Eşine yurtdışı yasağı Can Dündar'ı kızdırdı: Dua edin, ahını aldıklarınız sizin gibi gaddar olmasın

Can Dündar, eşi Dilek Dündar'ın pasaportuna el konarak yurt dışına çıkış yasağı konmasını köşesinden eleştirdi.

Cumhuriyet gazetesinin eski Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar Cumhuriyet'te "Mafya hukuku" başlığıyla yayımlanan (4 Eylül 2016) yazısında, eşi Dilek Dündar'ın pasaportuna el konarak yurt dışına çıkış yasağı konmasını köşesinden sert bir dille eleştirdi.

Dündar, "Hakkında bir soruşturma, suçlama yok. O, bir rehine... Cesaretin bedelini ödeyenlerden biri..." dedi. "Bunun adı, eşlere karşı eşleri rehin almaktır" diyen Dündar, “Suçun şahsiliği, ilkesini ayaklar altına alan bir zorbalıktır. Cezaevlerinde yer kalmayan ülkeyi, dünyanın en büyük hapishanesine dönüştürme projesidir. Orman kanunudur, mafya hukukudur, adaletin sonudur" ifadesini kullandı.

Dilek Dündar, dün havaalanında hakkında yurt dışına çıkış yasağı olduğunu öğrenmişti. Pasaportuna da el konulan Dündar bir süre havalimanında tutulmuştu. Kamuoyundan yükselen tepkiler sonrasında Dündar'ın eşi Can Dündar da Cumhuriyet'teki köşesinden sert bir yazı kaleme aldı.

Dündar yazısında, "Temmuz sonu yurtdışına çıkmış, 3 Ağustos’ta geri dönmüştü. 4 Ağustos’ta pasaportunu iptal etmişler. Hakkında bir soruşturma, suçlama yok. O, bir rehine..." ifadelerini kullandı. Can Dündar yazısının devamında şunları aktardı:

"1 Eylül tarihli Kanun Hükmünde Kararname’ye göre, “pasaportları iptal edilen kişilerin eşlerinin pasaportları da -gerek görülürse- İçişleri Bakanlığı tarafından iptal edilebilecek.”

Bunun adı, eşlere karşı eşleri rehin almaktır.

“Suçun şahsiliği” ilkesini ayaklar altına alan bir zorbalıktır.

Cezaevlerinde yer kalmayan ülkeyi, dünyanın en büyük hapishanesine dönüştürme projesidir.

Orman kanunudur, mafya hukukudur, adaletin sonudur.

Aynı kararname ile 50 bin memurun işine son verildiğini de hatırlatalım.

Bir gecede... Sorgusuz sualsiz...

***

Peki, “yüksek yargı” ne yapıyor bunca hukuksuzluk karşısında?

Kimsenin huzurunda önlerini iliklememeleri için düğme takılmamış cüppelerine ilik açmakla meşguller; Saray’daki adli yıl açılışında hazırola geçerken önlerini ilikleyebilmek, Cumhurbaşkanı selfie’sinde şık görünebilmek için...

Önceki gün yargılanan Yasemin Çongar, kendi iddianamesinde “sanık” olarak benim adımın yazdığını söylüyor hâkime... Hâkim’in cevabı şu:

“Kesme yapıştırmada hata yapılmış olabilir.”

Meğer savcı, bizim iddianameden 46 sayfayı aynen kopyalayıp onların iddianameye yapıştırmış.

Tek devlet, tek millet, tek iddianame...

Yargının sefaletine bakın ki, o telaşta, sanığın ismini değiştirmeye bile gerek duymamışlar.

“Tek devlet”in başı, “Yargının da başı benim” diyor; “bağımsız yargı”dan tık yok.

***

Hukukun olmadığı diyarların örgütsüz toplumları, ağır baskı karşısında, korunmasız bir çocuk gibi siner bazen...

Adalete inançları kalmamıştır. Dayağa ses vermez; sessizce ağlarlar. Ama içlerinde biriken öfkeyi, yüreklerinden taşan bedduayı tahmin bile edemezsiniz.

Toplumun bugünkü kaygılı sessizliğini zulme onay sananlar, yanılmasın.

Yaptıklarının yanlarına kalacağı sanılmasın.

Dua etsinler de hesap günü hukuka ihtiyaç duyduklarında, bugün ahını aldıkları, kendileri kadar gaddarlaşmasın."