ESKİ HÜRRİYET ÇALIŞANI, BU KEZ EKONOMİ ŞEFİ VAHAP MUNYAR'A AÇIK MEKTUP YAZDI

Gazetecilik yaşamını Londra'da sürdüren Faruk Eskioğlu, 22 ay Hürriyet ekonomi servisinde kendisini sigortasız çalıştırdığını iddia eden Munyar'a Hyde Park'taki bir eylem günü sonrası bakın neler yazdı...

Vahap Bey iyi çalışmalar,

Nasılsınız? Umarım herşey yolundadır... Hani siz şimdi "düğün değil bayram değil nereden çıktı bu mübarek günde bu mektup" diyebilirsiniz. Haklısınız. Bugünlerde hep sizin kulağınızı çınlatıyorum. Hem "çınladı mı?" diye sorayım hem de iki eski iş arkadaşı olarak biraz dertleşeyim dedim...

Vahap Bey, Cambridge Şapel'ine bağlı iki sendikacı gazeteci dostum var. Howard ve Fiona... Türkiye'deki gazetecilerin haklarını ve hak arayışlarındaki sıkıntılarını yazmak istiyorlar. Ben yardımcı olurum olmasına ama Hürriyet Gazetesi Ekonomi Müdürü ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin (TGC) Başkan Vekili olarak sizin bu işin piri olduğunuzu ve sizin de katkılarınızın olması gerektiğini söyledim... Ha bu arada ben bir aşk romanı yazdım. Adı "Aşkolsun! Adı aşk olsun..." Gülümsediğinizi buradan görüyorum valla. Aşk meşk romanı ama Türkiye ve İngiltere medyasını da olaylar silsilesinde anlatıyor... Hürriyet'teki günlerimizden de bahsettim tabii. Ayrıca başka bir yazılı medya çalışmam daha var. O çalışmada sizden de söz edeceğim. Söz! Üstelik bu mektubu da eklerim belki...

Neyse Vahap Bey, geçenlerde Hyde Park'ta savaş karşıtı büyük bir yürüyüş vardı. Her zaman olduğu gibi ailecek Mini'ye atladık ve Hyde Park'a gittik. Otomobili dev parkın birbirine benzeyen bir köşesine park ettik. Onbinlerce gösterici ile birlikte Başbakan'ın konutuna kadar saatlerce yürüdük. Bebek ayakkabılarını konutun kapısının önüne attık. "Başbakan bak bunlar Irak'ta öldürdüğünüz çocukların ayakkabıları!" dedik... Gösteri sonrasında çocukları yormamak için parka yalnız dönüp Mini'yi getireyim dedim. Ne oldu biliyor musun? Hyde Park'ta aradım taradım ama Mini'yi park ettiğim yeri bir türlü bulamadım... Parkın her bir köşesi neredeyse aynı panoramada... Kaldırıma oturdum öyle kara kara düşünüyordum. Hani çocuklar beni beklemese önemli değil... Bir baktım polis otosu devriye geziyor. Hemen durdurdum. Durumu anlattım. Bana aracın plakasını sordular. Yorgunluktan hatırlayamadım... Polislere, "Beni aracınıza alın, parkta beraber bir tur yapalım. Kesin buluruz..." dedim... Polisler yorgunluktan döküldüğümü görmelerine karşın ne dediler biliyor musunuz? "Beyefendi sigorta kuralları gereği sizi bu araca bindiremeyiz. Yasa gereği bu araca binen zanlılar ise otomatik olarak sigortalanmış oluyor. Siz zanlı değilsiniz... Üzgünüz... Ama siz burada bekleyin, biz tarif ettiğiniz aracı araştıralım..."

Hyde Park'ta kara ağaçların altına uzandım. Gökyüzü İstanbuldaki gibi alabildiğine maviydi... Çocukların koşturmacaları, kuş sesleri kulaklarımı doldurdu. Aklıma Hürriyet ekonomiye başladığım 1998 Temmuzu geldi. O zamanlar ne Irak işgal edilmişti ne de Marmara'da deprem olmuştu... 14 yıl sonra Londra'dan İstanbul'a geri dönmüş bir gazeteci olarak içim içime sığmıyordu... Kalbim tıpkı bu kuşlarınki gibi pırpırdı... Ekonomi servisinde haftanın 6 günü tam gün muhabir olarak işe başladığımda bana "Bir kaç aylık yasal deneme süreci sonrasında kadronu yaptırıp, sigortalatacağız" demiştiniz... Tam 22 ay sonra "Ben artık gidiyorum" dediğimde her ay "Sigortamı yaptırın lütfen" diye kafanızın etini yiyen bu adamdan kurtulduğunuza için için sevinmiştiniz...

Şu İngilizler ne tuhaf adamlar değil mi Vahap Bey? Beni sigortam yok diye parkın içinde arabayla şöyle bir tur attırmadılar. Onların bu garip tavırlarına bir anlam veremediğinizi düşünüyorum. İşin tuhaf yanı onlar da sizin gibi yanında si