Eski itirazından vazgeçti! Mansur Yavaş taktik mi değiştirdi?

Medyaradar siyaset analisti Atilla Akar, Mansur Yavaş’ın son beyanında hissedilen tavır değişikliğine dikkat çekti…

ATİLLA AKAR atilla.akar@medyaradar.com

Efendim; ABB Başkanı Mansur Yavaş ile İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu cephesinde gene bir şeyler oluyor. Daha doğrusu yaklaşım farkı Mansur Yavaş’ın cephesinde ortaya çıkmış görünüyor. İmamoğlu’nun tavrında bir sapma yok. Lakin anlaşılan Yavaş düne kadarki itirazlarını revize etmek zorunda kalmışa benziyor. Eski argümanlarından tam bir kopuş diyemesek bile bir manevra arayışı olduğu da açıkça seziliyor. Sanırım ki bazı şeyleri dikkate almış ve olayı sürece yayarak zaman kazanma peşinde. Bu arada gelişmeler umduğu gibi çıkar mı bilinmez!..

CHP’nin Çağlayan Adliyesi önündeki adeta mitinge dönüşmüş gövde gösterisini hatırladığımızda Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş “Birlik ve beraberlik” mesajları verdiler. Bu durum CHP’lilerde ve muhalif çevreleri ayrıca heyecanlandırdı. Kimi mevcut manzarayı “Umudun fotoğrafı” olarak veya “Elele tutuşmuş iki liderin ülkeyi karanlıktan çıkartacağı” poz olarak müjdeledi. Haksız da sayılmazlardı. Psikolojik olarak bu görüntülere ihtiyaçları vardı ve bu manzarada o ihtiyacı hissettiler. Peki bu ne derece geçerli idi? O günden bu yana değişen bir şeyler var mıydı? Şimdi ona bakalım…

Bu Bir Zeytin Dalı Değil!..

Lakin Mansur Yavaş’ın son beyanını dikkate aldığımızda bir strateji değişikliğine işaret ediyor aslında. “Çatışma Yavaş Açısından Ertelendi mi?” mi derseniz hayır. Sadece ötelendi, donduruldu demek daha doğru olur. Olay sürece bırakılmak isteniyor gibiydi. Baltalar bir süreliğine toprağa gömülmeliydi.

Dün bilhassa CHP’de adayın ön seçim yöntemiyle seçilmesine karşı olan Yavaş ve çevresi buna karşı “Anket yöntemi” ni savunuyorlardı. Geniş katılımlı ve toplumun her kesiminin katılacağı bir anketti bu. Aynı şekilde cumhurbaşkanının “Herkesin cumhurbaşkanı olduğu” gerekçesiyle CHP dışından sosyolojideki insanları da işin içine katmak gerektiğini söylüyorlardı. Fakat bu yaklaşımın altında yatan asıl endişe ise adayı partililerin seçmesi durumunda örgütte ağırlığı bariz olan İmamoğlu’nun kazanacağının –neredeyse- garanti oluşuydu.

Her Şey İçin Çok Erken!..

Fakat Mansur Yavaş son beyanıyla bu ısrarından vazgeçtiğini gösteriyor. Onun yerine şimdi “Aday belirlemek için çok erken. Seçim tarihi belli değil, o zamana kadar Türkiye’de şartlar, her şey değişir” tezini öne çıkarmaktaydı. Yeni bahane zamanlamaydı. Adeta top çevriliyordu!..

Yavaş, ayrıca "Öncelik olarak ekonomik sıkıntı varken, toplumun bununla uğraşmaması kanaatindeyim. Derin yoksulluğa yoğunlaşmalıyız. Asgari ücretlilere karşı ne yapabiliriz. Emeklilerin durumu nedir” demekteydi. İlaveten Adayların birbirini yormaması gerektiğini düşünüyorum.” demeyi de ihmal etmiyordu. Kısaca Yavaş’ın yeni gerekçesi seçim tarihinin belli olmamasıydı.

İmamoğlu ile Hesaplaşmayı Erteleme mi?..

Bu Mansur Yavaş’ın şartlara boyun eğip, geri adım attığını mı yoksa farklı bir strateji mi izleyeceğini gösteriyordu? Bence her ikisinden de izler var. Birincisi; Mansur Yavaş, İmamoğlu’nun örgütteki dominant özelliğini fark etmişti. İmamoğlu’nun artık “Fiili lider” olduğu aşikârdı. Özgür Özel’de bu imaja bir türlü sahip olamamıştı!..

Kendisinin ise -en azından şu aşamada- bu imaja erişebildiği pek söylenemezdi. Bu aşamada İmamoğlu ile girişilecek bir erken “Hesaplaşma” aleyhine sonuç verebilirdi. En iyisi “Bekle ve gör” yapmaktı. Başka seçeneği de kalmamıştı. İkincisi, Yavaş’ın “Anketle saptanması” önerisi pek iltifat görmemişti herhalde. Zaten böyle bir şey akla, mantığa, teamüllere aykırı idi. Hatta biraz komik kaçıyordu. Sonuçta PR yöntemleriyle deterjan seçmiyordunuz!..

Yavaş Sonunda Gerçeği Gördü mü?..

Sonuçta CHP’nin adayını seçiyordunuz. Diğer partilerin yanlılarını “Vatandaş anketle seçsin” yahut “Cumhurbaşkanı herkesin temsilcisi olacak” bahanesiyle işe karıştırmanın alemi neydi? (Ayrıca manipüle edilme riski de var) CHP’nin adayı kendi örgüt kanalları eliyle seçilebilirdi ancak. Sizin örgütteki gücünüz yetmiyor diye örgütün iradesini yok mu sayacaktınız? “İmamoğlu’nun işine yarar”, “Partililer seçerse garanti o seçilir” bir itiraz gerekçesi olamazdı. O zaman bu ilkesel değil oldukça “Kişisel” bir tavır olurdu.

Zaten sanırım en doğru ve demokratik yöntem de buydu. Böylelikle seçimlerinin günahını veya sevabını tüm örgüt üstlenmiş olacaktır. Bu sayede olası ters bir sonuçtan dolayı kimse suçlanamayacaktır. Sorumluluk paylaşılacaktır. Mantık bunu söylüyor!..

Gün Ola Devran Döne!..

Mansur Yavaş sanırım bu gerçeği gördü ve taktik değiştirmeye karar verdi. Bu “Bükemediğin bileği öp” anlamına gelmese de süreçte doğabilecek fırsatları beklemeye karar verme gibiydi. Yavaş belki havlu atmıyordu ama taktik bir geri çekilme ve bekleme süreci umuyordu.

Bu saatten sonra doğrudan karşı da çıkamayacağına göre en iyisi durumu kabullenip, şartları gözlemek, sürece yaymak ve bir fırsat kollamaktı. Parti içinde yönetim düzeyde karar verilmişti. Süreç geri döndürülemezdi. Artık geri dönemeyeceğine göre de oyunu bu şartlarda oynamak zorundaydı!..

Yani bize “Barış çubuğu tüttürmek” gibi görünen şey yığınak yapmak ve sürece yayıp zaman kazanmak olabilir!..

04. 02. 2025

Tüm yazılarını göster