellerinde bayrak bulunan insanları gördüğünü aktararak, şunları kaydetti:

"Koray Korkmaz şok halindeydi. Ne olduğunu sordum. 'Bilmiyorum. Bir albay var, (Tankları çıkarın) diyor' dedi. Oradaki binada Osman Levent Karakuş'un odasının ışığı yanıyordu. Odasına girdim. Masasında oturuyordu, arkasında 20-25 teğmen, karşısında televizyon vardı. Televizyonda Orgeneral Ümit Dündar konuşuyordu. Bunun bir grubun kalkışması olduğunu, TSK'nin buna dahil olmadığını açıklıyordu. Orada hiçbir şey anlamadıysam bile terör saldırısı olmadığını anladım."

Zengin, saat 01.15 sıralarında görev binasına giderek personeli topladığını, koğuşlara yerleştirdiğini, dağıttığı silah ve mühimmatları topladığını ve "Emrim olmadan binadan çıkmayacaksınız" emri verdiğini iddia etti.

Olay gecesi hiçbir personele darbe veya suç maksadıyla emir vermediğini ifade eden Zengin, FETÖ ile hiçbir bağının bulunmadığını ileri sürdü ve tahliyesini istedi.

Zengin, çapraz sorgusu sırasında, Koray Korkmaz'ın bahsettiği albayın kim olduğunu bilmediğini belirtti.

- Sanık Hasan Çelen'in savunması

Sanıklardan, iddianamede, "WhatsApp'tan aldığı çağrı üzerine silahını da alarak birliğe geldiği, Gürkol'un görevlendirmesiyle mühimmat alıp cephaneliğe gittiği, burada sabaha kadar kaldığı ve darbeye teşebbüs eyleminin rahatlıkla yapılabilmesi için buranın emniyetini aldığının" belirlendiğine yer verilen eski kursiyer teğmen Hasan Çelen de olay günü, 16 Temmuz'da atış olacağı söylenerek, beylik tabancalarının dağıtıldığını söyledi.

Mesai bitiminde evine gittiğini, buradayken Gürkol tarafından WhatsApp'tan bölüğe gelmeleri için mesaj aldığını, ardından "Reaksiyon süreniz çok yavaş. Haftaya tekrar" şeklinde yeni mesaj geldiğini, bölükteki nöbetçi subayı aradıklarını ve bu görüşmenin ardından birliğe gittiklerini anlatan Çelen, şöyle devam etti:

"Bölük komutanı Gürkol, 10 kişilik grubun garajlar bölgesine çıkmasını emretti. Bize de garajlar bölgesine çıkmamız emrini verdi. Hücum yeleği giymiştim. O emri de Gürkol vermişti diye hatırlıyorum. Gürkol garajlar bölgesindeydi. Bazı arkadaşları seçti, ilerideki Zırhlı Personel Taşıyıcıların (ZPT) yanına götürdü. Seçtikleri kişiler ZPT'lerle bir yerlere gittiler. Ben ve iki arkadaşım kaldık. 01.30'da sosyal medyadan darbe girişimini öğrendik. Sinan üsteğmene haberleri gösterdik. Baştan sona okudu. 'Arkadaşlar sıkıntı yok, bekleyin' dediler. Özkan Gürkol da muhtemelen aynı şeyi söyledi."

Çelen, cephanelik bölgesine giderek, bazı diğer kursiyerlerle birlikte burada ağaçların altında sabaha kadar beklediklerini, darbe girişimine yönelik hiçbir faaliyette bulunmadıklarını ileri sürdü ve tahliyesini istedi.

- Tankların hazırlanması

Olay tarihinde kursiyer teğmen olan ve iddianamede, tabur komutanının emriyle bazı sanıklarla tankları hazırladıkları belirtilen İsmail Üzüm de FETÖ ile bağı olmadığını, örgütün dershane ve yurtlarına gitmediğini, örgüte maddi ve manevi destek vermediğini, ByLock kullanmadığını ifade etti.

Olay günü, ertesi gün atış yapılacağı söylenerek beylik tabancalarının Levent Karakuş tarafından dağıtıldığını aktaran Üzüm, normal mesai bitiminde, arkadaşlarıyla yemek yemek için dışarı çıkacakları sırada kendilerine kalmaları yönünde telefon geldiğini, bunun üzerine kalmaya devam ettiklerini, sanıklardan Fatih Çubukçu'nun tank garajına giderek, tankları hazırlamalarını emrettiğini anlattı.

Üzüm, dört kişi olarak gittikleri garajda bazı tanklara telsiz başlığı taktıklarını bildirerek, daha sonra buradan Çubukçu'nun emriyle tabanca almak için bir arkadaşıyla ayrıldığını kaydetti.

Dönünce tabancasının şarjörünü düşürdüğünü anladığını ve arkadaşıyla arazide onu aradığını kaydeden Üzüm, şöyle devam etti:

"Şarjörü ararken, tanklar garajdan çıktı. Tankları kimin kullandığını görmedim. Tankların telsiz başlığını takmam, sıralı amirim Fatih Çubukçu'nun emridir. Tankların darbe teşebbüsünde kullanılacağını anlamam mümkün değil. Çubukçu'nun verdiği emir, tatbikat olacağıdır. İradem yanıltılmıştır. Tankları hazırladığımız saatlerde, yani garajda bulunduğumuz saatlerde kalkışma, haber, konuşma görmedim, duymadım."

- Mustafa Acar'ın savunması

İddianamede, aldığı mesaj üzerine silahıyla birliğe geldiği, Gürkol'un emirleri doğrultusunda ZPT'ye binip erler nizamiyesine gittiğine yer verilen eski kursiyer teğmen sanık Mustafa Acar da 15 Temmuz'da "atış" gerekçesiyle herkese tabancalarının dağıtıldığını belirtti.

Mesai bitiminde odasında istirahat ederken saat 21.30'da kursiyer arkadaşlarından birinin arayarak, bölük komutanının herkesi çağırdığını söylediğini aktaran Acar, birliğe gittiklerinde Gürkol'un emriyle hücum yeleği giydiklerini ve silahlıktan tüfeklerini aldıklarını bildirdi.

Gürkol'un "ülke çapında ciddi terör saldırısından, alarm verildiğinden, şehitler olduğundan" bahsettiğini aktaran Acar, kendisine de ZPT kullanma görevi verildiğini kaydetti.

Kullandığı ZPT'de dört kişi olduklarını ve nizamiyeye gittiklerini ifade eden Acar, "Oradayken annem aradı. 'Sokakta tanklar var. Orada ne oluyor?' dedi. Terör saldırısı olabileceği endişesiyle bizi nizamiyelere gönderdiklerini söyledim." diye konuştu.

Acar, burada 1-1,5 saat kadar bekledikten sonra emirle Teknik Kurul binası önüne gittiklerini ifade etti.

"15 Temmuz'da benim gibi kişilerin darbe olduğunu algılaması zordur. Nizamiyede bulunmamızda başka amaç güdülmüşse bunu bilmem mümkün değildir." diyen Acar, FETÖ üyeliği suçlamasını reddetti ve tahliyesini istedi.

Duruşmaya yarın devam edilecek.